Dolar

32,5630

Euro

34,8865

Altın

2.435,07

Bist

9.645,02

Yaş-kuru meselesi

8 Yıl Önce Güncellendi

2016-10-01 17:34:39

Yaş-kuru meselesi

15 Temmuz darbe girişiminin püskürtülmesinden sonra, bu işe kalkışanlar, onlara yardım ve yataklık edenler, onları besleyen, destek veren vb.lerine karşı bir mücadele başladı/ başlatıldı. Örgütün ne olduğu ve nasıl oluştuğu kadar onunla mücadele konusu da tartışmalıdır, anormallikler üzere bina edilen bu örgüte karşı mücadele zordur.  

FETÖ ile mücadeleyi anlayabilmek için örgütü iyi tanımak gerekir.Bu konuda maşaallah herkes uzman, uzmanların bol olduğu yerde çokça tartışmalar,hüküm biçmeler olur, hakkında çok şeyler söylenir. Başka bir konu da; örgütle mücadele şekli, son zamanlarda bazı çevreler havari kesilmiş, aman ha yanlış yapılmasın, yaşın yanında kuru da yanmasın, haksızlıklar çok yapılıyor, kıyımlar var, kayırmalar var, cadı avı başlamış vb.

Öyle bir hava estiriliyor ki sanki bu darbe teşebbüsü olmamış,  ülke uçurumun kenarından dönmemiş, dış dünya bu örgüte destek vermemiş, FETÖ üzerinden hükümeti ve bilhassa Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ı devirme planı yapılmamış gibi davranılıyor.Böyle davrananlara ve onların değirmenine bilerek veya bilmeyerek su taşıyanlara kısa bazı hatırlatmalarda bulunmak istiyorum:

FETÖ örgütü; her kurum ve kuruluşa dokunan/ dengesini bozan, her partiye sızan, bütün sivil kuruluşlara girmeye çalışan bunu genelde de başaran, ilk-orta lise seviyesinde işe başladığı için nereye, ne kadar bulaştığı net bilinemeyen bir örgüt.Bu örgüt sermaye, eğitim, ulusal ve uluslararası örgütlerle içiçe giren ve bunları akıllara durgunluk verecek şekilde koordine eden bir örgüt.Bu kadarla da kalmaz; başka devletlerle iş tutan, yer yer onlar adına onların gizli servisleriyle ortak hareket eden belki de onların emrinde çalışan, kendini Türkiye ile sınırlamayan, bunu söylemeyi artık gizlemeyen, Türkiye aleyhine açıkça propaganda yapan ülkeyi karalayan bir örgüt ve onun lideri. Gülen, kendini ne görüyor bilemem, mehdilik falan eksik kalır; bir yönüyle devlet başkanı, bir yönüyle parti başkanı, bir yönüyle papayı andıran bir ruhani, bir yönüyle mafya babası, bir yönüyle uluslararası büyük bir sermaye grubu CEO'su, bir yönüyle medya patronu gibi. Böyle davranan ve bunu yaparken de altı boş olmayan bir örgüt lideri ve kayıtsız şartsızona bağlı davranan her söylediğini ilahi emir telakki eden yetişkinler ordusu.

Böylesi girift, her kılığa girebilen ve bugüne kadar hiç eyleme bulaşmamış olması da nasıl taktikler uyguladığı yetkililerce bilinemeyen bir örgüt. Devletin ve sivil alanın bütün kurum ve kuruluşlarına sirayet etmiş bir belayı temizlemek elbette kolay değildir. Yaptığı büyük tahribatları görmezden gelmek onların daha da büyümesine zemin hazırlar, onun için kökünün kazınması lazım.

