Dolar

32,5431

Euro

34,8739

Altın

2.437,00

Bist

9.645,02

ANALİZ: Avusturya'daki Türkleri bekleyen iki tehlike

Sakarya Üniversitesi Uluslararası İlişkiler ve Avusturya/Almanya iç siyaset uzmanı Kazım Keskin, Türkiye’de ve dünyada Türkiye karşıtı faaliyetlere dikkat çektiği analizinde, Türkiye ile bağlarını sürdüren Avusturya’daki Türk diasporasının durumunu değerlendirdi. Avusturya Türklerinin söz konusu düşmanca faaliyetlerden etkilendiğini ifade eden Keskin, Avusturya Türkleri arasındaki birlik ve beraberliğe engel tutum ve tavırları mercek altına alarak önemli tavsiyelerde bulundu. Keskin'in 'Avusturya’daki Türk diasporasını bekleyen iki tehlike' başlıklı analizinde öne çıkan satırlar...

4 Yıl Önce Güncellendi

2021-01-28 16:34:22

ANALİZ: Avusturya'daki Türkleri bekleyen iki tehlike

"Bozkurtlar" ve PKK yandaşları

"Özellikle geçtiğimiz yaz aylarında Viyana'nın Favoriten semtinde yaşanan olaylarda da gözlemlediğimiz üzere, söz konusu tutum maalesef Avusturya hükümetinde de bir karşılık buldu. Gerek seçime avantajlı girmek gibi pragmatik gerekse Türkiye'ye karşı oluşturulan husumet cephesinde gönüllü olarak yer almak gibi pratik amaçlar kovalayan Avusturya hükümeti, PKK sempatizanlarına ve onların yandaşlarına, Viyana sokaklarında günlerce terör örgütü sembolleriyle gösteri yapma olanağı tanıdı. Gösteriler esnasında PKK yandaşlarını protesto eden Türkiye kökenli AK Parti, MHP ve BBP destekçisi gençler, Avusturya'daki PKK yandaşları tarafından yapılan ısrarlı propaganda faaliyetleri sayesinde, Avusturya'da var olmayan bir örgüt olan “Bozkurtlar” ile ilişkilendirilmiş ve böylelikle hem tezleri hem de bizatihi varlıkları kamuoyu önünde gözden düşürülmeye çalışılmıştı. PKK yandaşlarının Avusturya kamuoyundaki desteklerini artırmak için başvurdukları bu oyunu perçinleyen bir diğer unsur ise taraflar arasındaki esas ayrımın terör yandaşlığı ve karşıtlığı olmayıp, demokratlar ve demokrasi karşıtları arasında olduğu savının ileri sürülmesidir.

Avusturya hükümetinin politikası

Dikkat edilmesi gereken nokta, PKK yandaşları tarafından Favoriten olaylarıyla da bağlantılı olarak manipülatif bir şekilde gündeme getirilen ve kendilerinin demokrasi cephesinde yer aldıkları, karşıtlarının ise demokrasiyi içlerine sindirememiş kesimler olduğu savının, Avusturya'da sadece Türk düşmanı aşırı sağcılarda bir karşılığı olduğu yanılgısına kapılmamak gerektiğidir. Uzun bir süredir kendisine Batı ittifakı içinde, eşit göz hizasında bir yer edinmeye çalışan Türkiye'den rahatsız olan Avusturya hükümetinin de yönlendirmesiyle hareket ettiği açık olan ülke medyasının önemli bir bölümü, Avusturya halkını maalesef Türkiye yanlısı her şeye karşı mesafeli hale getirmeyi başarmıştır. Bu noktada zikredilen olaylarda da konu, PKK sempatizanlarının ve Avusturya siyasetindeki uzantılarının arzu ettiği gibi, hem Avusturya'daki Türk diasporasının hem de Türkiye'nin aleyhine bir algıya zemin hazırlamış olmasının yanı sıra, Avusturya hükümetinin de ateşe körükle gitmesiyle iki ülke ilişkilerini de zedeleyecek boyuta ulaşmıştır.

PKK terörüne karşı gereken tavır

Avusturya'daki Türk diasporasının her ferdine düşen iş, terör örgütleri ile teröristler arasında herhangi bir ayrım yapılmasının hem ahlaki anlamda hem de teknik anlamda kabul edilemez olduğunun her fırsatta dile getirilmesidir. Bu bağlamda, özellikle DEAŞ ile PKK terörü arasında, ideolojik farklılık dışında çok önemli bir ayrımın olmadığı, DEAŞ'ın son beş senede yaptığı katliamların çok daha hunharcasının PKK tarafından 50 yıl boyunca yapıldığı da hatırlatılmalı. Aynı şekilde, nasıl DEAŞ terör örgütü sempatizanlarına propaganda faaliyetleri için (sosyal medya dahil) en ufak bir alan dahi bırakılmıyorsa, PKK ve benzeri terör örgütlerinin sempatizanlarına karşı da aynı tavrın gösterilmesinin, tutarlılık gereği zorunlu olduğu ısrarla dile getirilmeli."

