Dolar

32,5533

Euro

34,8502

Altın

2.438,80

Bist

9.722,09

Başbakan Davutoğlu: (2)

Başbakan Davutoğlu: (2)

9 Yıl Önce Güncellendi

2015-08-24 15:43:20

Başbakan Davutoğlu: (2)
Başbakan Ahmet Davutoğlu, "Demokratikleşmenin, istikrarın hakim olduğu son 12-13 yıl içinde elde ettiğimiz bütün kazanımları göz ardı ederek, bu kazanımları yok edip, kardeşi kardeşe kırdırmak için Türkiye'ye bir terör dalgası halinde saldırıda bulunuldu" dedi.

Davutoğlu, Çankaya Köşkü'nde Anadolu Köy Korucuları ve Şehit Aileleri Konfederasyonu yönetimini kabulünde yaptığı konuşmada, Türkiye'nin ve bulunduğu bölgenin değişen şartları içinde köylere, kasabalara, şehirlere ve bir bütün olarak Türkiye'ye sahip çıkmanın yol ve yöntemlerini istişare etmeye karar verdiğini dile getirdi.

Anadolu, Mezopotamya ve Rumeli coğrafyasının kardeş olarak yan yana yaşamış kavimlerin, tek bir millet olma şuuruyla, aynı havayı teneffüs ettiği, aynı kıbleye yöneldiği, aynı değerleri savunduğu, aynı gönül dilini konuştuğu asırlara şahit olduğunu ifade eden Davutoğlu, zor dönemlerin de şanlı zaferlerin de omuz omuza, birlikte yaşandığını kaydetti.

Başbakan Davutoğlu, "Bu topraklarda parçalı kaderler olmadı. Birinin kaderi diğerinden farklı olmadı. Eğer değişik kavimler, etnik, mezhebi gruplar, aşiretler, boylar, obalar bir arada, omuz omuza olmuşlarsa parlak geleceğe birlikte yürüdüler. Eğer parçalanmışlarsa, dışarıdan ve içerinden bir takım unsurlarca 'Sen şu obadansın, şu aşirettensin, şu etnik kökendensin, şu mezheptensin, diğerleriyse farklı. Onlara karşı kendi kavminle, kendi aşiretinle beraber ol' diye bir çağrı olmuş ve buna yönelinmişse büyük acıları, kardeş acılarını hep beraber yaşadık" diye konuştu.

Fırat, Dicle, Sakarya, Tuna ve Nil'in kenarlarında Türk, Kürt, Sünni, Alevi ve Arapların hep beraber, nice büyük mimari eserlere imza attığına, nice büyük medeniyet birikimleri gerçekleştirdiğine tarihin şahit olduğunu ifade eden Davutoğlu, "Bu tarih bizim ortak tarihimiz. Kimliklerimiz, örf ve ananelerimiz farklı olsa bile tek bir inancın, tek bir tarihi geçmişin ve en önemlisi ortak kaderin varlığı ve bilinciyle birlikte yaşadık" değerlendirmesini yaptı.

- "Kardeşi kardeşten ayırmaya, eti tırnaktan koparmaya çalışanlar çıktı"

"Zorlukların birlikte aşıldığını, Çanakkale Savaşı'nda omuz omuza verildiğini, Kut'ül Ammare'de, Irak'ın ortalarında Türk, Kürt, Arap, Türkmen, Sünni, Alevi, Şiiler tarafından beraberce kadim bir medeniyetin savunulduğunu" söyleyen Davutoğlu, sözlerine şöyle devam etti:

"Dışarıdan ve içeriden şer odakları, bu birliktelikleri bozmak için çok büyük çabalar da sarf ettiler. Çok ciddi yüzleşmelerin, hesaplaşmaların olduğu bir dönemde, kardeşi kardeşten ayırmaya, eti tırnaktan koparmaya çalışanlar çıktı. Bunlar bazı ülkelerde de başarılı oldular. Bugün Suriye ve Irak'a baktığınızda, nice parçalanmışlıkların, acıların bütün şehirleri, köyleri, kasabaları, dağları birbirinden ayırdığını görürsünüz.

İşte böyle bir kritik dönemde, böyle bir kritik aşamada Türkiye, bütün vatandaşlarının eşit hukukuna riayet eden, demokratik bir ülke olarak, çevredeki bütün parçalanmalara, ekonomik krizlere rağmen istikrarın, demokrasinin, özgürlüklerin, kamu düzeninin hakim olduğu ve çevrede hangi ülkede problem varsa, oradan kaçanların sığındığı bir emin diyar olduğu günleri yaşadık. Suriye'de başı sıkışan bir Arap, bir Kürt, bir Türkmen, Irak'ta başı sıkışan bir Yezidi, bir Arap, bir Kürt yönünü nereye dönüyor? Emin bir belde aradığında, özgürce yaşamak istediğinde, nefes alıp verdiğinde üzerine bomba yağmadığı günleri düşlediğinde yönünü Türkiye'ye dönüyor.

Halepçe'de Kürt kardeşlerimiz katledildiğinde Saddam tarafından, 500 bin kardeşimiz Mezopotamya'dan Anadolu'ya doğru yürüdü. Esed'in zulüm uçakları Halep'in üzerine geldiğinde, İdlib'e, Rakka'ya geldiğinde yine kabileler, kavimler halinde, fevç fevç Arap, Kürt, Türkmen Anadolu'ya doğru yürüdü. Sizler Anadolu'nun ve Mezopotamya'nın yiğit insanlarısınız. Sizler bu emin beldenin koruyucularısınız. Tabiriniz literatüre 'köy korucusu' olarak geçmiş olabilir, sizler bu toprakların emin olması için, gönüllerin koruyucususunuz."

