Dolar

32,5963

Euro

34,8549

Altın

2.496,68

Bist

9.633,32

Avrupa’da yükselen Müslüman ve Türkiye düşmanlığı

8 Yıl Önce Güncellendi

2017-03-14 12:50:18

Avrupa’da yükselen Müslüman ve Türkiye düşmanlığı
Ülkemizin kalkınması ve geldiği durumu hazmedemeyen Batılı ve Avrupalı ülkeler namertçe hızımızı kesmeye çalışıyor. Köpekleriyle vatandaşlarımıza saldırıya geçti. Ülkemizi daha fazla sömüremeyeceğini anlayan emperyalist zihniyet bize düşman olmaya başladı. Ne kadar besleme, dönme, hain ve şeref yoksunu ajan varsa hepsi birden sahaya sürüldü. Bu şer koronun başını da Almanya çekiyor. Hollanda'yımaşa olarak kullanıyor. Bakanlarımızdan korktuğu için ülkeye girişine izin vermediği gibi onlarca vatandaşımız saldırgan Faşist polislerce yaralandı. 
 
Ülkesini yönetmekten aciz ve belli lobilerin güdümünde olan Angela Merkel idaresindeki Almanya işini, gücünü bırakarak bizimle uğraşıyor. Yıllardan beri bebek katili ve terörist PKK'ya destek verdiği bilinen bir gerçektir. DHKP-C, Ermeni terör örgütü ASALA ile ayrılıkçı görüşteki Alevi ve diğer küçük aşırı solörgütlere ev sahipliği yapıyor. Bunların yaptığı yıkıcı eylemler başarılı olmayınca lanetli FETÖ çapulcularını da desteklemeye başladı.
 
Tabiri caizse Türkiye'nin gölgesinden dahi korkmaya başlayan Almanya'yı, etkinliği olmayan ama devlet diye isimlendirilen Avusturya ve Hollanda takip etmeye başladı. Bize laf atarak gündemde kalmayaçalışıyorlar. Gerçekten zavallı ve gülünç duruma düştüler. Onların hırçınlaşması bizi son derece memnun ediyor. Mevlut Çavuşoğlu Hollanda'ya giderek halkımızla birlikte olacaktı. Nazı bozuntusu faşist Hollanda rejimi buna müsaade etmedi. Normal yollardan ülkeye giriş yapan Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Betül Sayan Kaya'yı ise kendi toprağımız sayılan Rotterdam Başkonsolosluğuna sokmadılar. Bu tam bir skandal ve uluslararası kurallara aykırıdır. Bunlar gerçekten yoldan çıktı ve azıttılar. 
 
Politika üretemeyen, sokak diliyle konuşan, lider özelliği taşımayan ve düşük profilli kişilerin yürüttüğü popülist politikalar neticesinde ABD ve Avrupa ülkeleri ırkçılığın ve İslamofobi'nin merkezi haline geldi. Avrupa'nın temelinde ırkçılık ve ayrımcılık vardır. Bu sadece Müslümanlara karşı değil kendi aralarında da bu ayrımcılık uzun zaman önce vardı. Ancak bu durum hastalıklı bir hal almaya başladı. Faşist ve ayrılıkçı görüşlerinden dolayı tedavi altına alınmaları gerektiğini düşünüyorum.   
 
Ekonomileri ve sosyal yaşantıları her geçen gün daha kötüye giden halkın gözünü boyamak ve beceriksizliklerinin üzerini örtmek için aptalca Türkiye düşmanlığı yapıyorlar. Bu düşmanlık özellikle son zamanlarda ayyuka çıktı. Gelecek ayın 16'sında ülkemizde anayasa referandumu yapılacak. Halk sandığa gidecek. Önündeki iki seçenekten Evet veya Hayır'ı seçecek. Sonuçta ne çıkarsa çıksın bu halkımızı ilgilendiren bir durum olduğunu sanmayın.
 
Anayasa referandumu için Avrupa ve Ana muhalefet aynı safta 
 
Anayasa referandumundan Evet çıkması durumunda emperyalistler ülkemiz  üzerindeki hakimiyetini kaybedecek. İstedikleri kişiyi çeşitli entrika ve ayak oyunlarıyla iktidara getiremeyecek veya tam tersi iktidardan düşüremeyecek. “Evet” çıkması sonucunda ülkeyi yönetecek olan siyasiler seçimle gelecek ve seçimle gidecek. Ne hikmetse bizdeki ana muhalefet gibi Avrupa'da bunu istemiyor.
 
