Dolar

32,4932

Euro

34,9484

Altın

2.439,44

Bist

9.716,77

TBMM Başkanı Çiçek Washington'da konuştu

TBMM Başkanı Cemil Çiçek, geçmişteki koalisyonlar döneminin çok sancılı ve sıkıntılı geçtiğini belirterek, başkanlık sisteminin Türkiye için daha iyi bir tercih olacağını söyledi.

10 Yıl Önce Güncellendi

2015-03-25 01:34:44

TBMM Başkanı Çiçek Washington'da konuştu

Çiçek, Washington temasları kapsamında Uluslararası Stratejik Araştırmalar Merkezinde (CSIS), "21. Yüzyılda Türkiye-ABD İlişkileri" başlıklı konferansta konuşma yaptı.

Anadolu Ajansı'nın haberine göre; Yeni anayasa sürecinde muhalefet partilerinin başkanlık sistemi yerine parlamenter sistemin doğru olacağı görüşünü savunduklarını ifade eden Çiçek, "Kanaat olarak ifade edeyim ki en kötüsü bugünkü haldir. Bugünkü halden Türkiye’nin kurtulması lazım. Çünkü bugünkü durumda Türkiye kurumlar arası çatışmadan kendisini kurtaramaz, geçmişte de kurtaramadı. Onun için bugünkü durum bizim açımızdan daha uzun süre sürdürülebilir bir durum değildir" dedi.

Geçmişteki koalisyonlar döneminin Türkiye için çok sancılı ve sıkıntılı geçtiğini belirten Çiçek, başkanlık sisteminin Türkiye için daha iyi bir tercih olacağını söyledi.

Çiçek, Haziran'daki seçimlerin ardından Türkiye’nin üzerinde duracağı önemli konulardan birinin bu olacağını düşündüğünü söyledi.

“Esed rejimi durdukça DAEŞ’in kökü kazınmaz”
Türkiye’nin güney coğrafyasında "terörizmin etkinliğinin arttığı, etnik ve mezhepsel fay hatlarının derinleştiği ve bölgesel işbirliği dinamiklerinin çalıştırılamadığı talihsiz bir konjonktürün ortaya çıktığını" ifade eden Çiçek, bölgedeki sancılı değişimde Suriye’deki mevcut durumun temel etken olduğunu bildirdi.

Çiçek, Suriye’deki ihtilafın yarattığı yıkım ve insanlık dramının artık vahim boyutlara ulaştığını belirterek, şunları söyledi:
"DAEŞ (IŞİD) ile mücadele ancak ve ancak Suriye’ye yeniden istikrar getirilerek kazanılabilir. Esed rejimi yerinde durdukça, tarihin en acımasız terör örgütü olan DAEŞ’in kökünden kazılması mümkün olmayacak ve Suriye kaynaklı başka tehditler de birbirini takip edecektir. Bu ülkedeki ihtilafın sona erdirilmesinin ve DAEŞ ve benzeri tehditlerin bertaraf edilmesinin yolu, yaşayabilir ve gerçek bir siyasi dönüşümden geçmektedir."

IŞİD ile mücadelede Meksika sınırı örneği
Türkiye’nin IŞİD'in etkin olduğu coğrafyayla bin 300 kilometre sınırı bulunduğunu, bu nedenle örgütün her şeyden önce Türkiye’ye tehdit oluşturduğunu vurgulayan Çiçek, Türkiye’nin "terör örgütü" olarak gördüğü IŞİD'le mücadele için uluslararası koalisyona her açıdan destek verdiğini ve bu noktada daha fazlasını da yapmak istediğini anlattı.

Çiçek, Türkiye’nin, gerek yabancı savaşçıların Suriye’ye geçişinin önlenmesi gerek IŞİD’in yönettiği petrol kaçakçılığıyla mücadele edilmesi gerekse Suriyeli muhaliflere eğit-donat programının hayata geçirilmesi noktasında üzerine düşen tüm sorumlulukları eksiksiz yerine getirdiğini kaydetti. Çiçek, Suriye ve Irak’ta 80’den fazla ülkeden gelen 20 bin civarındaki IŞİD mensubu olduğuna dikkati çekerek, Türkiye’nin kendi imkanları ve bilgi kaynaklarıyla şu ana kadar 93 ülkeye ait 12 bin 550 kişinin Türkiye'ye girişini yasakladığını anımsattı.

