DİĞER İÇERİKLER

© Copyright 2023 - Timeturk İnternet Haber

Bu sitede yer alan tüm içerikler Timeturk'e aittir. Kopyalanması kesinlikle yasaktır.

A PHP Error was encountered

Severity: Notice

Message: Undefined variable: currency

Filename: layout/header.php

Line Number: 566

Backtrace:

File: D:\home\timeturk.com\httpdocs\application\views\layout\header.php
Line: 566
Function: _error_handler

File: D:\home\timeturk.com\httpdocs\application\controllers\Detail.php
Line: 836
Function: view

File: D:\home\timeturk.com\httpdocs\indexd.php
Line: 315
Function: require_once

A PHP Error was encountered

Severity: Warning

Message: Invalid argument supplied for foreach()

Filename: layout/header.php

Line Number: 566

Backtrace:

File: D:\home\timeturk.com\httpdocs\application\views\layout\header.php
Line: 566
Function: _error_handler

File: D:\home\timeturk.com\httpdocs\application\controllers\Detail.php
Line: 836
Function: view

File: D:\home\timeturk.com\httpdocs\indexd.php
Line: 315
Function: require_once

Sayın Başbakan'a çağrımdır

2013-06-13 12:16:55
Üniversite yıllarımızdı. Bu ülkede 1997 süreci yaşanıyordu. Arkadaşlarla Beyazıt Camii’nde kıldığımız namazların çoğunu tekrar kaza ettik. Çünkü bizler o dönem Beyazıt’a Cuma Namazı kılmak için gidiyorduk ama esas olarak başörtüsü zulmüne direnmek için, gösteri yapmak için gidiyorduk. Namazda aklımız hep gösterilerde olduğu için namazlarımızı sonradan kaza ettik.
Selam verildikten sonra ilk kim “Tekbir” diye heyecanlanırdık. Daha selamı vermeden aklımız hep atacağımız sloganlardaydı. Yanı başımızda kız kardeşlerimiz coplanırken, yaşlı amcalar yerlerde sürüklenirken bizde bileniyorduk ve aslında o meydanlarla birlikte biz de büyüyorduk. İçimizde eylemleri başka yere çekmek isteyenlerde oldu, bizi yarı yolda bırakmak isteyenlerde ama biz yaptığımızın doğru olduğuna inanıyorduk…

Hiç unutmuyorum maddi durumu iyi olmayan bir arkadaşımız vardı bizimle birlikte okuyordu ve ısrarla ve ısrarla her hafta bizimle eyleme geliyordu. Vakıf Üniversitesi’nde okuyorduk ve arkadaşımız bursluydu. Eğer bir başarısızlık gösterse veya bu tip eylemlerle itham edilseydi kesinlikle okuldan atılacaktı. Biz ne yaptıksak arkadaşımızı eylemlerden uzak tutamadık. Oda her hafta bizimle namaza duruyor, her hafta bizimle cop yiyiyor ve bizimle birlikte kamplaşıyordu. Yıllar sonra o arkadaşımla o günleri konuştuğumuzda “Bendeki ne cesaretmiş” dediği zaman ikimizin ne kadar güldüğünü hatırlıyorum.

Bir gün yine Cuma Namazı’ndan çıkıp Beyazıt Meydanı’nda toplandık. Polis o kadar profesyonel dizilmişti ki bir müdahale olacağı açıktı biz buna rağmen en öndeki yerimizi aldık. Çünkü bu eylemlerde cop yemeyi bir madalya gibi algılıyorduk ve o günlerde vücudumuzda madalya takılmayan yerimiz kalmamıştı.