Ana muhalefetin referanduma olumsuz yaklaşmasını anlayabiliyorum. Onların siyasi hayatları ve felsefeleri hep karşı olmakla geçti. Hiçbir olumlu işe evet demediler. Askeri darbe veya post modern darbelerden beslenerek iktidar olabildiler. Eğer referandumdan evet çıkacak olursa bu halk düşmanı olan hastalıklı fikirliler bir daha ülkede iktidar olamayacak. Bundan dolayı kendilerince mücadele ediyorlar. Ben bu mücadeleyi desteklemesem de takdirle karşılıyorum. Fikrini ve davasının mücadelesini meşru ortamlarda veriyor. Peki, Avrupa'nın derdi ve çıkarı ne?
 
Avrupa ülkeleri kendi işine baksın! Bizim iç işlerimize karışmasın. İşsiz olan gençlerine iş bulsun. En azından sokak ve caddelerini temizlesinler. Gezmek için gittiğimiz bazı Avrupa ülkelerinde pislik ve rezalethad safhaya ulaştığını görüyoruz. Çöpler ulu orta atılmış. Toplayan yok. Pis koku her tarafa yayılmış durumda. Özellikle Fransa, Hollanda, Çekiya, İtalya ve İspanya pislik içinde. AB buralardaki çöpleri toplasın ve sokaklarda yatan evsizlere yatacak yer temin etsin. Cadde ve sokaklarda tuvalet tesis etsin. Alkol ve idrar kokuları nedeniyle sokaklardan geçilemiyor. Uyuşturucu, fuhuş, gangster çetelerinin aymazlığından ise hiç bahsetmeyeceğim.
 
Kendi toplumları boğazlarına kadar pisliğin içine gömülmüşken ülkemizle ve halkımızla uğraşmasınlar. Kendi işlerine baksınlar. Bakan ve milletvekillerinin Avrupa'da yaşayan vatandaşlarımızla buluşmalarını engelliyorlar. PKK terör örgütü AB parlamentosunda stant açıyor, Almanya'nın en büyük meydanlarında ülkemiz karşıtı eylem yapıyor. Ülkemizde onlarca katliamı gerçekleştirmiş DHKP-C katillerine kucak açanlar halkın tercihiyle seçilmiş bakan ve milletvekillerinin çalışmalarına engel oluyor. Bu tam bir skandal ve iki yüzlülüktür.
 
Nazi ırkçılar DEAŞ gibi masumları yakıyor  
 
Resmi izinleri alınmış olmasına rağmen onlarca toplantı devlet birimleri tarafından iptal edildi. Teröristler izin dahi almadan eylem yaparken meşru hükümetin bakanları izinli toplantılara katılamıyor. Bu hukuksuz durum ve tavır yeni başladı. Ayni küstahlığı Cumhurbaşkanı Recep Tayyıp Erdoğan'a da yaptılar. Yapılan konuşmalarda halkı teröre teşvik, isyan veya ırkçı söylemler olsa izin vermemelerini anlayışla karşılarım. Birlik ve beraberlikten, komşu ve insan haklarından bahsediliyor. Ödüllendirilmeleri gerekirken engelleniyor. Anlaşılır gibi değil.
 
Türkiye her zaman Almanya ve diğer ülkelerde yaşayan vatandaşlarımıza kanunlara saygılı olmayı ve entegrasyonu tavsiye ediyor. Avrupa'da yaşayan Müslüman ve Türk vatandaşlarımızın hayatlarından gerçekten endişe duymaya başladık. Politikacıların ayrımcı ve şiddeti teşvik edici ırkçı tutumları sokaktaki vatandaşı etkiliyor. Bundan dolayı yüzlerce vatandaşımız ve Müslüman kardeşlerimiz evlerinde yakıldı.
 
DEAŞ terör örgütü İngiltere, ABD, İran ve İsrail tarafından henüz ortaya çıkarılmamışken Almanya ve Avrupa'daki ırkçılarla Nazı bozuntuları halkımızı diri diri yakmaya başlamıştı. Bize şimdi DEAŞ'in vahşet görüntülerini izlettirenler ayni tür vahşeti yıllar önce Avrupa'da sahnelediler. Kaç tane masum insanımızın evi yakılarak toprağa verildi. Yangınlardan sağ kurtulmayı başaran onlarca kişi travma nedeniyle tedavi görmektedir. Şimdi bu şeref yoksunu kişiler kalkıp da bize DEAŞ'ı örnek göstermesin. Biz her ikisinin de ne kadar habis ve tehlikeli olduğunu biliyoruz. Çünkü her ikisi de canımızı yakıyor.
 
