Dolar

32,4991

Euro

34,9212

Altın

2.423,30

Bist

9.722,09

Abdülhamid'den intikam almak için yazılan roman!

“Abdülhamid ve Sherlock Holmes' kitabının yazarı Osmanlı tebaası bir Ermeni olan Yervant Odyan. Okudukça Odyan’ın, sanki Sherlock Holmes özelinde İngilizleri yüceltip Sultan Abdülhamid’den intikam almak için romanı yazmış olduğu hissine kapıldım.”

4 Yıl Önce Güncellendi

2020-06-15 12:51:02

Abdülhamid'den intikam  almak için yazılan roman!

Meryem Uçar

Ah II. Abdülhamid, ah! Senin zamanında yaşasaydım ben de sana “Kızıl Sultan, zalim, diktatör” sıfatlarını yakıştırır mıydım? Neyin doğru neyin yanlış olduğunu an'ı yaşarken anlayamayabiliyor insan. Yıllar önce okumuştum, Necip Fazıl Kısakürek'in Ulu Hakan adlı eserini ve hayran kalmıştım koskoca bir devleti idare ederken uyguladığı siyasete.

Ülkeyi 33 yıl bölünmeden yönetmeyi başarmış bir padişah... Sultan Abdülhamid hayattayken birçok şahsiyet tarafından kötü biliniyor. Mesela Mehmet Akif önce şiddetli bir şekilde eleştiriyor, sonrasında ise pişman oluyor. Rıza Nur, Rıza Tevfik, Süleyman Nazif gibi dönemin tanınan isimleri de kalemlerini kullanarak Abdülhamid'i önce kötülüyor, pişman olunca da yine kalemleriyle pişmanlıklarını dile getiriyorlar.

Onun ve döneminin hakkında iftira içeren birçok şey yazıldı. İnananların sayısı da az değildi ne yazık ki. Çünkü sözün gücü silahın gücünden çok daha yıkıcıdır.
Sözün gücünü anlatmak için tarihte çok gerilere gitmeye gerek yok. Medyanın hükümet devirdiği, parti kapattırdığı zamanları yaşadık çok da uzak olmayan bir tarihte. Bütün bunları, sözün gücünü kullanarak sevmediği bir şahsiyetten intikam alan bir yazardan ve romanından bahsetmek için yazdım. 

SULTAN ABDÜLHAMİD'DEN
İNTİKAM ALMAK İÇİN ROMAN YAZMIŞ

Öncelikle küçük bir bilgi vermek isterim: Abdülhamid Han polisiye romanlar sever ve kütüphanesinde 2000'e yakın polisiye roman bulunduğu söylenir. Sevdiği yazarlardan biri de Sir Arthur Conan Doyle'nun karakteri Sherlock Holmes'dur. Hatta Conan Doyle'nun padişahın davetiyle İstanbul'a geldiğine dair bir rivayet bile vardır.

Bahsetmek istediğim romanın adı Abdülhamid ve Sherlock Holmes, yazarı ise Osmanlı tebaası bir Ermeni olan Yervant Odyan. Okudukça Odyan'ın, sanki Sherlock Holmes özelinde İngilizleri yüceltip Sultan Abdülhamid'den intikam almak için romanı yazmış olduğu hissine kapıldım.

Yazar, romanın daha ilk bölüm adından başlayarak (Zalim ile Meçhul Birbirine Karşı) “zalim” sıfatını sık sık kullanıyor. Hatta sadece sıfat olarak değil, özne olarak kullanıyor: “Zalim yeniden haykırarak…” 

SHORLOCK'UN ZEKÂSINI ÖVE ÖVE BİTİREMİYOR

Kurguya göre Abdülhamid'in hafiyeleri bir bir öldürülür. “Korkak” padişah canının tehlikede olduğunu anlar. Bir araştırma yaptırır ve Sherlock Holmes'un aslında bir roman karakteri değil, İngiliz gizli servisinde çalışmış McClain adında biri olduğunu öğrenir. McClain emekli olmuştur ve İskoçya'da hükümetin ona verdiği küçük bir maaşla yaşamaktadır. Padişah, Sherlock Holmes'un gerçek biri olduğunu öğrenince onu Dersaadet'e cinayetleri işleyenleri bulması için iyi bir ücret karşılığında davet eder.

Yazar, bir İngiliz fabrikasında yapılan av silahını “Fevkalade bir tüfek olup hassaten numune olarak imal ve fen ve sanatın bütün mükemmeliyeti ile teçhiz edilmişti.” cümlesiyle överken, bu silahla küçük beyaz bir güvercine ateş edip can çekiştiğini memnun olarak seyreden Abdülhamid için şu cümleleri kurabiliyor: “Abdülhamid bir büyük cani olduğuna rağmen ufak cinayetlerde dahi iştigal ve telezzüz edebilirdi.”

Milletimizde Batı karşısında kendisini ezik hisseden birçok kişi olmuştur. Olmaya da devam edecektir. Odyan da romanında bu ezikliği hissettiriyor. Osmanlıyı küçümserken Sherlock'un zekâsını öve öve bitiremiyor. Mesela McClain 4 gün süren yolculuğu süresince Türkçeyi kitaptan öğreniyor; Dersaadet'in haritasına bakarak 1 günde her yeri bütün detaylarıyla biliyor.