O günkü eylemden sonra kalabalığı Aksaray yönüne doğru gönderdi. Polis, kalabalık çok fazlaydı ve biz köşeye çekilerek beklemeye başladık. Kalabalığın bir kısmı Aksaray’a doğru giderken bir kısmı ise meydandan ayrılmamak için direniyordu. Polis meydandakilerini dağıtınca bu sefer Aksaray istikametine doğru toplanan gruba müdahale etmek için araçlarıyla aşağı doğru hareket etmeye başladı. Dört arkadaş panzerin önünde ele ele tutuşarak bekledik. Panzer üzerimizden geçse bile bunun çok bilincinde değildik. Kendimize göre bir kahramanlık yapma derdindeydi. Polis aracı bizden 15 metre uzakta durdu, hiçbir uyarı yapılmadı ve bizde ellerimizi daha sıkı bir şekilde kenetleyerek bekledik. En son hatırladığım o su taziği ile havada uçmamdı. Sanki karnımdan dünya kadar kurşun girmiş ve çıkmıştı. Yere düşerken arka taraftan ciddi bir kalabalığın bize doğru geldiğine baktım polis biber gazı ile o kalabalığı dağıtmaya çalıştı.

Çok cop yemiştik ama biber gazı hep uzağımızdan geçmişti. Eylemlerin acemiliği ile ellerimizi yüzümüze sürüyor ve yüzümüz daha çok yanıyordu. Biber Gazının arasında kendimi bir dükkana attım ama ölü gibiydim. Dükkan sahibi sağ olsun su ve limonla beni biraz rahatlattı ama dükkanı erken terk etmenin cezasını polis tekmelerinin vücuduma inmesi ile ödedim.
O gün yediğim biber gazının Taksim’dekine göre çok light olduğunu özellikle belirtmem gerekiyor. Taksim’de yediğim biber gazı hakikaten çok kötü, insanı adeta kitliyor. Benim gibi bir çok gazeteci de, esnafta, gösterici de bu gazın zekatınon bile insanı ne soktuğunun canlı şahidi.

Bunu neden anlatıyorum. Belki o gün birileri bizim aramıza sızmıştı, birileri hesaplaşmalarını bizim üzerinden yapıyordu, birileri bizim üzerimizden provokasyon planlıyordu ancak biz çok saf duygularla o meydandaydık ve biz o meydanda büyüyorduk. Bugün siyasal anlamda bir çok arkadaşımız o meydanlardan tanıdığımız, beraber cop yediğimiz, bağırdığımız arkadaşlar.

O gün o meydanların verdiği siyasi hava ile bilinçlendik ve o gün o meydanların hayatımızdaki izleri ile yaşadık. O meydanlar hayatımızda, gençliğimizde bizimle birlikte oldu. O meydanlarla sizleri daha iyi tanıdık. O meydanlarla sabahlara kadar bayraklar asıldı ve sabah öyle okullara gidildi. O meydanlarda yazları kışları devirdik ve bugün hala o meydanlardayız. O gün de bizimle olan solcular vardı ve onların ilkeli duruşlarını hiç unutmadık ve onlarla Irak'a işgale de hayır dedik, Suriye meselinde de Esed'e karşı durduk

Sayın Başbakanım;

Bunu neden anlatıyorum, Taksim’de olaylar başladığı andan itibaren elimden geldiğince Taksim’e gidip orada bulunan insanları gözlemliyorum, onlarla konuşuyorum, onların dertlerini, taleplerini öğrenmeye çalışıyorum ve aslında bir nevi kendimi görüyorum o gençlerde. Onlar şimdi çok doğru ve yanlışı sorgulamıyorlar. Onlar da benim gibi meydanda büyüyorlar.
Taksim’deki gençlerin bir çoğu da benim geçmişteki halim gibi ötekileştiğini düşünüyor ve sizin sert söylemlerinizden tedirginlik duyduğunu ifade ediyor.

