Dolar

32,5004

Euro

34,6901

Altın

2.496,45

Bist

9.693,46

BAE neden Erdoğan ve Türkiye’ye karşı?

Middle East Monitor'de (MEMO) yayımlanan bir makalede, “BAE, Erdoğan'ın sandıkta yenilmesi için on milyarlarca dolar harcadı, ancak başarısız oldu. Daha sonra 2016 darbe girişimini finanse etti; yine başarısız oldu. Şimdi de Mısır’ı, Türkiye ile savaştırmak istiyor” denildi.

4 Yıl Önce Güncellendi

2020-08-14 07:08:42

BAE neden Erdoğan ve Türkiye’ye karşı?

Ünlü basın izleme kuruluşu Middle East Monitor'de (MEMO), Dr. Amira Abo el-Fetouh isimli yazarın, “BAE Türkiye aleyhine çalışıyor, ama ne kadar süreyle?” başlıklı makalesinde, “BAE, Erdoğan'ın sandıkta yenilmesi için on milyarlarca dolar harcadı, ancak başarısız oldu. Daha sonra demokratik olmayan yollara yöneldi ve 2016'da Gülen hareketinin 2016 darbe girişimini finanse etti; yine başarısız oldu” denildi.

Dr. Amira Abo el-Fetouh'un makalesi şöyle:

BAE, özgürlük, adalet ve eşitlik talep eden Arap ülkelerine karşı yapılan savaşlarda öncü olmuştur. Bölgeyi istikrarsızlaştırma, dünya çapında İslam ile mücadele ve Arap Baharı'na karşı karşı devrimlerin öncüsü olarak hareket etme görevi kendisine emanet edildi.

BAE küçük bir ülke olmasına rağmen, lideri Veliaht Prens Muhammed Bin Zayed, sınırsız hırsları olan bir lider. Temelde kardeşi Halife Bin Zayed'i, ABD'nin onayıyla görevden aldı ve dizginleri devraldı. Bu tür bireyler, genellikle felaket olan hedeflerine ulaşmak için her şeyi feda etmeye isteklidir. Arap ve Müslüman milletlerin düşmanları tarafından içeriden darbe vurmak için yerleştirilen insanların en sonuncusudur. ABD ve Batılı müttefikleri, görevlerine atanmadan önce bu tür insanları seçiyor ve eğitiyor. Bin Zayed'de iş için doğru adamı buldular. Müslüman dünyasında başka, daha yetenekli bir liderin düşüncesine tahammül edemez.

Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a yönelik kişisel düşmanlığının nedeni de burada yatıyor. İkincisi, Bin Zayed'in emrindeki tüm güç, para ve medyayla savaşılması gereken bir düşmandır. Medya, modern çağın en güçlü silahıdır ve BAE'nin zehirlerini zorlayan düzinelerce uydu ağı, gazete, dergi, haber sitesi ve araştırma merkezi vardır. Onlarca Arap aydın ve medya profesyoneli, Arap halkının gözünde ve zihninde Erdoğan'ı yok etmek için ruhlarını şeytanın petro dolarlarına sattılar ve onu topraklarını işgal etmek, zenginliğini yağmalamak isteyen bir terörist olarak resmetti ve bir “neo-Osmanlı sömürgecisi” olarak gösterdiler. Bunu yaparak tarihi tahrif ettiler ve altı yüzyıla yayılan Osmanlı dönemini, İslam devletinin büyük bir fethi olarak değil, bir işgal devleti olarak resmettiler. Niyet, dikkati Arap dünyasının büyük düşmanı İsrail'den uzaklaştırmak ve Erdoğan'ın temsil ettiği Türkiye'ye yönlendirmektir. Bu arada Türkiye, teröre sponsorluk yapan ve onu finanse eden düşman olarak gösteriliyor. Hiç şüphe yok ki bu, Türkiye'nin siyasi, ekonomik ve askeri olarak Erdoğan ve partisi yönetiminde yükselişinden endişe duyan ABD ve Batı'yı memnun ediyor. Bu tür "İslamcılar", Batı onaylı yaklaşımdan uzaklaştılar ve Batı'nın değil, Türk çıkarlarına özgü kendi politikaları ve stratejileri var.

İsrail bundan çok memnun. Benjamin Netanyahu, "Araplar artık İsrail'i düşmanları olarak görmüyorlar, ancak İran saldırganlığına karşı durmada vazgeçilmez müttefikleri olarak görüyorlar." İsrail Başbakanı, İsrail'i "IŞİD veya İran liderliğindeki terörizme" karşı mücadelede "hayati bir müttefik" olarak gördüklerini kaydetti.

