Dolar

32,3314

Euro

35,0675

Altın

2.308,48

Bist

9.079,97

AK Parti Sözcüsü Çelik, gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu: (3)

(FETÖ'nün siyasi ayağı tartışmaları) 'Bir demokratikleşme adımını 'birileri istismar etti' diyerek onu getiren milletvekillerini FETÖ mensubu gibi nitelemek, doğrusunu söylemek gerekirse son derece yanlış, yüce Meclisin iradesini ipotek altına almaya dönük bir yaklaşımdır'- 'O önergenin altında imzası olan arkadaşlarımız da birilerinin kendilerini terör örgütü mensubu olarak suçlanması karşı

5 Yıl Önce Güncellendi

2020-02-04 22:43:04

AK Parti Sözcüsü Çelik, gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu: (3)
AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, FETÖ'nün siyasi ayağı tartışmalarına ilişkin yaptığı değerlendirmede, "Bir demokratikleşme adımını, 'birileri istismar etti' diyerek onu getiren milletvekillerini FETÖ mensubu gibi nitelemek, doğrusunu söylemek gerekirse son derece yanlış, yüce Meclisin iradesini ipotek altına almaya dönük bir yaklaşımdır." dedi.

Çelik, AK Parti Merkez Yürütme Kurulu (MYK) toplantısı devam ederken, parti genel merkezinde düzenlediği basın toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu, soruları yanıtladı.

Eski Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ'un, 26 Haziran 2009'daki kanun teklifini getiren siyasilerin araştırılması ve FETÖ'nün siyasi ayağı tartışmalarına ilişkin açıklamalarını değerlendiren Çelik, o zamanki CHP Grup Başkanvekillerinin AK Parti'yi ziyaret ederek darbe ve darbecileri koruyan Anayasa'nın 15. maddesinin kaldırılmasına destek vereceklerini ilettiklerini, o güne ait haberlerin 26 Haziran 2009'daki gazetelerde net bir şekilde görüldüğünü belirtti.

Çelik, o zaman demokratikleşmeye katkı vermiş muhalefet partileri temsilcilerinden bazılarının, bugün emekli bir askeri bürokratın, Meclisin iradesini ipotek almaya dönük açıklamasının arkasından, bunun "yanlış ve FETÖ ile bağlantılı bir iş" olduğunu ifade etmesinin, FETÖ ile mücadele değil, bu mücadeleyi sulandırma yöntemlerinden biri olarak öne çıktığını vurguladı.

Yasama faaliyetinin dokunulmazlığının Türkiye Büyük Millet Meclisi açısından kutsal bir vazife olduğuna işaret eden Çelik, şöyle konuştu:

"Eğer yasama dokunulmazlığına dokunan bu şekilde bir yaklaşım ortaya konulursa o zaman 1960'tan bu tarafa ya da 1960'tan öncesi her bir darbe faaliyeti söz konusu olduğunda o zamana kadar yasama faaliyetinde bulunmuş herkes o darbenin neticesinde darbe faaliyetine, yasama faaliyetiyle destek vermiş gibi bir suçla itham edilebilir. Bu eski vesayet alışkanlıklarının yeni birtakım yöntemlerle, yeni birtakım gündemlerle diriltilmesi gibisinden bir yaklaşımdır."

FETÖ ile mücadelenin devletin bütün kurumları tarafından kendi mecrası içerisinde yürütüldüğünü vurgulayan Çelik, "Bir demokratikleşme adımını 'birileri istismar etti' diyerek onu getiren milletvekillerini FETÖ mensubu gibi nitelemek, doğrusunu söylemek gerekirse son derece yanlış, yüce Meclisin iradesini ipotek altına almaya dönük bir yaklaşımdır." diye konuştu.

- "Bu saldırıyı reddediyoruz"

Anayasa'nın 83'üncü maddesinin yasama faaliyetinin mutlak dokunulmazlığına vurgu yaptığına işaret eden Çelik, şunları söyledi:

