Dolar

32,3566

Euro

34,9482

Altın

2.325,18

Bist

9.079,97

AK Part Kürt oylarını nasıl kaybetti?

Akil insanlardan ve eski AK Parti Diyarbakır milletvekili Abdurrahman Kurt’a partisinin Kürt oylarını neden kaybettiğini anlattı.

10 Yıl Önce Güncellendi

2015-06-17 14:56:31

AK Part Kürt oylarını nasıl kaybetti?

Al Jazeraa'den Ayşe Karabat'ın haberine göre; Eski AK Parti Diyarbakır milletvekili Abdurrahman Kurt, partisinin 2009'dan beri her seçim arifesinde ‘MHP'ye oy kaybederiz' anlayışıyla hareket etmesinin, Kürtlerin demografik yapılarına uygun biçimde temsil edilmemelerinin ve sandıkları korumak için aşiretlere güvenmenin oy kaybına yol açtığını söyledi.

Seçim sonuçlarını ve sonuçların çözüm sürecine olası yansımaları üzerine sorularımızı yanıtlarken, “SHP'nin 1991'de Kürtleri dışarıya gitmek zorunda bırakan tarzına yakın bir sürece girildi. Çok tehlikeli bir şey bu” diyen Kurt, seçim sonuçları ortaya çıkınca, partinin üst yönetiminde olmasa bile tabanında ‘Kürtler nankörlük etti' diyenlerin olduğunu hatırlattı:

Kurt'a göre, çözüm sürecine yüzde 50'nin üstünde bir destek varken AK Parti'nin oyları bu oranın altında kalıyorsa, bunun nedenleri sorgulanmalı. Ama partide bunu sorgulamak yerine ‘çözüm sürecini bitirelim' diyen sesler çıkmaya başladı: Kurt, AK Parti'nin geçmişinde eziyete talip olanların, bugünlerde nimete talip olanların gerisinde bırakılmasının da partiye zarar verdiğini söylüyor. Kurt'un başka bir uyarısı da kullanılan dile ilişkin:

‘Bütün eksikliklerine rağmen, Türkiye'yi tekrar toplayacak tek parti AK Parti” diyen Kurt'un sorularımıza verdiği yanıtlar şunlar:

AKP'nin Kürt bölgelerindeki oy kaybının ana nedeni nedir?

2009'dan beri olanlar birikti, milletin sabır barajı patladı. Seçim arifelerinde milliyetçi oyları önemseyip, Kürt oylarının ‘nasılsa gelen geliyor' mantığıyla küçümser bir biçimde ele alındığını düşünüyorum. Bu 2009'dan beri bölge tarafından gözlemleniyordu zaten. Başka bir alternatif hakikaten olmadığı için Kürtler bunu sineye çekiyordu. 2009'dan beri demografilerinin adaletli bir biçimde temsillerine yansıtılmamasına rağmen vermeyi sürdürdükleri oylarının sonunun geldiğinin işareti olarak, HDP'nin baraj aşma problemi de eklenince tepkilerini ortaya koydular.

“Demografilerinin adaletli biçimde temsile yansıtılmaması” dediniz. Nedir o?

Bunu sadece Kürt bölgelerindeki oy kaybı olarak düşünmeyin. Hata yaparsınız. İstanbul'da, İzmir'de, Adana'da, Anlatya'da her tarafta Kürtlerin olduğu yerde bir düşüş yaşandı. Kürtler yaşadıkları her yerde kendi sayılarıyla, başka illerden gelenlerin sayısını karşılaştırdılar. Mesela neredeyse üçte biri Kürt seçmenden oluşan bir ilde, o ilde yaşan Kürtler arasından bir tek temsilci yok. Kürtler bunun farkındaydı. Gittiğim yerlerde, bunu ‘Ağabey hoş geldin ama durumumuz bu yıllardır' diye ortaya koydukları bir tepki vardı. Nedenine gelince... Yöneticilerin şöyle bir yaklaşımı var. AK Parti‘de şöyle kötü bir anlayış gelişmiş; Kürtlere temsilde adalet noktasında hak ettikleri demografik temsil payını verirsek, tabanımızda MHP'ye kayma olur. İşte korkunç olan burası. Bu İslamî literatürde Abese sûresindeki vakaya benzer bir şeydir.

Biraz açar mısınız?

Hz. Peygamber (S.A.V) toplumun ileri gelenleriyle konuşurken, yanına temizlenmek için gelen bir âmâyı bir derecede görmezden gelme eğilimine girince, Allahü Teâlâ'nın uyarılarının olduğu, önceliğin temizlenmek için gelende olduğunu anlatan bir sûredir. Önemli bir ikaz noktası olarak alınır İslam tarihinde. ‘Aman bizden MHP'ye kayma olmasın' diye Kürtlere ait bir hakkı ketm etmektir. (gizlemek, saklamak) Türkiyelileşme açısından, İslamî literatür açısından baktığımızda bu hak verilmeli. Bunu bürokraside görebiliyorsunuz, bunu siyasette görebiliyorsunuz. HDP'ye giden oylar HDP'nin oyu değildir. Bir tepki oyudur. 'Terbiye edici oydur' diye tarif ederim yıllardır bunu, ama kimse anlamaz. Birçok boyutuyla tavır oyudur. Yoksa kendisinin temsilcisi olarak gördüklerinden değil. Terbiye etme maksadıyla HDP'yi araç olarak kullandı kitleler.