 Önceden ekonomik ve siyasi olarak güçlü olmadığımızdan dolayı Almanya veya diğer küçük kasaba hükmündeki devletçiklerin telkinleri duyulmazdı. Çünkü ülkedeki sözde bazı yöneticiler onların söylediklerini emir telakki ederek halka duyurmadan söyleneni yapardı. Şimdi öyle mi? Avrupalıların dedikleri bizim kriter ve çıkarlarımıza uymuyorsa başta Cumhurbaşkanı ve Başbakan anında tepki verince bu ülkede işlerinin bittiğini anlamaya başladılar. Artık emir alma devri bitti. Güçlü ülkenin arkasında milletin desteğini almış güçlü ve dirayetli bir hükümet bulunmaktadır. Bütün bu dik duruşlar bizim adımıza yapılmaktadır. Yapanları alkışlıyorum. 
 
Ülkemizden kaçan veya aranan ne kadar kaçak ve katil varsa hepsi Avrupa'daki ana vatanlarına sığındılar. Kendi deyimleriyle PKK'yı en az 20 devlet kukla olarak kullanıyor. DHKP-C'yı ise Avrupa'nın bir o kadar devleti maşa olarak kullanırken FETÖ'yü ise tüm dünyanın emperyalist ve İslam karşıtı olan ülkeleri birer maşa ve piyon olarak kullanıyor. Bu katillere ve şeref yoksunu kişilere son derece nazik olan AB bize karşı ise son derece terbiyesiz davranmasını asla kabul edemeyiz. Adam olmayı ve bize karşı saygılı olmayı öğrenecekler!    
 
Hollanda ve Almanya entrika yapmayı beceremiyor
 
Bizim kimseyle husumetimiz ve düşmanlığımız yoktur. Dost elini uzatan herkesle eşit şartlarda dostoluruz.  Ama kimseden emir almayız. Uzun seneler ülkemizin kalkınması engellendi ve olması gereken yerlere gelemedi. Kalkınma ile aydınlanma yolumuzu bulduk ve Fatih Sultan Mehmet Han hazretlerinin nizami mülk görüşünü yeniden kavramaya başladık. Dosta dost, düşmana da müşfik olmayı öğrendik.    
 
Almanya ve Hollanda düşmanız olmamalı. Bizim oralarda, onlarında buralarda maddi ve manevi çıkarı var. Bu ülkelerde bir-iki kendini bilmez siyasi kuklanın aptalca tutumu nedeniyle halklarımız rencideedilmemelidir. Merkel aslında ölü ve ruhsuz bir figürdür. Onu kullanan ve ülkemizin üzerine salıveren aktörleri iyi anlamamız gerekir. Hollanda ise Almanya'dan rol çalıyor. Irkçı politikacılar da bu aşırılıktan nemalanıyor. Almaya yola getirilirse etrafındaki civcivlerden bir şey olmaz.
 
En büyük ticaret ortağımız olan Almanya ile yılda yaklaşık 35 milyar, Hollanda ile 6 milyar dolarlık iş hacmimiz var. Onlar bizden biz de onlardan ürün alıyoruz. Halklarımız adeta birbirlerinin kültürleriyle iç içe oldu. Karşılıklı evlilikler oldu. Ülkemizde Alman ve Hollandalı yatırımcılar var. Onların iş yerlerinde binlerce vatandaşımız çalışıyor. Bizim de her iki ülkede 6 milyon civarında vatandaşımız bulunuyor. Bizler düşmanlığı değil dostluğu tavsiye etmeliyiz. Bu düşmanlıktan bizler değil başkaları kazançlı çıkar.
 
Almanya ağır sanayide çok iyi bir ülkedir. Siyaset veya entrika işlerini bıraksın da işini yapsın. Motor, araç veya sağlam sanayi ürünü üretsin. Entrika 'da Siyonistler ve İngilizlere özenmesin. Dünyaya hükmetmeyi her zaman istemiştir. Ancak başarılı olamamıştır. Osmanlının bazı paşalarını  kandırarak cihan harbine beraberce girdik. İşte o zamandan beri Almanya'ya güvenilemeyeceğini öğrendik. Hitlerde bir umut olarak ortaya çıktı ama hem kendini hem de ülkesini mahvetti. Şimdi de Merkel birilerinin dolduruluşuna geliyor. Bu geri kafayla ülkesini batıracak.
 
https//:twitter.com/aslanbalci1

Haber Ara