DİĞER İÇERİKLER

© Copyright 2023 - Timeturk İnternet Haber

Bu sitede yer alan tüm içerikler Timeturk'e aittir. Kopyalanması kesinlikle yasaktır.

A PHP Error was encountered

Severity: Notice

Message: Undefined variable: currency

Filename: layout/header.php

Line Number: 566

Backtrace:

File: D:\home\timeturk.com\httpdocs\application\views\layout\header.php
Line: 566
Function: _error_handler

File: D:\home\timeturk.com\httpdocs\application\controllers\Detail.php
Line: 836
Function: view

File: D:\home\timeturk.com\httpdocs\indexd.php
Line: 315
Function: require_once

A PHP Error was encountered

Severity: Warning

Message: Invalid argument supplied for foreach()

Filename: layout/header.php

Line Number: 566

Backtrace:

File: D:\home\timeturk.com\httpdocs\application\views\layout\header.php
Line: 566
Function: _error_handler

File: D:\home\timeturk.com\httpdocs\application\controllers\Detail.php
Line: 836
Function: view

File: D:\home\timeturk.com\httpdocs\indexd.php
Line: 315
Function: require_once

Beşiktaş'ta sığırcıklar

2011-02-15 08:42:30

Şair İzzet Molla, iki yüz sene kadar evvel dua niyetine bir beyit söylemiş:Nice avarelerin kumri-i cânın saklarNerde bir serv-i sehî varsa ser-efrâz olsun"Nerde bir selvi var ise başı göklere ersin. Çünkü nice can kumrularına yuva olur..." Şairin selvi diye andığı elbette selvi boylular, kumru diye andığı da o selvi boylulara tutulan âşıkların gönülleri. Güzel bir teşbih.XVI. yüzyıl Rumeli şairlerinden Mesihî'nin de buna benzer bir ifadesini hatırlıyorum:

Fâhte çünki elinde büyümüşdür servün

Üstüne medh okuyup olsa hevadarı nola

"Üveyik, selvinin kollarında büyüdüğü için şimdi onun üzerine konup hakkında medhiyeler okusa layıktır." Üveyikler selvilerin sık dalları arasında yuva kurduğu için şair onları selviye âşık gösterip neşidelerini de selvi için söylenmiş medhiyeler olarak anlatmaya çalışıyor. Elbette selvinin Bir'lik anlamında Vahdet'e uzanan mecazını da hariçte bırakmadan.

Kumru (üveyik, fahte), gündelik hayatın neredeyse içinde yer alan, pek çok coğrafyada yaşayan bir kuştur. Genelde eşli dolaşırlar. Eti yenebilir ise de halk arasında avlanmaları hoş karşılanmaz. Bunun arkasında yatan inanç, kumrunun boynunda taşıdığı halkadır. Bu halka -tıpkı güvercinde olduğu gibi- kumrunun eşine verdiği sadakat sözünün işareti olup zamanla koyulaşır. Bilindiği gibi kumrular tek eşli kuşlardandır ve erkek olsun, dişi olsun, eşleri öldüğü vakit başka hiçbir kuş ile yakınlaşmaları olmaz. Geleneğin halk arasına yaydığı efsanelere göre bir dalın üstünde, bir saçağın ucunda, bir telgraf telinde "Hu-Huuu-Hu!" nidasıyla şakıyıp duran her kumru, mutlaka ölen eşinin adını anıyor, ona yas tutuyor demektir. Nitekim bir dalda çifte kumrular görürseniz seslerini duymaz, bilakis birbirleriyle ilgilendiklerine şahit olursunuz. Ömrü feryatla geçen bu kuşların yavrularına karşı gösterdikleri merhamet ve şefkat de dillere destandır. Onlar, eşleri için ağlamakla kalmaz, yavruları için de can feda ederler. Bir kumru eğer yavrusunu avcının elinde görecek olursa, kendini onun tuzağına veya tüfeğine hedef tutarak hayatına son verir. Ta ki avcı onu elde ederek yavrusunu bıraksın. (Bu kuralı avcılar da biliyordur inşallah!)

Kumrunun feryadı, yalnızlıktandır dedik ya, "Huu!" ifadesi de zaten "o, eş, sevgili" olarak anlaşılmaya müsaittir. Kumruların kuşluk zikirlerinin de, seher tesbihlerinin de bu "Hu!" ile devam etmesi, aşka sadakati ve maddi aşktan İlahi aşka yükselişi sembolize eder. Hani bir derviş Hu zikri çeker gibi, hani Leyla'dan Mevla'ya bir geçiş gibi... Burada selvinin çok önemli bir rolü vardır. İğne yapraklı sık dalları arasında her kuşu barındıran selvi aynı zamanda onları kem gözlerden gizler de. Tıpkı bunun gibi, bizim kuşça gönüllerimiz için de sığınılacak bir kapı, asude bir yuva ve huzurlu bir ömür adına vahdet selvisinden öte bir mekân bulunamaz. Bütün kuşlar belki de bize bir ilham anlatabilmek için selvilere doğru kanatlanıyorlar ve onun dalları arasında geceliyorlar.

Yazının başından beri kuşların selvilerle olan macerasını anlatmamızın elbette bir sebebi var. Eğer İstanbul'da iseniz, akşam ezanına doğru Beşiktaş'a yol uğratın, anlayacaksınız. Çünkü her akşam vakti, ezana yarım saat kala, Beşiktaş meydanının üzerinde binlerce sığırcık kuşu beliriyor. Kumruların kuşluk zikirlerine nispet bunların da akşam zikirleri olmalı. Burada her akşam bu zikri bir resitale çeviriyor, seyredenlere ibretlik bir görsel şölen sunuyor, göklerde her akşam başka bir ebruyu desenliyor, her saniye bir başka cilve gösteriyorlar. Siyah tüylü, beyaz benekli, yeşil parıltılı ve erguvanî hareketli bu kuşlar, içlerine karışan bir martı veya kargayı hemen aralarından çıkarıyorlar. Nitekim bilim adamları da bilhassa kışın onların sürüler halinde uçmalarını güvenlik içgüdüsüyle izah ediyorlar. Ama ben gün batımında onları seyrederken bunca ihtişamlı bir görselliğe yalnızca güvenlik içgüdüsünün yetmeyeceğini, çünkü hareketlerinin ve seslerinin bir toplu ibadet hazzıyla senkron oluşturduğunu düşünüyorum. Öyle ki bazen küme, bazen saf halinde, bazen açılan, bazen kapanan bir nilüfer misali birbirleriyle bütünleşiyorlar. Akşam ezanından birkaç dakika sonra hepsi yere daha yakın geliyor ve tıpkı kumrular gibi selvilere konuyorlar. Barbaros Hayreddin Dede'nin türbesindeki kara selvilere. Dikkat ediyorum, selvi dallarının arasına en son sığınanlar, yavrular. Hani gözü açılmamış minikler. Anneleri ve babaları onlara sesleriyle yol gösteriyor, onları kanatları altına alıyorlar. Ve ertesi sabah, güneş doğarken, bütün selvi dalları kuşlarını uçuruyor, aynı heyecan yeniden başlıyor. Selvi ve sığırcık, gün doğarken ve gün batarken, bir vuslat ve bir hicran, bir içgüdü veya bir tespih...

Bence fotoğraf makinelerinizi omzunuza asıp gün batımında Beşiktaş yollarına düşme zamanı...

Görüş Bildir Bizimle Paylaş