Dolar

32,5004

Euro

34,6901

Altın

2.496,45

Bist

9.693,46

Tuğgeneral Bahtiyar Aydın'ın öldürülmesi

Tuğgeneral Bahtiyar Aydın'ın öldürülmesi

10 Yıl Önce Güncellendi

2015-04-01 11:07:10

Tuğgeneral Bahtiyar Aydın'ın öldürülmesi
Diyarbakır'ın Lice ilçesinde 1993 yılında, dönemin Jandarma Bölge Komutanı Tuğgeneral Bahtiyar Aydın'ın da aralarında bulunduğu 16 kişinin yaşamını yitirdiği olayla ilgili davanın ikinci celsesine devam edildi.

İzmir 1. Ağır Ceza Mahkemesinde Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığıyla kayıt altına alınan duruşmaya, tutuksuz sanıklar Eşref Hatipoğlu ve Tünay Yanardağ sağlık sorunlarını gerekçe göstererek katılmazken, avukatları Hikmet İşler ve Mehmet Eren Turan ile müştekiler ve avukatları hazır bulundu. Olaylarda hayatını kaybedenlerin yakınları da duruşmayı izledi.

Mahkeme Başkanı Küdür'ün iddianameyi okumaya başlayacağını bildirmesi üzerine söz alan avukat Zeynep Sedef Özdoğan, sanıkların hazır bulunmadığı bir yargılamanın söz konusu olamayacağını, iddianamenin sanıkların yüzüne okunması gerektiğini belirterek, duruşmalara gelmeyen sanıklar hakkında "yakalama" talebinde bulundu.

Katılanlar vekili Diyarbakır Barosu Başkanı Tahir Elçi, davanın olayların meydana geldiği kent olan Diyarbakır'da görülmesi gerektiğini, kentte bugüne kadar çok sayıda önemli davanın görüldüğünü, güvenlik gerekçesinin yersiz olduğunu, mahkemenin mağdurların durumunu gözetmesi gerekirken delillerin bulunduğu kentten bin 500 kilometre uzağa, bir numaralı sanığın yaşadığı İzmir'e gönderilmesinin hukuksuzluk olduğunu savundu.

Sanıkların yargılamadan kaçmak için hastalık gerekçesi gösterdiklerini ileri süren Elçi, sanıkların duruşmalarda hazır bulundurulması talebini iletti.

Avukatlar, Bahtiyar Aydın'ın komanda birliğinde bulunduğu sırada kurşunla öldürüldüğünü, olay mahallinde keşif yapılmasını istediklerini, böylece dışarıdan gelecek kurşunla böyle bir ölümün olup olamayacağının ortaya çıkarılacağını belirtti.

- Tanık ve mağdurların ifadeleri

Mağdur Mizgin Cantürk, olaylarda üç kardeşini kaybettiğini, o dönemde ilkokul ikinci sınıfa devam ettiğini, olayların görgü tanığı olduğunu, okuldan eve 5 dakikalık mesafeyi açılan ateşler nedeniyle evlere sığınarak yarım saatte gidebildiğini, eve gittiğinde üç kardeşinin ölmüş, anne ve babasının ağır yaralı olduğunu gördüğünü, ertesi gün maskeli askerlerin eve gelerek ağır yaralı olmasına rağmen babasına dipçikle vurarak, "Sen daha ölmedin mi" dediklerini söyledi.

Cantürk, "Sanıklar çocuklarının önünde tavuk bile kesmezken, bizim gibi çocuklara o acıları yaşattılar. Annem vücudunda şarapnel parçaları olduğu halde, acılar içinde Diyarbakır'dan geldi. Sanıklar İzmir'de olmasına rağmen duruşmaya teşrif etmiyorlar. Hem sanıklardan, hem de emir aldıkları üst komutanlarından şikayetçiyim." dedi.

