Dolar

32,5451

Euro

34,9313

Altın

2.420,71

Bist

9.722,09

1 Kasım dünyaya ne söyledi?

9 Yıl Önce Güncellendi

2015-11-04 12:06:02

1 Kasım dünyaya ne söyledi?

7 Haziran'dan bu yana Türkiye'de yaşanan sıkıntılı süreç, 1 Kasım seçimleriyle birlikte sona ermiş görünüyor.

Her ne kadar çatışma senaryoları ortalıklarda dolaşsa da, bizatihi seçimin sonucu böyle bir karanlık senaryonun gerçekleşebilirliğini yalanlıyor.

Çünkü seçimin sonucu Ak Parti'ye verilen %49 oydan ibaret değil. Bu seçim aynı zamanda CHP'ye, MHP'ye ve HDP'ye verilmeyen milyonlarca oy anlamına da geliyor.

Bu da demektir ki, Ak Parti'nin tek başına iktidar oluşu, dindarların, Kürtlerin, milliyetçilerin ve sol görüşlü vatandaşlarımızın açık ya da zımni desteğiyle gerçekleşmiştir.

Mesela CHP, oylarını 450 bin civarında (%0,50) arttırmış gözükse de aslında bu artış, ulaşılmasına kesin gözüyle bakılan %27'lik oy oranı karşısında bir düşüş anlamına geliyor.

CHP'ye verilmesi düşünülen yaklaşık 1 milyon oyun HDP'ye ya da MHP'ye gitmediği de açık olduğuna göre, sol görüşlü vatandaşlarımızdan da Ak Parti'ye ciddi bir yönelim olduğunu anlayabiliriz.

Haziran'dan bu yana yaklaşık 1 milyon gencimizin 18 yaşına girdiğini düşünürsek, bilhassa gençlerin de Ak Parti'de yaşanan bu oy patlamasında zımnen ya da açıkça rol oynadığını görebiliriz.

Yine MHP'ye, Saadet Partisine, Büyük Birlik Partisine ve HDP'ye gidecek milyonlarca oyun Ak Parti'ye gitmiş olması da, çatışma senaryolarının zorlama bir kurgunun ürünü olduğunu açıkça ortaya koyuyor.

Ortada duran bu sonuçlar, Ak Parti'nin tek başına iktidarı konusunda Türkiye genelinde her kesimin katıldığı ciddi bir mutabakat olduğunu gösteriyor.

Evet, solcular, dindarlar, Kürtler, Aleviler, milliyetçiler tek başına iktidar olması muhtemel olan tek partiyi, yani Ak Parti'yi bu seçimde açıkça desteklemiştir.

Bu arada seçim öncesinde hazırlanan anket sonuçlarını incelediğimde ciddi bir toplum mühendisliği kokusu gelmişti burnuma. Buna da değinmeden geçemeyeceğim.

Bütün o anketlerin rağmına yaşanan siyasi sonuç, anket şirketlerinin güvenilirliği konusunda ciddi şüphelerin ortaya çıkmasına sebep oldu.

Bu durumda resmi bir anket denetleme kurumunun oluşturulması yoluyla toplum mühendisliğine soyunduğu açıkça ortaya çıkan anket şirketlerinin güvensiz ilan edilmesi ya da ciddi para cezalarına çarptırılmaları çözüm olarak düşünülebilir.

Elbette tahmin işi hata paylarını da içinde barındıran bir süreçtir. Ancak bu süreç aynı zamanda seçmene yönelik bir taahhüttür.

Seçimde %49 oy alan bir partinin %38-41 oy alacağı tahmininde bulunan bir şirketin seçmeni -bilinçli ya da bilinçsiz- yanılttığı çok açıktır. Yani bir gecede ve aynı anda %10'luk bir kitlenin siyasi kararını değiştirmesi imkansızdır.

Üstelik 7 Haziran'dan bu yana kanal kanal dolaşıp Ak Parti'nin oy oranlarını çok fazla arttıramayacağını, hatta düşüreceğini hararetle savunan anket uzmanları da seçmeni yanıltmıştır.

