DİĞER İÇERİKLER

© Copyright 2023 - Timeturk İnternet Haber

Bu sitede yer alan tüm içerikler Timeturk'e aittir. Kopyalanması kesinlikle yasaktır.

A PHP Error was encountered

Severity: Notice

Message: Undefined variable: currency

Filename: layout/header.php

Line Number: 566

Backtrace:

File: D:\home\timeturk.com\httpdocs\application\views\layout\header.php
Line: 566
Function: _error_handler

File: D:\home\timeturk.com\httpdocs\application\controllers\Detail.php
Line: 836
Function: view

File: D:\home\timeturk.com\httpdocs\indexd.php
Line: 315
Function: require_once

A PHP Error was encountered

Severity: Warning

Message: Invalid argument supplied for foreach()

Filename: layout/header.php

Line Number: 566

Backtrace:

File: D:\home\timeturk.com\httpdocs\application\views\layout\header.php
Line: 566
Function: _error_handler

File: D:\home\timeturk.com\httpdocs\application\controllers\Detail.php
Line: 836
Function: view

File: D:\home\timeturk.com\httpdocs\indexd.php
Line: 315
Function: require_once

Mısır Üzerinden İktidar Savaşları

2012-12-23 22:21:59

Mısır stratejik konumu, yeraltı ve yerüstü zenginlikleri ve nüfusu itibariyle tarih boyunca dünyada ve bölgede önemini hiç kaybetmemiştir. Özellikle son otuz kırk yılına baktığımızda, bölgesinde kendi başına hareket eden ve kendi menfaatlerini ön planda tutan bir siyaset yerine diğer Ortadoğu ülkeleri gibi dış güçlerin menfaatlerine göre hareket eden sanki dışarıdan atanmış kişilerce yönetilen bir ülke gibiydi.

Mısır’da İhvan’ın yardımlarıyla ve İhvan hareketinden olduğunu hissettirerek başa geçen Abdunnasır, Mısır Müslümanları için unutamayacakları derin acılar, katliamlar, tutuklamalarla İhvan hareketini Mısırlıların kalbinden söküp atmaya çalıştı. Abdunnasır ve kendinden sonra gelenler belki her şeyi hesap ettiler ancak, insanların kalbindeki imanı ve “Müslümanların kardeş olduğunu” işaret eden ayeti görmezlikten geldiler. Bu nedenle ne Abdunnasır’ın işkenceleri ve katliamları, ne Sedat’ın ihaneti ne de Mübarek’in halkı sinsi bir şekilde laikleştirme, fakirleştirme ve itibarsızlaştırma politikaları Mısır İhvanı’nı yok edemedi.
İki binlerin başından beri Hüsnü Mübarek, oğlu Cemal Mübarek’i Cumhurbaşkanlığına hazırlamaya çalışıyordu. Ancak, Cemal Mübarek’in liderlikten yoksun olduğunu görenler, buna muhalefet ediyorlardı. Başta ordu ve onu temsil eden Mareşal Hüseyin Tantavi olmak üzere bir çok kişi Cemal’ı istemiyordu. Siyaset icabı Mısır İstihbarat Başkanı General Ömer Süleyman’ın ismi de geçiyordu. Mübarek, oğlu Cemal’i hazırlarken Ömer Süleyman’ın ismini yaymasının nedeni, taktik icabı Cemal Mübarek dışında Cumhurbaşkanlığa aday başka isimlerin de olduğunu hissettirmekti.

Hüsnü Mübarek’in iki binlerin ortasında oğlunu kendisinden sonra halefi olarak düşünmesi nedeniyle ordu içinde ciddi rahatsızlıklara neden oluyordu. Ayrıca genel ve yerel seçimlerin açık ve pervasız bir şekilde hileli yapılması da bu yıllarda ciddi ciddi eleştiriliyordu. 2010’a gelindiğinde Mısır’da ciddi bir muhalefet oluşmaya başladı.

Muhalefetin bardağını taşıran Kasım 2010’daki parlamento seçimleriydi. Seçimlerde bütün milletin gözü önünde çok açık bir şekilde hile yapılmıştı. Mübarek’in partisinin seçimleri %100 oy ile kazandığı ilan edildi. Seçim iki turlu yapılıyordu. Birinci turda aday ya %50’nin üzerinde oy alması gerekir veya elli bin oy alması gerekir ki seçilebilsin. Birinci tur seçimlerinde muhalefetin yoğunlukta olduğu yerlerde emniyet güçleri sokakları tutarak seçmenlerin oy kullanmaları tehdit ve şantajla engelleniyordu. Buna rağmen Mübarek’in partisi sandalyelerin %75’ini alabildi. Muhalefet bunun üzerine seçimlerin ikinci turundan çekildiğini ilan etti. Bazı bağımsız adaylara izin verilse de parlamento 2010 seçimlerinden sonra muhalefetsiz kaldı. Böylece Mübarek’in partisi seçimleri %100 kazanmış sayıldı. Seçimlerden birkaç ay önce İskenderiyeli Halid Said adlı bir genç polis merkezinde polislerin duvara kafasını vura vura işkence ederek öldürdüğüne dair Facebook’da görüntüsü ortaya çıkmıştı. Ölüm sebebini eroin olarak gösterilmişti. Görüntüler sosyal medyaya yayıldıktan sonra polislerin tutuklandığı açıklandı. Adli tıp eroinden değil de işkenceden öldürüldüğünü ilan etti. Öldürülen genç sosyal medyada çok iyi tanınan ve sosyal medyada arkadaş çevresi çok geniş olan bir gençti. Bu olaydan sonra binlerce genç Facebook’ta “Hepimiz Halid Said’iz.” diye yazışmaya ve tepkilerini vermeye başlayarak olayı protesto ederek örgütlendiler.

