Dolar

32,5602

Euro

34,8680

Altın

2.438,45

Bist

9.645,02

Almancıların çöpü, Merkel'in kapışması

7 Yıl Önce Güncellendi

2017-09-06 18:18:49

Almancıların çöpü, Merkel'in kapışması

Geçen hafta yayınlanan "Gurbetçilerin Çöpü" haberleri Türkiye gündemine bomba gibi düştü. Seçimden seçime hatırlanan Almanyalı Türkler, bu kez yaz mevsiminde haber boşluğunu dolduran, tartışılan magazin konularından biri oldu. Yüksek trajlı tüm gazeteler sürmanşet olarak "çöp rezilliğini" neredeyse aynı ağızla verdiler.

Türkiye'nin kalkınmasında büyük payı olan bir kitlenin medeniyetten nasibini almamış kitle olarak sunulması Avrupalı Türkleri derinden üzdü. Avrupa Türk Demokraklar Birliği (UETD) konuyla ilgili bir basın bildirisi yayınlayarak medya temsilcilerini sorumsuz tutumlarından dolayı kınadı. Bizim mahallenin çocukları Ersoy Dede ve Hikmet Genç'in magazin basınının oyununa gelmesine, benzer bir tavır sergilemesine ve yaşananlara alkış tutmasına tepki gösterdi. Her şeyiyle Almanya'ya yerleşmiş, yaşadığı toplumun vazgeçilmez bir unsuru olmuş bir topluluğun hala "gurbetçi " olarak tanımlanmasının anlaşılır bir durum olmadığını belirtti.

Türk basını 40 yılı aşkın zamandır her yıl yaşanan bir olayı ilk kez oluyormuş gibi göstererek Avrupalı Türk'ü küçük düşürmek istemiştir. Birilerinin ekmeğine yağ sürmeye çalıştı.

Kapıkule ve İpsala sınır kapılarında 15 km' yi bulan kuyruklarda sıcak havada sabırla bekleyenler dışında şimdiye kadar kimler bu gidişattan rahatsız oldu. 12 saati geçen bekleme süresince temel ihtiyaçlarının giderilmesi için kimler seferber oldu?

Çöp kutuları yerleştirmeyin, seyyar acil yardım ekibini göndermeyin ama eleştirmeyi alayla karışık sürdürün. Neymiş çöpleri yol aralarına atanlar aynısını Almanya'da yapamazlarmış. Evet çok doğru. Almanlar böyle bir kitleyi gördüklerinde seferberlik ilan eder ve tam donanımlı bölgede bulunurlardı. Çöp toplama, su dağıtma, sağlık ve ilk yardım ekipleriyle eksiksiz olarak hazırol vaziyetinde görev alırlardı. Havadan helikopter desteğiyle yol mağdurlarının çilesini azaltırlardı. Her yıl aynı periodlarda tekrarlanan böyle bir sıkıntıya çözüm üretirlerdi. Gelecek yıl aynısının tekrarlanmasına asla müsaade etmezlerdi.

'Almancı' takıntısı olan yazarlar bu kesimin uğradığı haksızlıkları bir de farklı açıdan haber yapmaya çalışsınlar. Suçluyu Türkiye'nin son zamanlarda en çok övündüğü kaliteli yolları kullanan insanlarda değil, ülke ekonomisine büyük katkı sağlayan vefakâr kitleyi tanımamalarında aramak gerek.

Yaz sezonunda bizlerin gelişini fırsat bilerek fahiş fiyat artışları yapan esnafı, normal benzini süper olarak satan dolum istasyonlarını, berberlerin kişiye göre fiyat politikasını, müze ve turistik yerlerde yabancılara dolayısıyla Avrupalı Türk'e uygulanan iki misli giriş bileti politikasını ve benzeri bir çok haksızlığa karşı seslerini yükseltsinler.

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre turizm ekonomisini kalkındıranların Ruslar değil, Avrupalı Türkler. Buna göre Türkiye ekonomisi son beş yılda 33 milyar dolar kazandı. Bu rakamlar çevçevesinde kime daha çok değer verilmesi gerekiyor bir de bu açıdan gündemi okumak gerekiyor.. Kaldı ki yurt dışında yaşayan Türkler tatilleri esnasında kültür erozyonuna yol açmıyor, aksine ülkeye yeni yatırımcılar kazandırıyor.

Hiç bir yere yaranamamak çok kötü bir duygu.

Aksine her iki taraftan da sürekli tokat yemek daha da içler acısı bir durum.

Almanya 56 sene önce ülkesine çağırdığı Türk'ü anlamaya veya dışlamaya çalışırken, Türkiye ise bunlar gelecek sene yine aynı sezonda araçlarıyla gelirler mi sorusuna cevap bulmaya çalışıyor.

Her iki tarafın da ortak bir yönü var. Avrupalı Türk'e hakettiği değeri vermiyor olmaları.

MERKEL VE SCHULZ'UN ORTAK YÖNÜ

Almanya kamuoyu, geçtiğimiz Pazar günü, her dört yılda bir genel seçimler öncesi tekrarlanan televizyon düellosuna şahitlik etti.

Hükümet, dört seçimdir aynı aday tarafından temsil ediliyordu. Merkel'in karşısına kimler geçmedi ki? Sırasıyla Schröder, Steinmeier, Gabriel ve şimdi de Schulz. Her birinin ortak bir özelliliği vardı. CHP gibi çözüm üretemiyor, alternatif seçim programı sunamıyor dolayısıyla her seçimi kaybediyor olmaları. Bu kez de aynısı olacak gibi görünüyor. Yapılan kamuoyu araştırmaları SPD'nin oy kaybı yaşayarak seçimleri tekar kaybedeceğini açıklıyor.

Bu kez genel seçimlerin ana konusu Türkiye ve dolayısıyla Cumhurbaşkanı Erdoğan.

Merkel Türkiye'ye aba altından sopa gösterirken, Schulz başbakan seçildiği takdirde Türkiye'nin AB'ye alınmasını engelleyeceğini ilan etti.

Sonuçta her ikisi de Almanya seçmeniyle dalga geçti. Yıllardır üst perdeden sürdürülen Türkiye düşmanlığı Almanya'nın iç politika malzemesi olarak altın tepside sunuldu. Seçmen bir nevi enayi yerine konuldu.

Erdoğan düşmanlığının başını çeken medya da sonunda bu duruma isyan etti. "Siz politikacılar artık yeni şeyler söyleyin, ülkenin çözüm bekleyen sorunlarına parmak basın" mesajı verdi.

Almanya'da son yıllarda yükselen ırkçılık, kira artışları, çocuk yoksulluğu, eğitimde yaşanan sorunlar, kadınların ortalamada erkeklerden daha az maaş almaları, kiralık işçilerin hakları, emekli maaşları, yakınlarına bakmak zorunda kalan çalışan kesimin desteklenmesi gibi konular televizyon düellosuna yansımayan konulardı.

Herkes 24 Eylül'ün sonu(cu)nu sabırla bekliyor.

Sonrasının önceden bilindiği bir seçim ortamında sıkıcı siyasi hayat bir kaç yıl daha sürecek gibi görünüyor.

Haber Ara