DİĞER İÇERİKLER

© Copyright 2023 - Timeturk İnternet Haber

Bu sitede yer alan tüm içerikler Timeturk'e aittir. Kopyalanması kesinlikle yasaktır.

A PHP Error was encountered

Severity: Notice

Message: Undefined variable: currency

Filename: layout/header.php

Line Number: 566

Backtrace:

File: D:\home\timeturk.com\httpdocs\application\views\layout\header.php
Line: 566
Function: _error_handler

File: D:\home\timeturk.com\httpdocs\application\controllers\Detail.php
Line: 836
Function: view

File: D:\home\timeturk.com\httpdocs\indexd.php
Line: 315
Function: require_once

A PHP Error was encountered

Severity: Warning

Message: Invalid argument supplied for foreach()

Filename: layout/header.php

Line Number: 566

Backtrace:

File: D:\home\timeturk.com\httpdocs\application\views\layout\header.php
Line: 566
Function: _error_handler

File: D:\home\timeturk.com\httpdocs\application\controllers\Detail.php
Line: 836
Function: view

File: D:\home\timeturk.com\httpdocs\indexd.php
Line: 315
Function: require_once

Mısır'dan Gezi'ye öğrendiklerimiz

2013-07-15 10:41:58
İslam dünyası global bir 28 Şubat ile karşı karşıya. Önce Gezi’ci darbe girişimi, sonra da Mısır’daki darbe ile karşı karşıya kaldığımız görüntü, dünyanın, bundan sonra, en azından Müslümanlar için asla eskisi gibi olmayacağını gösteriyor.

Mısır’da gerçekleşen askeri darbeye sivil direniş kararı alan İhvan-ı Müslimîn, başta Rabiatü’l Adeviyye meydanı olmak üzere Mısır’daki meydanları doldurarak, tüm dünyaya, duymak istemedikleri bir sesi duyuruyordu. Duası olanın her şeyi olduğunu…

Dualarından başka hiçbir şeyi olmayan o insanlar, darbeciler karşısında, sessiz, ahlâklı, vakur bir direniş nasıl olur gösteriyordu tüm dünyaya. Sabah namazı kılan darbe karşıtlarına, darbecilerin yaptığı saldırı sonucu onlarca kişinin şehit olması, direnişin boyutlarını bambaşka bir yöne taşıyordu. Sivillerin üzerine keskin nişancılarla ateş eden darbecilere karşı, ellerinde kefenleri, ama yüreklerinde umutlarıyla tertemiz bir direniş gösteriyordu Mısır halkı. Darbeye karşı direniş, sadece Mısır için değil, aynı zamanda tüm dünya insanlığı için önemli bir umut olarak önümüze ibretlik bir örnek olarak geliyordu. Bu darbe ya püskürtülecek, ya da tüm insanlık bu vahşi darbenin altında ezilecek!

Önce Gezi darbe girişimi sırasında yaşadıklarımız, sonrasında da Mısır darbesini canlı yayında izlerken gözlemlediklerimiz, bizim için bir daha asla unutulmayacak acı dersler anlamına geliyordu. Batı’nın “demokrasi” adını verdiği şeyin, aslında liberal / seküler demokrasi olduğunu ve asla herhangi bir “yaşayan din” için aynı ilkelerini koruyamayacağını yıllarca yazdık söyledik. Önce Gezi’ci darbe girişimi, sonra da Mısır darbesi bu tezlerimizi doğrulayan çok ciddi emareler verdi. Ne ABD, ne de “demokrasinin kalesi” AB, Mısır’daki darbeye karşı ahlâklı bir tavır gösterebildiler. Hatta Batı, tümüyle Mısır’daki darbenin yanında tavır alarak, darbeye darbe deme tutarlılığını bile gösteremedi. Modern Batı’nın, engin bir ikiyüzlülükten mülhem olduğunu söylerdik; tüm bu yaşadıklarımız bunun çok acı teyidi oldu bir kez daha.

