Dolar

32,3199

Euro

35,0659

Altın

2.308,05

Bist

9.079,97

Ali Bayramoğlu: Öykünün galibi Erdoğan olmuştur

Ali Bayramoğlu, AK Parti'de kongre öncesi ve sonrası yaşanan süreçleri Erdoğan üzerinden değerlendirmeye aldı...

9 Yıl Önce Güncellendi

2016-05-26 11:19:56

Ali Bayramoğlu: Öykünün galibi Erdoğan olmuştur

Yeni Şafak Gazetesi yazarı Ali Bayramoğlu, bugünkü "Hükümet etme meselesi..." başlıklı yazısında AK Parti kongre sürecinden başa geçen Binali Yıldırım ile birlikte, gündemde tartışılan Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın tam yetkiyle parti üzerindeki gölgesinin konuşulmasını ele aldı. Davutoğlu'nun gidişi, Yıldırım'ın gelişi, AK Parti Kongre süreci, içerdiği tüm tartışmalara rağmen, devlet-hükümet-iktidar partisi arasındaki mesafeleri azaltan sakıncalarına rağmen, doğal bir çerçevede cereyan etti, ifadesini kullanan Bayramoğlu, "Bir galip aranacaksa, bu öykünün açık ara galibi Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan olmuştur. Erdoğan iktidarını konsolide etmiş, gerek sistemin işleyişine koyduğu ağırlıkla gerek siyasi iradeyi temsil konusundaki rakipsizliğiyle bugüne kadar ulaştığı en uç seviyedeki güce kavuşmuştur." dedi.

İşte Ali Bayramoğlu'nun yazısından bir bölüm:

Gündemimizde uzun süredir iki temel sorun var.

Birincisi, malum, uzun bir süredir ülkeyi her anlamda meşgul eden, “iktidar” ya da “hükümet etme” meselesidir

“Siyasi iktidar”ın, yargıya, basına, özgürlüklere yönelik tutumu, “siyasi kararlar”ın farklı toplumsal değerler, Anayasa dahil yazılı kurallarla ilişkisi, bunlar çerçevesinde yapılan “iktidarda şahsileşme, güç yoğunlaşması, keyfileşme” tartışmaları, ülkenin gidişatı açısından kritik bir önem taşıyor.

Yeni Anayasa tartışmaları, başkanlık sistemine geçme çabaları, cumhurbaşkanı-hükümet ilişkileri, yüksek yargıda büyük bir temizliği hedefleyen yasal hazırlıklar, yeniden bir yapılanma ikliminden çok, bu temel meselenin ürettiği sıkıntı ve sorular çerçevesinde karşımıza çıkıyor, bunlar çerçevede anlam kazanıyor.

Ortaya çıkan da, krizlerle yoğrulu, gerginlikler içeren, inişli çıkışlı bir süreç oluyor.

Bu iklimi tersine çevirmek, uzlaşma ve katılım içeren bir “yeniden yapılanma” dalgasına dönüştürmek mümkün mü?

Türkiye'nin önünde görece de olsa, sınırlı sonuçlar üretecek de olsa, böyle bir imkanın olduğunu düşünüyorum.

Türkiye derken, amiral gemisi olan, gücü elinde tutan AK Parti'yi kastettiğim açık.

Davutoğlu'nun gidişi, Yıldırım'ın gelişi, AK Parti Kongre süreci, içerdiği tüm tartışmalara rağmen, devlet-hükümet-iktidar partisi arasındaki mesafeleri azaltan sakıncalarına rağmen, doğal bir çerçevede cereyan etti. Dahası iktidar içi gerilimlerin azalmasıyla, kamuoyunu ve piyasaları tatmin eden bir hükümet terkibiyle hızlı bir normalleşmeye yol açtı.

Bir galip aranacaksa, bu öykünün açık ara galibi Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan olmuştur. Erdoğan iktidarını konsolide etmiş, gerek sistemin işleyişine koyduğu ağırlıkla gerek siyasi iradeyi temsil konusundaki rakipsizliğiyle bugüne kadar ulaştığı en uç seviyedeki güce kavuşmuştur.

Başarıların rahatlamayı beraberinde getirmesi beklenir.

Rahatlama “paylaşma, görüşme, uzlaşma” gibi demokrasinin temel araçlarını devreye sokacak bir kapı açar.

Soru şudur: Erdoğan ve AK Parti bu açılan kapıyı değerlendirecek midir?

AK Parti iktidarının, bir özeti, muhafazakar kesimin modern-seküler kesim ile, imkan, konum, hak, güç kullanımı, özgüven açısından eşitlenmedir.

Ancak eşitlenme tek başına kurucu bir özellikle taşımaz. Asıl önemli olan geriye kalandır. Geriye bu iki büyük toplumsal doku arasında bağ ve köprü kurmak, bunun mekanizmalarını, kurumlarını, anayasasını oluşturmak kalmıştır.

YAZININ TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ!!!

Haber Ara