'Terör' kendi iç sorunumuzdur
Türkiye ’nin kırk yıllık bir ‘Terör Sorunu’ vardır. 1968 Kuşağı ’yla birlikte, soğuk savaş ortamında meydana gelen marksist temelli ideolojik hareketler bir ‘sosyalist devrim’ e dönüştürülmek istenmiş ve dış güdümlü terör eylemleri başlatılmıştır. Bu ideolojik terör eylemlerine karşı ‘ülkücü’ hareket örgütlenmiş ve sonuç olarak önce şehirlerde daha sonra da kırsal alanda asayişe müessir fiiller artmıştır. Öyle ki, 12 Eylül Darbecileri bu kaos ortamını -kendi katkılarını da esirgemeyerek- darbe gerekçesi olarak kullanmışlardır.
Lâkin, Türkiye ’de ‘terör’ den anlaşılan, hâlen seyrek olarak görülen bu marksist orijinli terör eylemleri değildir. ASALA ile irtibatlı sosyalist menşeli
bir hareket olarak doğan ve daha sonra ırkçı-seperatist bir etnik milliyetçilik güden PKK terör örgütünün eylemleridir. Bu anlamda terör, Türkiye’ye ve halkımıza son çeyrek asır boyunca büyük zararlar vermiştir.
Özellikle 11 Eylül sonrasında terörle mücadele, bütün dünyada üzerinde durulan ve önem verilen bir mesele olmuştur. Birleşmiş Milletler ’de ve çeşitli uluslararası plâtformlarda teröre karşı mücadelede ortak çözümler ve tedbirler getirilmeye çalışılmıştır. Bu çerçevede, onbinlerce kişiyi en acımasız şekilde katleden PKK da, başta ABD olmak üzere birçok ülke tarafından terör örgütleri listesine alınmıştır.
Ayrıca, PKK ’nın, uyuşturucu kaçakçılığı ve diğer adî suçlar bakımından da dünyanın en büyük mafyası durumunda bulunması, sorunun uluslararası farklı boyutunu da ortaya koymaktadır.
***
Bugüne kadar PKK ’nın dış faaliyetleri konusunda, ne yazık ki ABD ve AB ülkeleri Türkiye ’ye gereken desteği sağlamış değildir. Bush ’un son döneminde, Başbakan Erdoğan ’ın dayatmasıyla ‘sınır ötesi harekât’ sırasında verilen anlık istihbarat desteği, gecikmiş bir tavır almadan ziyade, Irak ’tan çekilme plânları yapan ABD ’nin ileriye dönük menfaatlerinin sonucudur.
Öyle anlaşılıyor ki, yeni ABD Başkanı ’nın Türkiye ’yi ziyareti ve diğer temaslar neticesinde, daha önce Türkiye ’ye karşı koz olarak kullanılan terör örgütünün ortadan kaldırılması konusunda, Türkiye , ABD ve Irak Merkezî Hükûmeti arasında mutabakat sağlanmış; Kuzey Irak Bölgesel Kürt Yönetimi de buna ses çıkaramamıştır.
Diğer taraftan, son düzenlenen sınır ötesi operasyonlar, Türkiye içinde uygulanan sıkı güvenlik tedbirleri ve örgütün insan kaynağı bakımından zorlanmaya başlaması, PKK ’yı köşeye sıkıştırmıştır.
***
Terörle mücadelede dış desteğin önemi büyüktür; ancak bu öncelikli olarak bizim kendi iç sorunumuzdur. PKK terörünün bitirilmesi de, Türkiye ’nin millet iradesine dayanan kendi çözümüyle olacaktır. Bunu yaparken elbette dış siyasî gelişmelerden ve konjonktürden de faydalanılacaktır. Lâkin bu faydalanma, Türkiye ’nin iç meselesi konusunda ‘yönlendirme’ boyutunda kabul edilemez.
ABD ve AB câmiasındaki birçok mahfiller, teröre karşı olduklarını belirttikten sonra, bir ‘Kürt Sorunu’ icat ederek konuyu uluslararası plâtforma açma eğilimindedir.
Eğer bu ‘açılım’ projesi gerçekleştirilerek terör sona erdirilebilirse -ki samimiyetle temennimiz budur- ortaya çıkacak yeni tablonun düzenlenmesinde dış müdahalelere açık olmamalıyız.
Terör örgütü kaldırılmalıdır . Aksi takdirde, PKK ’nın ‘legalleşmesi’ ile bütün dünyada PKK artık terör örgütü listesinden çıkarılacak ve Kürt konusu etnik bir sorunmuş gibi algılanmak istenecektir. Bu durum yakın gelecekte Türkiye ’yi, ‘legal’ PKK ve onun seperatist talepleri konusunda baskılara açık hâle getirebilecek ve tekrar başlatılacak terör saldırıları, uluslararası plâtformlarda artık ‘terör’ olarak kabul edilmeyebilecektir.
Türkiye , aslında bir asırdan fazla bir süredir, Kürtçülerin bölücü ve ayrılıkçı taleplerini ve bu konudaki dış hesapları çok iyi biliyor. Yeter ki millî hafızamızı yenilemeye çalışalım.