Peki, neydi Batı’yı bu derece ikiyüzlü eden şey? Modern Batı medeniyeti (Gandhi’nin dediği gibi: Keşke bir Batı medeniyeti olsaydı!) kuruluş şart ve ilkeleri itibariyle, “dini” olanın reddine veya dünyevi alan içerisinden atılmasına dayalıydı. Batı demokrasisi, özellikle liberalizmin (ve aslında onunla aynı şey(den) olan düşman ‘kardeşi’ sosyal(ist) demokrasinin) yönlendiriciliğinde, dini alanın boşaltılmasına ya da yapılamıyorsa soysuzlaştırılmasına dayanıyordu. Bu yüzden sekülerizm, Batı demokrasisinin öğütücü mekanizmasıydı. Toplumsal alanlara ya da devlet alanına ait bir dini itiraz, öneri ya da duruş, liberal demokrasinin duvarlarına çarpıyordu. Bu yüzden, liberal demokrasi sadece “Batılı”, “liberal”, “seküler” insanlar içindi. Nasılsa Batılı insanın dini Hıristiyanlık, içi boşaltılmış, salt bir ritüel dini hâline getirilip “ehlileştirilmişti”.

Liberal demokrasi, özellikle Müslüman ülkelerde Müslümanların toplumsal alana yönelik istek ve önerileriyle karşılaştığında, kendisinde içkin olan problemlerini de deşifre etmeye başlıyordu. Batı’nın Müslüman ülkelerde, kimlik olarak Müslüman olan yönetimlere yönelik engin ikiyüzlülüğünün ontolojik sebebi tam da buradadır. Batılı “bireyin” demokrasisi, “Müslüman kul” için oldukça dar gelecek bir giysidir. Her ne kadar Batı ve ülkedeki Batı(cı) aydınlar tarafından tersi söylense de, sekülerizmin ve liberalizmin, demokrasi ile bitip tükenmek bilmeyen ve çözümü imkânsız bir çelişkisi vardır. Sekülerizm ile demokrasi bir arada olmaz, olamaz!

Mısır’da darbeyi tüm dünya canlı izlerken, ABD ve AB ülkelerinin darbeye yönelik “utangaç desteklerinin” sebebi, modern Batı düşüncesinde içkin olan bu ikiyüzlülüktür işte. Demokrasi, demokratik süreçlerden Müslümanların “iktidarı” çıktığında, her türlü yolla alaşağı edilmesi gereken bir oyundur zira! Bu yüzden Gezi olayları sırasında on beş yirmi günde onlarca defa “açıklama” yapıp, endişelerini ifade eden ABD ve AB, Mısır’daki darbeden hiç endişe duymayabileceklerdir mesela! Zira Gezi darbe girişimi, Batı’nın, Mısır’da becerebildiği seküler vahşetinin, bir ön-çalışmasıydı. Beceremediler ve sonrasında / paralelinde Mısır’da denediler. Amaç, Batı’nın ve elbette şımarık çocukları İsrail’in amaçlarının Müslüman coğrafyalarda “tehlikeye” girmesini önlemekti. Zira hem Tayyip Erdoğan yönetimindeki “İslamcı” Türkiye hükümeti, hem de “Mısır’lı Tayyip Mursi” yönetimindeki Mısır “haddi aşmış” Batı’nın “girme” dediği yerlere girmiş, “haddi olmayan” meselelerde görüş ve irade gösterir olmuştu!