Sosyal medyada örgütlenen gençler 25 Ocak’ta hem Polis Günü’nü hem de seçimleri protesto için Tahrir Meydanı’na gittiler. Sayıları yüz bini buldu. O gün kimsenin tahmin etmediği kadar bir kalabalık meydanı doldurdu. 28 Ocak tatil olan Cuma gününe denk geldiği için Tahrir’e çıkma kararı alındı. Bir çok teşkilatın da katıldığı protestocuların sayısı yarım milyonu buldu. Gençler ve aileleri, Mübarek ve onun emrindeki derin devlet yıkılıncaya kadar Tahrir Meydanı’nı bırakmayacaklarını söylediler. 28 Ocak 2011’de Kahire dışında Mısır’ın en önemli şehirlerinde de protestolar Cuma namazından sonra başladı. Her gün Tahrir Meydanı’nda protestocuların sayısı artarak dört milyona kadar ulaştı. Protestolar ülkenin bütün şehirlerine yayıldı. Emniyet güçleri gösteriler barışçıl olmasına rağmen çok sert müdahale ederek göstericileri dağıtmaya çalışsa da güçleri yetmedi. Göstericiler 18 gün Mısır’ın bütün şehir merkezlerini işgal ederek Hüsnü Mübarek’in Cumhurbaşkanlığı’nı bırakmaya zorladılar.

Hüsnü Mübarek 1 Şubat’ta göstericileri hem uyardı hem de bazı vaadlerde bulunarak hükümeti değiştirdi. Başbakanlığa eski adamlarından asker kökenli ağzına kadar rüşvete bulaşmış Ahmed Şefik, Cumhurbaşkanı Yardımcılığı’na da İstihbarat Başkanı Ömer Süleyman’ı getirdi. Göstericiler tatmin olmayınca Mübarek halka ikinci konuşmayı yaparak bir daha Cumhurbaşkanlığı seçimine kendisinin katılmayacağını, oğlunun aday olmayacağını, altı ay sonra genel seçimlere gideceğini oldukça yumuşak bir dil kullanarak kendisini acındırır bir üslupla ifade etti.

Halk 9 Şubatta bu teklifini de ret ederek Cumhurbaşkanlığı sarayına girmeye çalıştı. 9 ve 10 Şubat’ta Mısır Televizyon binasını kuşattılar. Mübarek 10 Şubat’ta istifa edeceğine bütün yetkilerini Ömer Süleyman’a devrettiğini ilan etti. 11 Şubat’ta tekrar sarayı kuşatarak hem kendisinin hem de yardımcılarının hemen istifa etmesini istediler. On Şubatta bütün dünya Mübarek’in istifa edeceğini beklediği halde istifa etmemesi, on bir Şubat’ta daha zelil ve gergin bir ortamda gitmesine neden oldu. On bir Şubat’ta yardımcısı Ömer Süleyman akşam vakti Mübarek’in istifa ederek Şarm el-Şeyh’e geçtiğini bildirdi. Halk Ömer Süleyman’ı da istemediği için Mübarek giderayak Cumhurbaşkanlığı yetkilerini Mısır Silahlı Kuvvetleri Yüksek Askeri Konseyi’ne devrettiğini bildirmiş, Ömer Süleyman da görevinden istifa etmek zorunda kalmıştı. Askeri Konsey’e üye olarak katılan Ömer Süleyman, Şam hükümetine destek amacıyla geniş katılımlı bir istihbarat toplantısında Şam’da üst düzey yetkililere yapılan bombalı saldırıda öldürülmüştü. 19.07.2012’de ABD’de hastanede öldüğü açıklandı.

Böylece Hüsnü Mübarek yönetimden uzaklaşırken, yerine kendi adamlarını bırakmış oldu. Bu sefer eski sistemin adamları sistemin gitmesini nasıl önleriz telaşına düştü. Çünkü sistem giderse, kendilerinden de hesap sorulacağının farkındaydılar. Mübarek’ten sonra bile Tahrir Meydanı boş kalmadı. Halk, Mübarek ve oğulları ile İçişleri Bakanı’nın hemen yargılanmasını, parlamentonun feshedilmesini ve konseyin en kısa zamanda görevlerini seçimler yapılıncaya kadar kurulacak geçici hükümete devretmesini talep ettiler. Birkaç gün sonra Yüksek Askeri Konsey Mübarek’in hileli parlamentosunu feshetti. Halka hür seçimlerin yapılacağını, ordunun halkın ordusu olduğunu ilan ederek, halkın ayaklanmasına sahip çıktığını ifade eden açıklamalarda bulundu.

