Dolar

32,5568

Euro

34,9813

Altın

2.417,67

Bist

9.722,09

'1. Asya-Pasifik Ülkeleri Müslüman Dini Liderler Zirvesi'

'1. Asya-Pasifik Ülkeleri Müslüman Dini Liderler Zirvesi'

9 Yıl Önce Güncellendi

2015-10-13 18:36:44

'1. Asya-Pasifik Ülkeleri Müslüman Dini Liderler Zirvesi'
Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, İslam dünyasının derin acıların ve hüzünlerin içerisinde olduğunu belirterek, "İslam coğrafyası, siyasi olarak bir bölünmenin içindedir. İslam coğrafyası, fikri olarak bölünmenin içerisindedir ama İslam dünyası hepsinden önemlisi zihni bir bölünmenin içerisindedir ve bunları tedavi edecek de başkaları değildir" dedi.

Kurtulmuş, Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından Asya ve Pasifik ülkelerinde yaşayan Müslümanları temsil eden dini lider ve temsilcilerin katılımıyla, "Kesret İçinde Vahdet: Hikmet ve Barışı Birlikte Yeniden Düşünmek" temasıyla düzenlenen "1. Asya-Pasifik Ülkeleri Müslüman Dini Liderler Zirvesi"nin açılışında yaptığı konuşmada, katılımcıları İstanbul'da görmekten memnuniyet duyduğunu söyledi.

Asya-Pasifik ülkeleriyle aradaki mesafeye rağmen kültürün ne kadar iç içe olduğunu, üç mezarı ziyaret ettiğinde çok iyi anladığını belirten Kurtulmuş, bu mezarların Pakistan'ın büyük mütefekkiri ve şairi Muhammed İkbal'in, Açe Sumatra İslam Sultanlığı Sultanı İskender Muda'nın ve Abdürreşid İbrahim'in Tokyo'daki mezarı olduğunu aktardı.

Kurtulmuş, şöyle devam etti:

"Aslında ne kadar uzak görünürsek görünelim, Asya-Pasifik ülkeleriyle Osmanlı'nın merkezi olan bugünkü Türkiye toprakları arasında ve geniş coğrafyalarımız arasında çok derin, tarihi ve kültürel bağlar var. Bu bağlar, modern zamanlarda, hele hele postmodern zamanlarda çokça unutulmuş vaziyette."

- "İslam dünyası, bugün derin acıların içerisindedir"

İskender Muda'nın o zamanlarda Açe halkı adına geliştirdiği ilişkilerden bugün Türkiye'nin aydın ve entelektüellerinin bile bihaber olduğunu kaydeden Kurtulmuş, Abdurreşid İbrahim'in varlığından, mücadelesinden de çoğunun habersiz olduğunu dile getirdi.

İslam dünyasının çok daha fazla yakın ilişkiler geliştirilmeye muhtaç olduğu bu dönemde tarihten beri var olan değerlerin ortaya çıkarılması gerektiğini vurgulayan Kurtulmuş, o günün ilişkilerinin bugünün şartları içerisinde çok daha güçlü bir şekilde geliştirilmesi mecburiyeti bulunduğunu bildirdi.

