DİĞER İÇERİKLER

© Copyright 2023 - Timeturk İnternet Haber

Bu sitede yer alan tüm içerikler Timeturk'e aittir. Kopyalanması kesinlikle yasaktır.

A PHP Error was encountered

Severity: Notice

Message: Undefined variable: currency

Filename: layout/header.php

Line Number: 566

Backtrace:

File: D:\home\timeturk.com\httpdocs\application\views\layout\header.php
Line: 566
Function: _error_handler

File: D:\home\timeturk.com\httpdocs\application\controllers\Detail.php
Line: 836
Function: view

File: D:\home\timeturk.com\httpdocs\indexd.php
Line: 315
Function: require_once

A PHP Error was encountered

Severity: Warning

Message: Invalid argument supplied for foreach()

Filename: layout/header.php

Line Number: 566

Backtrace:

File: D:\home\timeturk.com\httpdocs\application\views\layout\header.php
Line: 566
Function: _error_handler

File: D:\home\timeturk.com\httpdocs\application\controllers\Detail.php
Line: 836
Function: view

File: D:\home\timeturk.com\httpdocs\indexd.php
Line: 315
Function: require_once

Altan Tan’lar PKK-KCK-HDP için bir şans olduğu kadar…

2014-10-22 10:31:21
PKK ilk İslam Açılımını 1980’li yıllarda yaptı. Akabinde bazı mollalara Kürdistan Dindarlar Birliğini kurdurdu ve bunu da Avrupa’da birçok caminin açılması izledi.

Türkiye Cumhuriyeti’nden mülhem bu adımla PKK da tıpkı TC gibi “kendi dindarlarının eliyle Müslümanları teslim almak istiyordu. Fakat Kürtler bu hamleye beklenen ilgiyi göstermediler.

PKK siyasi parti kurduktan yıllar sonra bu kez de siyasi arenada İslam Açılımı taptı. Bir önceki dönem ilahiyatçı-akademisyen olan Sayın Ahmet İnan’ı Adıyaman’dan gösterdi. Ancak seçtiremedi. Son dönemde Sayın Altan Tan’ı Diyarbakır’da gösterdi ve seçtirdi.
Her ikisi de birer mümin şahsiyettir. Hem kendileri girdikleri partinin yöneticilerinin hangi inançta olduklarını biliyorlardı ve hem de onları alan parti kendilerini tanıyordu. Taraflar olarak beraberce yapabilecekleri ve hatta insanlık adına yapmak zorunda oldukları işlerinin olduğu inancı kendilerini orada bir araya getirdi. Parti bu Müslüman şahsiyetler üzerinden Kürtler arasındaki meşruiyet alanını genişletmek ve Kürtler üzerindeki etkisini arttırmak isterken, onlar da özellikle Kürtlerin mazlumluğuna karınca kararınca bir çare olmak istiyorlardı.

İnan ile Tan’ın bundan dolayı ne gibi hakaretlere maruz kaldıklarını bir Allah ve bir de kendileri bilir. Üzülerek belirtelim ki, tekfire kadar varan bu hakaretlerin çoğu da yine mümin kardeşlerindendi. Oysa onlar –bildiğim ve takip ettiğim kadarıyla- imanlarına halel getirecek söylem ve eylemlerden beri oldular hep. Girdikleri partinin kurucu-yönetici kadrosunun kendileriyle aynı inançta olmamasını orada siyaset yapmaya engel görmediler. Tıpkı Sayın Mir Mehmet Dengir Fırat’ın kurucu kadro ile aynı inançta olmadığı halde yıllarca Refah Partisi’nde ve Ak Parti’de siyaset yapması gibi.