Önümüzdeki seçimlerde bu anket karmaşasının yeniden yaşanmasını önlemek için anketlerin tutarlılığını arttıracak çözümleri geliştirmek bütün siyasilerin görevidir.

Cezai uygulamaların yanında, seçimin sonucuna en yakın anket sonuçlarını veren Adil Gür gibi şirketlerin ödüllendirileceği yeni bir sistem geliştirilmelidir.

Peki milletimizin %50'lik mutabakatla verdiği bu güçlü destek ne anlama geliyor ve bu sonuçlar dünyaya ne söylüyor?

Öncelikle milletimiz Edirne'den Kars'a kadar, Kürdüyle Türküyle, Alevisiyle Sünnisiyle, milliyetçisi ve solcusuyla bütün bölünme senaryolarını reddetmiş, herhangi bir bölünmeye ya da çatışmaya izin vermeyeceğini ortaya koymuştur.

Milletimiz terörün hiçbir türlüsünü istemediğini, terör karşısında pasif duran, terörü destekleyen ve terörü bitirmek için bir çağrıda bulunmayan siyasilere ciddi bir tokat vurarak göstermiştir.

Milletimiz, küresel menfaat şebekelerinin zihinsel ve maddi destekleriyle ortaya konulan bütün algı operasyonlarını ayaklarının altına almış, artık saray, hırsızlık ve İŞİD içerikli algı projelerine zerre kadar değer vermediğini ortaya koymuştur.

Milletimiz bu seçim sonuçlarıyla, Suriye'de açık bir şekilde PYD terör örgütünü destekleyen ABD'ye ve Suriye'deki sivilleri katleden Rusya-İran koalisyonuna ciddi bir uyarıda bulunmuştur.

Milletimiz küresel algı operasyonlarının tetikçisi haline gelmiş medyamsı örgütlerin yönlendirmelerini zerre kadar önemsemediğini de bu seçim sonuçlarıyla ortaya koymuştur.

Bu arada milletimiz, baştan beri Ahmet Davutoğlu'nun, son dönemde ise Kemal Kılıçdaroğlu'nun kullandığı “farklılıklara saygılı”, “karşı tarafı incitmeyen”, “nezaket içerikli” siyaset dilini olumlu bulduğunu; ancak varlığını şiddetle haklı kılmayı marifet sayan; ya da tabanın her istediğine “hayır” yanıtı veren siyaset dilini olumsuz bulduğunu açıkça göstermiştir.

Yani artık saray karşıtlığı içeren nefret söylemleri, kabalaşmış siyasi üsluplar, çatışma tınılı ifadeler, terör referanslı tehditler milletimizin beğenisini kazanmıyor ve kazanmayacak.

Elbette milletimiz, 7 Haziran ve 1 Kasım'daki seçim sonuçlarıyla öncelikle Ak Parti'ye çok önemli görevler de yüklemiş oldu.

Adil ve özgürlükçü bir Anayasanın yapılması, enerji sorunlarının çözümü, ekonominin iyileştirilmesi, bölgesel güç olma idealinin hayata sokulması, küresel güçlere direnme bilincinin arttırılması, eğitim sisteminin geliştirilmesi, içteki birliğin güçlendirilmesi gibi istekleri var milletimizin.

Hükümet, önümüzdeki ilk altı ay boyunca milletimizin istediği değişiklikleri hayata sokacağını ispatlayan reformcu bir duruş sergilemelidir.

Hükümet âdil olduğu, halkın değerlerine önem verdiği ve de aynı zamanda özgürlük çıtasını yükselttiği oranda halkın gönlündeki ömrünü uzatabilir.

Bu arada muhalefet de artık kendine çeki düzen vermelidir. Yoksa kimi partiler, 2019 seçimlerinde barajın altında kalmak gibi bir sonuçla yüzleşmek zorunda kalacak.

Evet bugün yeni bir gün ve artık yeni şeyler söylemek lazım. Milletimizin ve insanlığın bu yeni dile çok ihtiyacı var.

Haber Ara