Modern Batı “medeniyetinin” ikiyüzlülük üzerine inşa edildiğini yazıp çizdik yıllarca. Bu yüzden olup bitenler bize sürpriz gelmiyor. Üstelik oldukça da öğretici bir süreç bu! Zira Türkiye’de aklı, kalbi, ruhu, ama bunlardan çok daha önemlisi midesi Batı tarafından doyurulan ve şimdiye kadar kendilerine büyük “saygı” duyulan “solcu”, “liberal”, “seküler” ve hatta kimi “Müslüman” aydınların vahim ikiyüzlülüklerinin ifşasına zemin hazırladı olan biten. Ardı ardına hem Gezi’ci darbe girişiminde, hem de Mısır darbesinde olup bitenlere karşı verdikleri ve vermedikleri tepkiyle, sadece “entelektüel çaplarını” değil, ciğerlerinin de kaç para ettiğini öğrendik bir sürü yazar, çizer, sanatçı vs. takımının! Yine “cemaate” yönelik 28 Şubat döneminden beri olagelen “şüphelerimizin” hiç de boş olmadığını öğrendik. 28 Şubat’ta darbecilerin değirmenine su taşıyan, Mavi Marmara’da “İsrail’den izin almak gerekirdi” diyen cemaatin “önemli politika belirleyen şahsiyetleri” Gezi’ci darbeciliğe yönelik utangaç destekçiliklerini, Mısır darbesinden Mursi ve İhvan’ı sorumlu tutacak ve onlardan hareketle Tayyip Erdoğan’a sopa gösterecek raddeye devşirdiler. Gördük ki, Batı(cı) liberal (veya sol(cu) hiç fark etmiyor! ) kafalarla bir kere “hemhâl” olan “Müslüman” aklı / kalbi bir daha iflah olmuyormuş!
Gezi’ci darbe girişimi ve Mısır darbesi bu yönleriyle oldukça “faydalı” oldu aslında. Zira hiçbir olayın bu derece net ortaya çıkaramayacağı hakikatleri, hiçbir şüpheye yer kalmayacak netlikte görme fırsatımız oldu. Batı’nın tam olarak ne olduğunu ve “demokrasisinin” aslında “nereye kadar geçerli” olduğunu gördük. Türkiye’deki Batı(cı) aydınların, yazar, sanatçı ve akademisyenlerinin zekâ, vicdan ve ahlâk “kapasitelerine” şahit olduk! “Batı’ya teslim edilmiş iradenin” sonucunda ortaya çıkan aydın modelinin, nasıl da “sahibine” itaat ettiğini gördük!

Son yüz yılda dünyadaki Batı darbelerine karşı olan Müslümanların, diğer mazlumlarla birlikte hiçbir zaman bu derece birbirlerine kenetlendiği bir zaman yaşadığımızı sanmıyorum. Mısır’daki darbeye Türkiye ile birlikte ilk karşı çıkanın Afrika Birliği olduğunu unutmayalım hiç! Ve darbeye destek verenlerin de ABD, AB, Suudi Arabistan ve Arap Birliği olduğunu…

Bir devrim yaşıyoruz hakikaten. 2011 Tahrir devrimine çok sıcak bakmadım. Zira orada liberal Batı da vardı. Batı’nın beklediği “liberal Arap Baharı” çıkmadı ve bu yüzden darbe yapıyorlar şimdi! Şimdiki Rabiatü’l Adeviyye’dir asıl devrim; Gezi’ci darbecilere karşı kalben, aklen, ruhen hiç olmadığı kadar kenetlenmiş her türlü darbeye karşı olan Türkiye’lilerin yaptığıdır devrim. Ve evet Arap baharı varsa, işte son üç günde olandır. Zira karşısında tüm Batı ve zalim enternasyonal darbeciler koalisyonu varken, Allah’tan başka sığınacak hiçbir şeyleri olmayan ve “Allah’ım, bize dost ve vekil olarak Sen yetersin!” diye dua edenlerin yaptığıdır devrim. Direnişin en ahlâkisini uygulayanların yaptığıdır asıl devrim. Darbe yapar yapmaz, ilk yaptığı Refah kapısını ve Gazze’lilerin can damarını kapatmak olan darbecilerin yaptığı sorulduğunda “bizim rızkımızı onlar değil Allah veriyor.” diyebilecek ahlâk ve iman sahibi insanların yaptığıdır devrim.

Dünyada, zalim ile mazlum hiçbir şüpheye yer kalmayacak kadar net çizgilerle ayrılmıştır artık! Mazlumun dayanışması, duası ve ahlâkı kadar sağlam bir “direniş” de yoktur dünyada. Mısır’da sabah namazı kılarken şehit edilen o gencecik insanların, çocukların ahı tüm göğü inletir ve “İhvan, suçlusun, neden ayaklandın” diyerek rahat koltuğundan darbeye direnmemeyi öğütleyen cemaatçi “yazarların” vicdanına bir mıh gibi saplanır.
Görüş Bildir Bizimle Paylaş