DİĞER İÇERİKLER

© Copyright 2023 - Timeturk İnternet Haber

Bu sitede yer alan tüm içerikler Timeturk'e aittir. Kopyalanması kesinlikle yasaktır.

A PHP Error was encountered

Severity: Notice

Message: Undefined variable: currency

Filename: layout/header.php

Line Number: 566

Backtrace:

File: D:\home\timeturk.com\httpdocs\application\views\layout\header.php
Line: 566
Function: _error_handler

File: D:\home\timeturk.com\httpdocs\application\controllers\Detail.php
Line: 836
Function: view

File: D:\home\timeturk.com\httpdocs\indexd.php
Line: 315
Function: require_once

A PHP Error was encountered

Severity: Warning

Message: Invalid argument supplied for foreach()

Filename: layout/header.php

Line Number: 566

Backtrace:

File: D:\home\timeturk.com\httpdocs\application\views\layout\header.php
Line: 566
Function: _error_handler

File: D:\home\timeturk.com\httpdocs\application\controllers\Detail.php
Line: 836
Function: view

File: D:\home\timeturk.com\httpdocs\indexd.php
Line: 315
Function: require_once

Osmanlı’da temizlik anlayışı ve su medeniyeti

2010-07-06 00:26:00

Madem ki “temizlik imandandır” ve su her türlü temizliğin ana malzemesidir, günde beş kez abdest alan Osmanlı insanının su ile haşır-neşir olması ve bir su kültürü, hattâ medeniyeti oluşturması kaçınılmazdı.