"Dolayısıyla yaşama faaliyeti yapan milletvekillerinin, bu mutlak dokunulmazlığına dönük bir saldırı olarak değerlendiriyoruz bunu. Bu, kuşkusuz Meclis iradesini ipotek altına almaya, Meclisin Anayasa'nın 83. maddesi ile garanti altına alınmış mutlak dokunulmazlığına dönük bu saldırı, kuşkusuz Cumhuriyet Savcılarının görev alanı içerisine girmektedir. O önergenin altında imzası olan arkadaşlarımız da birilerinin kendilerini terör örgütü mensubu olarak suçlanması karşında yargı yoluna başvuracaklardır. Eğer bu kafa yeniden dirilirse, Meclisi, hükümeti tahakküm altına almaya çalışan bu yaklaşım yeniden tecessüm etmeye başlayacaktır. Zaten Türkiye'nin geçmişte yaşadığı bütün acıların sebebi bu zihniyettir. Şimdi bu zihniyetin başka bir şekilde gündeme geldiğini görüyoruz. Dolayısıyla Meclisin yasama faaliyetinin dokunulmazlığına karşı yapılan bu saldırıyı reddediyoruz. Bununla ilgili arkadaşlarımız gereken girişimleri yapacaklar. Aynı şekilde de görev alanına giren herkes, yüce Meclisin yasama konusundaki mutlak üstünlüğüne, mutlak dokunulmazlığına sahip çıkma konusunda üzerine düşeni yapacaktır."

O dönemin gazete haberlerini ve Meclis görüntülerini izleme imkanı bulunduğunda söz konusu maddenin mutabakatla geçtiğinin görebileceğini aktaran Çelik, değerlendirmesine şöyle devam etti:

"Bugün birilerinin geçmişte kendi partilerinin ve kendi genel başkanlarının demokratikleşme konusunda yaptığı çok iyi bir işi reddetme noktasına gelmesi, o zaman grup başkanvekili olarak Sayın Kılıçdaroğlu'nun da destek verdiği bir konuyu, bugün Sayın Kılıçdaroğlu'nun partisindeki birilerinin reddetme, eleştirme noktasına gelmesinin de altını çiziyoruz. Bunun iyi değerlendirilmesi gerektiğini, bir emekli askeri bürokratın ortaya attığı vesayet zihniyeti çerçevesindeki argümanın peşine birtakım yasama mensuplarının takılmasının vahim bir gelişme olduğunu söylüyoruz."

- "Büyük bir göç dalgası oluşacaktır"

Gazetecilerin sorularını da yanıtlayan Çelik, bir gazetecinin İdlib'de angajman kurallarında bir değişiklik olup olmadığına ilişkin sorusuna "Hiçbir değişiklik yok." yanıtını verdi.

Rejimin bu bölgeye yaklaşmaması gerektiğine, buranın çatışmasızlık ve gerginliği azaltma bölgesi olduğuna değinen Çelik, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin, gözlem ve manevra sahası olan, tahkimat yaptığı yerlere rejimin yaklaşan unsurları düşman unsur olarak kabul ettiğini söyledi.

Burada beklentinin Rusya'nın rejimin bu saldırganlığını kontrol altına alması, rejimin ise İdlib'i yutma ve oradaki M4 kara yolunu ele geçirme şeklindeki saldırganlığından vazgeçmesi olduğunu kaydeden Çelik, şunları söyledi:

"Çünkü burası rejim tarafından yok edilmek üzere. Bu ağır saldırı altına tutulduğunda büyük katliamlar ortaya çıkacaktır. Çok vahim insanı durumlar, büyük insanı trajediler ortaya çıkacaktır ve büyük bir göç dalgası oluşacaktır."

Türk Silahlı Kuvvetlerinin İdlib'de bulunma nedenine işaret eden Çelik, şunları kaydetti:

"Rejimin, bu angajmanı delerek Türk Silahlı Kuvvetleri unsurlarına yaptığı saldırı, Türkiye ve Rusya arasındaki mutabakata saldırıdır. Biz bundan sonrasında bu tip bir yaklaşım görüldüğü andan itibaren gereken cevap, aynı o rejim mevzilerinin imha edilmesi gibi, o hedeflerin yok edilmesi gibi aynı şekilde yapılacaktır. Tabii burada Rusya ile ilgili olarak da şimdiye kadar son derece önemli işler yapıldı. Türkiye- Rusya arasında yapılan çalışmalar neticesinde önemli konulara imza atıldı. Bundan sonrasında da rejimi bu saldırganlıktan men etmek için gereken gayreti göstermesini bekliyoruz."

