DİĞER İÇERİKLER

© Copyright 2023 - Timeturk İnternet Haber

Bu sitede yer alan tüm içerikler Timeturk'e aittir. Kopyalanması kesinlikle yasaktır.

A PHP Error was encountered

Severity: Notice

Message: Undefined variable: currency

Filename: layout/header.php

Line Number: 566

Backtrace:

File: D:\home\timeturk.com\httpdocs\application\views\layout\header.php
Line: 566
Function: _error_handler

File: D:\home\timeturk.com\httpdocs\application\controllers\Detail.php
Line: 836
Function: view

File: D:\home\timeturk.com\httpdocs\indexd.php
Line: 315
Function: require_once

A PHP Error was encountered

Severity: Warning

Message: Invalid argument supplied for foreach()

Filename: layout/header.php

Line Number: 566

Backtrace:

File: D:\home\timeturk.com\httpdocs\application\views\layout\header.php
Line: 566
Function: _error_handler

File: D:\home\timeturk.com\httpdocs\application\controllers\Detail.php
Line: 836
Function: view

File: D:\home\timeturk.com\httpdocs\indexd.php
Line: 315
Function: require_once

Soğuk savaştan ılık savaş dönemine

2015-02-03 13:21:23
1940’lı yıllardan 1990’lı yıllara kadar Batı İttifakı (NATO) ve komünist blok arasında yaşanan stratejik ve ideolojik savaşın kısaca “Soğuk Savaş” (ColdWarm) olarak adlandırıldığını biliyoruz.

25 Aralık 1991’de Sovyet Sosyet Cumhuriyetler Birliği (SSCB) Devlet Başkanı Mihail Gorbaçov’un istifa etmesiyle birlikte Sovyetler Birliği dağılmış ve böylece iki kutup arasındaki Soğuk Savaş dönemi resmen bitmiştir.

Neticede ortaya çıkan yeni dünya, Batı’nın ve özellikle de ABD’nin hâkim olduğu tek kutuplu bir dünya oldu.

Batı gelişmeyi sağlayan dinamizmini, ötekiyle mücadeleden alıyordu ve Soğuk Savaş dönemindeki hareketliliğini yeniden kazanmak için başka bir “öteki” icad etmekte fazla da zorlanmadı.

90’lı yıllarda Hollywood tarafından çevrilen sinema filmi örneklerinde de ilk sinyalleri verildiği gibi Batı’nın yeni ötekisi “İslam”dı ve bu yeniötekiye göre yeni parametreler de belirlenerek bugünkü Ilık Savaş dönemine girilmiş olundu.

11 Eylül 2001’de gerçekleştirilen terör eylemlerinin ardından Batı’nın yeni düşmanı da resmen ilan edilmiş oldu.

ABD ve İngiltere önderliğindeki Batı koalisyonu 11 Eylül olaylarından bir ay sonra, varlığı ya da yokluğu hala daha tartışmalı olan muhayyel bir düşmanla savaşmak için Afganistan’a girdi.

O günden bugüne, on binlerce sivilin hayatını kaybetmesine, binlerce insanın sakat kalmasına sebep olan dehşetli bir yıkım yaşandı Afganistan’da.

Bir zamanlar İslam medeniyetinin en parlak coğrafyalarından birisi olan Afganistan, şimdi yıkımlardan, terör eylemlerinden, yoksulluktan başını kaldıramıyor; bin yıl önce bile şahit olmadığı karanlık bir cehalete mecbur bırakılıyordu.

Avrupa’nın Ortaçağ karanlıklarında boğulduğu o dehşetli dönemlerde Afganistan, terörle, yoksullukla ya da cehaletle değil, bilimle, felsefeyle, insani değerlerle aydınlanıyordu.

Ebu Reyhan el Birunileri (gök bilimci ve matematikçi), Ebu Zeyd el-Belhileri (coğrafyacı), Bahaeddin Veledleri (Mevlana’nın Babası), Beyhakileri, Utbileri, Firdevsileri yetiştiren bu topraklar bugünlerde kanla, acıyla, savaşla, cehaletle, yoksullukla anılıyordu Batı sayesinde.

Batı İslam karşısında yürüttüğü Ilık Savaşı devam ettirmeye kararlıydı. Çünkü ancak böylece kendisine inanan kitleleri uyutmayı başarabiliyor, zengin yeraltı kaynaklarından istifade edebiliyor, ürettiği silahları deneme ve pazarlama imkanı bulabiliyordu.
Daha sonra Batı koalisyonu 2003 Mart’ında ABD ve İngiltere önderliğinde Irak’a girerek “Irak’ı Özgürleştirme Operasyonu” olarak adlandırdığı Müslüman kıyımına devam etti.