- "Suruç saldırısı doğrudan Türkiye'ye yapıldı"

Başbakan Davutoğlu, insanların sığınacak bir diyar arayıp Türkiye'ye yöneldiği dönemlerde birilerinin, Türkiye'yi karıştırmaya çalıştığına vurgu yaparak, "Demokratikleşmenin, istikrarın hakim olduğu son 12-13 yıl içinde elde ettiğimiz bütün kazanımları göz ardı ederek, bu kazanımları yok edip, kardeşi kardeşe kırdırmak için Türkiye'ye bir terör dalgası halinde saldırıda bulunuldu" dedi.

Suruç'taki saldırının sadece orada bulunanlara değil doğrudan Türkiye'ye yapıldığını dile getiren Davutoğlu, "Aynı gün Adıyaman'da bir askerimizin şehit edilmesiyle başlayan süreçte, PKK'nın günlerce yürüttüğü saldırılarla şehit ettiği askerler ve polislerimiz, sadece o terör kurbanları değil, o saldırılar bütün bir milletimize yönelik saldırılardı. Hepinize dönük saldırılardı. Yine DHKP-C'nin, bütün bu tabloları teşvik ve tahrik edercesine şehirlerde yürüttüğü faaliyetlerde de aynı hedefin gözetildiğini gördük."

Türkiye'nin huzuru ve kardeşliği ile ülkenin her yerindeki insanların "gönüldaşlık" duygusunun yok edilmeye çalışıldığını belirten Davutoğlu, son 30-35 yıldır Doğu, Güneydoğu Anadolu ve hatta ülkenin her yerinde Türk'ü Kürt'ten, Zaza'yı Anadolu çocuklarından ayırmak için büyük komplolar kurulduğunu dile getirdi.

Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

"12 Eylül döneminin ve daha önceki dönemlerin ret ve asimilasyon politikalarına karşı çıktığımızı, bu politikaların bir takım haksızlıklara yol açtığını hep söyledik. Bir tarafta bu yanlış politikaların getirdiği birikim ama diğer tarafta insan onuruna hiçbir şekilde saygı göstermeyen, insanoğlunun yaşama hakkını yok sayan, çağdışı, Marksist, Leninist bir örgütlenmeyle Kürt kardeşlerimizin hakkını savunuyor görüntüsü altında önce Kürt vatandaşlarımıza zulm eden bir terör örgütü. 35 yıldır çok büyük acılar yaşadık, çok ciddi sancılı dönemlerden geçtik.

Sizler ilk kez 1985 yılında 'köy korucuları' olarak adları duyulan ve sadece köyleri, yaylaları, mezraları değil kendi onurlarını koruyan yiğit insanlar olarak mücadeleye katıldığınızda, aslında bir çağrıya, yüreğinizden ve tarihin derinliğinden gelen bir çağrıya da kulak vermiş oldunuz."

- "Nesillerin geleceği karartıldı"

O günden bu güne can güvenliği ve yaşama hakkının tehdit altında olduğunu belirten Başbakan Davutoğlu, bazen Diyarbakır'da bir dershanenin önünde, bazen bir kırsalda, bazen İstanbul'da terörün kanlı boyutuyla sahneye çıktığını, Türk, Kürt, Arap, Sünni, Alevi demeden insanların can güvenliğini yok ettiğini söyledi.

Anadolu Köy Korucuları ve Şehit Aileleri Konfederasyonu temsilcilerine, "Sizlerin, her birinizin ailesinden nice şehitler verildiğini ben biliyorum. Nice kahramanlık destanları yazıldığını da biliyorum" diye seslenen Davutoğlu, yaşama hakkının olmadığı yerde her türlü tehlikenin söz konusu olabileceğine dikkati çekti. Yaşama hakkının kamu düzeniyle teminat altına alınabileceğini kaydeden Davutoğlu, "Kamu düzeni yoksa kimse kendi geleceğinden, yarınından emin olamaz" ifadesini kullandı.

Başbakan Davutoğlu, nesillerin geleceğinin karartıldığına da işaret ederek, şunları söyledi:

"Diyarbakır Anneleri'ni Ankara'da kabul ettiğimde, o annelerin yüreğinden gelen sesi hala hatırlıyorum. 'Çocuklarımızı kurtarın' diye sesleniyorlardı. Kimdi bu çocuklar? Bu çocuklar, bu topraklara özgür olarak doğmuş, batıda doğan çocuklardan hiçbir farkı olmayan, Allah şahit ki bizim nazarımızda batıdaki, Rumeli'deki çocuklardan hiçbir şekilde ayrı gözetilmeyen masum çocuklardı. Onları bir terör örgütünün kan ve ölüm makinesi, robotları haline dönüştürenler insanlık suçu işliyorlar. Hem vatandaşlarımızın hem de gelecek nesillerin can güvenliği terör örgütü tarafından doğrudan hedef alındı.

Yine bu çerçevede, asırlarca süren kardeşliğimiz, birlikteliğimiz hedef edildi ve insanlarla buluşup şereflendiği o mekanlarda bir şekilde, demografik değişiklik yapılma çabaları söz konusu oldu. Nüfuslar üzerine yapılan baskılar, göç için yapılan baskılar, hani 90'lı yıllar için, çatışma ortamında anlatılan neler varsa, aynısının bu kez farklı bir cihetten yapılması yönünde olağanüstü çaba sarf edildi. Köyler, şehirler, ırmaklar ve meralar, oralarda yaşayan insanlardan koparılmaya çalışıldı."

(Sürecek)

Haber Ara