Taksim’de Sakarya’dan gelen bir öğrenci ile tanıştım. İki dönemdir sandığa gitmeyen muhafazakar bir öğrenci. Sizi gerçekten çok seviyor ve sizin Türkiye’yi değiştirdiğine inanıyor size oy vermeyi de düşünüyor ancak sizin sert söylemlerinizden duyduğu rahatsızlık için bir fırsat bulduğunu düşünüyor ve iki gündür Taksim’de size itirazlarını yükseltiyor. Bu arkadaşı sizin anlamanız onun omzundan tutup onunla bir dertleşmeniz gerekiyor, sizi savunan bir insanın Taksim’e gelmesini sizin de anlamanız gerekiyor. Sizi eleştiriyor ama sizinle küfredenlerle de sürekli tartışıyor ve kaç defa “Beni polis sandılar” diyerek meydanda da yalnız olduğunu anlatıyor.

Sayın Başbakanım,

Üzülerek ifade edeyim ki Taksim’de doğru bir süreç yürütülemedi. Diyeceksiniz ki bunda dışarının, içerideki iş birlikçilerinin kışkırtması var. Emin olun bu söyleminizi oradakilerin bir kısmı da söylüyor. Size zaten bu noktada çok kızgınlar herkesi aynı kefe içerisinde değerlendirmenizden muzdaripler. Bu hatayı ne yazık ki hepimiz yaptık. Daha liseyi yeni bitiren bir insanın size düşmanlığı ne olabilir ki, ama size düşmanlığı olan, sizi sevmeyen, muhalefet anlayışını sizin yok olmanız üzerine kuranlar ne yazık ki hakikaten tepkisini barışçıl koyan bu gencecik çocukları militan haline de getirebiliyorlar. Bunu görmeniz gerekiyor
Eski dinozor solcuların bir kısmı kendi siyasal hesaplaşmalarını bu meydan üzerinden yapıyorlar ama unutmayın ki gerçekten bunlarla ilgisi olmayan bir kitlenin varlığı da var ki, bunlar bizim 1997 yılındaki halimize çok benziyorlar. Onlar da bizim gibi heyecanlı, onlarda bizim gibi eylemlerle büyüyor, onlar da bizim gibi büyük oyunların farkında değiller seslerini yükseltebilecekleri bir zemin buldular ve günlerdir bağırıyorlar. Size bahsettiğim kesim diğerlerinden uzak, eylem arası namaz kılan, polis gazı geldiği zaman “Bismillah” deyip kaçan çocuklar.


Bu ifadeyi Gezi Parkı olaylarında tanıştığım bir genç söyledi. Şuan Mali Müşavirlik yapan bu ağabeyimiz sizinle aynı parti teşkilatlarında büyümüş oda gözlemlemeye gelmiş ne oluyor diye. Sizden bir ricası var; Polis ve protestocular arasında tavşan tazı kavgası gibi bir kavga yaşandığını ifade ediyor ve özellikle bir sorunun cevabını kaç gündür bulamadığını ifade ediyor. Kalabalığın toparlanmasını bekleyen polisin neden daha sonra müdahale ettiğini ve kalabalığı gaza boğduğunu anlamadığını ifade ediyor. Gerçekten herkesin belki anlamadığı olayların başında polis milletin meydana girmesine önce müsaade ediyor. Sonra onlar kalabalıklaşınca müdahale ediyor. Bu durum ne yazık ki bir çok insanın kafasında soru işaretleri oluşturuyor. Bunun gibi onlarca sorunun cevabı aranıyor. Taksim’de sizi sevenlerde gaz sıkıyor, sizi sevmeyenler de gaz sıkıyor. Oyun içerisinde oyun oynanıyor.

