DİĞER İÇERİKLER

© Copyright 2023 - Timeturk İnternet Haber

Bu sitede yer alan tüm içerikler Timeturk'e aittir. Kopyalanması kesinlikle yasaktır.

A PHP Error was encountered

Severity: Notice

Message: Undefined variable: currency

Filename: layout/header.php

Line Number: 566

Backtrace:

File: D:\home\timeturk.com\httpdocs\application\views\layout\header.php
Line: 566
Function: _error_handler

File: D:\home\timeturk.com\httpdocs\application\controllers\Detail.php
Line: 836
Function: view

File: D:\home\timeturk.com\httpdocs\indexd.php
Line: 315
Function: require_once

A PHP Error was encountered

Severity: Warning

Message: Invalid argument supplied for foreach()

Filename: layout/header.php

Line Number: 566

Backtrace:

File: D:\home\timeturk.com\httpdocs\application\views\layout\header.php
Line: 566
Function: _error_handler

File: D:\home\timeturk.com\httpdocs\application\controllers\Detail.php
Line: 836
Function: view

File: D:\home\timeturk.com\httpdocs\indexd.php
Line: 315
Function: require_once

Tunusun Geleceğine Umutla Bakmak-2

2011-05-02 15:16:39

Tunus’ta seçimler yaklaştıkça Tunusluların kaygıları da çeşitlenerek büyüyor. Tunus’ta kime sordumsa seçimlerde Raşit Gannuşi’nin kurduğu en-Nahda hareketinin en az %50 oy alacağını söylüyor. Beklentiler ise %60’ı bulacağı noktasında. Halkın her kesiminden insanlar sanki sözleşmişler gibi aynı yüzdeliği veriyor.

En-Nahda Hareketinin çektiği acılar

En-Nahda hareketinin dışında elliden fazla parti var. Ancak bunlardan birkaçı belli bir yüzdeliği yakalayabilir. En-Nahda ise her kesimden ve mümkünse her partiden insanların seçim sonrasında hükümete iştirak etmelerini istiyor. Özellikle geçiş dönemi için bunu önemli buluyorlar. Nahda hareketine gönül verenler hem eski devlet başkanı Burgiba’dan hem de Zeynelabidin bin Ali’den çok çekmişler. Kendileriyle yaptığım görüşmeden sonra, yıllarca kendi ülkelerinde acı ve işkence gören bu insanların hüzünlü geçmişi beni çok duygulandırdı. Otuz binden fazla insanı bu rejim bir çırpıda yakalayıp hapse atıp, işkence altında öldürüyorsa, geri kalanlarını hapiste çürümeye terk ediyorsa bu rejime ne demeli.

Peki ne kadar muhacir var dışarıda? Onbinlerce Tunuslu dindar olduğu için Tunus’a yirmi otuz sene gidememiş. Bölünmüş aileler bu nedenle üzüntüden ve kahırdan dolayı neler çekmişlerdir.  Fransa bu rejimin gitmemesi için son ana kadar çırpındı durdu. Bana birisinin söylediği söz çok anlamlıydı. Bu rejimin en-Nahda hareketinden hapse attığı ve şehit ettiği o kadar çok kimse var ki, Tunus’ta her aileden birisinin akrabası mutlaka bu şehitler arasındadır. Baba, oğul, dayı, amca, yeğen, dede gibi ailenin içindeki en yakın akrabalarından biri mutlaka şehit edilmiştir. Demek ki, rejim her Tunuslu’nun evine ve kalbine bir ateş atmış. Demek ki, laik rejim Nahda hareketini ülkeden çıkarmayı başardığını zan etmiş. Nahda hareketi Tunuslular’ın güzel kalbinde kendine yer bulmuş. İşte bugün Tunuslular bu nedenle Nahda’yı unutamıyorlar. Her Tunuslu aileden bir ferdinin şehit düşmesi nedeniyle Tunuslu gençler Nahda hakkında ister istemez bilgi edinmişler.

Zeyenelabidin rejiminin canına can katanlar

Zeynelabidin bin Ali ve ailesi ülkeyi bir aile şirketi mantığıyla yönetmeye çalışmış. En çok kar getiren hangi kuruluş varsa ( devlet olsun özel sektör olsun fark etmez ) ya bu kuruluşa el koymuş veya zorunlu ortak olmuşlar. Ortadoğu’da birçok ülke batılı ve doğulu güçler ve yerel hırsızlar eliyle acımasızca sömürüldüğünü artık herkes bilir. Ancak Tunus’taki sömürü ve hırsızlık dudak uçurtacak boyutları bile geçmiş. Karşınızda sanki devlet yöneticileri değil de, aile şirketi görünümünü veren bir çete var. Bu fakir halkın parasının nasıl da çarçur edildiğini gördük. Bildiklerimiz belki de bilmediklerimizin yanında hiç kalacak. Yakında daha bir çok şey öğrenme imkanına sahip olacağız. Ortadoğu’da devrilen Tunus laik rejiminin Müslümanlara verdiği acı, zulüm, fakirlik ve dinden uzaklaştırma siyasetine destek olanları arayacak olursak, batılıların dışında dışarıda hemen hiçbir İslam ülkesi kalmaz. Geçen yazımızda batılıları anlatmıştık. Kendi ülkemiz Türkiye’den başlayalım. Türkiye Necmettin Erbakan hükümetinden sonra  zamanın Cumhurbaşkanı  Tunus’u ziyaret etmiş, Tunus’u yere göğe sığdıramamıştı. Örnek gösterilen bir ülke olarak gösterilmişti. Zeynelabidin bin Ali ise yeryüzüne inmiş bir melek gibi anlatılmaya başlandı Türkiye’nin o zamanki medyasında.  Aynı dönemde zamanın birçok birokratı, gazetecisi ve televizyoncuları Tunus’tan örnek vererek Türkiye’nin Tunus’u örnek alması gerektiği üzerinde uzun uzun durdular. Hem İslam hem de laikliğin en iyi uygulandığı ( nasıl oluyorsa ) model ülke olarak gösterdiler bu ülkeyi. O zamanlar bu reklamı yapanlar elbette bu zalim rejimin zulmünü biliyordu. Zulüm Müslümanlara olunca zulüm sayılmazdı o günlerde.  Arap ülkelerinin yöneticileri de Tunus liderini destekleyen açıklamalar yapıyordu. Arap medyası da ya Tunus liderini övüyor veya zulmüne karşı dilsiz şeytanı oynayarak Tunus yönetiminin yanında olduklarını her zaman hissettiriyordu.

