DİĞER İÇERİKLER

© Copyright 2023 - Timeturk İnternet Haber

Bu sitede yer alan tüm içerikler Timeturk'e aittir. Kopyalanması kesinlikle yasaktır.

A PHP Error was encountered

Severity: Notice

Message: Undefined variable: currency

Filename: layout/header.php

Line Number: 566

Backtrace:

File: D:\home\timeturk.com\httpdocs\application\views\layout\header.php
Line: 566
Function: _error_handler

File: D:\home\timeturk.com\httpdocs\application\controllers\Detail.php
Line: 836
Function: view

File: D:\home\timeturk.com\httpdocs\indexd.php
Line: 315
Function: require_once

A PHP Error was encountered

Severity: Warning

Message: Invalid argument supplied for foreach()

Filename: layout/header.php

Line Number: 566

Backtrace:

File: D:\home\timeturk.com\httpdocs\application\views\layout\header.php
Line: 566
Function: _error_handler

File: D:\home\timeturk.com\httpdocs\application\controllers\Detail.php
Line: 836
Function: view

File: D:\home\timeturk.com\httpdocs\indexd.php
Line: 315
Function: require_once

Suriyede neler oluyor?

2011-06-14 02:43:02


Suriye hakkında konuşan, yazan çizenler son iki aydır akıl almaz yazılar yazdılar. Bir kısmını anlarız da bazılarının neden böyle yazdıklarına şaşmamak elde değil. Bunu defalarca yazdım ve yeniden yazmam gerekirse tekrar tekrar yazmaktan bıkmam. İslam Coğrafyası’nda olan bitenler gerçek halk ayaklanması. Halkın kendisi sokaklarda. Farklı yazan çizenler halkı tanıdığını zan ediyor.
 
Bu olaylar başladığında elbette batılı ve doğulu güçlerin olayları kendi kontrollerine almak için yalan haber, diplomasi ve askeri güç kullanmalarını hatta özel birlikler göndermelerini beklemek sürpriz olmadı. Onları az çok takip eden ve bilenler bunu bekliyordu. Tunus’ta halk cesaretlenip sokaklara döküldüğünde, Fransa Bin Ali’nin yanında olduğunu defalarca ilan etti. En son ayaklanmalar 3. Haftaya girdiğinde bile Fransızlar yönetimin yanında olduklarını, yönetime her türlü silahlı gücü ve imkanı vereceklerini bildirdiler.

Suriye’de de halk Tunus ve Mısır halkı gibi arkasında hiçbir devletin yardımını almadan kesinlikle silah kullanmadan sokaklara döküldü. Suriye halk ayaklanması için bunun aksini iddia edenler varsa, kaynakları sağlam değil. Suriye halkının yardımına şu ana kadar ne Ürdün ne Suudi Arabistan ne Lübnan ne de başka bir ülkenin yardımı olmuştur. Suriye sokaklarına dökülenler on yıldır siyasi reformları bekleyen ve sonunda talep eden halkın kendisi. Esad rejimi onlara on yıldır ne dedi? Önce güvenlik dedi. Kime karşı? İsrail’e karşı. Ülkenin hava sınırı delik deşik, alt yapı tesisleri, fabrikaları zaman zaman bombalanıyor. Yıllardır hiçbir şey yapmıyor İsrail’e karşı. Oysa hem güvenliğe önem vererek hem de halkı daha da özgürleştirerek, zenginleştirerek siyasi reformları yapan bir Suriye daha güçlü olmaz mıydı?

Beşşar’a göre siyasi reform olmazdı. Çünkü adı cumhuriyet olan ülkenin kralının oğlu gelecekte tahta gelemezdi.

Ekonomik ve hukuki bazı düzenlemeler yapacağını ilan etti. Güvenlikle ilgili bazı kanunları kaldıracağını, bir takım reformlar yapacağını söyledi.

Ne zaman yapacak? Tarih belli değil. Bir taraftan reform yapıyoruz derken, diğer taraftan tahminlerimizi de aşan bir vahşetle Suriyeli Müslümanları öldürüyor Beşşar.

Sağır Sultanlar ve Uyanık Ortadoğu Halkı adlı yazımda da belirtmiştim. Ortadoğu’da eski yöneticiler artık eski usule göre ülkeyi yönetemezler. 1990’ların başında ( en geç ) değişim başlamalıydı. Fransızlar ve diğer batılı ülkeler başta Cezayir üzerinden bu değişimi engellediler.

