Dolar

32,3775

Euro

35,0510

Altın

2.326,39

Bist

9.080,93

AYM eski Başkanı Kılıç, Babacan ve Davutoğlu’na sıcak mesajlar gönderdi!

Türkiye’de geçmişte iktidar partisi AK Parti çizgisine yakınlığıyla tanınmış, eski Anayasa Mahkemesi (AYM) Başkanı Haşim Kılıç, Ali Babacan’la Ahmet Davutoğlu’nun yürüttükleri siyasi parti oluşumlarına sıcak mesajlar gönderirken kendi gönlündeki yeni partiden beklentilerini açıkladı.

5 Yıl Önce Güncellendi

2019-10-06 12:51:57

AYM eski Başkanı Kılıç, Babacan ve Davutoğlu’na sıcak mesajlar gönderdi!

buyuk_194

Türkiye'de geçmişte iktidar partisi AK Parti çizgisine yakınlığıyla tanınmış, eski Anayasa Mahkemesi (AYM) Başkanı Haşim Kılıç, Ali Babacan'la Ahmet Davutoğlu'nun yürüttükleri siyasi parti oluşumlarına sıcak mesajlar gönderirken kendi gönlündeki yeni partiden beklentilerini açıkladı.

Kılıç, Özgürlük Araştırmaları Derneği'nin 5'nci kuruluş yıldönümü dolayısıyla düzenlenen davette “özgürlük konuşması” için kürsüdeki isimdi. Kılıç'tan önce konuşan Özgürlük Araştırmaları Derneği Başkanı Bican Şahin, Gezi Parkı eylemleri sonrasında Türkiye'nin demokratik değerlerinde gerileme olduğunu ve liberal demokratik değerleri savunmak üzere 5 yıl önce yola çıktıklarını anlattı. Şahin, Türkiye'nin demokratik değerler bakımından 126 ülke arasında 59'ncu sıradayken şimdi 99'ncu sıraya gerilediğini belirterek, hukukun üstünlüğü, basın özgürlüğü gibi alanlarda sorun tespiti ve çözüm önerileri içerikli rapor çalışmaları yürüttüklerini dile getirdi. Şahin, konuşmasının ardından kürsüye eski AYM Başkanı Kılıç'ı davet etti.

Eski AYM Başkanı Haşim Kılıç'ın kürsüdeki konuşmasında, Türkiye'de siyasette yaşanan hareketliliği “bir göç hareketi” olarak yorumlaması, özgürlük ihtiyacından kaynaklı arayışlar olduğunu söylemesi ve yeni bir siyasi partiden beklentilerini sıralaması dikkat çekti.

Geçmişteki 28 Şubat sürecinden başlayarak o günden bugüne yargı ve siyasetteki gelişmeleri eleştirdiği gözlemlenen Kılıç, bugünkü noktada yasama, yürütme ve yargı erkleri arasında güçler ayrılığı ilkesine uygunluk bulunmadığını anlatarak, “Artık tüm siyasi mahallelerden bir göç hareketi başlamıştır. Bu ne beyin göçü, ne de savaş göçü. Gönül göçü olarak nitelendirebileceğimiz bu taşınmayı başlatanlar, kendilerine yeni bir yurt, yeni bir mahalle aramaktadırlar. Farklı kimliklerin ikamet ettiği farklı mahallerde baş gösteren adalet ve özgürlük kuraklığının sebep olduğu bu göç dalgasının, nerede ve nasıl bir şekilde şekil alacağının planlanması yeni bir siyasi parti kurma düşüncesinin çok ötesinde değerlendirilmesi gereken bir konudur. Ait olduğu mahallenin kimlik değerlerini aşarak, bu göce katılanların, onurlu bir devletin onurlu bireyleri olarak yeni bir dünyada yaşama istekleri çok açıktır. İfade özgürlüğü ve inanç özgürlüğü talepleri nedeniyle insanlık onurları örselenen, yıkılan, yok edilen bireylerin, haysiyet onarıcı yeni bir mahalleye olan ihtiyaçları kaçınılmaz hale gelmiştir” dedi.

Bu göç dalgasını çok önemsediğini söyleyen Kılıç, “Hem muhafazakar kesim hem de laik kesim geçmişte yaşadıkları hataları bir daha tekrarlamamak üzere kimlik politikaları yerine demokratik toplumun gerekli kıldığı reel politik tercihlerinin, yeni bir yurt inşaasının zorunlu olduğu gerçeğini görmüşlerdir” ifadesini kullandı.