Kurtulmuş, bilimden sanata, siyasetten kültüre, eğitimden turizme kadar her alanda sadece siyasetçiler, devletler ve hükümetler arasında değil halklar ve milletler arasında yakın bir diyaloğu hızlandırmak mecburiyetinde olduklarını aktararak, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Böyle yapabilirsek İslam coğrafyasının karşılaştığı derin sıkıntıları hep beraber aşabilmemizin mümkün olacağını düşünüyorum. İslam dünyası bugün derin acıların, derin hüzünlerin içerisindedir. İslam coğrafyası siyasi olarak bir bölünmenin içindedir. İslam coğrafyası fikri olarak bölünmenin içerisindedir ama İslam dünyası hepsinden önemlisi zihni bir bölünmenin içerisindedir ve bunları tedavi edecek de başkaları değildir. Bu salonda bulunanların temsil etmiş olduğu insanlardır. Bugün Filistin'de, Burma'da yaşananları, dünyanın birçok yerinde, Müslümanlara karşı Suriye'de yaşananları, sadece ibret vesilesiyle anlatmak ve bunlar üzerinde konuşmaktan öte, böyle durumların ortaya çıkmaması için neler yapabileceğimiz konusunda çok gayretli bir cehdin içerinde, çok ciddi, çok derinlikli bir müzakerenin içerisinde olmamız gerekiyor. Onun için bu toplantının sadece tanışma, bilişme toplantısı olmanın ötesinde bu cehdimizi ortaya koyabileceğimiz önemli toplantılardan birisi olmasını temenni ediyorum."

- "Adil insan olmak önemlidir"

İslam dünyasının bugün yaşadığı gelişmeleri iki ana başlıkta ele alan Kurtulmuş, "İslam dünyasının, bütün suçu dışarıya yüklemeden, öncelikli olarak İslam ülkelerinin kendi iç sorunlarının kaynaklarını iyi keşfetmesi gerekiyor. İslam dünyasında siyasi rejimlerin otoriterliğinden, ekonomik ve siyasi olarak istikrarsızlığa, toplumlar arasındaki eğitimsizlikten, bilimde, sanatta geriliğe kadar birçok problemleri yaşıyoruz ama esas itibarıyla iç faktörlerimizi bir cümlede özetlemek gerekirse İslam dünyası marufun egemenliğini bir kenara bırakıp, başka konulara saptığı için marufu egemen kılamadığı için kendi içerisinde maalesef çok büyük sıkıntılar yaşamaktadır. Emr-i bil maruf dediğimiz şey, sadece 'namaz kılın, oruç tutun'dan ibaret değildir. Maruf, makul akıl ve vicdan sahibi her insanın, fıtraten kabul edebileceği doğruları ikame etmek, ortaya koyabilmek demektir" değerlendirmesinde bulundu.

İslam medeniyetinin, marufun egemenliğinin adalet, özgürlük ve sorumluluk olarak üç temel ayak üzerinde olduğuna vurgu yapan Kurtulmuş, adaletin sıhhat şartının eşitlik olduğunu ifade etti.

Adaletin, bir toplumun en güçsüz, kimsesiz ve çaresiz insanının hakkını o toplumun en güçlüsünden alarak, o hakkı ona teslim etme gücü olduğunu anlatan Kurtulmuş, adaletin bireysel olarak temennilerden ibaret olmadığını söyledi.

Kurtulmuş, "Adil insan olmak önemlidir ama aslolan İslam toplumlarının adil toplumlar olmasıdır. Bugün İslam toplumlarının en çok kaybettiği hususların başında sadece maddi kaynakları gelmiyor. Sadece sömürüyle zenginliklerine el konulması gelmiyor. İslam dünyasının en önemli sorunlarının başında, marufun ilk şartı olan adaletin, adalet duygusunun geri kalmış olması, geri gitmiş olması kalıyor" dedi.

Eşitlik duygusunun olmadığı adaletin, soyut bir adalet olduğuna işaret eden Kurtulmuş, Allah'ın yarattığı herkesin, her kavmin, her etnik yapının yaradılışta "hazreti insan" olarak eşit olduğunu kaydetti.

Geçmiş İslam medeniyetlerinin çok kültürlülüğü rahat şekilde yaşatabildiğini, Endülüs Emevilerinin, Müslümanları, Hristiyanları ve Yahudileri 8 asır boyunca birlikte barış içerisinde yaşattığını anlatan Kurtulmuş, Osmanlı İmparatorluğu'nun 6 asır boyunca tüm insanları birlik ve bütünlük içerisinde yaşattığını aktardı.

Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, her gün kan akan Filistin topraklarını içeren topraklarda, yaklaşık 4 asırlık Osmanlı hakimiyeti sırasında Müslümanlar, Hristiyanlar ve Yahudilerin eş değer insanlar olarak hürmet gördüğünü, barış içerisinde yaşadığını dile getirerek, marufun egemenliğinin ilk şartının adaleti eşitlik ilkesi prensibi içerisinde ikame edebilmek olduğunu belirtti.

- "Özgürlük İslami irfanın en temel özelliklerinden birisidir"

Marufun ikinci temel ayağının özgürlük olduğuna, özgürlük olmadan marufu ayakta tutmanın mümkün olmadığına dikkati çeken Kurtulmuş, "Allah insanları bu kadar çok kendisine varlığını muhtaç etmiş olmasına rağmen insanların her birini zorunlu olarak mümin yaratmadı. Bu irade-i cüz'iye olmasaydı yani Allah'a inanıp inanmama, Müslüman olup olmama noktasındaki tercih hakkı olmasıydı kainatın yaradılış hikmeti belki ortada kalmayacaktı. Onun için özgürlük İslami irfanın en temel özelliklerinden birisidir" ifadelerini kullandı.

Kurtulmuş, özgürlüğün sadece insanlarla ilgili kısmının değil, insanları diğer insanların sultasına girmekten engelleyen bir tarafının da olduğunu kaydederek, "İslam, irfanı gereği insanları kendi seçimlerinde özgür bırakırken, aynı zamanda insanların başka insanlar üzerinde tasallut kurmalarını da engellemiştir" dedi.

Numan Kurtulmuş, marufun toplumsal düzen bakımından üçüncü temel ayağının sorumluluk bilinci olduğunu, Kur'an-ı Hakim'in insanlara bireysel sorumluluk yüklediğini anlattı.

İslam topluluklarıyla Müslüman ülkelerin kendi toplumsal sorumluluklarını yerine getirmeden dua ederek Cenab-ı Allah'ın kendi kaderlerini değiştireceğini zannetmemesi gerektiğini ifade eden kurtulmuş, şöyle devam etti:

"Allah bir toplum kendi içinde olanı güzele değiştirmediği sürece onun halini iyiliğe tebliğletmez. Bütün insanlık tarihi boyunca Ashab-ı Kehf dışında hiçbir zümreye, Cenab-ı Allah'ın icabını yerine getirmeden sadece dua ettiler diye bir sonuç verdiği, onları zafere ulaştırdığı görülmemiştir."

- "Terör yeni dönemlerin dış politika araçlarından birisi haline gelmiştir"

Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, İslam dünyasının öncelikle kendi iç sorunlarına bakması gerektiğini belirtti.

"Din nasihattir" hadisini hatırlatan Kurtulmuş, "Acaba hangi İslam ülkesinde, ne şekilde sadece sıradan halk için değil ülkeyi yönetenlere karşı bu nasihati yapabiliyoruz? Aynı şekilde İslam ülkeleri istişareye ne kadar açık bir toplumsal düzen içindedir? Yine istişareden başka önemli meselelerimizden birisi de karşılıklı rıza ile mutabakat sağlamaktır. İslam toplulukları bugün kendi iç sorunlarını çözme yeteneklerini kaybediyorsa, acaba karşılıklı rıza ile biz sorunlarımızı nasıl çözebiliyorduk geçmişte? Bunların yeniden gözden geçirilmesi gerekmez mi?" dedi.

İstişarenin en temel hususlarından birisinin de ittifak olduğunu aktaran Kurtulmuş, ittifakın hangi şartlarda geliştirilebileceğinin uzun şekilde tartışılması gerektiğini vurguladı.

Kurtulmuş, İslam topluluklarının yaşadıkları sıkıntılarda dış faktörlerin de önemli olduğuna da işaret ederek, İslam dünyasının geçmişin kolonyalist anlayışların sıkıntılarını çektiği gibi bugünkü postkolonyal anlayışların saldırılarıyla da karşı karşıya olduğunu aktardı.

