Dolar

32,4853

Euro

34,7642

Altın

2.492,03

Bist

9.526,07

Yusuf Kaplan: 28 Şubat bitmedi

Yusuf Kaplan, 28 Şubat sürecini ve günümüze dek yaşanan değişimleri ele aldı...

9 Yıl Önce Güncellendi

2016-02-28 12:16:18

Yusuf Kaplan: 28 Şubat bitmedi

Yeni Şafak Gazetesi yazarı Yusuf Kaplan, bugünkü "28 Şubat bitmedi; “biz”i bitirdi, hayatımızı çölleştirdi..." başlıklı yazısında 28 Şubat sürecini, sonrasını ve günümüze etkilerini değerlendirdi. Kaplan, "28 Şubat, hem İslâmî kesimlerin fikrî yolculuklarına büyük bir darbe vurdu hem de İslâmî siyasetin Cumhuriyet döneminde oluşan İslâmî fikriyatın gelişimini durdurmasına neden oldu!" dedi.

İşte Yusuf Kaplan'ın yazısından bir bölüm:

28 Şubat, diğer modern / açık darbelerden daha fazla darbe vurdu topluma. Diğer darbeler fiilî saldırılardı; 28 Şubat ise postmodern / örtük ve zihnî bir saldırı.

O yüzden 28 Şubat, silindir gibi geçti üzerimizden: Zihnimizi, duyarlıklarımızı, ruhumuzu felçleştirdi. Özetle ölümü gösterip sıtmaya razı eden, veba gibi yaygınlaşan, her şeyimize sirayet eden ölümcül bir şeydi 28 Şubat postmodern darbesi.

28 Şubat vebası, İslâmî kesimleri zihnî bir savrulmanın eşiğine yuvarladığında, tam anlamıyla bir turnusol kâğıdı işlevi gördü: Dökülenler döküldü: Yerlerini, duruşlarını ve dünya-tasavvurlarını değiştirmekten çekinmeyenler görüldü. Konjonktürel dalgalanmalara göre savrulanlar oldu; hem de kitleler hâlinde!

İSLÂM, TEK VAZGEÇİLEMEZ GERÇEĞİMİZ Mİ?

Cevabı ve hesabı verilmesi gereken yakıcı soru şuydu: İslâm, tek vazgeçilemez gerçeğimiz olabilmiş miydi 28 Şubat'a kadarki yarım asırlık süreçte?

Hayır! Ne yazık ki, hayır!

İslâm, sekülerleşen kesimler için değil, bizzat İslâmî kesimler için bile kolaylıkla vazgeçilebilir bir “şey”e dönüştü!

İnsanlar, kalıcı olan'ın izini sürmek yerine, geçici olan'ın (konjonktürlerin) peşinden sürüklenmeyi tercih etti! İşte İslâmî kesimler tam da bu noktada kendi varoluşsal yokoluşlarının tohumlarını kendi elleriyle ekti.

ROTA BULUNDU AMA İSTİKAMET YİTİRİLDİ

Rota bulundu ama istikamet yitirildi!

Yön bulundu ama kıble kaybedildi: İslâmî kesimlerin kıbleleri, İslâm'ın, insanı derinden kavrayan, düştüğü anlarda tutup kaldıran değişmez, eskimez, pörsümez, bütün zamanlara ve mekânlara meydan okuyan muhkem hakikatleri değil artık: İnsanların kıbleleri, gücü ele geçirme, kariyer sahibi, makam sahibi, mülk sahibi, para-pul sahibi olma kaygısı.

Özal'dan -hatta Menderes'ten itibaren- Müslüman Anadolu insanı, yalnızca gücü kutsadı, hakikati ıskaladı.

Güç somut gerçekti, hayatın gerçeğiydi: Gücü ele geçirirsek, İslâm'ı hayatımızın omurgası hâline getirebiliriz, diye düşünüldü. Hakikat ise, soyut gelecek olarak görüldü. O yüzden defterimiz dürüldü kolayca!

ARAÇLAR, AMAÇLARI UYUTTU, İNSANLARI “UYUTTU”!

Hakikat'i hayatımızın somut, vazgeçilmez gerçeği hâline getirme mücahedesi verilmedi. Gücü, hayatımızın yegâne sahip olunması gereken gerçeği hâline getirme mücadelesi verildi. Burada gücün araç, hakikat'in amaç olduğu yakıcı gerçeğini altını çizerek hatırlatmak isterim.

Sonuçta Menderes'ten bu yana, özellikle de Özal'dan itibaren güce (siyasî, ticarî, idarî güce, güç üreten araçlara) sahip olduk. Ama şunu göremedik: Sahip olduğu şey (araç/güç) insana sahip olur sonunda.

Böylelikle araçlar amaçların önüne geçti, amaçları yuttu, insanları da uyuttu. Her şeyi abarttık; abarttıkça ayartılma katsayımız arttı hatta tavan yaptı.

ERBAKAN HOCA VE İSLÂMÎ ENTELİJANSİYA

Rahmetli Erbakan Hoca, bu ülkenin Müslüman entelijansiyasıyla -dalgalı da olsa- irtibat kurmuştu. Onlardan şu ya da bu şekilde beslenmişti. Dahası, Yenidevir gibi bir fikir gazetesini çıkarmayı düşünebilmişti.

Yenidevir, Beyanü'l-Hak ve Sırat-ı Müstakîm gibi yayınların Cumhuriyet dönemindeki son halkasıydı. Türkiye'nin, Cumhuriyet tarihi boyunca Le Monde'u işlevi gören tek fikir gazetesiydi.

YAZININ TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ!!!

Haber Ara