DİĞER İÇERİKLER

© Copyright 2023 - Timeturk İnternet Haber

Bu sitede yer alan tüm içerikler Timeturk'e aittir. Kopyalanması kesinlikle yasaktır.

A PHP Error was encountered

Severity: Notice

Message: Undefined variable: currency

Filename: layout/header.php

Line Number: 566

Backtrace:

File: D:\home\timeturk.com\httpdocs\application\views\layout\header.php
Line: 566
Function: _error_handler

File: D:\home\timeturk.com\httpdocs\application\controllers\Detail.php
Line: 836
Function: view

File: D:\home\timeturk.com\httpdocs\indexd.php
Line: 315
Function: require_once

A PHP Error was encountered

Severity: Warning

Message: Invalid argument supplied for foreach()

Filename: layout/header.php

Line Number: 566

Backtrace:

File: D:\home\timeturk.com\httpdocs\application\views\layout\header.php
Line: 566
Function: _error_handler

File: D:\home\timeturk.com\httpdocs\application\controllers\Detail.php
Line: 836
Function: view

File: D:\home\timeturk.com\httpdocs\indexd.php
Line: 315
Function: require_once

Paralel Günahlar

2014-12-16 19:08:34

Evet, kendilerini bir cemaat değil ayrı bir din giFbi gördüler.

Müslümanların acılarını önemsemeyerek, öncelikli meselelerini hafife aldılar.

Kendileri dışındaki bütün cemiyet ve cemaatleri reddettiler.

Filistin Davamızı sahiplenmedikleri gibi, katil Siyonistlerle kol kola oldular.

“Dinler arası diyalog” söylemiyle Yahudi ve Hıristiyanlarla dost olmayı öğütlerken, onların din adamalarıyla oturup kalkarken, Müslüman âlimlerin, cemaatlerin uzağında durdular.  

İslami hareketlerin itibarsızlaştırılmasına taraftar oldular.

Başörtüsü mücadelesi verilirken “füruat” deyip açılabileceği fetvasını çıkardı ve uyguladılar. Başlarını açmayı reddedip mücadele edenlere hakaret edip ötelediler.

Öğrenci faaliyeti yapan kurum kuruluşları “Ergenekonculukla” itham edip evelerinde kalan veya burs verdikleri öğrencileri “oralara” gitmemeleri konusunda tehdit ettiler.

Gelmiş geçmiş bütün iktidarlarla ahbap çavuş oldular her zaman her sistemin parçası oldular. Ancak masonlara ”nurlu “ diye hitap ederken söz konusu Erbakan olunca “siyasetin şerrinden Allaha sığındı lar”.

Merve Kavakçının başörtüsü ile meclise girmek üzere verdiği mücadelede uğradığı “linç” kampanyasına destek vererek, başörtüsü karşıtları ile aynı dili kullandılar. Bu yetmezmiş gibi birde Milletin seçtiği vekili  “Amerikan ajanı” olmakla itham ettiler.

28 Şubat sürecinde darbecilere “yaklaşan Milli görüş tehlikesi ve Erbakan tehdidi” ile ilgili uyarıda bulunup yol gösterdiler. Darbecileri alkışladı, iftiraları beslediler.

Erbakan Hoca’nın uğratıldığı bütün haksızlıkları onayladılar. Yürüyen tankları, kartel medyasının iftira operasyonlarını alkışladılar. İtibarsızlaştırma propagandalarında önceliği kimseye kaptırmadılar.

Ne var ki Milli görüş kadrosunun içerisinden ayrılan yeni ekibi teşvik etmekten de geri durmadılar.

Nitekim Pensilvanya’dan “ gerekirse ölülerinizi bile mezardan çıkarıp AKP’ye oy verdirin” fetvası gelince “şerrinden Allah’a sığınılan” siyaseti yeniden “nurlandırdılar”.

Ve elbet bu işbirliğinin karşılığını da aldılar..

Yeni ve güçlü devletin en önemli kademlerinde istihdam edildiler.

Milli görüş mirası üzerine bina edilen” yeni ve güçlü “siyasetin yeni ve güvenilir elemanları oldular. Eski yol arkadaşlardan arındırılan siyasi kadroların iktidar ganimetinin önemli bir kısmını paylaşmada da çok büyük performans gösterdiler.

Şerrinden Allah’a sığındıkları siyasi iktidarın yönetim kadrolarına hızlıca nüfus etmeye devam ederken diğer yandan sivil hareketlere ve yardım faaliyetlerine de temas edemeden duramadılar.

Ambargo altında ölüme terk edilen Gazze halkına yardım götürürken hunharca katledilen şehitlerimize “intihar ettiler” fetvasını çıkarıp yaralı gönüllerde öfke oldular. Yetmedi bu katliamda Siyonistleri haklı çıkarıp Yardım gemilerinin “otoriteden izin almadığı” gibi akıllara zarar bir açıklamayı ulusal ve uluslararası kamuoyuna deklere ettiler.