Türkiye’nin 78 ülkeden, 16’sı da ABD vatandaşı bin 200 kişiyi de sınır dışı ettiğine kaydeden Çiçek, Türkiye’nin, ayrıca, bu bölgedeki 13 gümrük kapısından 8’ini kapattığını, kalanların 2’sinin ticari amaçlı, 3’ünün de insani geçişler için kullanıldığını aktardı.

Çiçek, "Böylece Türkiye, sınır kapılarını da kapatarak DAEŞ ile mücadelede daha kontrollü alan tesis edebilmek için elden gelen çabayı göstermektedir" diye konuştu.

Türkiye sınır geçişlerinin daha kontrollü yapılması ve tümüyle engellenmesi arzusunu taşısa da bunun zor olduğuna dikkati çeken Çiçek, ABD'nin, Meksika sınırını kontrol altına almak için milyonlarca dolar harcamasına, sınır görevlisi sayısını artırmasına ve demir teller germesine rağmen her yıl yüz binlerce kaçağın hala ülkeye girebildiğini örnek gösterdi.
"DAEŞ’le mücadele PKK’nın meşru görülmesine hizmet etmemeli"

Bölgedeki tek örgütün IŞİD’ten ibaret olmadığını belirten Çiçek, Türkiye’nin 30 yıldan bu yana 40 bin insanın hayatına mal olan PKK terörüyle mücadele ettiğini hatırlattı.

Çiçek, "DAEŞ’e karşı mücadelenin, bölgede PKK ve saklı grupların grupların meşru görülmesine hizmet etmemesi gerektiğine" vurgu yaparak, şunları kaydetti:

“Terör örgütü PKK’nin, son zamanlarda DAEŞ ile mücadele ediyor olması onu terör örgütü olmaktan çıkarmaz. Dolayısıyla son zamanlarda bazı ülkelerde, bazı yayın organlarında PKK’nın bu terörist örgüt niteliği gözardı edilerek adeta bir insani yardım kuruluşu gibi takdim edilmeye (çalışıldığını) ve bir illüzyona maruz kalındığını da görmek gerekiyor. Onun için uluslararası toplum hiçbir ayrım yapmadan, PKK, DAEŞ dahil tüm terör örgütlerinin karşısında beraber dayanışma içinde olması gerekiyor."
"Her şeyin Türkiye’den beklenmesi çok adil değil"

Suriye ve Irak’taki gelişmeler nedeniyle Türkiye’ye farklı etnik köken ve dini inançtan 2 milyon kişinin sığındığını hatırlatan Çicek, tüm dünyanın ise sadece 130 bin kişiye kapısını açtığına işaret etti.

Çiçek, Türkiye’nin sığınmacılar için "kendi yatırımdan, vatandaşının rızkından, ekmeğinden keserek" bütçesinden 5,5 milyar dolar harcadığını, buna karşın uluslararası toplumun sadece 260 milyon dolar yardımda bulunduğunu vurgulayarak "Tüm bunlar Türkiye’nin hangi şartlar altında bir sorumluluk taşıdığını göstermesi bakımından insaf sahiplerine bir göstergedir" değerlendirmesini yaptı.

Türkiye’deki 2 milyon sığınmacının sadece insani ve ekonomik değil eğitim, sağlık ve kamu düzeni gibi birçok boyutta problemleri beraberinde getirdiğini anlatan Çiçek, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Türkiye böylesine çok boyutlu bir meseleyle uğraşmaktadır ve açıkça belirtmek gerekirse DAEŞ’e karşı mücadelede uluslararası dayanışma esas olmalıdır. Bu dayanışma olmadan bütün sorumluluğun Türkiye'ye yüklenilmesi ve her şeyin Türkiye’den beklenmesi çok adil değildir. Bununla birlikte kimi zaman ancak olaylar patlak verdikten sonra gerekli eşgüdümün başlayabildiğini görüyoruz. Türkiye, DAEŞ ile mücadelede sahip olduğu yüzde 100 kararlılığı tüm müttefiklerinden de beklemektedir."