Suriye yönetimi de ancak korku filmlerini hatırlatacak, Stalin’in uygulamalarını gölgeleyen baba Esad dönemini yeniden canlandırmaya çalışıyor bu günlerde. Neden? Değişimden kurtulmak için. Oysa değişim olacak. Suriye yönetimi hiçbir zaman baş vurmaması gereken silaha daha en başından baş vurdu. Hükümet sözcüsü kılığındaki bir yalancı, halka kesinlikle ateş açılmayacak açıklaması yapıyor. Aynı gün yirmi ölü. Ertesi gün bir o kadar. Bir sonraki gün bunun birkaç misli. Sonra…

Oysa halk en başından yönetim gitsin demedi. Siyasi değişim istedi. Suriye rejimi ne yaptı? Der’a’da yaptıklarıyla yetinmedi. Öldürdüklerinin yanı sıra şehirleri tanklarla çevirdi. Tanklar bir çok şehri bombaladı. Humus’tan aldığımız bilgiye göre şehit edilenlerin sayıları binleri buluyor. Sadece Humus’ta. Ülkenin bir çok şehrinde toplu mezarlar ortaya çıktı. Bunlar baba Esad dönemine ait değil. Onlar sonra ortaya çıkacak. Bu toplu mezarlar daha yeni. Beşşar Esad ve avanesi ülkeyi Polpot’un Kamboçya’da yaptığı ölüm tarlalarına çevirdi.

Soruyorum?

Nerede Ürdün’den gelen yardımlar?

Nerede Suudi Arabistan’dan gelen yardımlar?

Nerede Lübnan’dan Suriye halkına gelen yardımlar?

Bunları söyleyen ve yazanlar neden araştırmadı hakikati?

Bize de Suriye ile ilgili güvendiğimiz insanlardan ve Suriyelilerden zulmün arkasında kimlerin olduğuna dair bilgiler geliyordu. Bu söylenen sözleri hemen yazmadık. Fitne olmasın diye daha da araştırdık.

İran orada dediler. Hizbullah orada dediler. Şöyle yapıyor, böyle yapıyor dediler. Tarih verdiler, yer isimleri verdiler. Yazmadık. Yazdıklarımız sadece duyduklarımız nedeniyle esef ettiklerimizdi. Biraz değindik.

Biz biraz değinirken başkaları Suriye olayına çok fazla değindiler. Neler söylediler, yazdılar?
Ürdün var Suriye olaylarının arkasında.

Lübnan var dediler.

Mısır var dediler.

Ürdün, Lübnan ve Mısır’dan hatta Filistin’den silahlı çetelerin Suriye’ye girip halka rast gele ateş açtığından, askerleri öldürdüğünden bahsettiler durdular. Bu arada biz çok daha farklı haberler alıyorduk.

Onlar işi daha da ileri götürdüler. Suriye’yi bölmek istediklerini söylediler, bu arada İran gemileri Tartus limanından çoktan ayrılmıştı. Yükü neydi?

Ocak ayında Lübnan, Suriye ve Ürdün’e gittim. Şubatta tekrar Ürdün’e gittim. Suriye sınırına gittim. Suriye olayları alevlendiğinde 13 Mayıs’ta Lübnan’a tekrar gittim. Bu vesileyle hem Suriye’de olan olaylar hakkında bilgi edindim hem de Lübnan’da Hizbullah’ın Suriye’ye yönelik çalışmaları hakkında bilgi edindim. Tunus ve Mısır’ın nabzını tutmak için 15-24 Nisan 2011’de bu ülkelere gitmiştim. Özellikle Tunus’ta Suriye yönetiminin Kaddafi’ye yaptığı yardım ve desteği öğrendim.

Benim bu birkaç ayda topladığım bilgileri toparlayacak olursak şayet, Suriye’nin içine dışarıdan silahlı kimseler girdiyse, bu kesinlikle Ürdün veya Lübnanlı Sünniler değil, İran ve Lübnanlı Şiiler olduğundan kuşkum olmadı. Bize aman fitne olmasın, mezhep meselesi üzerinden yazma diyen arkadaşlarımız oldu. Biz mezhep üzerinden yazmamak için çırpınırken, adını vermeseler de Sünnilerin Suriye’yi karıştırdığından bahseden ve yazan çok sayıda yazar çizer ortaya çıktı. Utanmadan zavallı halkı Esad’ın insafına terk ettiler. Zalim Suriye yönetimine zaman kazandırdılar.
 
Bugün geldiğimiz noktayı artık herkes görüyor. Suriye’de öldürülenler Sünni halk, Sünni asker ve Sünni rütbeli subaylar. Bugün işkence edilenler, evleri yerle bir edilenler, ırz ve namusu ayaklar altına alınanlar gene aynı kesim. Bugün Sünni halkın şehirleri kuşatma altına alınmış, havadan ve karadan rast gele bombalanıyor. Nerede Ürdünlü silahlı güçler, nerede Lübnanlı Sünniler?