İşte bu yüzden, “Su gibi aziz ol” duası, asırlar boyunca en makbul dualardan biri sayılmıştır.
Su gibi aziz olmak, su kadar verici, canlandırıcı, dinamik, güçlü, mütevazı, neşeli, izzetli, kıymetli, temiz, mübarek, kararlı ve azimli olmaktır...
Su ile haşır-neşir olmak ise hayatla bütünleşmek anlamına gelir.
Öncelikle su vericidir: Kendini karşılıksız verir...
Dinamiktir: Bıkmak-usanmak bilmez, asla gerilemez. Mutlaka yatağını bulur ve yatağında akar.
Hareketlidir: Hem canlı gibidir, hem de canlandırıcıdır...
Neşelidir: Şarkılar söyleyerek akar... Bu yüzden su sesinin keyiflendirici ve yatıştırıcı bir özelliği vardır... Ecdad, suyun bu özelliğini çok eskiden keşfetmiş, su musıkisini akıl hastalıklarının tedavisinde kullanmıştır.
Mütevazıdır: Sürünerek akar...
İzzetlidir: Asla boyun bükmez. Hüküm altına girmez (Denizlere kim hükmedebilmiş ki)?..
Güçlü, kararlı ve istikrarlıdır: Kararlı ve istikrarlı bir şekilde belli aralıklarla düşen bir damlacık su bile en sert kayaları oyabilir...
Kıymetlidir: Susuz yaşanmaz. Her canlı suya muhtaçtır: Bu itibarla su hayattır.
Temizdir: Hem kendini arındırır, hem de tüm kirleri temizler...
Azimlidir: Binlerce yıl akmaktan bıkmaz...
Önemlidir: Allah suyun önemini ve mahiyetini, Furkan Sûresi, 48, 49’uncu âyetlerde vurgulayarak, şöyle buyurmuştur: “Biz, ölü olan toprağa can vermek, yarattığımız nice hayvanların ve nice insanların susuzluğunu gidermek için gökten tertemiz su indirdik”.
Mübarektir: O kadar ki, Fuzuli, “Su Kasidesi” olarak da anılan meşhur “Kasîde der na’t-ı Nebevî”sinde, Peygamber Efendimiz’le suyu özdeşleştirmiştir.
“Saçma ey göz eşkden gönlümdeki odlara su,
“Kim bu denlü dutuşan odlara kılmaz çâre su…
“Hâk-i pâyine yetem dir ömrlerdür muttasıl,
“Başını daşdan daşa urup gezer âvâre su…
“Yâ Habîballah yâ Hayre’l beşer müştakunam,
“Eyle kim leb-teşneler yanub diler hemvâra su…
“Sensen ol bahr-ı kerâmet kim şeb-i Mi'râc’da,
“Şebnem-i feyzün yetürmiş sâbit ü seyyâra su…
“Umduğum oldur ki, rûz-ı haşr mahrûm olmayam,
“Çeşm-i vaslun vire men teşne-i dîdâra su.”
Kısacası, Osmanlı suyun hikmetini idrak etmiş, önce bir “Su Kültürü” oluşturmuş, ardından da suyu medeniyete dönüştürmüştür.
Edmondo de Amicis yıllarca ceddimizle iç içe yaşadıktan sonra, 1883 yılında Paris’te yayınladığı “Constantinople” isimli eserinde şunları yazıyor: “Türkler çok temizdir... Yüzler, eller, ayaklar tertemiz, yamalı kıyafet pek az ve hele kirlisi hemen hiç yoktur...”
M. de Thevenot, 1665 yılında Paris’te yayınladığı “Relation d’un voyage fait an Levant” isimli eserinde, Osmanlı ceddimizin su ile bütünleşmeleri sebebiyle sık sık hastalanmadıklarını söyler:
“Türkler çok yaşarlar ve az hasta olurlar... Öyle zannediyorum ki, Türklerin bu mükemmel sıhhatlerinin başlıca sebeplerinden biri de sık sık hamama gitmeleri ve yiyip içmedeki itidalleridir. Çünkü az yemek yerler, Hıristiyanlar gibi karma karışık şeyler yemezler, içki âlemleri yapmazlar ve daima idman yaparlar.”
Uzun yıllar ülkemizde kalan Comte de Marsigil, yere tükürmedikleri için atalarımızı eleştirir:
“Türkler hiçbir zaman yere tükürmezler. Daima yutkunurlar. Bunun için de saçlarında sakallarında bir hararet olur ve zamanla saçları, kaşları, sakalları dökülür.”
Ceddimiz bu temizlik anlayışını İslamın önerisi istikametinde oluşturulan su kültürüne borçludur.
Osmanlı’nın su ile bütünlenmiş hali, 1552 yılında Osmanlılara esir düşüp, üç yıl boyunca Kaptan-ı Derya Sinan Paşa’nın yanında kalan ve bu süre içinde kölelikten hekimliğe yükselen İspanyol Pedro’nun kaleme aldığı, “Kânunî Devrinde İstanbul” isimli kitabında şöyle anlatılır:
“İspanya’da ömrü boyunca iki kere yıkanmış hiçbir kadın ve erkek göremezsiniz. Türkler ise sık sık yıkanırlar. Türk hamamlarında bol su harcanır. Dünyada İstanbul kadar çeşmesi olan hiçbir şehir yoktur, her sokakta muhakkak bir çeşmeye rastlanır.”
Bu durum sadece İspanya’ya has bir durum değil, o dönem Avrupa’sında geçerli bir yaşam biçimidir. Zaten o dönem Avrupa’sında, doktorlar banyo tavsiye etmedikçe yıkanmanın sağlık açısından son derece zararlı olduğuna inanılırdı.
Doktor John: “Kulaklara su kaçırmamak şartıyla sadece başınızı yıkayabilirsiniz” diyordu.
Jean de Renoe isimli başka bir doktor ise “Sadece ellerinizi ve ayaklarınızı yıkamanızda bir mahzur yoktur; başa su sürmek, son derece tehlikelidir. Unutmamalıdır ki, başa sürülen su, her türlü derdin kaynağıdır” görüşünü savunuyordu.
Yazar Theophrashe Renaudot su konusuda daha temkinliydi: “Doktorlar tavsiye etmedikçe banyo yapmak sadece lüzumsuz bir hareket değil, tehlikelidir de... En büyük zararı da müstakbel annelerin karınlarındaki hayat meyvelerini yok etmesidir.”
XVI. yüzyılda Aziz Benedik, “Banyoya, ancak bazı durumlarda izin verilebileceğini” söylüyordu.
Aziz Francis ise “Yıkanmamış vücut dindarlığın işaretidir” diyerek, yıkanan Hıristiyanları neredeyse “kâfir” ilan ediyordu:
İspanya Kraliçesi İzabel, biri doğumunda, diğeri gerdek gecesi olmak üzere, tüm hayatında sadece iki kez yıkanmış olmakla övünüyordu.


 

Görüş Bildir Bizimle Paylaş