Dolar

32,5210

Euro

34,7953

Altın

2.420,58

Bist

9.702,91

'Türkiye siyasi kutuplaşmaya esir düşmüş'

Ali Bayramoğlu, Türkiye toplumunda yaşanan ve hızla tırmanan kutuplaşmayı ele aldı...

9 Yıl Önce Güncellendi

2016-02-10 06:27:50

'Türkiye siyasi kutuplaşmaya esir düşmüş'

Yeni Şafak Gazetesi yazarı Ali Bayramoğlu, bugünkü "Ayrışma..." başlıklı yazısında Türkiye'nin geçmişten bugüne yaşadığı kutupsal ayrışmaları değerlendirdi. Bugün Türkiye siyasi kutuplaşmaya esir düşmüş halde, ifadesini kullanan Bayramoğlu, "Buna önlem almak ise, siyasetçi ve siyasi iktidar açısından tüm topluma değme çabası demektir. Ve bu ancak tüm ülke üzerinde bir meltem etkisi yapacak reformcu, demokratik bir iklimin oluşturulmasıyla mümkündür" dedi.

İşte Ali Bayramoğlu'nun yazısından bir bölüm:

Cemaatimsi toplum dokusu Türkiye'nin en önemli sosyolojik verisi ve en önemli siyasal sorunudur.

Bizde toplum iç içe girmiş, bütünlenmiş gruplardan çok, yan yana duran bir topluluklar serisi olarak karşımıza çıkar.

Dindarlar, laik-seküler kesim, Kürtler, Aleviler, sol, milliyetçi gruplar, azınlıklar zımni bir milletler düzeni içinde yaşarcasına her biri içine kapalı değer sistemleri içinde ve varlıklarını sürdürürler.

Böyle bir dokunun temel meselesi doğal olarak bu gruplar arasındaki ilişkiler üzerine oturur.

Demokratik dalga, reform, ekonomik ve siyasi istikrar dönemlerinde gruplar arası temaslar artar.

Buna karşılık iniş dönemlerinde ya da topluluklar arasındaki güç, temsil ve görünürlük dengesinin, hiyerarşisinin bozulduğu ilişkiler kopar ve karşımıza kutuplaşmalar çıkar.

Birbirini duymayan, anlamayan, farklı gerçekler, algılar içinde yaşayan, bunu fark etmeyen bloklar oluşur.

Bu tür kutuplaşma ve kopuş dönemlerinin önemli bir özelliği vardır. Toplumun siyasete esir olması siyasetin içinde hapsolmasıdır.

Siyasetin toplum, toplumsal ve topluluklar üzerindeki tahakkümü kutuplaşmayla doğar ve ne yazık ki fasit bir daire oluşturarak kutuplaşmayı besler.

Tarz-ı siyaset, cemaat meselesi, otoriterleşme, kimlik siyaseti, itiraz siyasallaşması; bunların hemen hepsi en azından iç içe giren birbirini üreten bir bütün olarak, birer besleyici ve birer sonuç olarak bu şemsiyenin altında yer alıyorlar.

Elbet son yıllar, özellikle sosyolojik alanda pek çok dönüşüme tanık oldu. Kimlikler kendi içinde yeniden yapılandı, daha özgürlükçü bir istikamet tutturdu. Ancak görüyoruz ki ana doku, sert zihniyet çekirdeği çok dirençli ve alınacak daha pek çok yol var.

Bugün Türkiye siyasi kutuplaşmaya esir düşmüş halde.

Hiçbir aktör bu ortamdan çıkış arayan, zorlayan ipucu vermiyor, umut ışığı sunmuyor.

Çıkışı, rakibin mağlubiyeti, ezilmesi, geriye itilmesi olarak sanma dalgası, daha doğrusu körlüğü her yere hakim.

Bugün ayrışma eski dönemlerden daha farklı.

Eski ve yeni aktörler, değişim ve direnç, laik-dindar kutuplaşmasından daha katmanlı. Siyaset tarzı, siyaset tanımı, demokrasinin niteliği ve derinliğiyle de ortaya çıkan yeni bir boyut var karşımızda.

Siyasi aktörler açısından bunun farkına varmak toplum ve siyasal sistemin sıhhati ve geleceği açısından çok önemli...

YAZININ TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ!!!

Haber Ara