Dolar

32,5887

Euro

34,7501

Altın

2.498,72

Bist

9.524,59

AGD'den 15 maddelik 'çözüm süreci' teklifi

‘Çözüm süreci özel gündemiyle’ toplanan AGD bölge ve şube başkanları, sürece dair acilen yapılması gereken 15 maddelik tekliflerini kamuoyuna açıkladı.

9 Yıl Önce Güncellendi

2015-08-10 14:06:07

AGD'den 15 maddelik 'çözüm süreci' teklifi

Anadolu Gençlik Derneği (AGD) Bölge ve Şube Başkanları Ankara'da ‘çözüm süreci özel gündemiyle' bir araya geldi. Yıllardır iktidar tarafından sürdürülmeye çalışılan çözüm süreci ve gelinen noktaya ilişkin çarpıcı açıklamaların yapıldığı toplantıda ayrıca 15 maddelik teklifler dizisi de kamuoyuna açıklandı.

TURHAN: ÇÖZÜM SÜRECİ SİPARİŞ EDİLEN EV ÖDEVİYDİ

AGD ve MGV Genel Başkanı Salih Turhan, çözüm sürecine ilişkin değerlendirmesinde, “Bu noktaya nasıl gelindiğini iyi analiz etmek gerek. Biz öteden beri adına Çözüm Süreci denilen sürecin Türkiye'ye sipariş verilmiş bir ev ödevi olduğunu söyledik. Çünkü birbirine komşu dört ülkenin toprağında aralarına sınır çekilmiş bir Kürt halkı var. Kürtlerin bir kısmının Türkiye'de, bir kısmını Suriye'de, bir kısmının Irak'ta, bir kısmının İran'da yaşaması Kürt coğrafyasının parçalanmışlığı sebebiyle değil, İslam coğrafyasının parçalanmışlığı sebebiyledir. Çözüm Süreci denilen süreç gerçekten samimi bir süreç olsaydı başta İran olmak üzere Suriye ve Irak da bu sürece dâhil edilirdi. Çünkü mesele sadece Türk-Kürt meselesi değil; Türk, Kürt, Arap, Fars bölgede yaşayan tüm hakların meseledir. Mesele sadece etnisite meselesi değildir. Ulus devletlerin insanlara kimlik dayatması, inançlara müdahale etmesi, akraba topluluklar arasına mayınlar döşemesi meselesidir. Bu coğrafyadaki sınırlar bölge halklarının rızasıyla çizilmiş sınırlar değildir. Bu sınırları emperyalizm çizmiştir. Ankara bizim, İstanbul bizim, Diyarbakır bizim de Şam elin, Bağdat elin, Kerkük elin, Kudüs elin, Mekke elin değildir. Türkler biziz de Araplar, Farslar, Kürtler el değildir. Biz yeryüzündeki tüm Müslümanlar tek bir milletiz, İslam milletiyiz. Şimdi yaşanan sıkıntıları PKK'nın 1984'de yaptığı ilk eylemle ilintilendirip 30 yıllık bir sorun demek sürecin tamamını okuyamamaktır. Evet, 1984 yılından bugüne 30 yıl içerisinde süren çatışmalar neticesinde 40 binden fazla can kaybı oldu. Meydana gelen ekonomik zararların haddi hesabı yok. Ancak bu meseleyi sadece PKK ile ilintilendirmek ya da sadece HDP'nin yükselişi ile ilintilendirmek yine yanlış bir tutum takınmaktır” açıklamasında bulundu.

AGD'NİN ÇÖZÜM SÜRECİNE İLİŞKİN 15 MADDELİK TEKLİFİ

1-Öncelikle insanların temel hak ve özgürlüklerini teminat altına alan, bölge ya da etnisite merkezli değil mutlak adalet merkezli, hakkı üstün tutan, inançların gereğini yaşamaya imkân veren, dünyanın her yerinde bir anlam ifade eden kısa ve net bir anayasa hazırlanmalıdır. Anayasa da temel prensip kendin için istediğini diğerleri için de istemek, kendin için istemediğini diğerleri için de istememek olmalıdır.

2-Bölgedeki tüm gruplar öncelikle faize dayalı küresel sömürü sisteminin, enerji kaynaklarını ve enerji nakil yollarını kontrol eden küresel sömürü sisteminin tasallutundan kurtulmanın gayreti içerisinde olmalıdır. Bunun en önemli aşaması çatışma ortamının son bulması ve sürdürülebilir diyaloglar için çaba sarf etmektir.

3-Anadil yaşamın her alanında kullanılabilen en temel haktır.  Bu hakkın kullanılması ülkede birçok dilin daha küçük yaşta öğrenilmesine ve dünyaya rahatlıkla açılabilen nesillerin oluşmasına sebep olacaktır. Çünkü farklı dillerde konuşan topluluklar arasında en temel ekonomik ilişkiler dil öğrenimini doğallaştırır ve kolaylaştırır.

