Dolar

32,3696

Euro

34,9456

Altın

2.325,48

Bist

9.094,68

'Buhranlarımız'ı anlatan mütefekkir ve devlet adamı: Said Halim Paşa

Said Halim Paşa, Osmanlı Devleti'nin zor yıllarında sorunların çözümü için devlet adamlığının yanı sıra, entelektüel kişiliği ile de çaba sarfetti.

6 Yıl Önce Güncellendi

2018-12-06 13:44:47

'Buhranlarımız'ı anlatan mütefekkir ve devlet adamı: Said Halim Paşa

Osmanlı Cihan Devleti'nin en zor yıllarında yetişmiş önde gelen aydın ve devlet adamlarından olan Said Halim Paşa, 97 yıl önce bugün vefat etti.

AA muhabirinin kaynaklardan derlediği bilgilere göre, 1864'te Kahire'de doğan Said Halim Paşa, ailesiyle birlikte 1870'te İstanbul'a yerleşti.

Meşhur Mısır Valisi Kavalalı Mehmed Ali Paşa'nın torunu olan Said Halim Paşa, Şura-yı Devlet üyesi Mehmed Abdülhalim Paşa'nın oğlu olarak dünyaya geldi.

İlköğrenimini özel hocalardan yapan Said Halim Paşa, küçük yaşlarda Arapça, Farsça, Fransızca ve İngilizce öğrendi. Üniversite eğitimini ise İsviçre'de siyasi ilimler alanında tamamladı.

Sultan II. Abdülhamid tarafından genç yaşta kendisine sivil paşalık rütbesi verilerek 1888'de Şura-yı Devlet üyeliğine atandı. Görevindeki başarısından dolayı 22 Eylül 1900'da Rumeli Beylerbeyiliğine yükseltildi. Böylece sarayın ve II. Abdülhamid'in gözde adamlarından oldu. Yeniköy'deki yalısında zararlı evrak ve silah bulundurduğu iddiasıyla saraya ihbar edilmesinden sonra Şura-yı Devlet'teki görevine ilgisini azaltıp yalısına çekildi. Bu dönem zarfında kendisini okumaya vererek bir taraftan sosyal ve tarihi incelemeler yaparken diğer taraftan da eski eserleri topladı.

1903'te Jön Türkler'le ilişkisi bulunduğu ileri sürülerek İstanbul'dan uzaklaştırıldı. Önce Mısır'a, ardından Avrupa'ya gidip Jön Türkler'le doğrudan ilişki kurdu. 1906'da İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin müfettişliğine getirildi.

1. Meşrutiyet'in ilanından sonra diğer İttihatçılarla birlikte İstanbul'a döndü.1908'de belediye seçimlerinde İttihat ve Terakki Fırkası listesinden Yeniköy Belediye Başkanı seçildi. Ardından İstanbul Belediye Genel Meclisi ikinci başkanlığına getirildi. 14 Aralık 1908'de II. Abdülhamid tarafından Ayan Meclisi üyeliğine tayin edildi. Bu sırada Darüşşafaka idare meclisi üyeliğine seçildi. Padişahın izniyle Ayan Meclisi üyeliğinden ayrılarak Paris'te İslamcılık üzerine incelemelerde bulundu.

1912'de meclisin feshedilmesinden sonra kurulan Said Paşa kabinesine Şura-yı Devlet reisi olarak girdi. Ardından Trablusgarp Savaşı esnasında İtalyan hükümetiyle barış müzakerelerinde bulunmak üzere 3 Temmuz 1912'de Lozan'a gönderildi. 17 Temmuz'da Said Paşa hükümetinin görevden çekilmesiyle yeni hükümeti kuran Gazi Ahmed Muhtar Paşa görevini yenilemeyince görüşmeleri yarıda keserek yurda dönmek zorunda kaldı.

Aynı yıl İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin genel sekreterliğine seçildi. Babıali Baskını'nın ardından 25 Ocak 1913'te kurulan Mahmud Şevket Paşa kabinesine Şura-yı Devlet reisi olarak girdi, 3 gün sonra da Hariciye Nazırlığı'na getirildi.

Mahmud Şevket Paşa, 11 Haziran 1913'te öldürülünce Said Halim Paşa'ya vezirlik rütbesi verilerek sadaret kaymakamlığına, ertesi gün de sadrazamlık makamına getirildi. Hariciye Nazırlığını da üzerine alıp hükümeti kurdu.

Said Halim Paşa, sadrazamlığı döneminde özellikle Edirne'nin geri alınmasında ve Adalar meselesinde büyük hassasiyet gösterdi. Edirne'nin geri alınmasıyla ilgili çalışmalarından dolayı padişah tarafından kendisine Murassa İmtiyaz nişanı verildi.

