Dolar

32,5004

Euro

34,6901

Altın

2.496,45

Bist

9.693,46

Abdurrahman Dilipak: Kimse İmamoğlu kadar CHP içinde “İslam” kimliği ile yüzleşmeyi sağlayamamıştı

Yeni Akit Yazarı Abdurrahman Dilipak, 'Ne İlhan Kesici, ne Mehmet Bekaroğlu, ne de müftü İhsan Özkes, İmamoğlu kadar CHP içinde “İslam” kimliği ile yüzleşmeyi sağlayamamıştı' dedi.

5 Yıl Önce Güncellendi

2019-09-26 08:57:07

Abdurrahman Dilipak: Kimse İmamoğlu kadar CHP içinde “İslam” kimliği ile yüzleşmeyi sağlayamamıştı

Yeni Akit Yazarı Abdurrahman Dilipak, bugünkü "CHP'nin İslam'la yüzleşmesi" başlıklı yazısında "Ne İlhan Kesici, ne Mehmet Bekaroğlu, ne de müftü İhsan Özkes, İmamoğlu kadar CHP içinde “İslam” kimliği ile yüzleşmeyi sağlayamamıştı" ifadelerini kullandı.

İşte yazının ilgili bölümü:

CHP İÇİNDE HEP BİR İLAHİYATÇI OLURDU

CHP, içinde hep bir “ilahiyatçı” bulundurdu. İnönü zamanında da bu böyleydi. Börekçisi vardı onların. Müslümanları kontrol altında tutmak için madem siyaset vardı, TSE damgalı Tevhidi Tedrisat çatısı altında İlahiyat, İmam-Hatip, Kur'an Kursu vardı, bu da olmalıydı.

Bu konuda Demirel daha “cömert” davranıyordu. Yanında birkaç müftü, milliyetçi muhafazakâr isimler haricinde cemaat bağlantılı isimlere de kadrosunda yer veriyordu. Dahası CHP'liler gibi bu isimleri perde gerisinde tutmak yerine yanında, halkın önüne çıkartıyordu. Demirel, Adnan Oktar gibi inşallah, maşallahı dilinden düşürmezken İnönü tam bir “Kemalist muhafazakâr”dı ve “Allah” bile dememeye özen gösteriyordu. “Hiç Allah demiyorsunuz” diyen bir gazeteciye İnönü “Allahaısmarladık” demiş, ardından da “duydun ‘Allah' dedim” demişti. Demirel bu anlamda tam bir oportünistti. İcabında, yerine ve adamına göre, solcular ona “Morrison Süleyman” derken o “Çoban Sülü”, yanında “İslamköylü Süleyman” adını da kullanıyordu. İnönü, dine ve dindarlarla arasına hep mesafe koydu.

ECEVİT ve DİNDARLAR ARASINDA ENTELEKTÜEL BİR YAKINLAŞMA OLDU

Aslında CHP-MSP koalisyonu, yine pragmatik olarak özellikle CHP için, yukarıdan yapılan telkinler sonucu “zorunlu” bir iş birliği idi. Ama deklare edilmese, dışa vurulmasa da aslında Ecevit'le dindarlar arasında sadece siyasi değil, entelektüel bir yakınlaşma da oldu.

Aslında sosyalistlerin dinle ilgisi ekim devriminden sonra Bakü konferansı ile başladı ama devam etmedi. Türkiye'de sosyalistlerle ilk yakınlaşma “Mihri Belli” vesilesi ile oldu. Yine devam etmedi. Alevilerle temas; cemevleri üzerinden yapılan din, mezhep, tarikat, mabed, mabud, ibadet, abd ve Hz. Ali üzerinden yapılan tartışmalar, beraberinde Allah, kitap, ahiret, melek, cin, şeytan tartışmasını beraberinde getirdi.

DİNDARLAR MUHAFAZAKAR SÖYLEMDEN VAZGEÇERKEN, KEMALİSTLER MUHAFAZAKARLAŞTI

80 sonrası mazlumiyet ve demokrasi, liberalleşme insan hakları tartışmalarında inanç özgürlüğü en temel konu başlıklarından biri idi. 
Sonuçta solda dine olan ilgi giderek arttı. Dindarlar bir yandan sağcılıktan vazgeçerek, muhafazakâr söylemi terk ederken, sol ve Kemalistler giderek muhafazakârlaştılar ve içe kapandılar. Söyleyecekleri yeni bir şey yoktu. Sürekli aynı şeyleri tekrarlıyorlar ve geçmişte yaptıklarını başa kakıyorlar, toplumun adeta kendilerine mecbur olduğunu, ne yaparlarsa yapsınlar, ne söylerlerse söylesinler onaylanmayı ve alkışlanmayı bekliyorlardı. Kıyafet, deri tartışmaları, andımız, dinleştirilen resmi ideoloji, ezberletilen resmi tarih, bireysel planda camilere, toplumsal planda mabetlere hapsedilmeye çalışılan bir din. Din=irtica, dindar=mürteci! “Türk âleminin en büyük düşmanı irticadır, her görüldüğü yerde başı ezilmelidir” anlayışına döndü iş.

Bugün, CHP'nin ağırlıkta olduğu bölgelerde cami cemaatinde göreceli bir artış var. Hem yaşlı hem genç, hem kadın hem erkek, hem zengin hem yoksul, hem okumuş hem okumamış, her kesimde bir dine yöneliş var. Partilerini değiştirmeseler de bugün CHP tabanı düne göre daha dindar. Bu din; Kur'an, siret ve sünnetle birebir örtüşmese de böyle. Biraz dindarlar da sekülerleşti. Bu Müslümanlık onlara zor gelmiyor, bir kısmı da dinle giderek daha fazla yüzleşiyor ve internet medyasındaki tartışmalardan elde ettiği bilgilerle kendine bir yol çizmeye çalışıyor. Çünkü bizdeki mevcut ne olduğu belli olmayan cemaat yapısı, mezhep tartışmaları sebebi ile insanlar neye, kime inanacağından çok emin değiller.

Şunu söyleyeyim, sağcı, milliyetçi, muhafazakâr kesimdeki matematik çözülme kadar CHP tabanından matematik olarak dine yöneliş var. Bu oransal olarak, CHP tabanından dine yönelişin daha yüksek olması sonucunu doğuruyor.. CHP tabanında laikçi fanatiklerin sayısında göreceli bir azalma var. Kemalizm de artık giderek daha yaşlı ve fanatik kesim için bir anlam ifade ediyor.

Temelde, ciddi anlamda sekülerleşme, deizm ve agnostizm söz konusu. CHP, toplumu yeteri kadar laikleştiremedi ama AK Parti döneminde toplum büyük ölçüde sekülerleşti. Dini sembollerin görünürlüğü daha fazla, folklorik ve geleneksel olarak dindarlık yüzeysel olarak daha genişlese de, derinliğini büyük ölçüde kaybetti.

Kuşkusuz bundan F. Gülen hareketi ve o paraleldeki dini cemaat yapılarının ve cemaat-siyaset ilişkisinin büyük payı var.

Servet ve iktidar Müslümanları bozdu. Müslümanım diyenlerin serveti ve gücü, aklının ve imanının önüne geçince çok büyük bir savrulma yaşandı ve inandıkları gibi yaşamayı bırakıp, yaşadıkları gibi inanmaya, iktidar ve servete ulaşmak için birbirleri ile yıkıcı bir rekabete giriştiler.

Birçok Müslüman görünümlü kişi, aslında bugün Müslümanların yüzkarası ve insanlar onlara bakıp Müslümanlıktan soğuyorlar.

Haber Ara