Başbakanım,

Sizin ne tür yollardan geldiğinizi, ne tür badireler atlattığınızı biliyoruz. Tehditlere nasıl uğradığınızı, kaç suikast atlattığınızı ve bu milletin size olan sevgisinin oya nasıl yansıdığı herkesin gördüğü bir gerçek. Ancak unutmayın ki sizi sevenler kadar sevmeyenler de var ve bu zor gelse de siz bunların da Başbakanısınız. Bu insanlar için söylediğiniz bazı sözler ağır geliyor, iyi niyetle belki söylediğiniz çoğu şey dayatma olarak algılanıyor, ses tonunuz endişelendiriyor. Hiç kimse sizin içim “Şu kanunu çıkardı, bizim hayatımıza müdahale etti” diyemiyor, tamamen bütün söylemlerini sizin sözleriniz ve konuşmalarınız üzerine kuruyorlar.

Geldiğimiz noktada herkesin iki adım ilerlemek için bir adım geri adım atacağı zamandır. Bu ülkede geçmişin hesabını Taksim üzerinden yürütenler var, Beşiktaş’ta bir bacımıza yapılan en aşağılık hareketler var, Masonlardan, Ergenekoncusuna kadar bir çok insan bu insanların arasında ve ne yazık ki onların sesi çok çıkıyor, ne yazık ki onlar bir dizayn yapmaya çalışıyor. Sizinle Somali’ye gelenler bugün Çapulculuğunu ilan ediyor. Bütün bunların hepsi yaşanıyor, bunları görüyoruz. Bir gösteride borsanın neden yüzde on düştüğünü de, nasıl terbiye edilmek istendiğimizi de görüyoruz. Bütün bunlara söyleyecek, bunları savunacak hiçbir taraf yok.

Sizden ricam,

Artık bu iş kabak tadı verdi. Bu meydan üzerinden siyaset dizayn etmeye çalışanlar bunu başaramadılar. Sivil bir eylemi darbe provasına dönüştürenler vatandaştan darbelerini yediler. Dün o meydanda insan zinciri oluşturup polisi koruyanlar olduğu gibi, travma yaşayan, yerlerde uyuyan polisleri de gördük. Ben inanıyorum ki siz isterseniz bu meseleyi bitirirsiniz. Bu gençler orada her şeyi hesaplama derdinde değiller, onların gönüllerine seslenmeniz gerekiyor. Bunlar sizin yarınlarına yatırım yaptıklarınız. Bunların çoğu sizin deyiminizle çapulcu değil içerisinde çapulcuoğlu çapulcular var ve ne yazık ki onların hesabı da farklı. Gezi olmasa da onlar hep sizin karşınızda.

Bugün zaten Topçu Kışlası ile ilgili yargı kararını verdi ve yürütmeyi durdurdu bu bile aslında “Yargı kararına kadar bekleriz, sonra hep beraber oturup konuşuruz” demek için iyi bir neden. Bu iş biber gazı ile, polis müdahalesi ile, yakıp yıkmakla olacak iş değil. Bunu herkes biliyor. Herkes bu işten nasıl onuruyla çıkabilirim derdinde. Yaptığımız sayısız toplantıda gördüğümüz herkes bu işin bitmesini istiyor.

Bizler iyiliği emredip, kötülüğü sakındırmakla mükellef değilmiyiz Bizim inancımızın yolu amcasını öldüren bir insanı bile affeden bir önderin yolu değil mi, biz sabah çıktığımızda sadaka niyetine güzel söz söyleyenlerden değim miyiz. Biz bizden olmayanlarla belli ilkeler çerçevesinde toplumsal sözleşme yapmış değil miyiz.

Eğer siz gerçekten büyüklük gösterirseniz bu işi çözersiniz.Siz orada ki gençlerin kalbini kazanabilirsiniz. Eğer siz o gençleri kazansanız emin olun oyun zaten boşa çıkacaktır.Sizin insan ölümlerini durdurmak için attığınız cesur adımların devamı için bağrınıza taş basın ve "Gençler artık dönün evlerinize emin olun biz sizden gerekli ikazı aldık, sizi seviyoruz, sizi kullananları sevmiyoruz" deyin ve bu işi bitirin ki hep beraber bir çay buğusunda konuşalım...

[email protected]
Görüş Bildir Bizimle Paylaş