Kılıç, “gönül göçü” olarak tanımladığı bu yeni siyasi oluşumlar çerçevesinde kendi gönlündeki, düşüncesindeki yeni siyasi partiden beklentilerini de ilk kez açıkladı. Kılıç, yeni bir siyasi parti hangi ilkeler çerçevesinde kurulmalı derken “Dinin istismar edilmediği, devlet yapılanmasında liyakat ve dürüstlüğün öngörüldüğü, devletin tercihlerinde kimliklerin olumlu ya da olumsuz etkilerinden uzak durulduğu, ekonomik, sosyal, kültürel ve dış politikada tarihi ve güncel sorunların çözümünde duyguları kabartan meydan okuma alışkanlığı yerine diyaloğun, müzakerenin ve diplomatik yolların kullanıldığı, gerçekten bağımsız ve tarafsız bir yargının hiçbir korkuya kapılmadan insanlık onurunu koruduğu, güçler ayrılığının olmadığı bir sistemde anayasanın yok hükmünde olması dolayısıyla hukuk devleti özünün esasen güçler ayrılığı ilkesiyle tanımlandığı, hakaret, nefret, terör ve şiddet içermeden düşüncesini ifade edenlerin vatan haini, terörist, dış güçlerin işbirlikçisi ithamlarıyla karşılaşmadığı, özgürlüklerin en çok da muhalifler için olduğuna inanan bir iradenin var olduğu, itaat ve sadakat bağımlısı olmayan özgür vicdanlı bireylerin devleti yönettiği böyle bir dünyada yaşamak ve yaşlanmak arzusuyla bu göce katılanları saygıyla selamlıyorum” diye konuştu.

AK Parti'nin 2014'e değin olan
iktidar günlerini övdü

“Geçmişte militan laiklik olarak ifade ettiği yaklaşımla dini inançlarından dolayı insanlara ciddi haksızlıklar yapıldığını savunan Kılıç, “Demokratik, özgürlükçü, tüm inançlara eşit uzaklıkta, toplumun inanç sorunlarına pozitif çözümler üreten laiklik anlayışını yakın zamana kadar maalesef yakalayamadık“ diyen Kılıç, “Devlet cihazının ana unsuru olması gereken laiklik, toplumu dinden uzak tutmaya yönelik can yakıcı militan bir anlayışın maalesef kurbanı olmuştur” görüşünü de dile getirdi. O yıllarda olduğu gibi sonrasında da yargı alanındaki sorunlara çözüm bulunamadığını kaydeden eski Anayasa Mahkemesi Başkanı, AKP'nin iktidara gelişiyle birlikte 2013 yılı sonuna değin olan süreciyse olumlu dönem olarak anlattı. Kılıç, AKP'nin adını anmaksızın 2002'den 2014 yılına değin muhafazakar ve dindar olarak işaret ettiği iktidar sahiplerince hak ve özgürlükler konusunda samimi bir irade ortaya konulduğunu öne sürdü. Kılıç, o dönemde ekonomik sorunların üstesinden de rahatlıkla gelinebildiğini çünkü gücünü hukuk devletinden alanlar için bunun zor olmayacağı görüşünü dile getirdi.

Bugünse demokratik haklar alanında da ekonomide de sorunlar olduğunu anlatan Kılıç, “Bugün itibariyle 300 bine yakın tutuklu ve hükümlü barındıran başka bir ülke var mı bilmiyorum. Demokratik ve özgürlükçü bir ülkede ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilen söz, beyan ve düşüncelerin bizim ülkemizde devlet büyüklerine hakaret, terörü övme ve terörü teşvik suçları kapsamına sokularak, farklı olanların seslerini kesme aracı olarak kullanılması Cumhuriyet tarihinin kronik hastalığı olmaya devam etmektedir. Siyasi söylemleri ve eleştirileri kolayca suça dönüştürebilen yargı organların kararları maalesef sorun yaratmaya halen devam etmektedir” dedi.

Haşim Kılıç VOA Türkçe'nin
yönelttiği soruları da yanıtladı

Anayasa hukukçusu Kılıç, ayrıca siyaset gündemindeki Cumhurbaşkanlığı seçimiyle ilgili anayasa değişikliği tartışması ve yeni siyasi parti oluşumlarıyla ilgili VOA Türkçe muhabirince yöneltilen soruları da yanıtladı.

VOA Türkçe: Başkanlık Sistemi çerçevesinde mevcut Cumhurbaşkanı seçimindeki yüzde 51 oy alma şartında anayasa değişikliği yapılarak, yüzde 40'a indirilmesi tartışmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Haşim Kılıç: Ben ta başından beri Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'yle ilgili yapılan düzenlemelerin hiçbirisini onaylamadım. Önceden bir takım sorunların çıkacağı belliyken bunu ısrarla ve inatla yaptılar ve bugün de ciddi bir darboğaz ile karşıya kaldılar. Bunlardan birisi de yüzde 51 şeklindeki uygulama. Bu sistemi küçük partiler tarafından büyük partileri esir alma yolu olarak görüyorum. Dolayısıyla Türk siyasi hayatını yolundan çıkartmış bir yapıyla karşı karşıyayız. Bunun ötesinde Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'yle ilgili çok eleştiriler var tabii. Ama şu andaki yüzde 51 şartı konusu kaçınılmaz olarak gündeme gelecekti. Daha başka hususları da gündeme gelecektir. Ben hep şunu ifade ettim; Sistem ismi önemli değil. Başkanlık, yarı-başkanlık, parlamenter sistem de olabilir ama özellikle kuvvetler ayrılığı sisteminin yerli yerine oturtulması çok önemli. Bundan dolayı çok büyük sıkıntı yaşayacağız, yaşamaya devam edeceğiz.