İnan ile Tan’ı bazı mümin kardeşlerinden ayıran ve onları bu partide siyaset yapmaya götüren nedeni bilmeyen olmasa gerek; zulüm nerede olursa olsun ve zalim kim olursa olsun, ona karşı mümince duruş! (Buna eleştirisi olanlar kendileriyle tartışabilir.) Diğer mümin kardeşleri İsrail’in Filistin’de insanların evlerini başlarına yıktığını, Bulgaristan’da Jivkov’un Türklerin adlarını değiştirdiğini ve daha nice zulümleri görüyor, telin ediyor ve mazlumları maddi ve manevi imkânlarıyla destekliyorlardı. Ama Türkiye Cumhuriyeti’nin daha düne kadar yapageldiği benzer zulümleri ne görmek, ne duymak ve ne de konuşmak istiyorlardı.
İnan ve Tan bu eylemleriyle bir bakıma ateşten gömlek giymiş oluyorlardı. Çünkü mümin kardeşleri tarafından böyle muamele görmekle sorunları bitmiyordu, girdikleri yapı ve bu yapının mensupları tarafından nasıl karşılanacakları ve ne kadar hazmedilecekleri de o kadar önemli idi.

PKK-KCK-BDP-HDP’nin (bundan sonra sadece HDP diye devam edeyim müsaadenizle), siyasi alanda yaptığı İslam Açılım politikasında büyük ölçüde başarılı olduğunu söyleyebiliriz. Toplumdaki meşruiyet alanını büyük ölçüde genişletti. Başta İnan ve Tan olmak üzere milyonlarca Kürt seçmen bu yapının kurucu-idareci kadrosu ile aynı inancı paylaşmadıkları halde, zulme karşı olmak ortak paydasında bir araya geldiler. Bu başarısını arttırarak sürdürmesi veya berhava etmesi kendi elindedir. HDP eğer toplumun bu yönelişini kendi ideolojisinin hizmetine alıp,bunu İslam’a ve Müslümanlara karşı bir mücadele aracına dönüştürürse, bütün kazanımlarına yazık etmiş olur. Çünkü Kürtler ister HDP’ye, ister Ak Parti’ye, ister CHP’ye veya ister MHP’ye oylarını versinler, %90-95’ikendisin “Müslüman” olarak tanımlarlar ve tıpkı Tan gibi, yeri geldiğinde inançlarının gereğini yaparlar.
Malum acı olaylar ve sergilenen vahşet nedeniyle Tan, gerek kendi partisini eleştirmekle ve gerekse MHP genel başkanı Sayın Devlet Bahçeli’yi bu konudaki duyarlılığından dolayı takdir etmekle insani olanı yapmıştır. Hz. Ali’nin güzel bir sözü var: “Kimin söylediğine değil, ne söylediğine bakın.” Bundan hareketle şunu da diyebiliriz: “Kimin yaptığına değil, ne yaptığına bakın.” Eğer söylenen ve yapılan iyi ise, doğru ise sahiplenmek insani bir erdemdir. Kişiyi yüceltir.

HDP’nin dünkü Türkiye’nin ve dünüyle bugünüyle CHP’nin bölgedeki temsilcisi gibi davranırsa yazık olur. Dünkü Türkiye din olarak İslam ve milliyet olarak Kürtlerle onlarca yıl sürdürdüğü savaşı kaybetti. Bugün İslam’ı da Kürtleri de tanımak noktasına geldi. Söylemlerinde en fazla demokrasi ve barış vurgusu yapan HDP bu kavramların içini doldurduğu oranda varlığını ve saygınlığını sürdürebilir.

Yeri gelmişken diğer bir hususa daha değinmekte yarar var. Kürtler onlarca yıl varoluş mücadelesi verdiler ve bir varoluş-kimlik siyaseti güttüler. PKK kendi dünya görüşü ve şiddet içerikli mücadele yöntemi ile bu mücadeledeki yerini aldı. Ve bugünlere gelindi. HDP bugün varoluş-kimlik siyasetinin yanına hizmet siyasetini de koymadığı takdirde, kısa zamanda topluma yük olur. Bunun için Kürtlerinkendisine emanet ettiği belediyeleri kendilerine tahakkümün değil, onlara hizmetin aracı olarak kullanması beklenir. Mevcut hükümet belediyelerine ne kadar engel olursa olsun, teslim aldıkları hiçbir belediyenin bir zamanlar Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın teslim aldığı İstanbul’dan daha kötü olmadığını toplum bilmiyor değil.

