Dolar

32,4755

Euro

34,9595

Altın

2.437,68

Bist

9.716,77

12. Uluslararası İslam Ekonomisi ve Finansı Konferansı

MÜSİAD Genel Başkanı Abdurrahman Kaan:- 'İslam iktisadı kazanma ve rant hırsına dayalı sömürgeci bir anlayışın değil, üretim ve adil bölüşüm esasına dayalı ve insanı merkeze alan bir anlayışın tabandan beslenen ekonomik modelidir'- 'Üretim, istihdam ve sosyal refah gibi reel ekonominin temel unsurları önemini yitirerek para ve onun etrafındaki finansal sisteme teslim olunmaya başlandı'- TKBB Y

4 Yıl Önce Güncellendi

2020-06-14 21:41:01

12. Uluslararası İslam Ekonomisi ve Finansı Konferansı
Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği (MÜSİAD) Genel Başkanı Abdurrahman Kaan, "İslam iktisadı, kazanma ve rant hırsına dayalı sömürgeci bir anlayışın değil, üretim ve adil bölüşüm esasına dayalı ve insanı merkeze alan bir anlayışın tabandan beslenen ekonomik modelidir." dedi.

Kaan, 12. Uluslararası İslam Ekonomisi ve Finansı Konferansı kapsamındaki özel oturumda yaptığı konuşmada, faizsiz bir sistemin iktisadi şartlarının ve olasılıklarının geniş katılımlı ve paydaşlı bir zirvede ele alınıyor olmasının kendileri açısından ayrı bir mutluluk ve kıvanç kaynağı olduğunu söyledi.

İnsani olan her şeyin İslami olduğunu vurgulayan Kaan, "İslami olan her şey, insana hizmet eder. İslam iktisadı kazanma ve rant hırsına dayalı sömürgeci bir anlayışın değil, üretim ve adil bölüşüm esasına dayalı ve insanı merkeze alan bir anlayışın tabandan beslenen ekonomik modelidir." diye konuştu.

Kaan, paranın tanım değerinden uzaklaştığını belirterek, şunları kaydetti:

"MÜSİAD Genel Başkanlığı görevini devraldığım sene, düzenlediğimiz Küresel Katılım Finans Zirvesi'nde, faizsiz bir sistemin, yani insani finansın, bizleri yakın gelecekte bekleyen kaotik dünya düzeninde, hayati bir unsur olarak belireceğinin altını çizmiştik. İktisat biliminin temel kaidesi olan kıt kaynakların etkin yönetimi ilkesinde, paranın konum ve değer sistematiğini sorgulamıştık. Bundan yaklaşık üç yıl evvel parasal sistemin, şayet bu şekilde giderse, çökme noktasına geleceğini ısrarla altını çizerek söyledik. 2008 krizini hazırlayan ve bu kriz sonrasında derinleşen süreçte, üretimi esas alan anlayışın yerini, finansal piyasaları dengelemek esası ile tüm sektörel dengelerin finansal piyasalar lehine çalıştırıldığı bir kısır döngünün, bir gün tıkanma ve patlama noktasına geleceğini söylemiştik.

Bu noktadan sonra maalesef; üretim, istihdam ve sosyal refah gibi, reel ekonominin temel unsurları önemini yitirerek para ve onun etrafındaki finansal sisteme teslim olunmaya başlandı. Yani aslında ekonomi politikalarını, finansal araçlar ile yönetme süreci başladı. Reel olanın yerini türev olan almaya başladı."

Kaan, finansal rant kaygısıyla hareket eden bir sistemde üretim, hammadde ve emek piyasalarının sadece finansal sistemin beslenmesi uğruna heba edildiğini belirterek, gelir dağılımı arasında yaşanan uçurum, işsizler ordusu ve tedarik zincirlerinin tekelleşmesi sorunlarının dengesizlikten ve yanlış kurgulanmış bir algoritmadan kaynaklandığını ifade etti.

Pandemi sonrası süreçte, yaşanacak iktisadi daralmanın beraberinde küresel bir fakirleşmeyi tetikleyeceğine işaret eden Kaan, bu bakımdan global refahın yeniden tanımlanması ve şartlarının yeniden belirlenmesi gerektiğini dile getirdi.

- "Girişim sermayesi fonları kurmaya çalışıyoruz"

Türkiye Katılım Bankaları Birliği (TKBB) Yönetim Kurulu Başkanı Metin Özdemir ise, birliğin sektörde 6 katılım bankasını temsil ettiğini anımsatarak, TKBB'nin 12. Uluslararası İslam Ekonomisi ve Finansı Konferansı'nı düzenleyen kurumlar arasında yer aldığını bildirdi.

Osmanlı Devleti'ndeki para vakıflarında uygulanan birtakım yöntemlerin katılım bankacılığında uygulandığı bilgisini veren Özdemir, "Müşaraka (kar-zarar ortaklıkları) o dönemde de çok fazla uygulanmadı. Günümüzde de ne yazık ki katılım bankacılığında örnekleri olsa da çok yaygın kullanılamıyor. Ortaklıkların uygulanması ile sevk ve idare edilmesinde birtakım sorunlar var. Dolayısıyla bu alandaki örnekler kısıtlı. Katılım bankalarımız bu alanda çeşitli çalışmalar yapıyorlar; özellikle girişim sermayesi fonları kurarak, başlangıç aşamasındaki girişimcilere destek olmaya gayret sarfediyorlar." şeklinde konuştu.

Özdemir, katılım bankalarının paya dayalı kitle fonlama yöntemi uygulamak istediğini belirterek, böylelikle küçük girişimcilere destek vermeyi ve birikime sahip insanların birikimlerini ekonomiye aktarmayı istediklerini dile getirdi.

Katılım bankalarına dünden bu güne bir takım eleştiriler geldiğini kaydeden Özdemir, bu eleştirilerin de başını katılım bankalarının fon kullandırım alanının çektiğini söyledi.

Özdemir kendilerinin en zayıf kaldığı noktalardan birinin tanıtım meselesi olduğuna dikkati çekerek, "35 yılı aşkın süredir katılım bankaları Türkiye'de faaliyet gösteriyor ama hala katılım bankacılığını tam anlamıyla toplumumuza anlatabilmiş değiliz. Bu sebeple, görsel ve yazılı medyayı kullanarak faizsiz finans sistemini ve katılım bankacılığını insanlara anlatıyoruz. Sosyal medyayı kullanarak kitlelere ulaşmaya çalışıyoruz." ifadelerini kullandı.



Haber Ara