İsrail, Türkiye'den hâlâ korkuyor. Ne İsrail ne de Batı'daki arkadaşları, Türk Silahlı Kuvvetleri büyük bir tehdit olduğu sürece Türkiye'nin kendi egemenliği ve karar alma mekanizması üzerinde kontrol sahibi olmasını istemiyor. Mossad Direktörü Yossi Cohen, geçen yıl bir dizi Mısırlı, Suudi ve Emirlik diplomatına “İran'ın gücü kırılgan. Gerçek tehdit ise Türkiye'den geliyor" dedi.

Dolayısıyla İsrail, ABD ve BAE'deki görevlileri, Türkiye'nin bir kez daha Batı'ya dönebilmesi, Arap devletleri gibi itaatkâr olabilmesi için Erdoğan'ı değiştirme konusunda hemfikir. BAE, Erdoğan'ı sandıkta düşürme umuduyla insanları satın almak için on milyarlarca dolar harcadı, ancak başarısız oldu. Daha sonra demokratik olmayan yollara yöneldi ve 2016'da Gülen hareketinin 2016 darbe girişimini finanse etti; yine başarısız oldu. Dubai ve Mısır'dan yayın yapan Birleşik Arap Emirlikleri uydu kanallarının darbenin gerçekleşmeden önceki saatlere işaret ettiğini ve Erdoğan'ın uçakla Almanya'ya kaçtığını iddia ettiğini unutmak zor. Ayrıca ordunun hükümeti kontrolüne dair yalan haberler de yayınladılar ve gazeteler ertesi gün sahte manşetlere çıktı. Elbette Ankara, Abu Dabi'nin konumunu ya da Amerika'nın başarısız darbeye yönelik olumsuz tutumunu unutmayacaktır.

Bu başarısızlığın ardından BAE, Kürt kartını oynayarak Türkiye'yi istikrarsızlaştırmaya ve ulusal güvenliğini tehlikeye atmaya çalıştı, böylece terörist PKK'nın bir kolu olan Kürt Halkını Koruma Birlikleri'nin hakim olduğu güçleri finanse etti. PKK, Türkiye'den ayrılarak bir Kürt devleti kurmak istiyor ve İsrail'de eğitim aldı. Liderliği, Suriye'nin kuzeyindeki Türk kuvvetlerine yönelik saldırıyı Riyad ve Abu Dabi ile koordine etti. Son sızıntılar, BAE'nin Türkiye'yi Libya'daki diğer cephesinden uzaklaştırmak ve Rusların Türklerle düzenlediği İdlib'deki ateşkesi ihlal etmesi için de Katil Beşar Esad rejimine 250 milyon dolar rüşvet ödediğini gösteriyor. Türkiye tarafından desteklenen, uluslararası alanda tanınan UMH güçleri hızlı zaferler elde etti, terazileri yere düşürdü ve asi Mareşal Halife Hafter ve BAE tarafından finanse edilen paralı askerlerine karşı siyasi denklemi değiştirdi.

Abu Dabi'nin işlevsel rolü burada bitmiyor. Mısır ve Türk silahlı kuvvetlerinin Libya topraklarında karşı karşıya gelmeleri için Mısır'ı Libya'ya dahil etmek istiyor (tıpkı Suudi Arabistan'ın Yemen'de olduğu gibi). BAE'nin kışkırttığı bu savaştan kimler yararlanacak? Hangi ülke bölgedeki en güçlü iki orduyu zayıflatmak ve onları kazananın bile daha zayıf ve mağlup olacağı bir savaşa itmek istiyor. Kahire ve Ankara'nın, yetkililerinin ateşli söylemlerine rağmen, bu en kötü niyetli tuzağa düşemeyecek kadar akıllı olduklarından neredeyse sizi temin ederim.
Bu, Türkiye Savunma Bakanı Hulusi Akar'ı son zamanlarda BAE'yi doğru zamanda ve yerde eylemlerinden sorumlu tutmakla tehdit etmeye iten şey olabilir. Türkiye'nin sabrı tükendi ve BAE ve destekçilerine Körfez Devleti ile güçlü ve anlayacağı bir dilde ilgileneceğine dair açık bir mesaj gönderdi.
Bu ne şekilde olacak? Bu, Arapların bedelini kanlarıyla ödeyeceği Arap topraklarında bir hesaplaşma mı olacak yoksa sadece BAE'de mi gerçekleşecek? Türkiye onu askeri anlaşmalarla çevreledi ve Katar'ın yanı sıra Kuveyt ve Umman'da askeri üslere sahip. Her şeyin yakında açığa çıkacağına inanıyorum. BAE kesinlikle Türkiye'ye karşı çalışıyor, ama ne kadar süreyle?

*Bu makalede yer alan görüşler yazarına aittir.

Kaynak: Middle East Monitor
Çeviri: Feyza Akyıl

Haber Ara