DİĞER İÇERİKLER

© Copyright 2023 - Timeturk İnternet Haber

Bu sitede yer alan tüm içerikler Timeturk'e aittir. Kopyalanması kesinlikle yasaktır.

A PHP Error was encountered

Severity: Notice

Message: Undefined variable: currency

Filename: layout/header.php

Line Number: 566

Backtrace:

File: D:\home\timeturk.com\httpdocs\application\views\layout\header.php
Line: 566
Function: _error_handler

File: D:\home\timeturk.com\httpdocs\application\controllers\Detail.php
Line: 836
Function: view

File: D:\home\timeturk.com\httpdocs\indexd.php
Line: 315
Function: require_once

A PHP Error was encountered

Severity: Warning

Message: Invalid argument supplied for foreach()

Filename: layout/header.php

Line Number: 566

Backtrace:

File: D:\home\timeturk.com\httpdocs\application\views\layout\header.php
Line: 566
Function: _error_handler

File: D:\home\timeturk.com\httpdocs\application\controllers\Detail.php
Line: 836
Function: view

File: D:\home\timeturk.com\httpdocs\indexd.php
Line: 315
Function: require_once

İslamafobi İslam topraklarında!

2014-09-23 15:26:09
Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandı.

Mazlumun dini, dili, ırkı, mezhep ve meşrebi sorulmazdı.

Bu ülkede artık düşüncelerinden dolayı hiç kimse yargılanmayacak, mahkum edilmeyecekti.

Bunlar demokratikleşme yolunda baş döndürücü hızla ilerleyen eski ve yeni Türkiye’den güzellemeler. Bir de kamera arkasında bırakılan görüntüler varmış,hak ihlallerine dair… İnsan nazarının kamera merceğine takılı olduğu modern zamanlarda kameranın görmediğini insan nazarı da görmüyor.

Türkiye’de insan hakları örgütlerinin “Zindanda Kardeşlerim Var!” , “Zindanda Yusuf’lar Var!” vb. sloganlarla düzenledikleri kampanyalar sayesinde öğrenebilmiştik düşüncelerinden dolayı yargılanan birçok Müslümanın olduğunu. İşte kameraların mercek arkasına attığı, yargının sessiz sedasın infaz ettiği mağdurlardan birinin de Hizbu’t-Tahrir’li Müslümanlar olduğunu ancak Hizbu’t-Tahrir Türkiye Medya Bürosu’nun “Hizbu’t-Tahrir’e Yönelik Yargı Zulmüne Dur De” başlığıyla 18 Eylül Perşembe günü Akgün İstanbul Otel’de gerçekleştirdiği medya bilgilendirme toplantısı ile öğrenmiş olduk.

Basın toplantısında 1960 yılından günümüze Hizb-ut Tahrir yargılamaları hakkında yürütülen hukuksuzluklara değinen Hizbu’t-Tahrir Türkiye Medya Bürosu Başkanı Mahmut KAR demokratikleşme adı altında geliştiği söylenen Türkiye’de 1960 tan günümüze özgürlüklerin önünün açıldığı söylenmesine rağmen Hizb-ut Tahrir için bu sürecin tam tersine işlediğini ifade ediyor. Mahmut KAR’ın verdiği bilgiye göre, milli şeflik döneminin atmosferinden henüz çıkan 60’lı yılların Türkiye’sinde bile Hizb’ut-Tahrir üyelerine yalnızca 6 ay hapis cezası verilirken, 2000’li yılların Türkiye’sinde bu ceza yaklaşık 15 kat artarak 7,5 yıl olmuş.

Avrupa Birliği uyum yasaları çerçevesinde terörle mücadele kanununda yapılan değişiklikle (2006) “cebir ve şiddet” terör örgütü tanımlaması için ön şart olarak kabul edilirken, zaten kurulduğu günden beri (1953) kendisini fikri ve siyasi bir parti olarak tanımlamış, hiçbir şekilde “cebir ve şiddet” eylemini benimsememiş, bu özelliği emniyet raporları ile de belgelenmiş olmasına rağmen Hizbu’t-Tahrir’li Müslümanlar için durum değişmemiş.

Burada tek tek hikayelerini anlatamayacağımız mağdurların karşılaştıkları hukuksuzlukları “Yargı Zulmüne Dur De” adıyla facebook’ta açtıkları sayfadan ulaşmak mümkün.

Bir ayrılık anında yavrusunun elinden boşanırken elleri,

ceza evi duvarlarında yankılanan çığlıklarının mızrak gibi böğrüne saplandığı babalar

minik yüreğine sığmayan acıyla kavrulmuş evlatlar

kocasının hasret nöbetine tutulmuş eşler

yüreklerine evlat sızısı sinmiş valideler

ve birbirinden acı yürek burkan nice yaşanmışlıklar…

Hilfu’l-Fudûl’a ne oldu?