4-İnanç ve düşünce özgürlüğü önündeki engeller kaldırılmalıdır.

a-İnsanlar inandıklarını ifade edebilmelidirler.

b-İnsanlar inandıklarını kısıtlama olmaksızın öğrenebilmelidirler.

c-İnsanlar inandıkları değerler etrafında örgütlenebilmelidirler.

d-İnsanlar inandıklarını yaşaya bilmelidirler.

e-İbadet etme hakkı en temel haktır.

Baskı, tahakküm, işkence ve her türlü dayatmaya karşı inanç özgürlüğü koruma altına alınmalıdır. Ahlak ve maneviyatı önceleyen bir eğitim sistemine geçilmelidir. Medreselerin birleştirici ve kucaklayıcı fonksiyonun icra edebilmesinin önündeki engeller kaldırılmalıdır. Üniversite–Medrese işbirliği tesis edilmelidir. Mesleki eğitim lise yıllarında verilmeli, lise mezunları iş bulabilmeli, üniversite bilim ve düşünce üreten kuruluşlar haline dönüştürülmelidir. Bir ırkı ya da bir mezhebi ayrıcalıklı gören süreç eğitim değil dayatmadır. Aynı şekilde kişilerin ırklarını ya da mezheplerini dikkate almayan bir süreç de eğitim değil dayatmadır. Kuran alfabesi öğretimi,  Kuran alfabesi ile ana dilde yazabilmenin eğitimi her sınıfta ve seviyede olmalıdır. Anadilde eğitimin yanında Arapça, Farsça gibi bölgenin diğer dillerinin eğitimi de seçmeli olarak verilmelidir.

5- Kürtleri Türkleştirme, Alevileri Sünnileştirme, Sünnileri Hanefileştirme, Hanefiliği de resmi ideolojiye uyumlu hale getirme gibi mekanizma değil özgürleşerek bir arada yaşama şeklinde bir mekanizma işletilmelidir.

6-Bölgede köylerin boşaltılması insanın topraksızlaşmasına ve toprağın insansızlaşmasına yol açmıştır. Tarım ve hayvancılığı bitme noktasına getirmiştir. İşsizliği ve göçü artırmıştır. Köye dönüş, tarım ve hayvancılık desteklenmelidir. Yabancı yetiştiricilere karşı bölge üreticisi korunmalıdır.

7- Faize dayalı bankacılık sistemin bölgeye yerleşmesinin önüne geçilmelidir. İnsanların otomobil ve konut kredisi yolu ile geleceklerini ipotek vermek durumunda kalmaları da bir sömürüdür.

8-Asgari ücretin açlık sınırının altında olması tüm ülke için bir emek sömürüsüdür.

9- Ülke genelinde üretime yönelik bir yatırımın yapılmamasının sıkıntısı bölgede de hissedilmektedir. Bölgenin olimpik havuzlara, stadyumlara, kültür saraylarına, gençlik merkezlerine ihtiyacı olabilir ama bunları çok önemli yatırımlar addedip, üretime yönelik bir yatırım yapılmamasının adına sömürge tipi kalkınma denilir. Mutlaka bölgede sanayi yatırımları, tarım ve hayvancılık ürünlerinin değerlendirildiği yatırımlar yapılmalıdır.

10-Bölgenin yeraltı kaynakları küresel sömürü sisteminin çıkarları doğrultusunda değil başta bölgede yaşayan insanlar olmak üzere tüm insanlığın hayrına olacak şekilde kullanılmalıdır.

11-Fırat ve Dicle'nin suyu, bölgenin diğer tatlı su kaynakları küresel sömürü sisteminin tasallutundan kurtarılmalıdır. Su yine başta bölgede yaşayan insanlar olmak üzere tüm insanlığın hayrına olacak şekilde kullanılmalıdır.

12-Sosyal devlet olmanın yolu kaçak elektriğe göz yummak, kömür dağıtmak, makarna dağıtmak değil, elbette yoksulu, yoksunu gözetmekle birlikte insanlara istihdam sahaları, iş alanları açmaktan geçer.

13-Bölgede yaşayan gayrimüslim unsurların tüm temel hak ve özgürlükleri teminat altına alınmalıdır.

14-Geçmişte yaşanmış mağduriyetlerin tamamı giderilmeli, bunun yanında insanların tamamına da temiz bir sayfa, yeni bir başlangıç imkânı verilmelidir.

15-Her türlü özerklik ve yerinden yönetim, her özerk bölgenin ve yerinden yönetimin ırkçı emperyalizmin tasallutuna karşı, zayıflıktan ötürü, mecburiyetten de olsa, iş birliği yapmak içerisinde olması ile bir anlam ifade eder. Yoksa daha büyük baskı ve tahakkümün altında insanların kapitalist sistemde Kürtçe, Arapça, Farsça ya da başka bir dilde konuşan asgari ücretli köleler haline getirilmesi ile sonuçlanır.

Haber Ara