İranın Zeynelabidin ile işi ne

 Bu bezde tarağı olmadığını düşündüğümüz tek ülke İran ise son öğrendiklerimizle bize bir hayal kırıklığı daha yaşattı. Bahreyn ve Suriye’deki çalışmaları ve beyanatları yetmezmiş gibi bizi bir kez daha üzdü. İslam’a savaş açan ve  Müslümanların peşine düşen Tunus yönetimiyle asla bir masada oturmayacağına inandığımız İran ne yapıyordu peki?  İran’ın Tusus diktatörüyle diğer doğulu devletlerden çok daha sıkı ilişkileri olduğunu öğrendik.

 İran devleti Zeynelabidin bin Ali ile geniş kapsamlı ilişkiler kurmuş. İkili ilişkiler o kadar sağlam ki, her altı ayda bir İranlı ile Tunuslu bir bakan bir araya gelerek her alandaki ilişkileri genişletmek için stratejik çalışmalar yapmışlar. Karşılığında Tunus diktatörü ne vermiş?

Tunus diktatörü ülkede Nahda hareketini tamamen yasaklamıştı. Özellikle ehli sünnete savaş açarak kitaplarını bile birinin evinde bulmayı bir suç unsuru olarak görüyordu. Tunus yönetimi onun yerine Şiilerin ülkede faaliyet yapmalarına izin vermiş. İşi o kadar ileri götürmüşler ki, 300 Tunuslu gence İran’ın Kum kentinde eğitim almaları imkanı verilmiş. Bu öğrenciler Tunus’a döndüklerinde ülkede Şiiliği yaymak için faaliyette bulunacaklar. Ayrıca kısa bir sürede yetiştirdikleri bir Tunuslu’ya Ayetullah ünvanı vermişler.

 Önce de söyledim, İran elindeki devlet imkanıyla bütün Müslümanlara yardımcı olacağına, zalim devlet yöneticileri yerine halka yardımcı olacağına maalesef Sünni dünyanın hamisiz kalmasından istifade ediyor. Bu yaklaşımını Irak’ta da gördük. Böyle bir yaklaşım yakın vadede belki bir faydasını görür. Ancak gelecekte Müslümanların güvenini kaybedecektir. Bunları dile getiren alim, düşünür, yazarları suçlamak ve itham etmek, içeriden ve dışarıdan onları karalamaya gitmek yapılanları örtbas edemez. Artık mızrağın çuvala sığmadığını görmelerini ve son yıllarda yaptıkları bu tür faaliyetlerin yanlış olduğunu ilan etmelerini temenni ederiz. Ancak o zaman kendilerine olan güven belki yeniden oluşabilir.

Tunusun Ortadoğu Medyasına aylık dağıttığı 15-20 milyon dolar

 Tunus diktatörü Ortadoğu ülkelerinin medyasına ayda 15-20 milyor dolar dağıtarak kendisi hakkında olumsuz bir şey yazmamalarını, Tunus’un gelişiminden söz ederek  yönetimi övmelerini istemiş. Sadece Lübnan medyasına iki milyon dolar ödendiği ortaya çıktı. Bizim medya bu yardımdan pay aldı mı? Bunlar yakında ortaya çıkacak. Bunlardan Hizbullah’a ait Menar televizyonunun ayda iki yüz bin dolar alması daha da ilginç. Menar’ın paraya mı ihtiyacı var?

Bu zalimi bugünlerde yerin dibine batıranlardan çoğunun temiz olmadığını kabul edelim. Yöneticiler ve devletler de şunu unutmasın. İslam dünyasında çok uyanık bir halk kitlesi var artık. On, yirmi yıl öncesinin kendine olan güvenini kaybetmiş, ezilmiş, halka rağmen istediğini yapabileceğiniz, arkasında dolap çevireceğiniz bir halk yok artık Ortadoğu’da. İran da, Türkiye de, diğer Arap ülkeleri de bundan sonra çok dikkatli politika yürütmeliler. Halkların hafızasına bundan sonra kötü bir imaj düşerse, silemezler.

 Bir yazımda söylemiştim. Şayet yerli wikileakslar ortaya çıkarsa, esas o zaman yer yerinden oynar. Daha bunları henüz dişe dokunur haberler olarak görmemek lazım. Yakında batıcı doğulularla batılıların, doğulu görünüp de batının pinokyolarıyla çalışanlar hakkında çok daha geniş bilgiler gelecektir. Bunlar sadece buz dağının görünen kısmı.

Tunus’a indiğim gün hafif bir yağmur vardı. Cuma namazına yetiştiğim için büyük bir sevinç duydum. Namaz çıkışında ise Tunusluların cami avlusundan taştığını gördüm. İstanbul aklıma geldi. Biz ne kadar da birbirimize yakınız, ne kadar da biz bize benzeriz. Ayrıldığım gün hafif bir yağmur ve soğuk bir hava vardı.

Görüş Bildir Bizimle Paylaş