Bulundukları yeri, yöntem ve mücadele biçimlerini Rasul (s.a.v.)’in Hilfu’l-fudul hareketine katılması ile temellendiren siyasi parti, sivil toplum ve kuruluşların bugün bu yargı zulmü karşısında nasıl tavır takınacakları merak konusu. Türk siyasal sistemi içindeki varlıklarını, mazlumun ahu enînine dur demek olan Hilfu’l-Fudûl ile temellendiren siyasi parti, sivil toplum, dernek ve cemiyetler bu yargı zulmüne dur demeli.
***
Siyasetin üzerindeki vesayetin, düşüncenin önündeki engellerin kaldırılması adına üyesi olmak için çırpınıp durduğumuz ve hatta bunun için özel bakanlık ihdas ettiğimiz Avrupa Birliği ülkelerinin bile büyük bir çoğunluğunda yasaklı olmayan bu tür hareketler Türkiye’de yasaklı. Hani ilada Avrupa Birliği’ne girmek gibi bir derdimiz yoktu. Bu sevdaya insanımız için tutunmuştuk. Bu yola, siyaset üzerindeki vesayetin ve düşüncenin önündeki tüm engellerin kaldırılmasına katkı sağlayacağı için koyulmuştuk. AB’ye girelim ya da girmeyelim, hür dünyanın ulaştığı bu standartları yakalamak, onu fazlasıyla hak eden insanımız içindi. Avrupa Birliği ülkelerinde bile yasaklı olmayan siyasi ve fikri hareketlerin siyasi faaliyetleri üzerinden yargının vesayetive düşünceleri önündeki engeller ne zaman kalkacak?

Hükümet Türkiye’nin normalleşmesi adına on binlerce insanımızın ölümüne neden olmuş olan PKK ile silah bırakması vemücadelesini siyasal zeminde sürdürmesi için üst düzey görüşmeler yaparken başından beri çalışmasını siyasi zeminde yürüten fikir hareketlerini mahkum etmesi ne yaman bir çelişkidir. Eli kanlı terör örgütü PKK üyeleri, KCK davası sanıkları, Ergenekon ve Balyoz gibi darbe planları yapmak, bunun için silahlı teşekkül oluşturmaktan yargılananlar bir bir salıverilirken bir tek şiddet eylemine karışmamış Müslümanların sadece düşüncelerinden dolayı mahkum edilmeleri ne zaman son bulacak?

İslamafobi salt Avrupa’nın sorunu mu?

Müslüman kadının başörtüsüne yönelik saldırılar ve camilere yönelik kundaklamalarla gündeme gelen İslamafobi sadece Avrupa’ya özgü bir durum mu? Allah’ın, kendi evi Kâbe’den daha kıymet verdiği insan hayatı ve onuruna yönelik saldırganlıklar ve haksızlıklar İslamafobi değil mi? Başörtüsü temel bir hak da Müslümanların düşüncelerini ifade-ma’rufuemr-etmeleri temel bir hak değil mi?

Komünist bir partinin serbestçe düşüncelerini ifade edebildiği ve seçimlere katılabildiği Müslüman bir beldede İslami düşüncelerin (den dolayı insanların) mahkum edilmesi öz yurdunda İslam’a İslamafobi muamelesi değil mi? Bu durum gerçek bir İslamafobi örneği olarak bir gün literatüre geçecek mi?

Başörtüsü düşmanlığı İslamafobi olup düşüncelerinden dolayı Müslümanları yargılamak İslamafobi değilse bu, “İçini doldurmamak kaydıyla başlarınızı örtebilirsiniz!” anlamına gelmiyor mu?Müslümanca düşünmek engelli kaldığı halde “dindar nesil” yetiştirmek mümkün mü?

İslam’ın ve ümmetin birliğini, Türkiye’nin tarihi misyonuna yeniden dönmesini ve İslam dünyasını bütünleştirici liderlik rolünü üstlenmesini isterken bu ülkenin, ümmetimizi tarih boyu fiilen birleştirmiş olan Hilafetin hala konuşulamadığı ülke olması Türkiye’yi yönetenlerin iddiaları ve ümmetimizin ittihadını isteyen Müslüman kamuoyunun ulvî beklentileri ile çelişmektedir.

En nihayetinde bir hadisi kudside buyrulduğu gibi Allah zulmü kendi zatına haram kılmışken aciz kullar zulümle payidar olabilir mi?

@abdurrahimsen
Görüş Bildir Bizimle Paylaş