Siyasi boyut
Ülkemizde siyaset ideolojik ya da üslup üzerindeki tartışmalarla yürütülüyor. Oysa belirleyici olan üstü örtülü siyasi hedeflerdir ve bu hedefler sadece bizi değil dünyayı ilgilendirir.
Türkiye’nin bölgesinde ve buna bağlı olarak dünyada oynayacağı rol nasıl bir ideolojimiz olacağını, hangi politikaları uygulayacağımızı etkiler hatta belirler. Mesela milliyetçi ideoloji çevremizde bir tehdit olarak algılanır ve bu ideolojinin çevremize bakışı onları kontrol etmek ve güç kullanmak olarak şekillenir. Cumhuriyetin kuruluş felsefesi olarak adlandırılan ya da sol denen ideoloji sınırlarımız içinde geçerlidir çevremizde etkili olamaz. Belli bir dönemde etkili hatta gerekli olan bu ideolojiler günümüzde aykırı konumdadır.
Bizi başkaları ilgilendirmez, kendimiz için uygun olanı yaparız derseniz onların müdahaleleriyle karşılaşırsınız ve çoğunlukla bu müdahaleler sizin seçtiğiniz ideolojinin kendi siyasi amaçlarını gerçekleştirmek için kullanılması şeklinde olur. Türkiye bunun örneklerini yaşamıştır. 1980 öncesi Türkiye’de ithal ikameci ekonomik politika uygulanıyordu ve ülkemiz büyük ölçüde SSCB kredisi kullanıyordu. Ama sol bu politikayı yıkmak için uğraştı, tam bağımsız Türkiye sloganını kullandı ama sonuç ülkemizin dünya ekonomisiyle bütünleşmesi oldu. Aynı dönmede milliyetçiler çatışmanın diğer yanında yer aldı ve ülke milliyetçi görüşle bağdaşmayan bir çizgiye oturdu. Yani söylemleriniz ve eylemlerinizden daha önemli olan varacağınız yerdir. Oysa sonucunu düşünmeden siyaset yapmak ülkemizin geleneği haline gelmiştir. Bu siyaseti şöyle bir benzetme ile açıklamak mümkün. Tahterevallinin bir ucuna olanca gücünüzle aşağı doğru basarsanız karşı taraf yukarı çıkar. Siz bastırmak isterken birilerinin yukarı çıkmasını sağlarsınız. Şu anda büyük bir heyecanla sadece yapılanları izlerseniz çıkan sonuç sizi şaşırtabilir.
Siyasette şöyle bir yolun izlenmesi gerektiğini düşünüyorum. Önce tarihin seyri, dünyanın gidiş yönü tespit edilir ve hem ideolojinin hem de uygulanacak siyasetin buna aykırı olmaması sağlanır. Bu hiçbir inisiyatifimiz olamayacağı anlamına gelmez. Söylediğimiz şartlar rüzgarın yönüdür ama dümen sizin elinizde olmalıdır. Rüzgarın yönünü ve şiddetini hesaba katmadan rota çizmek kayalıklara çarpmakla sonuçlanır. Eğer iyi bir denizci değilseniz size yol gösterenlerin uygun gördüğü rotayı izlersiniz ama başkaları da kendi yandaşlarını kullanarak rotayı etkilemeye çalışır. Eğer gemi personeli arasında rota konusunda çatışma varsa geminiz güvende değildir. Varılacak hedef üzerinde anlaşma sağlamak yerine kıyafetler, yenilecek yemekler, yapılacak dualar üzerinde tartışır rotayı unutursanız rüzgarın sürüklediği yere gidersiniz.
Türkiye’nin bölgesel bir güç odağı olması tarihin ve şartların gereğidir. Bu durumda çeşitli soy ve kültürlere eşit mesafede olmanız, çevrenize sadece kendinizi düşünmediğinize, ortak hedeflere varmak istediğinize inandırmanız gerekir. Yaşadığımız süreci bir de bu açıdan değerlendirmenin faydalı olacağına inanıyorum.