Müslümanlar ancak ölünce özgür oluyordu çünkü. Böylece milyonlarca masum insan kısa süre içinde özgürleştirilmiş oldu.
2011 yılına kadar devam eden bu savaş sırasında, 655 bin sivil insan ve 500 bin civarında asker ölürken 2 milyona yakın insan da göç etmek zorunda kaldı.

Batı İttifakı güçleri, Türkiye’nin bölgedeki etkisine engelleyici bir tampon olması için, bölgedeki temel dengeleri İran lehine değiştirecek bütün politik önlemleri alarak bölgeden çekildi.

Batı İttifakının geride bıraktığı kukla hükümet, muhtemelen bilinçli bir şekilde gerçekleştirdiği yanlış uygulamalarla Sünni-Şii ve dolayısıyla Şii-Kürt çatışmalarını körükledi. Böylece ülkenin bölünmesine, bölünmeci örgütlerin oluşup serpilmesine zemin hazırladı.

Bu örneklerden de anlaşılacağı üzere Ilık Savaş kavramı kimi zaman Sıcak Savaş yöntemleri, kimi zaman ise Soğuk Savaş yöntemleri kullanılarak İslam’a karşı yürütülen sinsi savaşı ifade ediyor.

Batı, insanların İslam Dinini öcü gibi görmelerini sağlamak içinİslamofobya’yı yaygınlaştırmaya ve “Ilık Savaş” taktiklerini uygulamaya ise halen devam ediyor.

Charlie Hebdo dergisi gibi Batılı medya kuruluşlarının gerçekleştirdikleri İslam karşıtı ağır provakasyonlar, Batı menşeli kimi haber kanallarının gerçekleri kasıtlı olarak çarpıtmaları gibi örnekler, tahriklere kapılmaya meyyal şahısları ve kitleleri şiddet eylemlerine teşvik edebiliyor maalesef.

Bu tahrikler sonucunda yaşanan terör olayları olumsuz örnekler sonucunda ise genellemeci bir tavır sergilenerek İslam ve Müslümanlar üzerindeki baskılar toptan arttırılıyor.

Yine PEGİDA, LEGİDA ya da BAGİDA gibi Avrupa merkezli ırkçı oluşumların kitlesel bir İslam karşıtlığını doğurmayı hedefleyen eylemleri de aynı Ilık Savaş’ın diğer taktikleri arasında sayılabilir.

Batı’nın ülkemizdeki seküler kalkışmalara sahip çıkıp Mısır’daki adalet katliamlarına, Suriye’deki soykırımlara, Myanmar ve Çin’deki zulümlere hala daha sessiz kalışı da devam ededuran Ilık Savaşın bir göstergesi değil midir?

Huntington’un kurguladığı Medeniyetler Çatışması tezini haklı çıkarmak adına Batının zinde güçleri teyakkuza geçmiş durumda.
Aramıza gönderdikleri bizden görünen adamlarının da yardımıyla İslam medeniyetinin yeniden yücelmesini önleyecek her türlü tedbiri almak istiyorlar.

Kur’an’ın değerlerini kendi seküler medeniyetleri için açık bir tehdit olarak algılıyorlar. Çünkü Muharref Hıristiyanlığın beşerilik etkisindeki yumuşak karnını keşfettiler ama İslam’ınbeşerilikle açıklanamayacak bütüncül ilahiliği karşısında çözümsüz kaldılar.
Halbuki medeniyetlerindeki güzel hasletlerin oluşmasında İslam’ın büyük bir payı olduğunu da çok iyi biliyorlardı.

Müslümanlar bu Ilık Savaşın bir tarafı olmayı kendileri seçmediler. Asırlardır üzerinde yaşadıkları jeopolitik konumları gereği bu saldırılara düçar kaldılar/kalıyorlar.

Göreceğiz ki, dünya üzerinde Tam Kaosu hedefleyen Ilık Savaş döneminin yanlış stratejileri gerçekte İslam’ın gerilemesine değil yücelmesine sebep olacak. Çünkü hiçbir beşeri strateji Kur’ân’ın zaman-mekan üstü ilahi stratejileriyle boy ölçüşemez.

Bu mevcut konjenktürdeKur’ân’ın Müslümanların omzuna yüklediği en büyük vazife; “silm yani barış üzere olmak”, “ilm ile tekemmül etmek”, “yeryüzünde fesad çıkarmamak”, “birlik içinde kalmak, “ana-baba ve evlatlar aleyhinde dahi olsa adaletten ayrılmamaktır.”

Barışla, ilimle, düzenle, birlikle, adaletle kalın ey insan kardeşlerim!
Görüş Bildir Bizimle Paylaş