Libya’da Kaddafi düştü sıra kimde?
Bir tilkiyi andıran kurnazlığına delilik numarasını da ekleyince, ne zaman ne yapacağını bilemeyeceğimiz, tasnif dışı bir kişilikle karşı karşıya olduğumuzu düşünmemiz gerekiyor. Halk ayaklandığı zaman, Kaddafi’nin numaralarına odaklanmadı. Karşılarında yarı dengesiz numarası yapan ve bir asra yakındır kendilerini yöneten bu adamdan son ana kadar her numarayı bekleyebilirlerdi. Ancak, Kaddafi ve isyancılarla yakın yaşlarda olan oğlu Seyfülislam durumun vahametini anlamak istemedi. Halk ne istiyorsa, onu vermeye çalıştığını ve daha da vereceğini söylemesine rağmen, halkın kendisini istemediğini duymadı. Kendisinden devlet başkanlığından istifa etmesi için çağrıda bulunanlara, ülkesinde resmi hiçbir görevinin olmadığını ilan etti. Kaddafi, kendisini halk tarafından seçilmiş bir lider olarak gördüğünü söyledi.
Gösteriler başladığında Kadafi’nin ordusu halkla sıcak temasa geçmeye başladı. Ordu artık halkı öldürüyordu. Halk bir müddet sonra kendisini korumak için silaha başvurdu. Kaddafi yandaşları havadan ve karadan masum halkı öldürdükçe, ordudan yavaş yavaş kopmalar başladı. Masum halka yapılan saldırılar tüm şiddetiyle devam edince, bazı kabileler Kaddafi’ye açıktan cephe aldıklarını ilan ettiler. Kısa sürede halk bir araya gelerek aralarından temsilci seçti. Bu olaydan sonra, Libya’daki halk ayaklanması farklı bir seyir aldı. Kaddafi burada da uyanmadı ve halk ayaklanmasına katılanlara ağır ifadeler kullanarak, onları önce selefiler, sonra da Elkaide ile suçladı. Oğlu Seyfulislam da ayaklananlara karşı ağır hakaretlerde bulunarak, ayaklanmaya katılanlara karşı ölünceye kadar savaşacaklarını ilan etti. Oğul Kaddafi bununla da yetinmedi. Ayaklananların gerçek niyetlerinin bir İslam Devleti kurmak olduğunu ileri sürdü ve Batıdan yardım istedi. Bu arada ölü sayısı binleri geçti. Kabileler, öldürülen yakınlarına karşı duyarsız kalmayarak, halk ayaklanmasına katıldı. Kaddafi ve oğlu Seyfülislam Libya’yı şehir şehir, mahalle mahalle, sokak sokak, karış karış savunacaklarını söyleyerek, gerektiğinde bu topraklarda ölebileceklerini ancak, ülkeyi terk etmeyeceklerini söyledi.
Libya’da ayaklanma 17 Şubat 2011’de başladıktan on gün sonra Kaddafi’ye karşı bir araya gelen muhalefet, Libya Geçici Ulusal Konseyi’ni kurdu. 5 Mart 2011’de Geçici Konsey kendini Libya’nın tamamının tek temsilcisi olarak ilan etti. Konsey, 23 Mart 2011’de ise Libya geçici hükümetini kurdu. Bu geçici hükümet, kendinden muhalifler olarak da söz ettirdi. Muammer Kaddafi ve yandaşlarına karşı muhalifler uzun ve sabırlı bir savaş başlattı.
Muhaliflerin bu başkaldırılarına batılıların ayak oyunu gölge düşürse de, umarız batılıların dümenine girmezler.
