DİĞER İÇERİKLER

© Copyright 2023 - Timeturk İnternet Haber

Bu sitede yer alan tüm içerikler Timeturk'e aittir. Kopyalanması kesinlikle yasaktır.

A PHP Error was encountered

Severity: Notice

Message: Undefined variable: currency

Filename: layout/header.php

Line Number: 566

Backtrace:

File: D:\home\timeturk.com\httpdocs\application\views\layout\header.php
Line: 566
Function: _error_handler

File: D:\home\timeturk.com\httpdocs\application\controllers\Detail.php
Line: 836
Function: view

File: D:\home\timeturk.com\httpdocs\indexd.php
Line: 315
Function: require_once

A PHP Error was encountered

Severity: Warning

Message: Invalid argument supplied for foreach()

Filename: layout/header.php

Line Number: 566

Backtrace:

File: D:\home\timeturk.com\httpdocs\application\views\layout\header.php
Line: 566
Function: _error_handler

File: D:\home\timeturk.com\httpdocs\application\controllers\Detail.php
Line: 836
Function: view

File: D:\home\timeturk.com\httpdocs\indexd.php
Line: 315
Function: require_once

Kitaba dair

2008-10-28 04:19:00

 

Kitap fuarlarının ve çok şükür ki okuyanın da çoğaldığı günümüzde bir kitaptan ne anlamalıyız? İki kapak arasına girmiş sayfaların hangilerine kitap denilmelidir?

Bir kitap insana ne vermelidir? Kitap adıyla piyasada sebil edilen matbaa hamulesi kâğıt ciltlerinde gerçek bir kitabın özelliklerinden ne kadarı mevcuttur? İhtiva ettiği konu itibariyle ne tür kitaplar lüzumlu, hangileri eğlencelik, hatta gereksizdir? Sorular, sorular... Ve özet bir cevap: Kitap kelimesi, vaktiyle medeniyet tarihimizi etkileyen yığınla anlam taşıyordu. Ayetlerde geçen şekliyle 'vahiy' karşılığı olarak Kur'an, İncil ve Tevrat birer kitap olarak anılmıştı. 'Ehl-i kitap' tamlamasında veya şairin 'Getir el basayım Kitabullah'a' dizesinde böyle anlaşılmıştı. Yunus 'Dört kitabın manası'ndan söz ediyordu. Kitap, bütün varlık ve oluşlar hakkındaki İlahi bilgiyi, hükümleri ve yasaları ihtiva eden 'Levh-i Mahfuz' da demekti. Kur'an'da, insanların dünyadaki inanç ve fiillerinin kaydedildiği 'Amel Defteri' de kitap olarak anılıyordu. 'Kitabı sağ yanından verilip de yüzleri ağaracak olanlar..' var ya hani!?..

Kitabın bir kavramdan öte bir nesne haline gelmesi kolay olmadı. Mısır'ın ünlü İskenderiye Kütüphanesi'nde rulo halinde saklanan papirüsler ve Bergama Kütüphanesi'nin parşömenler çağını geride bırakıp da kâğıtların birbirlerine dikilerek sayfalara dönüşmesi (M.S. 250 yılları) din adamlarının ilgi ve denetiminde olmuştu. O vakitlerde bir kitap bir dine ümmet olma bilgisinin artırılması için vasıta idi. Çünkü Ortaçağ'da karanlık Avrupa'da bütün bilimler kilisenin denetiminde yapılıyordu. Gustav Freytag'ın onyedinci yüzyılda geçen Kayıp Elyazması adlı romanı ile yakın zamanda Umberto Eco tarafından yazılan Gülün Adı adlı romanı bu konuyu anlatırlar. Aynı orta çağın İslam dünyasında ise kitap din adamları kadar medresenin de denetiminde ilerlemiştir. Bir kitaba duyulan saygıdır ki pek çok müellefat adına bizzat 'Kitap' demiş ve içerdikleri kallavi konular ile kütüphanelerin demirbaşları arasına girmiştir: Fahreddin Razi'nin Kitabu'l-Erbaîn'i (kelam), İmam Ebu Yusuf'un Kitabu'l-Harac'ı (hukuk), Cahiz'in Kitabu'l-Hayevan'ı (tabiat, anatomi), Ahmed b. Hanbel ve İsa Tirmizî'nin Kitabu'l-İlel'leri (hadis), Zehebî'nin Kitabu'l-Kebâir'i (ilmihal), Seydi Ali Reis'in Kitabu'l-Muhît'i (denizcilik, astronomi), Piri Reis'in Kitâb-ı Bahriyye'si (denizcilik), İbn Sina'nın Kitabu'n-Necat'ı (mantık ve metafizik) bunlardandır. Kitabu's-Sünne ve Kitabu't-Tevhid, Kütüb-i Sitte gibi eserler ise ayrıca bir külliyat...

