Dolar

32,5553

Euro

34,6820

Altın

2.420,56

Bist

9.645,02

'Balfour Deklarasyonu'ndan bu yana felaketler yaşıyoruz'

94 yaşındaki Filistinli Buhaysi:- 'İngilizlerin, Yahudileri gemilerle getirerek Filistin topraklarında kurdukları kolonilere ulaştırmasıyla Balfour Deklarasyonu'nun ciddiyetini anlamış olduk. Söz konusu deklarasyon, Filistin halkını daha büyük ve gayriinsani çeşitli çileler yaşamasına sebep olan bir suçtur. İngiliz güçleri, o dönemde Yahudilere yeni alanlar açmak için şiddet ve kaba kuvvet kulla

7 Yıl Önce Güncellendi

2017-11-02 14:24:33

'Balfour Deklarasyonu'ndan bu yana felaketler yaşıyoruz'
NUR EBU IYŞE - Balfour Deklarasyonu'nu 13 yaşındayken dedesinden duyan 94 yaşındaki Umde el-Buhaysi isimli Filistinli, "Balfour Deklarasyonu'ndan bu yana felaketler yaşıyoruz." dedi.

Gazze Şeridi'ndeki Deyr el-Beleh kentinde yaşayan Buhaysi, Filistin topraklarında bir İsrail "vatanı" oluşturulmasını öngören Balfour Deklarasyonu ve tanıklık ettiği Filistin davasının ilk yıllarına ilişkin AA muhabirine konuştu.

Dedesinin 1920'li yıllarda kendilerini sık sık toplayarak, "İngilizlerin, Filistin topraklarında Yahudilere bir vatan vadettiğine" dair bilgi verdiğini söyleyen Buhaysi, Gazze Şeridi'nin kuzeyinde yer alan es-Sevafir eş-Şarkiyye kasabası sakinlerinden olan ailesinin, Siyonist çetelerin gerçekleştirdiği saldırılar üzerine 1948 yılında göç etmek zorunda kaldığını belirtti.

İlk başlarda Balfour Deklarasyonu'nun Filistin halkı için katliam ve yerlerinden olma gibi çilelerin başlangıcı olduğunun farkında olmadıklarına dikkati çeken Buhaysi, ancak Filistin'in 28 yıl boyunca Birleşik Krallık mandasında kalmasıyla Yahudi göçünün kolaylaştırılmasının ardından olayın farkına vardıklarını vurguladı.

Kasabalarında İngiliz güçleri tarafından rastgele ateş açıldığı günleri unutamadığını aktaran Buhaysi, şunları kaydetti:

"İngilizlerin, Yahudileri gemilerle getirerek Filistin topraklarında kurdukları kolonilere ulaştırmasıyla Balfour Deklarasyonu'nun ciddiyetini anlamış olduk. Söz konusu deklarasyon, Filistin halkını daha büyük ve gayriinsani çeşitli çileler yaşamasına sebep olan bir suçtur. İngiliz güçleri, o dönemde Yahudilere yeni alanlar açmak için şiddet ve kaba kuvvet kullanarak Filistinlileri yerlerinden çıkmaya mecbur bırakıyordu. Hatta İngiliz askerleri, baskın yaptıkları köylerde şiddet uyguladıkları Filistinlilerin kaçışı için bir koridor bırakıyorlardı. Yani hedefin biz Filistinlileri göçe zorlamak olduğu aşikardı."

İngiliz mandası ve Yahudi göçüne karşı çıkan Filistinlilerin ilk günlerdeki gösterileri, sivil itaatsizlik ve direnmenin daha sonra şiddete dönüştüğüne işaret eden Buhaysi, "İngiliz mandasının ilk 10 yılında Doğu Avrupa'dan gelerek Filistin'e giren Yahudi göçmenlerin sayısı 76 bine ulaştı. 1936 yılında ise Filistin topraklarındaki 200 bin dönümlük alana inşa edilen 203 yerleşim yerinde ikamet eden Yahudi göçmenlerin sayısı 98 bine ulaşmıştı." diye konuştu.

-Yahudi işgali ve Filistin halkına yönelik katliamlar, İngiliz güçlerinin Filistin'den çekildiği döneme denk geliyor

İngiliz güçlerinin, Filistinlerle çatışma ve onları yerlerinden etmeleri için Yahudilere verdiği askeri eğitim ve gelişmiş silah desteğinin yanı sıra her türlü yardımda bulunduğunu anlatan Buhaysi, İngiliz güçlerinin Filistin'den çekilmesinin, Yahudi işgali ve Filistin halkına yönelik katliamların yapıldığı döneme denk geldiğine işaret eti.

