Dolar

32,5004

Euro

34,6901

Altın

2.496,45

Bist

9.693,46

İlçedeki bocce salonu hayatlarını değiştirdi

İlçedeki bocce salonu hayatlarını değiştirdi

10 Yıl Önce Güncellendi

2015-03-29 09:07:39

İlçedeki bocce salonu hayatlarını değiştirdi
Türkiye'nin ilk bocce salonu olma özelliğini taşıyan Kazan Bocce Salonu, ilçedeki gençlerin hayatlarını değiştirdi. İlçedeki gençler, spor sayesinde geleceklerine ve hayata umutla bakmaya başladı.

Kazan Belediyesi tarafından 2009 yılında inşa edilen salon, aynı yıl düzenlenen Avrupa Şampiyonası sırasında ilçedeki bir çok gencin bocceyle tanışmasına vesile oldu. 2009 yılında tanıştıkları boccede milli takıma kadar yükselen sporcular, Gençlik ve Spor Bakanlığı'nın internet sitesine konuştu.

19 yaşındaki milli sporcu Esile Emen, "Spor ile baştan yaratıldım" dedi. Bocceden önce hayatının okul ve evden ibaret olduğunu anlatan Emen, "Ailem başlarda tedirgin oldu. Antrenmanlar geç saatlere kadar sürüyordu. Başarılarımız geldikçe onlar da desteklemeye başladı" diye konuştu.

Emen, 2011 yılından bu yana milli takım forması giydiğini ve Avrupa'da dereceleri olduğunu belirterek, "Milli olmanın avantajıyla beden eğitimi öğretmenliği okuyacağım. Yüksek lisans yaparak bu alanda kendimi geliştireceğim. Bocce olmasaydı mezun olduğum meslek lisesinin gerektirdiği alanla ilgili bir şey yapardım. Çok fazla bir seçeneğim olmazdı. Şimdi hayatım değişti, yabancılar bile ismimle sesleniyorlar. Başarılarla dolu sosyal bir hayatım var" ifadelerini kullandı.

Esile Emen'in sayesinde bocceye başlayan 21 yaşındaki kardeşi Ahmet Emen ise spora başlamadan önce bilgisayar bağımlısı olduğunu kaydederek, hayatındaki değişimi şöyle anlattı:

"Sürekli bilgisayar oyunu oynuyordum, resmen bağımlıydım. Evde ve internet kafede bilgisayarın başından kalkmıyordum. Esile bocceye başladıktan sonra 3 ay bana ısrar etti. Bir başladım ve o gün sporun bağımlılık yanıyla tanıştım. Hayatımda tamamen bir 'U' dönüşü yaşadım. 10-15 saat bilgisayar oynadığım zamanı bocceye vermeye başladım. Satranç gibi bir sonraki hamleyi bilmek, rakibin ne yapabileceğini tahmin etmek lazım. Kurgulama, odaklanma, konsantrasyon gibi bir çok şeyi geliştiriyor. Bocceye başlamadan önce sporla hiç alakam yoktu. Fiziksel olarak çok geliştim, 10 kilo verdim ve hantallıktan kurtuldum. Monoton, dümdüz insanlardık, yeni insanlarla bile tanışamıyorduk."

2013 Akdeniz Oyunları üçüncüsü 22 yaşındaki Yunus Emre Güngör ise bocceye başlamadan önce, ailesinin maddi durumu kötü olduğu için okulu bırakıp çalışmaya başladığını anlattı. Bir fabrikada çalışırken bocceyle tanıştığını ve hayatının bir anda değiştiğini belirten Güngör, şöyle konuştu:

"İnsanların bana bakışı ve benim insanlara bakışım değişti. Önceden toplum içinde yerim yoktu, insanların dikkatini çekmiyordum. Spor, tam bir profesyonellik kazandırdı, kişiliğimi değiştirdi, hırslandım. Bocceye başladıktan sonra liseyi açık öğretimden bitirdim, sıra üniversitede. Akdeniz Oyunları'nda ülkem ve benim için çok önemli bir başarı elde ettim. Hedefim, bütün klasmanlarda altın madalya almak ve üst düzey rakiplerimizden İtalyan sporcuları yenmek."

Yunus Emre Güngör'ün kardeşi 18 yaşındaki Umut Güngör de 2009'da Kazan'da yapılan Dünya Şampiyonası'nı izlemeye gittiğinde Sırbistanlı bir antrenörle tanıştığını ve antrenörün, kendisine "Bu spora başlarsan sana tişört hediye edeceğim" demesiyle heveslendiğini anlattı.

Bir sene boyunca okuldan çıkıp salona giderek çok sıkı bir çalışma programı uyguladığını ve 2010 Ankara Dünya Çocuk Oyunları'nda şampiyon olduğunu dile getiren Umut Güngör, "Daha sonra Brezilya Büyükler Dünya Kupası'na gittim. 15 yaşındaydım ve turnuvanın en küçüğü seçildim. Bir baktım sağdan soldan gazeteciler geliyor. Topa vuruyorum bütün salondan alkış kopuyor. İşte o gün ben bu sporu yapacağıma inandım" ifadelerini kullandı.

Kendi adıyla bir kulüp kurmayı hayal ettiğini dile getiren Güngör, şunları söyledi:

"Her şey antrenörümüz Talip Aslan'ın sayesinde oldu. Her yenildiğimde benimle konuştu, iyi bir sporcu olacağımı söyledi. Karaman Üniversitesi'nde antrenörlük okuyorum. Hayallerim yoktu şimdi ise kendi adıma kulüp bile açmayı düşünüyorum. Parmakla gösterilen sporcular olduk. Spor yapmasaydım aileme çalışarak destek olacaktım. Kurban bayramlarında işkembe temizlemeye giderdim, mezbahanede çalışır, kendi harçlığımı kendim çıkarırdım. Eve çok yük olmak istemiyordum. Uluslararası dereceler yapmaya başlayınca ufak ufak para da kazanmaya başladım. Ağabeyim de Akdeniz Oyunları'nda üçüncü oldu. Ödül olarak aldığı tüm parayı babama verdi ve borçlarımızı ödedik."

Haber Ara