Fakat Kürtlerin bunu 2009'dan beri gördüğünü söylüyorsunuz. Birincide sineye çekti, ikincide sineye çekti. Bu görmezden gelme tavrı gerçekten kırıcıydı. Üslup kırıcıydı. Psikolojiyi, sosyolojiyi algılama yetersizdi. Tarihsel boyutta eşitlik düşüncesinin siyasal ve sosyal hayata yansıması yetersizdi. Bütün bu yetersizlikler, yeterli olması gereken tek partide toplanınca bu böyle oldu. Doğrusu diğer partileri hesaba katmıyorum bile. Ama Türkiyelelişme projesi bir AK Parti projesidir. Bunu İslami ve insani açıdan ele aldığınızda karşılığının olması gereken tek yerdir ve gerçekten de en iyi yerdir aslında. Ama maalesef öyle bir süreç yaşandı ki neredeyse SHP'nin 1991'de Kürtleri dışarıya gitmek zorunda bırakan tarzına yakın bir sürece girildi. Çok tehlikeli bir şey bu. Ben bunu özellikle 2011 listeleri için de uyarmıştım. Ama dedim ya oy verecek yer olmayınca insanlar sineye çekiyor. 2011 listelerinde Ahmet Hoca ile Dışişleri'ne ait bir komisyonda toplanırken MHP-Refah ilişkisinin yarattığı kırılmanın benzerine doğru gidildiği yönünde bir ikazım olmuştu. Tabii bunlar tabanın belki de hazırlanmaması ile ilgili. Eğer bir bölgeden Kürtlerin demografik temsiline ilişkin hakkını verecek olduğunuzda tabandan MHP'ye kayma varsa arızanın büyüğü orada. Üst düzey yöneticilerden duymadım, Allah razı olsun ama sonuçlara ilişkin olarak, ‘Kürtler nankörlük etti' diyenler oldu. Maalesef tabanda o çirkin, çatlak sesler duyulmaya başlandı. İçlerindeki o faşist çocuk ortaya çıktı. Oysa Kürtlerin hain olduğunu söyleyen o faşist çocuk bunca zamandır Kürtlerin neleri sineye çektiğini görmezden geldi. Bu döneme kadar tüm bunlara rağmen oy verildi. Bunu hiç sorgulamadılar. Ne belediyelere, ne belediye meclislerine, ne de milletvekilliklerine ilişkin temsil haklarına adaletle sahip olamadılar.

Yani sizin için AKP'nin oylarındaki düşüş sürpriz değil.

Hayır ama doğrusunu söylemek gerekirse HDP'nin barajı aşması şaşırtıcı. Ben sadece Kürtlerin oyuyla geleceği yeri yüzde 9 civarında bekliyordum. Barajı aşması bu tepkinin dışarıdan da beslenmiş olduğunu gösterir. Çeşitli illerde MHP'nin bile Kürtlere, ‘HDP'ye oy verin' dediğine sıkça rastladım. HDP'li arkadaşlar da bilir bunu. Bunun ötesinde Şişli'den, Nişantaşı'ndan HDP'nin çıkması da farklı tepkiler olduğunu yansıtıyor zaten. Ama özü itibarıyla muhafazakâr Kürtleri elinden kaçırmaya doğru gidiyor.

‘Muhafazakâr Kürtleri elinden kaçırmaya doğru gidiyor' dediniz. Yani artık HDP'nin bu oyları kemikleştireceğini düşünmüyor musunuz?

Hayır, en büyük hata bu olur. Kürt seçmen nüfusu 10 milyon civarındaysa, 5 milyon HDP'ye gitti, gerisi AK Parti'de. Bu şartlarda bile AK Parti'ye oy vermişler. Bunu gözden kaçırmamak lazım. Nankör diyenler bunu gözden kaçırmasın. HDP açısından başarı, Kürt oylarının dörtte birini alırken şimdi yarısını almak.

Seçim tekrarlanırsa ne olur sizce?

Seçim tekrarlanırsa HDP barajı geçer ama AK Parti tek başına iktidar olur. Beş puan daha alır rahat rahat. Bu Kürt oylarından olur ama sadece Kürt oylarıyla da olmaz. Türklerin o tepkisel ceza verme duygusu, mesaj verme kaygısı aşırıya kaçtı. Şefkat tokadı diye tabir eder bizim literatürümüz bunu. Şefkat tokadı biraz azap tokadına dönüştü neredeyse. O açıdan bir doz kaçmasından söz ediliyor toplumda. Üzüntü verici çünkü Türkiye açısından zaman kaybı, enerji kaybı. Yarım kalmış projeler, en başta örneğin çözüm sürecine ilişkin şüpheler. Seçimin hemen sonrasında bölgede işlenen cinayetler. Yanı başımızda vekaleten süren bir dünya savaşına dönüşmüş Suriye savaşının olduğunu dikkate alırsak, Türkiye'nin önündeki sorunları düşünürsek, AK Parti'den başka şansı olmayan bir Türkiye olduğunu düşünürsek, AK Parti'nin de toplumsal mesajlara kapalı kalmaması gerektiğini dikkate alarak bu zamanı kaybetmemiz gerekir diye düşünüyorum açıkçası.