"Aslında topraklarımız tamamen İngilizler tarafından İsraillilere teslim edildi." diyen ihtiyar Filistinli Buhaysi, sözlerini şöyle sürdürdü:

"İngiltere, 1947 yılında Filistin'de Siyonist hareketin temelini oluşturduğundan ve artık olayların Siyonistler lehine işleyeceğinden emin olduktan sonra manda yönetimini sonlandırmak istediğini Birleşmiş Milletler'e (BM) iletti. Bunun üzerine büyük felaketin yaşandığı 1948 yılında ben de Siyonist çeteler tarafından gerçekleştirilen katliamlardan kaçarak diğer Filistinliler gibi Sevafir eş-Şarkiyye'deki evimden ve topraklarımdan çıkmak zorunda kaldım. İsraillilerin yoğun ateşi ve çetelerin bıçaklı saldırılarından kaçarak yaşadığımız birçok zorluğun ardından Deyr el-Beleh'e yerleştik."

İsrail'in 1967'deki savaşın ardından Batı Şeria, Doğu Kudüs ve Gazze'yi de işgal etmesi üzerine yeni bir göç dalgasının başladığına dikkati çeken Buhaysi, üzerinden 50 yıl geçmesine rağmen bugün hala etkilerinin sürdüğünü belirtti.

Uzun yıllardan beri gurbet ve çeşitli zorluklarla dolu bir hayat hikayesine sahip 94 yaşındaki Filistin Buhaysi ve ailesi, İsrail'in Gazze'ye yönelik 11 yıldan beri devam eden ablukasının getirmiş olduğu ekonomik sıkıntılarla mücadele ediyor.

İsrail, 1967'deki "6 Gün Savaşı"nın sonunda Batı Şeria, Doğu Kudüs, Gazze, Golan Tepeleri ve Sina Yarımadası'nı işgal etmişti. Savaşın başladığı 5 Haziran, Filistinliler tarafından her yıl "Nekse" (Toprak Kaybetme Günü) adıyla anılıyor. Filistinliler, Nekse'yi 1948'de İsrail'in bağımsızlığını ilan etmesi anlamında kullandıkları "Nekbe"nin (Büyük Felaket) devamı görüyor.

-Deklarasyonun yasal dayanağı yokturBu arada Avrupa-Akdeniz İnsan Hakları Gözlemevi'nde (Euro-Mid) hukuk araştırmacısı Muhammed Siyam da Balfour Deklarasyonu'nun herhangi bir yasal temele dayanmadığını ifade ederek, çünkü Balfour Deklarasyonu'nun İngiliz mandası döneminden önce gerçekleştiğini kaydetti.

Şu anda İngiltere'den bir takım taleplerin olduğunu dile getiren Siyam, "İngiltere, Balfour Deklarasyonu'ndan ötürü özür dilemeli, Filistin halkının kendi kaderini belirleme hakkını tanımalı ve İsrail'i işgalci güç olarak tanımlamalıdır." diye konuştu.

Siyam, ayrıca Balfour Deklarasyonu sebebiyle toprakları ellerinden alınan Filistinlilerin de tazminatının ödenmesinin talepler arasında yer aldığının altını çizdi.

-Balfour Deklarasyonu

Birleşik Krallık, 2 Kasım 1917'deki Balfour Deklarasyonu ile Filistin topraklarında bir İsrail "vatanı" oluşturulmasını öngören projeye açıktan destek veren ilk büyük devlet olmuştu.

Dönemin İngiltere Dışişleri Bakanı Alfred Balfour, bu desteği siyonist kampanyanın önemli figürlerinden Lord Walter Rothschild'e yazdığı mektupla ilan etmişti. Deklarasyon, İsrail devletinin kurulmasına giden süreçte en önemli kilometre taşı olarak görülüyor.

Tarihe "Balfour Deklarasyonu" olarak geçen 67 kelimelik mektupta Filistin topraklarında İsrail "vatanı" oluşturulmasına verilen desteğin yanında bölgede mevcut halkın haklarına zarar gelmemesinin sağlanacağı da vadediliyordu.

Haber Ara