İran ile Suudi Arabistan arasında her zaman bir düşmanlık ve çekişme olduğunu konuyla ilgilenen herkes tarafından biliniyor. Bu yeni bir şey değil. İran’ın Osmanlı coğrafyası üzerindeki emelleri de iyi biliniyor. Bu nedenle İran’ın Türkiye ile kıyasıya bir rekabete girdiğini biliyoruz ve görüyoruz. Özellikle son on yılda bu rekabetin çok daha alenileştiği de açık. Türkiye’nin Ortadoğu’ya yeniden dönmesinden en çok rahatsız olan ülkenin İran olduğu da muhakkak. İran’ın Irak üzerindeki nüfüzundan ( veya gayri resmi egemenliğinden ) Türkiye’nin çok rahatsız olduğu da bir gerçek. Türkiye, Irak’ın İran’a teslim edilmesinden çok rahatsız. Bu nedenle ABD’ye kızgın olduğu biliniyor. Türkiye’nin son zamanlarda İran’a yaklaşmasının baş nedeni İran’ı kendisinden çok uzaklaştırmamak olarak düşünüyorum. 
 
Suriye'de Nusayriler Katliam yapıyor
 
Geçen hafta CNN Türk’te Hüsnü Mahalli Suriye’de Esad yönetiminin Alevi olduğunu ve Suriyeli Aleviler’in de Türkiye’deki Aleviler’le aynı olduğunu ( aralarında hiçbir fark olmadığını ) söylerken artık pes dedim. Gazeteci sıfatıyla televizyon programlarına koşan bu zat Türkiye’de Suriyeli Nusayriler’le Türkiye’deki Aleviler’in birbirleriyle ilgileri olmadığını bilen çok sayıda aklı başında insan olduğunu göz önüne almadan konuşmasına artık şaşırmadım doğrusu. Neden açık açık yalana tevessül ediliyor. Bu benzetmeyi Türkiye’deki Aleviler’e karşı yapılmış bir saygısızlık olarak görmek lazım.

Suriye’deki vahşeti dış güçlerin işiymiş gibi gösteren bu adamların yalanlarına kapı açanlar da artık dur demeliler bunlara. Halk bunları görüyor. Suriyeli katillerin ve ırz düşmanlarının sözcülerinin yanında olmak onlara şeref ve itibar kazandırmaz.

Hama yeniden katliama tabi tutuldu. Hama’da sadece bir gecede öldürülenlerin sayısı iki bini geçiyor. Geçen ay Şam hastanelerine gelen ölü asker sayısı 800’ü geçmişti. Bunlar Sünni asker ve rütbeli subaylardan oluşuyor. Şu ana kadar kaç Sünni asker ve subayın öldüğünü kimse bilemiyor. Şu anda Suriye’de ölü sayısının on binin üzerinde olduğu konuşuluyor. Bunların arasında azımsanmayacak kadar çok sayıda kadın ve çocuk var.

Suriye’nin üçe dörde bölüneceği, Der’a’da selefilerin Ürdün tarafından silahlandırıldıklarını ileri sürenler mazlum bir halka kötülük yaptıklarının farkında değiller. Şu anda Der’a’dan ve yakın yerlerden Ürdün’e çok sayıda Suriyeli’nin kaçtığını söylemem lazım. Suriye rejimine çok az bir değerle vicdanlarını satan Suriyeli gazeteci öğretim görevlisi, siyaset bilimcisi sıfatı taşıyanlar televizyonlarda Suriye’de katliamın olmadığını, dış basının bunları varmış gibi göstermeye çalıştığını, ülkede bir grup anarşistin ortalığı kasıp kavurduğunu söyleyerek kendilerinin insanlık namına hiçbir haysiyet taşımadıklarını bize göstermiş oldular. Bu Suriyeli yalan makinelerinin gücü sadece Suriye ile sınırlı değil. Suriye’ye komşu ülkelerde de ciddi lobileri var. Kendi faşist ve militarist haydutluklarını komşu ülkelerin gazetecileri, yazarları üzerinde de hissettirmeye başladılar.

Mayıs ayının ortasında Lübnan’daydım. Suriye’den Lübnan’a gelen ailelerin durumunu gören her insaf sahibi insan bu insanların Sırpların veya Siyonistlerin elinden kurtulmak için kaçan insanlar olduğunu söylerdi. Şu anda Suriye’nin Türkiye sınırındaki küçük kasabası Cisr es-Suğr toplarla tanklarla vuruluyor, insanları katliamdan geçiriliyor. Sayıları beş bini bulan Suriyeli mülteciler bir iki günde bu bölgeden Türkiye’ye sığındı.

Önümüzdeki günler çok daha sıcak günler bekliyoruz. Suriyeli kardeşlerimizin gözümüzün önünde öldürülmesine karşı daha fazla sessiz kalamayız. Vicdan sahibi hiç kimse sessiz kalmamalı. İranlılar hata üstüne hata işliyorlar desek de, onlara göre doğru yapıyorlar. Katliamlar katlanarak devam ederse Irak’tan ders almak zorundayız. Bu ülke halkının zamanın Hasan Sabbah’ın torunlarının elinden kurtulmaları için hepimize iş düşüyor. Ortadoğu’daki halklar ve hükümetler olarak bu gidişata dur demek zamanı geldi de geçiyor bile.

Beşşar Esad şimdiden babasına rahmet okutacak bir noktaya getirdi katliamları. Ve bizler seyredelim öyle mi?
 

Görüş Bildir Bizimle Paylaş