VOA Türkçe: Türkiye siyasetinde iktidar partisi AK Parti'den kopuş var.
Ali Babacan ve Ahmet Davutoğlu ayrı ayrı yeni siyasi parti oluşumlarına öncülük ediyorlar. Bu oluşumlardan size teklif geldi mi? Siz kendinizi siyasetin içinde görüyor musunuz, görüyorsanız hangisinde?

Haşim Kılıç: Emekli olduğumdan beri bu soruluyor ama benim için siyaset konusunda verilmiş bir karar yok. Ama bu arkadaşların hareketlerine bakarız, ilkelerime uygun ve bana ihtiyaç duyacakları noktada olursam şüphesiz destek vermeye çalışırım. Ama benim için kadrolar, tüzükler, programlar, ne yapacakları, ne yapmak istedikleri bunlar çok önemli. Bu konuda herhangi bir açıklık henüz yok. Sanıyorum arkadaşlar bu konuda halen çalışıyorlar. Bu çalışmalardan sonra durum açıklığa kavuşabilir diye düşünüyorum.

VOA Türkçe: Bu isimlerle temaslarınız oldu mu? Mesela Abdullah Gül'le temasınız oldu mu?

Haşim Kılıç: Söylediğiniz isimler yeni değil, benim 50 yıllık ta üniversite yıllarından beri görüştüğüm dostlarım. Dolayısıyla her zaman ülke meseleleriyle, siyasetle ilgili her türlü konuşmaları yaparız.

Eski AYM Başkanı Haşim Kılıç'ın
AK Partiyle'yle ilişkisi nasıl?

Haşim Kılıç, 10 Şubat 2015'te Anayasa Mahkemesi'ndeki görevinden emekliye ayrıldığından bugüne kadar nadiren Türkiye'deki gelişmelere ilişkin görüşlerini paylaşan isimlerden birisi. Gençliğinden itibaren Milli Görüş çizgisine yakın olduğu bilinmekte olan Kılıç, 1990'da üye olarak seçildiği AYM'de 1999'da Başkanvekili ve 2007'den sonra ise Başkan olarak görev yapmıştı. Kılıç'ın Milli Görüş çizgisindeki Refah Partisi'nden ayrılanlarca kuruluşu gerçekleştirilen AKP'nin kurucu kadrosuyla yakın ilişkileri sıklıkla gündemdeydi. Kılıç, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nın talebiyle başlayan süreçte 30 Temmuz 2008'de Adalet ve Kalkınma Partisi'nin kapatılmaması yönünde oy kullanan isimdi. Ancak Kılıç, 2014 yılında Recep Tayyip Erdoğan'ın Cumhurbaşkanı seçilmesi süreci ve sonrasında, Türkiye'nin Başkanlık Sistemi'ne geçiş tartışmalarının yaşandığı günlerden itibaren, AKP çizgisiyle görüş ayrılığı içinde olmasıyla dikkat çekti. Kılıç, son olarak geçen yıl 26 Ocak'ta oğlu Fatih Samed Kılıç hakkında “FETÖ üyeliği” suçlamasıyla yakalanma kararı verilmesiyle gündeme gelmişti. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, oğul Kılıç'ın bir arkadaşı aracılığıyla satın aldırdığı cep telefonunda, FETÖ'nün örgüt içi haberleşme programı ByLock bulunduğu gerekçesiyle adli süreci başlattığını duyurdu. Kılıç, oğluna yapılan suçlamaya ailece çok üzüldüklerini ve hakkında bazı medya kuruluşlarınca “İngiltere'ye kaçtı” yönünde haberler yapılan oğlu Fatih Samed'in 12 yıldır yurtdışında çalıştığını söyleyerek, “Oğlumun FETÖ terör örgütüyle uzaktan yakından ilgisi olmadı” açıklamasını yapmıştı. Daha sonra Kılıç, Eylül 2018'de FETÖ suçlamasıyla yargılanan AYM eski üyesi Alparslan Altan'ın davasına tanık olarak çağrılmış ve burada Altan'ın nasıl üye yapıldığıyla ilgili soru üzerine AKP'nin cemaat grubuyla geçmişteki ilişkisini “O yıllarda FETÖ terör örgütüyle ilgili bir ayrışma yoktu. Kimse kimseye tereddütle, şüpheyle bakmıyordu” ifadesiyle ortaya koydu. Bu davada Kılıç, 2015 yılından itibaren ise emekli olduğu için AYM kararlarında FETÖ etkisi gibi konularda yorum yapamayacağını söylemişti.

https://www.amerikaninsesi.com/

 

 

VİDEO HABER

Sahibinden 16 milyon TL'ye satılık ‘tarihi kilise’

Haber Ara