Altan Tan’ın“bazı HDP’lilerin HÜDA PAR’a saldırdıklarını dile getirip eleştirmesi sorumluluğunun ne kadar da bilincinde olduğunu göstermektedir. HÜDA PAR da tıpkı HDP gibi siyasi bir partidir. Ve şiddetten uzak durduğunu gerçekten ispatlamıştır. Her iki partinin de yakın geçmişlerinden almaları gereken dersler olduğu şüphesizdir. Birbirilerinin haklarına saygı göstermedikleri takdirde, kendileri başta olmak üzere bütün toplumun bundan zarar göreceği kesin. Kim bundan böyle şiddeti bir yöntem olarak alırsa, bir süreye kadar varlığını baskı ile sürdürebilir. Ama gönüllerini kazanamadığı toplum üzerinde hâkimiyetini sürdürmesi uzun sürmeyecektir.

Yukarıda da söylediğimiz gibi, HDP kurucu-yönetici kadroları da çok iyi biliyorlar ki kendilerine oy verenlerin en az %90-95’i mümin insanlar olup kendileriyle aynı inançta değiller, ama ortak sorunlarını evrensel hak ve adalet ölçüleri içerisinde birlikte çözmek amacıyla samimi bir şekilde kendilerine oy vermişlerdir. Kürtlerin CHP’si olmak bunun karşılığı olmamalı bizce…
Özetle diyoruz ki, Tan ve onunla aynı inançta olan milyonlarca Kürt HDP için bir nimettir. Dürüstlüğe karşı dürüstlükle mukabelede bulunulmadığında bu, altında kalkamayacağı bir külfete dönüşür. Daha dün İslam Konferansı bile düzenleyecek kadar yelpazeyi genişleten KCK-HDP, demokrasi be barış hakkındaki söylemini eyleme de dönüştürmek suretiyle her geçen gün kendisine karşı artarak giden güvensizliği ortadan kaldırabilir.

(Not: yazıyı bitirmiş, tam www.haberturk.com a gönderiyordum ki, adresimde Sayın Altan Tan’ın Sayın Mustafa Karasu’ya açık mektubunu gördüm. Oradan da bir bölümü paylaşmayı zorunlu gördüm. Benim de kısaca söylemek istediğim, Tan bir vicdanı seslendiriyor. Bu sese kulaklarını tıkayanlar toplumun vicdanına da kalplerini tıkamış olurlar ki, kazanımlara yazık ederler. Altan Tan’ın açık mektubundan: “Makro analiz ve tespitlere girmeden, öncelikle altını çizerek belirtmek isterim ki; halkın en temel milli ve insani hakları için gerektiğinde milyonluk kitlelerle sokaklara dökülmesi; grev, boykot, yürüyüş, miting, oturma eylemi, sivil itaatsizlik, direniş ve benzeri yöntemlerle hak araması, gösteriler yapması, tepkisini ortaya koyması ana sütü gibi ak ve helaldir.
Ancak yüzlerce mağaza, market, kuyumcu ve bankanın yakılarak yağmalanmasını, yolların ve arabaların ateşe verilmesini, on altı yaşındaki bir çocuğun sığındığı evde arkadaşları ile birlikte öldürülerek balkondan aşağı atılmasını, caddede başının taşla ezilerek, cesedinin üzerinden araba ile geçilmesini, Sayın Öcalan’ın olayların durdurulması ile ilgili açık talimatının meclis kürsüsünden okunduğu günün gecesinde bölgedeki birçok karakola eylem düzenlenmesini ‘birkaç camın kırılması’ olarak görmüyorum.”)


Bekir Tank,

21 Ekim 2014,

Sütlüce-İstanbul.
Görüş Bildir Bizimle Paylaş