Mavi Marmara yardım Gemisinden “kara Marmara” olarak bahsederken, İHH’yı terör örgütü, Başkan Bülent Yıldırımı da “Yahudi ajanı” olarak yaftaladılar.

Trük iye’de açılan davalarda Mavi Marmara mağdurları ve şehit ailelerin hukuk arayışlarında yine başrollerdeydiler. Bu kez Davaların görüldüğü mahkemelerdeki badem bıyıklı hâkimlerin “katakullesi” sahnelerdeydi.  Ancak bütün bunlar olurken uyarılan Anakara’nın (28 Şubat sürecinde kendilerini deşifre etmiş olmalarına rağmen) konuya yaklaşımı “cemaate güveniyoruz” şeklinde oldu.

Ancak tarihler 17 Aralık 2013’ü gösterdiğinde devletin tüm kılcal damarlarına kadar sirayet etmiş olan cemaatin devleti devirmek üzere başlattığı operasyonlarla “ortaklık” yerle bir oldu.

Bir darbe sonrası bir araya gelen ve güçlerini birleştirenler “paralel” günahların gölgesinde kalan birlikteliklerini karşılıklı “hesaplaşma” ya dönüştürdüler.

Evet, ihanet büyüktü. Her kesimden insanın telefonları dinlenmişti. Üstelik ne ahlak ve nede inanca sığmayacak şekilde yatak odaları, mahremiyet sınırları çiğnenmişti.

Bir yanda devlet diğer yanda “hizmet”..

Bütün dengeler alt üst oldu.

Karşılıklı ithamlar restleşmeler.. Ve halk tabanına hatta evlere, ailelere kadar inen kutuplaşmalar..Toplumsal yaşamımızı olumsuz anlamda etkileyen gerginlik sürerken, karşılıklı iftira ve ithamlar hız kesmedi.

17 Aralık’ın üzerinden tam bir yıl geçmişti ki bu kez “hizmete” ait basın ve yayın organlarına operasyon başlatıldı.

Operasyonlar nasıl olduysa öncesinde kamuoyuna “sızdı” ve paralelciler sokaklara döküldü. Eylem yapmayı “avamlık” olarak gören, başörtüsü, Filistin, Rabia eylemelerine katılanlara dudak büküp bu tür eylemeleri organize edenleri ”insanları sokaklara dökmekle” suçlayanların ellerinde pankartlarla sokağa dökülmeleri ise olukça manidardı.  

Ortaya evlere şenlik manzaralar çıktı.

Bir bakıyorsunuz dünün darbecileri, yapılan operasyonlar hakkında “bu bir darbedir” diye açıklama yapıyor. Bir bakıyorsunuz Solcular “cemaatçi “olmuş, AKP’den savrulan kimi şahıslar ver yansın “hak arayışına” girmiş.

Hani bir söz var ya ”kimin eli kimin cebinde belli değil” diye aynen öyle bir durumdayız.

Taraflar belirlenmiş, kılıçlar çekilmiş..

Denebilir ki “ senin tarafın kim, neyi ve kimi savunuyorsun”.

Ben ahlakın, vefanın, adaletin ve insafın tarafındayım. Ümmetin, insanlığın menfaatleri tarafındayım.

Keza üstteki ifadelerim “vurun abalıya” mantığı taşımadığı gibi “aferin paralel” anlayışını asla ve asla yansıtmıyor.

Bildiğim, şahit olduğum, sancısını çektiğim hadiselerden “minicik” örneklerle “paralel” günahlara dikkat çekmektir meramım.

Bazı bürokratların” ihanetin bedeli ödenmeli” ifadelerine katılıyorum elbet. Belgelenmiş ispat edilmiş suçların bedeli ödenmelidir. Birileri bir yerlerde kumpaslar kurmuş, oyunlar çevirmişlerse -ki, öyle görünüyor- gereği yapılmalıdır.

Ama söz konusu operasyonları yaparken itidalden, insaftan şaşmadan, sırf intikam duygusuyla değil adalet kaygısıyla hareket etmek esastır.

Gerçek olan şu ki ihanet büyük ve affedilmesi zor günahtır.Bunun bir şekilde bir köşesinde yer almış (her kesin) yapacağı öncelikli eylem ise tövbe etmektir

Biz Müslümanların son zamanlardaki en telafisiz gafletimiz, vefasızlığı meşrulaştırmak, adaleti hafife almak oldu.

Ki, okuyabilen için yaşananlar bu anlamda bir ibret tablosudur.

Sözün bittiği yerdeyiz. Duaların gücüne sığınmaktan başka çaremiz yok.

Ey Merhametine sığındığımız! İçimizdeki münafıkları temizle, biz Müslümanlara feraset ver ve vahyin aydınlığında birleştir..


Görüş Bildir Bizimle Paylaş