DİĞER İÇERİKLER

© Copyright 2023 - Timeturk İnternet Haber

Bu sitede yer alan tüm içerikler Timeturk'e aittir. Kopyalanması kesinlikle yasaktır.

A PHP Error was encountered

Severity: Notice

Message: Undefined variable: currency

Filename: layout/header.php

Line Number: 566

Backtrace:

File: D:\home\timeturk.com\httpdocs\application\views\layout\header.php
Line: 566
Function: _error_handler

File: D:\home\timeturk.com\httpdocs\application\controllers\Detail.php
Line: 836
Function: view

File: D:\home\timeturk.com\httpdocs\indexd.php
Line: 315
Function: require_once

A PHP Error was encountered

Severity: Warning

Message: Invalid argument supplied for foreach()

Filename: layout/header.php

Line Number: 566

Backtrace:

File: D:\home\timeturk.com\httpdocs\application\views\layout\header.php
Line: 566
Function: _error_handler

File: D:\home\timeturk.com\httpdocs\application\controllers\Detail.php
Line: 836
Function: view

File: D:\home\timeturk.com\httpdocs\indexd.php
Line: 315
Function: require_once

İslam düşmanlığını BM nezdine taşımak

2012-09-28 06:33:27
Bugün Dışişleri Bakanı'mız Ahmet Davutoğlu BM Genel Kurulu'nda bir konuşma yapacak ve Müslümanların Masumiyeti adlı filmin yeniden hatırlattığı İslam düşmanlığını gündeme getirecek.

Bakanımızın, New York'ta yaptığı temaslarda BM'nin "Dinler ve Kutsal Değerlere Saygı" konulu bir belge üretmesini sağlamaya çalıştığı ve konuşmasının hiç değilse bir bölümünü bu konuya ayıracağı anlaşılıyor. Temaslar başarılı bir sonuç verirse artık galat-ı meşhur olarak İslamofobi diye adlandırılan İslam düşmanlığının bir suç olarak algılanmasına giden yolda önemli bir adım atılmış olacak.

Niyetler salih, girişim de hayırlı bir girişim gibi görünüyor. BM'de süreçler böyle yönetilir. Önce sorunun varlığının tanınmasını sağlayan bir dokümanın oluşturulması sağlanır, sonra çözüme yönelik komisyonlar oluşturulur veya belli aralıklarla toplanacak bir konferans planlanır. Bu konferansın verdiği meşruiyet ile soruna bağlayıcı çözümler üretilmeye çalışılır. Mantık, önce bir BM müktesebatı oluşturmak gerektiği şeklinde işler. Denilebilir ki tıpkı bir pratisyen hekimin hastalıkla alakalı ilk gözlemlerini kaydetmesi, kişinin gerçekten de hasta olduğunu belirlemesinden sonra hasta daha derin konsültasyonlar için bir heyetin karşısına çıkarılır. Kendileri daha derin uzmanlar dahi olsalar doktorlar hasta ile olan iletişimlerinde bu ilk belgeyi esas alırlar. Sonunda cerrahi bir müdahale de olsa, taburcu da olsa o ilk belge hastayı sonuna kadar takip eder. Davutoğlu'nun oluşturmaya çalıştığı BM belgesi işte o ilk belge.

Ne var ki bu belge zaten mevcut. 2001 yılında, 11 Eylül saldırılarından üç gün önce BM himayesi altında Irkçılık Karşıtı Dünya Konferansı (WCAR) kapanış bildirgesi yayınlanmıştı. Durban I adıyla da bilinen bu konferans anti-Semitizm'in yanı sıra İslamofobi ve anti-Arabizm'i de yükselen sorunlar olarak tanımlamıştı. Konferans Suriye ve İran'ın bastırmasıyla bildirge taslağına Siyonizm'i de bir ırkçılık türü olarak katmış, bunun üzerine İsrail ve ABD konferanstan çekilmişti. Ama sonuçta bir kapanış bildirgesi yayınlanmıştı. 2009 yılında bir gözden geçirme konferansı düzenlendi. Cenevre'de düzenlenmekle birlikte Durban II adıyla bilinen bu konferans daha baştan bir dizi ülke tarafından boykot edildi. Dahası Durban I'in metnine Siyonizm'i sokmak konusunda ısrarlı davranan İran bu defa konferansı şova çevirmeye kalkıştı. İran Cumhurbaşkanı konuşmasında Mehdi çağının başladığını ilan ederken, pek çok delege konuşma salonunu terk etti. İçinde İslamofobi'nin ilk defa zikredildiği bir belge elden geçirilirken İslam düşmanlığı tetiklenmiş oldu.

Durban I eğer üç gün sonra gelen 11 Eylül saldırıları olmasaydı Siyonizm'le alakalı tartışmalara rağmen yine de anlamlı bir gelişime yol açabilirdi. En azından İslamofobi'nin tutarlı bir tanımı yapılmış olur, bu tehdidin boyutlarını araştıracak, yayınları teşvik edecek bir BM çatısı kurulurdu. Olmadı. Olmadı ama o doküman hâlâ oradadır. İsrail'i ve zamanın Amerikan yönetimini kızdıran bölümleri olsa da geniş kabul görmüş olan bölümleri de oradadır. Elbette arkasından gelen acı tartışmaların hatıraları da oradadır. Bu belge bir avantaja da dönüştürülebilir, görmezden gelinirse bir mayın etkisi de yapabilir.

Bir defa o belgede İslamofobi bir realite olarak BM tarafından tanınmış ve ırkçılık ve anti-Semitizm ile aynı kategoriye konulmuştur. Bugün yapılacak olan şey bir adım ötesi olmalıdır. Diğer taraftan 2001 tecrübesi İsrail'i karşısına alan bir İslamofobi düzenlemesinin akim kaldığını göstermiştir. Bugün artık İslamofobi ve Yahudi düşmanlığının aynı algılardan beslendiği de ortaya çıkmıştır. Almanya'daki sünnet yasağına karşı Müslümanlar ve Yahudiler birlikte hareket etmeyi başarabilmişlerdir. Türkiye'nin önderliğini yaptığı 'dinler ve kutsal değerlere saygı belgesi' anti-Siyonist söylemlere kurban edilmemeli, İran veya bir başka ülkenin İslamofobi üzerinden şov yapmasına da fırsat verilmemelidir.
Görüş Bildir Bizimle Paylaş