2 Ağustos 1914 tarihinde Almanya ile yapılan ittifak antlaşması, onun yalısında gerçekleştirildi.

Yönetimi dönemindeki en önemli olay, kendisinin onayı alınmadan Rusya'ya yapılan saldırı sonucu Osmanlı Devleti'nin I. Dünya Savaşı'na girmesi oldu. Bu gelişmenin ardından sadareti göstermelik hale geldi.

15 Ekim 1915'te Hariciye Nazırlığından istifa edince yerine Halil Bey (Menteşe) getirildi. İttihat ve Terakki'nin 1913 ve 1916'da yapılan kongrelerinde teşkilatın genel başkanlığına seçildi. Ancak teşkilatın başkan vekili ve kendi kabinesinin Dahiliye Nazırı olan Talat Bey'le aralarının gittikçe açılması üzerine daha önce de çekilmek istediği, ancak padişahın ricasıyla devam etmek zorunda kaldığı sadaret makamından 3 Şubat 1917'de rahatsızlığını ileri sürerek ayrıldı.

Mondros Mütarekesi'nden sonra savaş ve "Ermeni kırımı" sorumlusu iddiasıyla Divan-ı Ali'ye verildi. 10 Mart 1919'da tutuklandı ve Divan-ı Harb-i Örfi'de yargılandı. 28 Mayıs 1919'da İngilizler tarafından önce Mondros'a, ardından Malta'ya sürüldü. Malta'da Polverista esir kampında tutuldu. Suç işlediğine dair bir delil bulunamadığından 29 Nisan 1921'de Malta'da serbest bırakıldı. İstanbul'a dönme isteği sakıncalı görülüp reddedildi. İngiliz işgali altındaki Mısır'a da gidemediğinden Roma'da bir konak kiralayıp oraya yerleşti. 6 Aralık 1921'de konağın önünde Ermeni Arşavir Şıracıyan tarafından öldürüldü. Naaşı İstanbul'a getirildi ve 29 Ocak 1922'de II. Mahmud Türbesi bahçesinde babasının yanına gömüldü.

Sultan Reşad'ın yanında yer aldı

Çok okuyan, kültürlü bir devlet adamı olan Said Halim Paşa kibar, alçak gönüllü, iyi ahlaklı, nazik ve dürüst bir kişi olarak tanındı. İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin kuklası olmayıp, cemiyet içindeki aşırılıkları frenleyen ve özellikle Enver Paşa ile Cemal Paşa'yı denge halinde tutan bir siyaset güttü. Cemiyetin önde gelenlerinin saygısızlıklarına karşı Sultan Reşad'ın yanında yer aldı. Siyasi şahsiyetiyle birlikte mütefekkir kişiliği de büyük önem taşıyan ve İslamcılık akımının en önemli fikir önderlerinden biri olan Said Halim Paşa, Batı medeniyetini ve sosyal hayatını yakından tanımasına rağmen, kendi kültür ve medeniyetine bağlı aydın bir fikir adamı olarak kaldı.

Düşünceleri

Said Halim Paşa da dönemindeki birçok aydın gibi Batılılaşmanın gerekliliği üzerinde durup, "Milletçe ilerlemek ve yükselmek için mutlaka Batılılaşmamız gerekir, kurtulmak için her bakımdan Batı milletlerini taklide mahkumuz" demekle beraber, edinilen tecrübelerden hareketle Batı medeniyetinden gerçek anlamda istifade edilmesinin onu aynen uygulamaya sokulmasıyla mümkün olmadığını ileri sürdü. Dolayısıyla Avrupa medeniyetinin "millileştirilerek" kendimize uygun hale getirilmesi gerektiği kanaatindeydi.

Dönemin Türkçü düşünürü Ziya Gökalp, İslam birliğine milli devlet aşamasından sonra yönelmek gerektiği düşüncesindeyken, Said Halim Paşa, İslam birliği idealini ön plana aldı ve İslam birliği olmadan milli birliğin kurulamayacağını savundu.

Eserleri

İstiklal Şairi Mehmet Akif, dostu olan Said Halim Paşa'yı bu dönemin siyasetçilerinden çok ayrı bir yere koyup, onu siyasetçi olmaktan çok bir mütefekkir olarak gördü. Said Halim Paşa'nın eserlerinin büyük bir kısmı, Mehmet Akif tarafından Sebilürreşad'da yayınladı.

 

Said Halim Paşa'nın genellikle Mehmed imzasıyla kaleme aldığı 8 kitabı yanında hatıraları, mektupları ve Divan-ı Ali'nin sorularına yazılı olarak verdiği cevaplar bulunuyor.

Eserleri, Taassub, Mukallitliklerimiz, Meşrutiyet, Buhran-ı İçtimaimiz, Buhran-ı Fikrimiz, İnhitat-ı İslam Hakkında Bir Tecrübe-i Kalemiyye, İslamlaşmak ve İslam'da Teşkilat-ı Siyasiyye'dir.

Said Halim Paşa'nın eserleri, "Buhranlarımız" adıyla ileriki yıllarda bir araya getirilerek yeniden basıldı.

Haber Ara