Halen vücudunda şarapnel parçalarının bulunduğunu belirten mağdur Zarife Cantürk, zaman zaman ağlayarak verdiği ifadesinde, olayda evlerinin yıkıldığını, 2, 5 ve 13 yaşlarında üç çocuğunu kaybettiğini, bir kızının kör olduğunu kendisinin ve eşinin ağır yaralandığını anlatarak, "İki tankın Kelvan Camisi'nin köşesinden evi hedef alıp ateş açtığını gördüm. Sonrasını hatırlamıyorum. Çocuklarımın öldüğünü bile 4 ay sonra bana söylediler. 20 gün komada kalmışım. Ben de katliamın delili olan parçalarla 22 yıldır yaşıyorum. Şikayetçiyim" dedi

Mağdur Cahit Şanlı, olaylarda babasının vurulduğunu, taburdan ve helikopterlerden ateş açıldığını, evlerin yandığını gördüğünü söylerken, Sıtkı Ergün de olaylarda kızının öldürüldüğünü, devletin AİHM kararıyla kendisine 14 bin 400 lira tazminat ödediğini belirtti.

Olaylarda ölen jandarma uzman çavuş Yüksel Bayar'ın ağabeyi İlhami Bayar, kardeşinin, Bahtiyar Aydın bölgeye geldiğinde korumalığını yaptığını, olaya tanıklık eden askerlerin isimlerini vererek mahkeme tarafından dinlenilmelerini istedi.

Tarık Sevinç, babasının askerlerin evlerini yakmasına karşı çıkması nedeniyle işkence gördüğünü, yaralandığını, askerlerin kardeşi, ablası ve annesini dövdüğünü anlattı.

Olayların yaşandığı sırada Telekom'da santral görevlisi olarak çalışan Yahya Yiğiter ise "Tanıdığım askerler bana Bahtiyar Aydın'ı bir uzman çavuşun öldürdüğünü söyledi. Evimi ateşe verdiler. OHAL Valisi ile Eşref Hatipoğlu, Lice'de yaşayanları toplayıp hakaret ediyordu. Emniyet binasının telefonu arıza yapınca oraya gittiğimde, 9 ceset vardı. İki işyerim, 4 ton tütünüm, evim ateşe verildi, devlet bana tazminat verdi ama benim zararımı karşılamadı" diye konuştu.

Duruşmaya öğle arası verildi.

- İddianame ve davanın geçmişi

Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanan iddianamede, 1993 yılında dönemin Jandarma Bölge Komutanı Tuğgeneral Bahtiyar Aydın'ın da aralarında bulunduğu 16 kişinin öldürülmesiyle ilgili sanıklar Eşref Hatipoğlu ve Tünay Yanardağ hakkında, "Taammüden öldürme", "Halkı isyana ve birbirini öldürmeye teşvik", "Cürüm işlemek üzere teşekkül oluşturma" suçlarından ağırlaştırılmış müebbet ve 24 yıla kadar hapis cezası isteniyor.

Güvenlik gerekçesiyle daha önce Eskişehir'e nakledilen dosya bu kentte TMK ile görevli mahkeme olmaması nedeniyle Yargıtay 5. Ceza Dairesi'ne geri gönderilmiş, Yargıtay davanın İzmir'de görülmesine karar vermişti.

İzmir 1. Ağır Ceza Mahkemesinde görülmeye başlanan davanın ilk duruşmasında, sanık avukatının talebi üzerine "soruşturma izni alınması" için yargılama durdurulmuş dosyası Adalet Bakanlığı'na gönderilmiş, HSYK "soruşturma izni verilmesi"ne gerek olmadan yargılamanın yapılabileceği yanıtını vermişti.

Öte yandan, dava kapsamında 18 yıldır tutuklu bulunan ve müebbet hapse mahkum edilen Mehmet Emin Özkan, Avukat Serdar Çelebi'nin başvurusu üzerine 29 Nisan 2014'te Diyarbakır'da yeniden yargılanmaya başlanmıştı.

Haber Ara