AKP'nin Kürt oylarında düşüş yaşanmasının tek nedeni bu sözünü ettiğiniz demografilerinin temsillerine adaletli yansımaması mı?

Birçok parametre var. Parti yapılanmasıyla ilgili tulakâ dediğim benim. İslam tarihi ile benzeştirerek anlatmak gerekirse, ilk dönem eziyete talip olarak bugünlere gelenlere, daha sonra nimete talip olarak bugünlerde var olmak isteyenler arasındaki durumda nimete talip olanların, eziyete talip olanların çokça önüne geçmesine ilişkin çelişkili süreçlerin de tabanda yarattığı kırılmalar var. Buna tulakâ diyoruz. Bunu da görmek lazım.

Kürt bölgelerinde mi oldu bu yalnızca?

Bütün bölgelerde yaşandı bu. Maalesef. Elbette bu tulakâ dediğimiz kalpleri ısındırılacak kişilere senin dünya düşünceni, senin adalet anlayışını senin kadar hassasiyetle ele almasa bile, engel olmamak. Onları da uyumlu hale getirirken imkânları birlikte paylaşmaya dönük fırsatlarda fitne çıkmaması adına onlara avantaj vermek. Ama onları eziyet çekenlerin önüne amir gibi koyarsanız, bunu istisnadan genele çevirirseniz ciddi kırılmalar oluşabilir ve sanki oluştu biraz.

Bir de Erdoğan'ın ‘Kobani düştü düşecek' yönündeki sözlerinin bu seçim sonuçlarında etkili olduğu söyleniyor. Katılır mısınız?

AK Parti bu konuda algı yönetiminde yeteri kadar başarılı olamadı. Bunu Sayın Barzani de söylemişti, Türkiye olmasaydı Kobani düşmüştü bu çok net. Ama bunun psikolojisi yansımadı. AK partili yöneticiler bunun psikolojisini yansıtamamalarının gerekçesini belki de kendi psikolojilerini dikkate alarak çözümlemek durumundadır. Yani karşı taraf niye böyle anladı? Bu Gaziantep konuşmasının başı ve sonu arasında Batı'ya suçlama vardır. Batı'nın yapılması gerekenleri zamanında yapmadığını anlatır ve örnek olarak Kobani'yi verir. Kobani'nin düşmesi önce ABD tarafından kullanılmış bir kavram olduğu için Sayın Erdoğan tekrar eder ve bunu onların suçu olarak söyler. Orada ne oldu? HDP, PYD ve PKK'ye olan kızgınlık Kürtlere kızgınlık şeklinde sınırları birbirine girmiş atmosferde yansıyınca psikoloji tam tersi oldu. Bu da sorgulanması gereken şeylerden biri. Benzer bir şey söyleyeyim size. Tel Abyad'da bir sıkıntı var. Bu sıkıntıyı bir Kürt devletinin oluşumuna ilişkin bir tehlike olarak ele almak var, bir zulmün önüne geçmekle ilgili ele almak var, uluslararası emperyalizmin bir oyunu olarak ele almak var. Bütün bunlarda Kürt devletinin oluşumu bir fitne gibi sunulurken aslında ona sahip çıkmanın orada Kürtlerin de tarihsel anlamda yüzyıllık mağduriyetlerin giderilmesinde belki de Türkiyeli kardeşlerinin sorumluluğu olduğu bilinciyle yaklaşılması halinde, ‘bu emperyalizmin oyunu' yerine, Türkiye'nin kendi hamlesi biçimine dönüşebilecekken ters şeyler gördük. Kürtler özgürlükleri, emperyalizmin oyunları, ideolojileri ve inançları açısından parça parça edilmiş bir psikoloji ile şu anda sahadalar. Bir kesim kendi yaşadığı coğrafyada tarihsel temsil hakkını elde etmekle ilgili belki yanlış ideolojiyle, yanlış partnerin yanında var olmak durumundayken, doğru partnerler hak ketmine, (gizleme, saklama) hak kısıtlamasına sebebiyet verecek yaklaşımlarla seni yanına davet ediyor. Böyle bir parçalanmışlık içinde dengeyi hangi adalet, hangi siyasi çizgi ortaya koyacak? Zor bir süreçteyiz. Kobani'de de benzer şeyler yaşandı.

RÖPORTAJIN DEVAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ

VİDEO HABER

İsrail'in Gazze'de bir vahşeti daha görüntülendi!

Haber Ara