Avusturya Türkleri arasında anlamsız polemik
"Geçtiğimiz Ekim ayında Viyana eyalet seçimleri kapsamında gerçekleşen tartışmalarda da gözlemlediğimiz gibi, Avusturya Türkleri arasındaki suni ve gereksiz tartışmalar, Avusturya Türklerine ve dolaylı olarak da Türkiye'ye (terör örgütü sempatizanlarından sonra) en fazla zarar veren etken oldu. Bu ülkede yaşayan (gerek Avusturya vatandaşı gerekse Türkiye vatandaşı) Türkiye'ye gönülden bağlı birçok insanın, Türkiye'ye ve dolayısıyla kendilerine faydalı olma meselesini maalesef çok iyi anlamadıklarını gözlemlemekteyiz. İnsanlarımızın ve onların bin bir zahmet ve emekle vücuda getirdikleri oluşumlarının temsilcilerinin, “bel altı” hamlelerle ve hatta iftiralarla muarızlarını karalama yoluna giderek, esas düşman olan PKK, FETÖ, DHKP-C ve benzeri terör örgütleri yandaşlarına karşı göstermedikleri tepkiyi birbirlerine karşı göstermeleri ne isabetli ne de hakkaniyetlidir. Doğru hareket tarzı, iyilik yolunda birbirine çelme takmak değil, bu yolda rekabet etmektir.

Türkiye'nin menfaatleri mi, şahsi menfaatler mi?

İlk neslin zihninde ağırlıklı olarak yer bulan “Türkiye'nin menfaatini ıskalamadan kendi menfaatini sağlama” düşüncesi, şimdilerde yerini “kendi menfaatini ıskalamadan Türkiye'nin menfaatini sağlama” düşüncesine bırakmış görünüyor. Söz konusu değişimin farkında olarak hareket ettiğini gözlemlediğimiz kişi, grup ve çevrelerin birbirlerine karşı yaptıkları muhalefetin derecesinin iyi ayarlanamaması, açıktır ki Türklerin Avusturya'da on yıllardır süren zayıf konumlarını düzeltmelerine olanak sağlamayacak. Söz konusu yaklaşımın zararlarını, Avusturya İslam Yasası'nın Avusturya Müslümanlarına dayatılması sürecinde çok iyi gözlemlemedik mi? En temel meselelerde dahi bir araya gelinemezse, üzerinde operasyon yapılabilen zayıf bir toplumsal yapı olacağımız gerçeğinin, daha bir 60 yıl bizimle birlikte var olacağı yeterince açık değil mi?

Türkiye'nin menfaatine hareket etme düşüncesi, terör örgütleri yandaşları hariç herkesin gönlünde yatan temel bir perspektiftir. Bu perspektifi herkes kendi üslubunca, kendi imkanları ve anlayışı doğrultusunda, ama birbirini karalamayacak şekilde uygulamaya geçirmeli. Zaten toplumsal alanda yapılacak o kadar iş var ki hemen her yapıya yetecek kadar “sorunlu”, “düzeltilmesi gereken” alanların bulunabilir; oluşumların kendilerini/hizmetlerini “gösterebileceği” çok sayıda mesele de el atılmayı bekliyor.

"Suni tartışmalarla enerji israfı"

Bu noktada dikkat çekilmesi gereken bir başka önemli husus, Avusturya'da yaşayanlar olarak, öncelikli meselelerimizden birinin, siyasal tartışmanın merkezinin kesinlikle Avusturya ve Avusturya'ya dair meseleler olması düşüncesinin kabul edilmesi gerektiğidir. Seçim dönemlerinde sıklıkla gözlemlediğimiz üzere, aşırı sağcı ve aşırı solcu çevrelerin ideolojik nedenlerle ve oy kazanma kaygısıyla, diğer siyasal çevrelerin ise sadece oy kazanma kaygısıyla Türkiye'yi ana gündem maddesi yapma girişimleri, bizim için düşündürücü bir işaret olmalı. Söz konusu tutum, Avusturya Türkleri olarak bizi bu ülkede kendi haklarımız için mücadele etme perspektifinden uzaklaştırdığı gibi, gücümüzü artıramadığımız için, dolaylı olarak da olsa Türkiye'ye de faydalı olmamızı engelliyor. Bu tuzağa düşmemiz bir yandan Avusturya'daki Türkiye karşıtı çevrelerin bizi sıkıştırmak istedikleri köşeye iterken diğer yandan da kendi içimizde suni tartışmalarla enerjimizi israf etmemize yol açıyor."

AA

Haber Ara