Çelik, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun bugün grup toplantısında açıkladığı 5 maddelik Suriye planına ilişkin görüşlerinin sorulması üzerine de şöyle konuştu:

"Suriye meselesinin başlaması, Türkiye'nin Suriye'de rejim değişikliği istediği gibi temelsiz bir iddia üzerinden olmadı. Esed rejiminin kendi halkını katletmeye başlamasıyla Suriye meselesi ve Suriye'de iç savaş ortaya çıktı. Bunu Türkiye orada sivil halkın korunmasıyla ilgili tedbirler almaya başladığı andan itibaren birtakım kara propaganda odakları çıktı, 'Türkiye burada rejim değişikliği istiyor' gibisinden bir şey söyledi. Tam tersine, bu iddialara karşı Anayasa komitesinin kurulması, siyasi çözüm süreci gibi konuların desteklenmesi gerektiğini söylüyoruz."

Türkiye'de ikinci parti durumundaki bir partinin, ifadelerinde daha özenli olması gerektiğini belirten Çelik, "Yani Türkiye'nin milli güvenliği ve milli çıkarları açısından yürüttüğü bir siyasetin tam karşısında yer alanların söylediği argümanlardır bunlar. Bunu Türkiye'deki ikinci partiden duymak son derece üzüntü vericidir. Bu konularda hassas olmaları gerekir. Onlarda ise şöyle bir mesele ortaya çıkıyor; istediği kadar adam öldürsün, katliam yapsın ama ne olur Esed'e bir şey olmasın.' Yani başkalarını rejim değişikliği ile suçlayanlar aslında kendileri katliama imza atsa da sivil insanları öldürse de bir rejim tabusu ile bir rejim fetişizmi ile yaşamak gibi bir yaklaşım içerisine giriyorlar." diye konuştu.

İdlib'de Türk askerlerine yapılan saldırıya ilişkin de Çelik, bunun karşısında "Biz Silahlı Kuvvetlerimizin arkasındayız, Hükümetin arkasındayız, yapılan bu saldırının karşılıksız kalmaması konusunda Hükümeti destekliyoruz." demelerinin beklendiğini aktardı.

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu'nun ise "Bu saldırıdan sonra yeni bir ateşkes hattı belirlensin ve Türk askerleri oraya çekilsin." dediğini kaydeden Çelik, "Bu ne demektir? Oraya bir saldırı yapıldı, Türk askerleri pozisyonunu değiştirsin, angajmanını değiştirsin demektir. Bu başkalarının söylediği şeylerdir. Şimdi ne söylüyor? Esed rejiminin taraftarları ya da ona destek verenler, 'Türk Silahlı Kuvvetleri unsurları burada bulmasın' diyor." ifadelerini kullandı.

Türk Silahlı Kuvvetlerinin bölgede ne için bulunduğunu anlatan Çelik, "Yani beklediğimiz bir şey şu; Hükümetin tezine katılmıyorsa bile gerçekten milli olan, orijinal bir tez, milli siyaset açısından kabul edilebilir orijinal bir tez söylesinler. Karşımızda, tamamen karşımızda, hatta bazen savaştığımız unsurların tezlerini, biz Türkiye'nin ikinci partisinden duyuyoruz. Bu son derece üzüntü verici bir durumdur." dedi.

Başkentgaz'ın Ensar Vakfı'na aktarılmak üzere Kızılay'a yatırdığı bağışla ilgili değerlendirmelerinin sorulması üzerine Çelik, şunları söyledi:

"Bağışçı ile Kızılay arasındaki bir mesele. Bu meseleyle ilgili çeşitli görüşlerin ifade edildiğini biliyorum. Bağışçılar kendi açıklamalarını yaptılar, niçin böyle bir yöntem tercih ettiklerini söylediler. Kızılay da kendi mevzuatına uygun olarak bu yaklaşımı nasıl gerçekleştirdiği söyledi. Dolayısıyla Kızılay'ın ve bağışçıların açıklamalarının üzerine şu an için benim ekleyeceğim bir şey yok."

AK Parti Sözcüsü Çelik, Eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İlker Başbuğ'un FETÖ'nün siyasi ayağıyla ilgili sözlerine nasıl bir tepki gösterileceği yönündeki sorusu üzerine ise "Bu önergenin altında imzası olanlar FETÖ mensubudur' diyor. Arkadaşlarımız yasama faaliyetinin bir terör örgütü faaliyeti ile özdeşleştirilmesi karşısında hem Meclis'in itibarını korumak hem de kendi yasama faaliyetleri ve kişisel haklarını korumak için kanuni yollara başvuracak." değerlendirmesini yaptı.

(Bitti)


Haber Ara