Bu mücadele yürütülürken tabii normal şartlardaki işleyişi bekleyemeyiz, bazı olağan üstü durumlar olacak; onun için hükümet OHAL ilan etti. Başbakanın ilanda “bu devlete karşı ilan edilmiştir” sözü aynen uygulanıyor. Bu ülkede 27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül vb. ihtilalleri yaşayanlar bugün uygulamakta olanlar ile o zaman uygulananları kıyaslayabilirler. Eskiden bazı çevreler imtiyazlı idi. Mesela; 27 Mayısta diğer partiler kapatıldı ama CHP kapatılmadı. Bugün de aynı ayrıcalıkları bekleyenler vardır, özel imtiyazlar bekliyorlar, ama onların istedikleri olmamalı/olmayacaktır.

Hükümetin takip ettiği mücadele şeklini tam bilemeyiz, bu tür örgütlere karşı açık ve şeffaf, herkesin gözü önünde mücadele, çok başarı sağlayamaz. Medyada mücadele tam tamına anlatılırsa, bu örgüt kendisini korur. Çünkü örgüt, bu durumu, ulusal ve uluslararası medya ağıyla rahatlıkla manipüle edebilir. Bu sakınca göz önünde bulundurarak, yasal birzeminde,gizlilik içinde ve hak-hukuka riayet ederek mücadele yürütebilirlerse başarı elde edilir. Karar verme mevkiinde olanlar güvenilir kişileri bilgilendirerek bu gizliliğin olumsuzluklarını da telafi edebilirler. Tabii gelinen noktada kim kime ne kadar güvenir o da ayrı bir sıkıntı, bu konuda en kötüsü; muhalefetin durumudur, CHP'nin içindeki bazı vekiller ve HDP'ye güvenin oranı nedir? Bu muğlak durum ister istemez bazı konuların muhalefetle paylaşılması güçleşiyor, ama paylaşmamak da başka sıkıntılar getiriyor, meclise çokça vurgu yapılıyor ama bu ülke insanı olarak meclisin ne durumda olduğunu da görüyor ve biliyoruz. Bütün bu ikircikli ve işkil durumdan istifade edebilen bir örgüttür FETÖ. Çünkü her kılığa girebilen, bağlılıkları ayyuka çıkmasına karşın ustaca bunu alalamasını bilen ve saptıran bir örgüt var karşımızda.

Ayrıca dış bağlantıları da çok güçlü, tahminlerimizi aşan bir diasporaya sahip. Bu diaspora üzerinden Türkiye aleyhinde büyük kampanyalar yapılıyor, Türkiye'ye diz çökertmek isteyenler,  dış basını FETÖ lehine ülke aleyhine yoğun olarak kullanıyorlar. Bunların oluşturduğu bir algı var ve içeride belli mihraklar bu algıyla hükümeti sıkıştırıyorlar.

Ülke; badireden badireye sürüklenmek isteniyor, çok yönlü ve çok girift bir durumla mücadele etmek zorundayız, bütün bunlar yapılırken itidalimizi muhafaza etmesini de bilmeliyiz. Bu konuda bazı hususlara dikkat çekmek gerekecektir;

1-FETÖ içinde olan ve olup-bitenleri bilenlere karşı asla müsamaha edilmemelidir. Burada hatır- gönül asla devreye girmemelidir. Erke yakın olmak veya olmamak işlem yapma husussunda kaale alınmamalıdır. Bu hususta bir gevşeklik mücadeleye büyük zarar verir ve halkın güveni kalmaz.

2-İdari kadroda yer almayan, istemeyerek de olsaterörün işleyişine vakıf olanlar işten el çektirilmeli ve fakat etrafı ve yakınları zarar görmemelidir.  Suçun şahsiliğine riayet edilmelidir.

3-Şikayet sonucu şüpheli sayılanlara karşı mutlaka maddi delile dayalı bir belge bilgi olmalıdır. Keyfi ve ne olduğu belli olmayan şikayetlere dayanarak insanlar mağdur edilmemelidir. Delili olmayan şikayetlere itibar edilmemelidir, belki konunun hassasiyeti dolayısıyla, şikayet edenlerin de araştırmaları gerekebilir. Bu konuda iş yetki sahiplerine düşer, haksız yere şikayete edilene “sen kendini temize çıkar, FETÖ'cü olmadığını isbatla” demek devlet ciddiyetine yakışmaz,  böyle bir anlayışla adalet sağlanmaz.