McClain, aldığı paranın karşılığını veriyor ve suçluları eliyle koymuş gibi buluyor. Cinayetlerin siyasi olduğunu anladığında ise bilseydi gelmeyeceğini ifade ediyor ve “Abdülhamid gibi bir zalime hoş görünmeye mecburiyetim yoktur.” diyor. Abdülhamid'in zabıta ve hafiye idaresine verdiği önemi “Türkiye ahalisinin yarısı, diğerleri hakkında hafiyelik ederek geçinmektedir.” diyerek küçümsüyor.

FEDAİLERE YARDIM ETMEK İÇİN DERSAADET'TE KALIYOR

İsyancılar tarafından yakalandığında Abdülhamid'e hizmet ettiği için pişman olduğunu, ömründe ilk defa manen müşkül olduğunu söylüyor. Padişahı korkak olarak gösteren yazar, McClain'i o kadar cesur gösteriyor ki kendisini öldüreceklerini düşündüğü isyancılara, ölüm için hazır olduğunu cesurca belirtiyor.

Odyan, McClain'i paraya düşkün olarak gösterip güya zaafını dile getiriyor. Görevini yapıp Abdülhamid'e 4 kişi teslim ettikten sonra geri dönmek üzereyken bu sefer de “Beşeriyetin en büyük canisine karşı mücadele eden ve kendi zavallı vatanlarını ihya ve imar için her şeylerini terk etmiş ve her türlü mahrumiyetlere katlanmış olarak kavgalar eden fedailer”e yardım etmek için Dersaadet'te kalıyor.
McClain Ziya Paşa'ya soruyor: “Pekala! İster misiniz ki Sultan Abdülhamid'e hizmet ettikten sonra şimdi de size hizmet edeyim.” Ziya Paşa, hizmetin ücrete tabi olacağı ama ücret veremeyecekleri cevabını veriyor. O zaman paraya çok düşkün olan İngiliz kahramanımız(!) paranın önemli olmadığını söyleyerek vatanperverlerle (!) iş birliği yapıyor.

Şu övgüye bakın: “Gizli bir polis memuru ve hususiyetiyle ecnebi bir memur, ki yalnız para ile değil vicdan ile çalışır.”

Parayı çok seven McClain fedakârlık yaparak komitacılara yardım etmek için Yemen'e gidiyor ve Abdülhamid'den aldığı parayı da sürgüne giden komitacıları kurtarmak için harcıyor.

“EY MİLLET-İ OSMANİYE! İNGİLİZLERİ SEV!
ZİRA SENİ SEVEN ONLARDIR”

Sabredip 904 sayfa okursanız sizi daha güzel (!) bir sürpriz bekliyor. Meşrutiyet McClain'in yardımıyla ilan ediliyor ve bir hafta sonra McClain Dersaadet'e geliyor. Çamlıca'ya çıkarak ve yüzünü İstanbul'a dönerek şunları söylüyor: “Ey Osmanlılar! Saha-i medeniyete atıldığınızı gören düşmanlarınız size bir nazar-ı ihtirasla bakan ecnebiler, hürriyetinizi istihkara kalkışırken, ötede bir büyük millet, evet İngiliz milleti sizi tehcil ediyor, tebrik ediyor. Emin olunuz ki Türkiye'nin yegâne dostu öteden beri Türkiye'nin yegane zahir-i samimisi bizler, İngilizleriz.

Ey Büyük Britanya milleti! Bugün senin en ziyade sevdiğin mevcudiyetine, şan ve şerefine en ziyade arzu ettiğin Türkiye bir devre-i saadete girmiştir. Seni tebrik ederim. Zira Türkiye'nin dostu, Osmanlıların muhibbi sensin.

Ey millet-i necibe-i Osmaniye! Seni hürriyetinde teşci, idare-i cedidenin teşekkülatında muinin olacak yalnız bir millet vardır. İşte o da biz İngilizleriz. Mazinin seyyiatını temizlemek, Osmanlı milletini eski şan ve şevketine isâl etmek için çalışan, işte yine biz İngilizleriz. Ey millet-i Osmaniye! İngilizleri sev! Zira seni seven onlardır. Ve ey İngiltere! Ey meşrutiyet-i idarenin mucidi olan millet. Osmanlılara meşrutiyet-i hakikiyelerini tesis için medeniyetin, dostluğun uhdene tahmil ettiği vazifeyi ifa et! Ey hür Osmanlılar! Ey meşruti Türkiye! Seni tebrik ederim.”

Bütün dünyaya hürriyet veren(!) İngilizler Osmanlı tebaasına da hürriyet vermiştir. McClain olmasa meşrutiyet ilan edilemeyecektir.

1911'DE YAYINLANMIŞ

Siyasi bir polisiye roman olma özelliği taşıyan kitap için bazı yorumlarda dönemin siyasi ortamını çok iyi yansıttığı yazıyor. Bence yazar, dönemin havasını taraflı olarak anlatıyor, sanki İngiliz mandasını isteyenlerin hâllerine tercüman oluyor.

İlk yayınlandığı yıl Osmanlıca, hemen ardından da Ermenice yayınlanan roman, 2014 yılında Latin harfleriyle basıldı. Alıntıladığım bölümlerden de anlaşılacağı üzere romanın orijinal diline dokunulmayıp arkasına sözlük konulmuş. Kurgu başlarda çok heyecanlı ve maceralı ilerliyor, sonra heyecanı biraz azalıyor.

1911 yılında yayınlanan romanı, polisiye seven Abdülhamid Han okumuş mudur? Okuduysa ne hissetmiştir acaba?

Yervant Odyan, Abdülhamid ve Sherlock Holmes, Everest Yayınları

Kaynak: https://www.dunyabizim.com/

Haber Ara