Öncelikle ABD ve Batılı ülkelerden hiç biri, Mübarek’in istifasından iki gün öncesine kadar Mübarek’in gideceğine inanmıyordu. Hüsnü Mübarek’in gitmemesi için ellerinden gelen her şeyi yaptıkları halde gitmesini önleyemediler. Batılıların dışında bu sonuçtan memnun olmayan ve İhvan’ın iktidara geleceğinden en çok ürken ülkeler ise Birleşik Arap Emirlikleri, Suudi Arabistan ve İran olduğunu söyleyebilirim. Her birinin kendilerine göre malum sebepleri vardı. Her ne kadar o günlerde memnuniyetlerini bildirseler de, ( onların tabiriyle ) yarı resmi yetkililerin açıklamalarında bunu o zaman görmek mümkündü. İhvan’ı istemediklerini açık bir şekilde dile getirmeye başlamışlardı.

Hüsnü Mübarek halk ayaklanmasını baştan çok ciddiye almadığını, Tunus’taki ayaklanmanın lokal bir ayaklanma olduğunu düşünüyordu. Bu nedenle çok sert tedbirler alarak polisleri ve istihbaratçıları acımasızca halkın üzerine sürmekten geri durmadı. Orduyu da halkın üzerine sürmek için çok uğraşmasına rağmen başarılı olamadı. Ordu net bir şekilde Mısır halkına saldırmayacağını söyledi. Mübarek’e göre kendi alternatifi yoktu. Kendisi iktidardan uzaklaşırsa, ülkenin kaosa sürükleneceğini, İhvan’ın geleceğini defalarca değişik zamanlarda dünyaya haykırdı. Ancak, Batı Mübarek’in gitmesine ihtimal vermese de Mübarek’in alternatifinin olduğunu düşünüyordu. Yerine de İhvan’ın geleceğine ihtimal vermiyordu. Batılılar Mübarek yerine Ömer Süleyman, Muhammed Baradey, Amr Musa veya bazı laik ve liberallerin iktidarı ele alacaklarını düşünüyordu. İngilizlerin Mısır’ı işgal etmesiyle başlayan Batılılaşma ve laikleştirme politikaları Türkiye kadar hızlı gitmemesine rağmen, Mübarek döneminde ivme kazandığı muhakkaktı. Ayrıca iyi eğitim almış, batı tarafından iyi korunmuş, azımsanmayacak zengin bir Hıristiyan nüfus da var. Batılı ülkeler Mısırlı Hıristiyanların zenginleşmesini sağlamak için Batılı şirketlerin önemli temsilciliklerini bunlara verdiği gibi, Mısır’da birçok projeyi bunlar üzerinde yürütüyorlar. Batılılar Hıristiyanlardan sonra laik ve liberal kesimle de iş yapıyorlar. Buna karşılık Mısır’ın şuurlu, eğitimli ileri gelen Müslüman halkının bu ülkede yaşamasına fırsat verdirmeyerek, ülke içinde şiddetli baskı kurdurarak batıya hicret ettiriyorlardı. Böylece iyi yetişmiş Müslüman beyinler kendi ülkelerinde yasaklı hale geldikleri için ülkelerine dönemiyorlar. Müslüman halk hem cahil bırakılıyor hem münevversiz bırakılıyor hem de bu cehaletin dinlerinden kaynaklandığını ileri sürüyorlardı.

22.12.2012’de yapılan anayasa referandumun ikinci turunun kesin olmayan sonuçları %73 evet, %27 hayır oyu çıktı. İki referandumun kesin olmayan toplam sonuçlarına göre evet oyu %64, hayır oyu %36 olarak görünüyor. Referandumdan önce Mısırlı dostlarımızla yaptığımız görüşmede onların beklentisi toplam %62-63 olarak geçiyordu. Muhalefet ise şimdiden sonuçları nasıl iptal edebilirim derdi içinde.

Referandum gününde Cumhurbaşkanı Vekili Mahmut Mekki’nin istifa ettiğine dair açıklama yapması da bekleniyordu. Nedenlerinden biri, halk tarafından saygı duyulan eski yargıç Mekki’nin iyi bir yargıç olmasına rağmen, yargıçlığı kadar idareciliğinin iyi olmadığı anlaşılınca, bir ay önce görevinden alınmak istendiği halde farklı anlaşılır düşüncesiyle Mursi’nin Mekki’den istediği istifa talebini ertelediği söyleniyor. İkinci neden ise, yeni anayasada Cumhurbaşkanı’nın vekili diye bir makamın bulunmayışı.

Diğer yazımızda bazı ayrıntıları ele alacağım.
Görüş Bildir Bizimle Paylaş