4-Kendisine yetki verilen kurum- kuruluşlar –Belediyeler, YÖK vb.- kurumlarını muhafaza etmek için azami gayret göstermelidirler, olağan dışı bu hali fırsat bilip yapamadıkları temizliğe girmemelidirler. Şahsi düşüncelerini, mensuplarının yanlışlarını hizaya getirmeyi bunun üzerinde icraya kalkışmamalıdırlar. Daha önce rakip gördüklerini bu vesile ile cezalandırmak adalete, insafa ve vicdana sığmaz. Bu konuda az da olsa yanlış ve tarafgir işlemler yapılmaktadır, bunun hesabını bu yanlışı bile isteye işleyenlerden birgün mutlaka sorulacaktır. Bilhassa YÖK ve belediyelerde iyi kokular gelmiyor.

5-Arkası olanların durumunu gözden geçirip kimsesi olmayanları ihmal etmek asla doğru değildir. Mesela açığa alınan PKK yanlısı öğretmen ve kamu çalışanlarla alakalı CHP'nin sahiplenmesi sonucu Tunceli'de açığa alınanlardan,504 öğretmen ve kamu çalışanından 419'unun işine iade edildiğini öğrendik.Bu olay bize bazı ipuçlarını veriyor; bastıran ve gücü olan kendini kurtarıyor, sade vatandaşın bir ihbarla hayatı zehir olabiliyor.

6-Şüphe, adamın temize çıkarılması için yeterli delil olmalıdır, eğer şüphe üzerine adam harcamaya gidilirse, ülkede güven diye bir şey kalmaz. Hâlbuki elan en muhtaç olduğumuz şey, güvendir, güveni sarsacak her hareketten yetkililer kaçınmalıdır.

7-Mecburiyet dolayısıyla güven ve sadakat öne alınabilir, ancak bu konuda liyakat ilkesinden asla vazgeçilmemelidir. Liyakat sahibi olmayan kişiye asla görev tevdi edilmemelidir, vekâletle v.s. ile idare yoluna gidilmelidir ve en kısa zamanda liyakate dayalı işlemler yürürlüğe konulmalıdır.

8-Kurumların geleceği hesaba katılarak önlem alınmalıdır, öfke ile tedbir alınmamalıdır.

Mücadelede FETÖ'ye benzemeye başlanılırsa, FETÖ temize çıkar, kirliler temiz, temizler kirli damgasını yiyebilir, buna azami dikkat edilmelidir.

9-FETÖ'cü olduğu kesin olanları himaye etmek, kendine yakın olanlara dokununca kirli oldukları açık olanları kurtarmaya çalışmak doğru değildir. Bu hususa herkesin dikkat etmesi gerekir, tüm vatandaşların vazifesidir bu.

Mücadele uzun solukludur, kesin neticeye ulaşması lazım, aksi olursa ülke çöker, sulandırılması, gereğinden fazla yayılması kesafetini düşürür ve zaafiyet oluşturur. Buna meydan vermemek karar vericilere düşer, itidali elden bırakmadan, adaletten sapmadan,  suçsuzları mağdur etmeden, bu teşebbüse kalkanlara/kalkışanlara öyle bir ders verilmeli, öyle bir ceza kesilmeli ki kimse bir daha böyle bir işe kalkışma cesaretini göstermesin. Devlet hem şefkatini ve merhametini, hem de kendisiyle oyun oynayanları da perişan edebilecek güçte ve kudrette olduğunu fiilen icra ederek muktedirliğini dost- düşmana açıkça göstermelidir.

Haber Ara