İşgallerin İslam coğrafyasına büyük zararlar verdiğini anımsatan Kurtulmuş, işgaller meselesine karşı da çok uyanık olmak gerektiğini ifade etti.

Terörün de yeni kolonileştirme araçlarından birisi olduğunun altını çizen Kurtulmuş, "Daha açık söyleyeyim; terör yeni dönemlerin dış politika araçlarından birisi haline gelmiştir" dedi.

Kurtulmuş, terörün nasıl bir siyasi araç haline getirildiğinin son örneğinin Suriye topraklarında görüldüğünü belirterek, "Suriye toprakları, 2011 yılından bu yana bir takım küresel ve bölgesel güçlerin satranç tahtası haline döndürülmüştür. Suriye'de 330 bin insan hayattan kopmuş, öldürülmüştür. 2 milyon Suriyeliye, Türkiye olarak ev sahipliği yapıyor dostluk, kardeşlik vazifemizi yerine getiriyoruz ama yaz aylarında gördünüz, Suriyeli mülteciler meselesi, sadece Türkiye'nin meselesi değil bütün Avrupa'nın, bütün dünyanın meselesi haline gelmiştir. Sadece Suriyeli mülteciler değil dünyanın birçok yerinden de mülteciler önümüzdeki 10 yıllar boyunca sorun olmaya bu gidişle devam edecektir" diye konuştu.

- "Terör örgütlerinin iyisi, bize yakını, bize uzağı olmaz"

Suriye'nin sürdürülen "vekalet savaşı" nedeniyle adeta "örgütler konfederasyonu" haline geldiğini söyleyen Kurtulmuş, "Burada bir kere daha açıkça şunu ortaya koymamız lazım ki bizim için. Allah'a inanan, Hazreti Peygamberi rehber edinen insanlar için terörün farklısı olmaz. Terör kim olursa olsun ister Müslüman, ister Hristiyan, ister Yahudi ister başka dinden terör terördür, teröristler teröristlerdir, terör örgütlerinin iyisi, bize yakını, bize uzağı olmaz. Hepsi lanetliktir. Hepsi insanlık suçu işliyor" değerlendirmesini yaptı.

İslamofobinin de sistematik olarak geliştirildiğini belirten Kurtulmuş, konuşmasına şöyle devam etti:

"Ne yazık ki bu karanlık odaklar hem de İslam adına terörü kullanan bu canilerden yardım alarak onlardan destek alarak bütün dünyada İslamı mahkum etmeye çalışıyorlar. Sanmayın ki terör adına, Allah adına cihat ettiğini zannederek bu terörü körükleyenlerle, teröre alet olanlarla İslamofobyayı bir araç olarak Müslümanlara karşı kullananlar farklı çevrelerden beslenmiyorlar. Her birisinin ipi aynı ele uzanıyor, her birisi aynı odanın, karanlık odanın insafından, aklından çıkmış ürünler olarak ortada geziniyorlar. Bunlara karşı kötü bir durumdayız diye bunları söylemiyorum. Vahim durumdayız. Doğru ama onların aklı varsa bizim de aklımız var. Onlarda olmayan bir şey daha var Müslümanlarda; ona da feraset derler."

İslam dünyasının en önemli meselelerinden birisinin Filistin olduğunu dile getiren Kurtulmuş, "Bu ortak bilinci kuvvetlendirecek en önemli sembollerimizden birisi de Filistin davasını asla unutmayacağız. Neresi üzerine konuşursak konuşalım, ister Asya-Pasifik, ister Avrupa, ister Orta Asya ister Latin Amerika, nerede hangi Müslümanın meselesini konuşuyorsak konuşalım bileceğiz ki Müslümanların meselelerini konuşurken bir numaralı meselemiz Filistin davasıdır ve Mescid-i Aksa'nın özgür hale gelmesidir" şeklinde konuştu.

Haber Ara