Ali Bayramoğlu: MHP-AK Parti ittifakı mümkün mü?

TİMETURK I HABER MERKEZİ

MHP'deki kongre süreci Ak Parti ile ittifakı ne derece mümkün kılıyor? Eğer bir ihtimal varsa Ak Parti kongresi, sonrası ve yeni anayasa MHP - Ak Parti yakınlaşmasını hangi merkez üzerinde buluşturabilir? Yeni Şafak Yazarı Ali Bayramoğlu bu sorulara bugünkü köşesinde cevap verdi. 

"MHP'de yaşananlar sadece ülkücü camiayı ilgilendirmiyor" diyerek söze girenBayramoğlu, partinin yeni anayasa ve sonrasında karşılaşılabilecek Meclis'teki Ak Parti çoğunluğu ya da referandum ihtimalleri ile bir arayış içerisinde olduğunu şu ifadelerle anlattı:

"AK Parti'nin 22 Mayıs kongresinden sonra, Erdoğan'ın beklediği ve istediği nitelikte yeni bir anayasa metni hazırlayıp, Meclis'te 330 milletvekilini ve referandumu hedefleyecek olması, MHP'yi bu niyetin ve arayışın bir parçası kılıyor"

İşte Bayramoğlu'nun o yazısı:

"AK PARTİ'NİN DESTEK ALACAĞI TEK ADRES MHP"

"AK Parti'nin 317 milletvekili var, 330'a ulaşması için destek alabileceği tek adres şüphe yok ki MHP."

BU DESTEK NASIL ORTAYA ÇIKAR?

"Bu destek, iki parti arasında metin üzerinde bir uzlaşmayla mı oluşur yoksa MHP'nin içindeki sarsıntı 10-15 milletvekilini AK Parti'yle birlikte davranmaya mı sürükler, bilmiyoruz."

"REFERANDUM İÇİN TEK İHTİMAL VAR"

"Ancak referandum seçeneği için tek ihtimal, MHP'den AK Parti'ye destek gelmesidir."

BAHÇELİ'NİN DEĞİŞKEN AÇIKLAMALARI

AK Parti için mevcut koşullarda bu desteği elde etmenin imkansız olmadığını yazan Bayramoğlu, Bahçeli'nin konu ile ilgili değişen, değişken açıklamalar yaptığını belirtti. Buna örnek olarak Genel Başkan'ın yakın zamanda sarf ettiği, sonra da açıklama getirerek 'biz terörle mücadeleyi işaret etmiştik' dediği “Hükümete verdiğimiz fiili destek hukuki bir boyut alabilir" sözlerini hatırlattı.

Bayramoğlu, Bahçeli'nin bu sözlerinin akıllara türlü ihtimaller getirdiğini belirtti:

"Örneğin bir anayasa koalisyonu fikrini akıllara getirirken, hükümeti ve hükümetin anayasal önerilerini eleştirmeye devam ediyor. Dün grup konuşmasında yaptığı gibi bir yandan “istikrar için (terörle mücadeleyi merkeze koyuyor) AK Parti'ye destek gerekliyse veririz” derken, diğer yandan “ancak onunla aynılaşmayız, eleştirmeye devam ederiz” vurgusunu yapıyor. Bir taraftan “başkanlığa mesafeliyiz” diyor, öte taraftan “ancak yeni bir sisteme gerek varsa, devletin yeniden tanımında milletin tamamı 'tamam' diyorsa ancak o zaman ne konuşulacaksa konuşulur…” diye eklemekten geri kalmıyor."

MHP'NİN TUTUMUNU BELİRLEYEN KRİTİK NOKTALAR

"MHP'nin tutumunu belirleyen iki kritik husus göze çarpıyor" diyen Bayrmaoğlu bunları şöyle sıralıyor:

1- Bahçeli'nin Haziran seçimlerinden sonra her tür koalisyon önerisine kapalı olması ve bu yüzden parti içinden aldığı ciddi eleştiriler ve yaşadığı oy kaybı sonrası, parti içi muhalefet karşısında “geleneksel yapıcı tutum ve devlet istikrarı” tezine geri dönüşü...

2- Bugün hükümetin Kürt meselesinde izlediği güvenlik politikalarının MHP'nin yıllardır savunduğu çizgi olması, ülkücü hareketin “Kürt siyaseti”ne yönelik alerjisinin ve Kürt meselesinin ürettiği risklere karşı aşırı hassas olmasının “koşulsuz destek” fikrini üretmesi...

"KOŞULSUZ DESTEK..."

Bahçeli'nin hem fikriyatını hem politik tutumunu en iyi yansıtan şu cümlelerinin altını özellikle çizmek gerek:

“AKP kongresi sonrası terörle mücadele zaafa uğrarsa TBMM'de her türlü desteği vermekten çekinmeyiz, bunu da milli görev sayarız. Türkiye huzura kavuşana, terörün kökü kazınana, son kanlı silah teslim alınana kadar üzerimize ne düşüyorsa sabırla yapmaya açığız…”

“İstikrar-terörle mücadele-koşulsuz siyasi destek denklemi”nin içine Bahçeli açısından henüz girmeyen başkanlık sistemi, yarın girecek midir? Girecekse Bahçeli'nin endişelerini gideren bir formatta mı olacaktır? Partili cumhurbaşkanlığı örneğin bu format için bir anahtar olabilir mi?

Bunların hepsi pek ala mümkündür. Ancak burada göz ardı edilmemesi gereken temel bir husus, meselenin dönüp dolaşıp, Kürt sorununa gelmesidir.
Dün, “Siyasetin yeni sahnesi” başlıklı yazıda, “başkanlık arayışları-iç siyaset-Kürt meselesi” bağlantısına değinmiştim. Kürt meselesinde çözüm sürecine geri dönülmesi için “Erdoğan'ın toplumdaki milliyetçi dalgaya ihtiyacının azalması ve otoriter istikrar olan önerisinin gücünü kaybetmesi” gerektiğini söylemiş, “mevcut koşullarda bunun çok uzak bir ihtimal' olduğunu eklemiştim.

Bahçeli'nin dün grupta yaptığı açıklamalar bunu tersten destekliyor. Bu açıklamaların işaret ettiği başka bir husus, oluşmakta olan Kürt meselesi merkezli yeni iktidar bloğunun yeni siyasi dengelerde ne denli belirleyici bir yer tuttuğudur. Özellikle Bahçeli açısından bu blok, parti içi muhalefete karşı bir mücadele aracı olmaktan çok, varoluşsal bir siyaset meselesi görüntüsünü taşıyor.