Muhalifler başlangıçta Kaddafi’ye karşı silaha sarıldıkları zaman, başta İtalya olmak üzere Fransa ve diğer batılı ülkeler Kaddafi’den yana tavır aldılar ve onu el altından desteklediler. Kaddafi’nin özellikle hava kuvvetlerini kullanarak halkına karşı ağır silah kullanması, kısa sürede ordusunun ve yandaşlarının kendisinden ayrılmasına neden oldu. Kırk yıllık bir ülke lideri ordusunu kırk gün tutamadı. Ordu dağılınca, dışarıdan besleme ordu satın aldı. Kaddafi’nin attığı adımlarda başarılı olamayacağını anlayan Fransızlar, Tunus’ta yaptıkları hataları Libya’da da yapmak istemedikleri için, muhalefeti desteklediklerini ilan ettiler. Fransa bununla da kalmayarak batılı güçleri bir araya getirerek, Libya yönetimini devirmeye yönelik, muhalefete sözde yardım adı altında Muammer Kaddafi’nin birliklerine saldırmayı konuşmaya başladı. Müdahale Fransa’nın öncülüğüne bırakmak istemeyen diğer ülkeler Nato’yu devreye sokarak Kaddafi’nin birliklerine havadan müdahale ettiler. Nato müdahalesi haklı olarak çok eleştirilmiş, böyle bir saldırın diğer ülkelere emsal teşkil edeceği üzerinde durulmuştur. Batılı ülkeler, Kaddafi sonrası kurulacak yeni yönetimin batı karşıtı olmaması için, batılılara ( özellikle Fransızlara ) başta petrol olmak üzere daha fazla imtiyaz ve ticari imkanlar vermesi nedeniyle böyle bir savaşa girdiklerini söyleyebiliriz.
Bugün Kaddafi’nin oğullarının yakalandığını duyduk. Muhaliflerin liderleri de bunu teyit ettiler. Kaddafi’nin yakalanması ise an meselesi. Kaddafi el altından Tunus diktatörüne destek verdiği halde, onun gitmesini engelleyemedi. Tunus ve Mısır liderleri düştükten sonra, kimsenin Libya’yı bu ülkelere benzetmemesi gerektiği üzerinde durdu. Askerleri kendisinden kopunca, başta batılılar olmak üzere Suriye rejimi de Kaddafi’ye pilot, askeri danışman ve asker gönderdiğine dair bilgiler gelmişti.
Libya ve diğer ülkelerden hala ders almayanlar artık bu olaydan sonra alacakları ders, kendilerine fayda sağlamaz. Kendi ülkelerinin halkını bombalayanlar, yarın Kaddafi’nin durumuna düşeceklerini unutmasınlar. Hüsnü Mübarek idam edilmekten kortuğu söyleniyor. İdam edilmemesi için hiçbir sebep yok. Bu Kaddafi için de geçerli, Yemen lideri Ali Abdullah Salih için de geçerli. Beşşar Esad hala selefilerle, aşırı dincilerle, savaştığını söylesin dursun. Bu kadar insan öldürdükten sonra hala Suriye’de yaşananlardan endişeli olmadığını söyleyen Beşşar Esad ‘ın sonu da bunlardan farklı olmayacaktır. Hala yol yakınken ve halkından samimi bir şekilde özür dileyerek, istifa etmesi en akıllıca yol gözüküyor.
Türkiye başlangıçta Libya olayında büyük yara aldı. Başta Fransa olmak üzere batılı güçler son yıllarda Türkiye’nin Ortadoğu’da artan itibarını gölgelemek için Türkiye’yi kendileri gibi halkı değil, Ortadoğu’da menfaatleri peşine düşen bir ülke olarak gösterme gayretine girdiler. Benim de görüştüğüm bir çok Arap aydın Mart ve Nisan aylarında Türkiye’nin böyle bir görüntü verdiğinden ve Araplar’ın bundan rahatsız olduklarından bahsetmişlerdi. Doğrusu haklıydılar da. Türkiye Libya’da artan şiddet olayından sonra, Kaddafi’ye olan desteğini yavaş yavaş kesti. Türkiye, Libya’daki muhalifleri destekleyen Batılıların Libya’yı Irak gibi işgal etmelerinden çok endişe ettiği için, başlangıçta muhaliflere mesafeli yaklaşmıştı. Bundan sonra Libya’da kurulacak bir yönetimin, Kaddafi rejiminin döneminden daha iyi olacağına inanıyorum.
İslam Coğrafyası’nda bütün yöneticilerin bu olaylardan ders almalarını temenni ederiz.