Batı aydınlanmasının başladığı onbeşinci yüzyıldan sonra Avrupa'da kitap kilise kontrolünden çıkıp üniversitenin özgür düşünce ortamına taşınırken doğuda ortaçağın bilimsel başarısı skolastik anlayışlar ile kısırlaşmaya yüz tutmuştu. Buna rağmen Osmanlı coğrafyasında en çok okunan kitaplar arasında Kur'an yine başta olmak üzere bilimsel alanda çeşitli siyer ve İslam tarihleri, Keşfüzzunun, Cihannüma ve Marifetname; imanî konularda Enam-ı Şerif, Delail-i Hayrat, Muhammediye, Kaside-i Bürde; kültürel alanda da Leyla ile Mecnun, Hz. Ali Cenkleri, Battalname, Binbirgece, Tutiname gibi kitaplar dolaşımdaydı. Kitap kelimesinin bir kavrama dönüştüğü çağlardı ve şairler 'kitab-ı aşk'ı okuyup, 'kitab-ı mihr ü vefa'yı aramaktaydılar. Artık 'elem kitabı' her yerde bulunabilmekte, işler 'kitabına uydurulmak' suretiyle yürümekte idi. Bir konu tartışılacaksa 'kitapta yeri var mı, yok mu' bakılıyor, 'kitaba el basarak' yeminler ediliyordu. İşte o sırada şairin biri 'Mushaf-ı hüsnün değil midir kitâb-ı Câvidân / Ey şeh-i mülk-i melâhat dâda geldim el-amân' deyiverdi. 'Ey güzellik ülkesinin sultanı olan sevgili! En ölümsüz kitap (veya ölümsüzlük kitabı) senin güzellik mushafındır diye şimdi aman dileyip kapına geldim (adaletine sığındım)!' diyen bu adam, aslında kitap kelimesine derin bir mânâ daha kazandırıyor ve bizi, insan yüzünde Allah'ın kudret kitabını okumaya çağırıyordu. Sevgilinin güzelliği öyle bir kitaptı ki, her gün yeni bir sayfası çevrilip okunsa yine de âşıkın ömrü buna yetmeyecekti. İnsan ile Yaratıcı, sultan ile kul, sevgili ile âşık arasındaki bu okuma eylemi bize dünyanın da bizatihi bir kitap olduğunu, ömrün bir kitaba bağlı geçmesinin lüzumunu anlatıyordu. Tıpkı Cemil Meriç'in 'Her toplum bir kitaba dayanır; senin kitabın hangisi?' demesi gibi...

LAF OLSUN DİYE

Yanlışını düzeltecekmiş!

Kitapların el ile yazıldığı ve altın ile tartılıp satıldığı dönemlerde eğer kitabın bir yerine işaret konulmak istenirse (hatalı yerler, önemli cümleler vs.) kenarına tik atılmaz, karalama yapılmaz, sayfaya zarar vermesin diye satırın kenarına mum yapıştırılır imiş. Rivayettir ki, Süleyman Çelebi'den yaklaşık bir asır sonra, Yavuz Han zamanında İstanbul'da gösteriş budalası, kibir küpü, övünmekten gayri bir şey söylemeyen bir Arap vaiz yaşamış. Âdeti olduğu üzere ona buna sataşırken Süleyman Çelebi merhumun ünlü Vesiletü'n-Necât nam mevlidine de dil uzatarak iftiralarıyla onu yerden yere çalmış. Halktan bazıları dayanamayıp,

- Bre Efendi! Bu kadar söz edersin ama buna delil göstermezsin. Gücün yetiyorsa daha güzel bir kitap yaz da dediklerine inanalım, demişler.

Arap vaiz, çarnaçar divitini hokkasına bandırmış. Bir hayli zaman emek çekmiş, ter dökmüş. İşin sonunda, yazdığı ipe sapa gelmez beyitleri bir kitap şekline sokup soluğu, devrin ünlü şairlerinden Üsküplü Atâ'nın evinde almış.

- Hele, demiş, üstat! Oku da nerelerinde hata görürsen tashih edilmek üzere kenarına balmumu yapıştır.

Atâ, sözden ve şiirden anlayan adamdır. Bakmış ki, Arap vaizin söylediklerinde düzeltilmeye değecek hiçbir doğru lâf yok, kitabı balmumuna batırıp iade etmiş.

Zaman

 

Görüş Bildir Bizimle Paylaş