Dolar

32,5004

Euro

34,6901

Altın

2.496,45

Bist

9.693,46

27 Mayıs darbesinin edebiyata akseden yüzü: Faruk Nafiz Çamlıbel

Demokrat Parti’den milletvekili olduğu için 27 Mayıs darbesinde Yassıada'ya gönderilen şair Faruk Nafiz Çamlıbel'in birçok şiirinde adada geçirdiği zoru yıllara atıflar var.

5 Yıl Önce Güncellendi

2019-05-27 11:17:28

27 Mayıs darbesinin edebiyata akseden yüzü: Faruk Nafiz Çamlıbel

Habertürk Yazarı Murat Bardakçı bugünkü köşesinde 27 Mayıs darbesinin "edebiyata yansıyan yüzüne" yer verdi.

Demokrat Parti'den milletvekili olduğu için 27 Mayıs'tan sonra arkadaşları ile beraber Yassıada'ya kapatılan Türk şiirinin büyük isimlerinden Faruk Nafiz Çamlıbel'i anlatan Bardakçı, şairin adada geçirdiği çile dolu 15 ayı yazdı.

İşte yazının ilgili bölümleri:

1898'de İstanbul'da doğan ve 1973'te yine İstanbul'da vefat eden Faruk Nafiz, “Han duvarları” (Yağız atlar kişnedi, meşin kırbaç şakladı), “Kıskanç” (Sakın bir söz söyleme, yüzüme bakma sakın), “Çoban çeşmesi” (Derinden derine ırmaklar ağlar, uzaktan uzağa çoban çeşmesi, “Koşma” (Kirpiğine sürme çek, kına yak parmağına) gibi çok bilinen şiirler ile “Onuncu Yıl Marşı” ve “Artık bu solan bahçede bülbüllere yer yok” misâli musiki eserlerinin sözlerini yazmıştı. Demokrat Parti'den milletvekili olduğu için 27 Mayıs darbesinden sonra o da Yassıada'ya gönderildi, adada eziyet dolu 15 ay geçirdi, yargılandı ve 1961 Eylül'ünde beraat ederek serbest bırakıldı.

Şair, Yassıada'da yaşanan faciaları anlattığı dörtlükleri, en meşhur eserlerinden ve daha sonra bir kitabının da ismi yaptığı “Han Duvarları”nın ilhamiyle, 1967'de “Zindan Duvarları” adı ile kitap haline getirdi…

İşte, acıları bizzat yaşamış olan Faruk Nafiz'in “Zindan Duvarları” isimli eserinden bazı dörtlükler:

Gün doğar, sohbetimiz yalnız ölümdür adada,
Gün batar, uykuda rüyâmız ölümdür yalnız.
Derseniz: Böyle cehennem mi olur dünyada?
Çok değil, bir gecelik bizde misafir kalınız!

*

Bilmiyor gülmeyi sâkinlerinin binde biri,
Bir vatan derdi birikmiş bir avuçluk karada.
Kuşu hicran getirir, dalgası hüsran götürür;
Mavi bir gölde elem katrasıdır Yassıada.

*

Gece zindanda Yusuflar sıralanmış yatıyor,
Yüzlerinden okurum sapsarı rü'yâlarını...
Kimi sehpâda görür kendini, çarmıhta kimi,
Ve ararlar yine zindandaki dünyâlarını...

*

Biz de Şeyhoğlu Satılmış gibi çizdik duvara:
Nice yıl dillere destân olacak nâmımızı.
Bu canım yurt ona gurbet, bize zindân oldu,
Geçtiler yanyana tarihe serencâmımızı.

*

Kerbelâ akşamının Marmara ufkunda tüten,
Çölü deryaya çevirmiş sel olan göz yaşımız,
Görerek kanlı bulutlarda Hüseyn'in yüzünü,
On Muharrem gibi mâtem tutuyor yılbaşımız.

*

Ya gezen bir ölü, yahut gömülen bir diriyim,
Mumyadır canlı da, cansız da bu kabristanda,
Gömdüler ruhumu yüz bir sene mahkûmu gibi
Cismim ayrılsa da ruhum kalacak zindanda."

*

Evler yıkılır, köyler olur hâk ile yeksân,
Virân yeri birkaç yıla varmaz onarırlar.
Yalnız şu gönül mülkü harap olmaya görsün;
Tamire yetişmez onu dünyada asırlar.

 

Haber Ara