“Ermenistan Türkiye karşıtı faaliyetlere yoğunlaştı”
Türkiye'nin Ermenistan ile ilişkileri normalleştirme iradesinde değişiklik olmadığını ve Ermenistan’a samimi ve açık yüreklilikle yaklaştığını dile getiren Çiçek, "Ancak Ermenistan’ın 24 Nisan’a giden süreçte, ülkemizden gelen tüm iyi niyetli girişimlere olumlu yanıt vermemeyi seçtiğini, enerjisini normalleştirme sürecini ileriye taşıma hedefi yerine 1915 yılı olaylarının yıldönümü kapsamındaki Türkiye karşıtı faaliyetlerinin üzerine yoğunlaştırmayı tercih ettiğini görüyoruz" dedi.

Çiçek, 1. Dünya Savaşı’nda 1915'in Anadolu tarihinde acılı ve hüzünlü olayların yaşandığı yıl olduğuna işaret ederek, şunları kaydetti:

"Çünkü savaş varsa acı vardır ve bu her toplum için, toplumun her kesimi için vardır, sadece Ermeniler için değil. 1. Dünya Savaşı’nda 20 milyon insan ölmüştür ve bu savaşın önemli kısımları bizim coğrafyamızda cereyan etmiştir. Elbette bu savaşın acılarından Ermeniler, Türkler, Kürtler, Araplar, Anadolu’daki tüm değişik gruplar bu acılardan nasibini almıştır. Bütün Anadolu halkları için böyledir ve bunun bir sebebi vardır. Bu dönemi adil bir hafıza perspektifinden değerlendirmek, insani ve ilmi bir sorumluluktur. Bu amaçla biz arşivlerimizi tüm araştırmacılara açtık. Temenni ederiz ki Ermeniler de, Boston’daki arşivler de dahil, kimin elinde ne bilgi ne belge varsa bunu ortaya koymalı ve bilim adamları, tarihçiler ortaya çıkarmalıdır."

En fazla Türkiye'nin 1915 yılı olaylarının tüm yönleriyle açığa çıkarılmasını istediğine dikkati çeken Çiçek, "Ne varsa bu işlerin önünde ve arkasında, kim bu olayları kışkırttı, kim teşvik etti ve sonuçta ne olduysa bunun tüm yönleriyle belgelere dayalı olarak ortaya çıkarılmasını istiyoruz. İstiyoruz ki istismar ortadan kalksın, tarihi gerçekler gün ışığına çıkarılmak suretiyle barışa katkı sağlayalım. Biz her türlü araştırmaya katkı vermeye hazırız" ifadesini kullandı.

"Umarız 2015 Kıbrıs'ta çözüm yılı olur"
Çiçek, Kıbrıs meselesinin de adil, kalıcı ve siyasi eşitlik temelinde kapsamlı çözüme kavuşması yönündeki kararlılıklarının devam ettiğini, ancak Rum tarafının Akdeniz’de tek taraflı sondaj çalışmalarına başlaması ve Kıbrıslı Türklerin bu kaynaklar üzerindeki asli haklarını korumak için aldığı önlemleri gerekçe göstererek müzakerece sürecinde görüşmelere katılmama kararı almasının son derece talihsiz olduğunu söyledi.

Çiçek, "Rum tarafının müzakere masasına geri dönerek görüşmelerin yeniden başlaması Kıbrıs’ta çözüme yönelik umudu yeniden yeşertecektir ve temennimiz Kıbrıs’ta 50 yıldır süren bu ihtilafın sona ermesi ve 2015'in çözüm yılı olmasıdır" dedi.

"Tek taraflı aşk olmuyor"
TBMM Başkanı Çiçek, Türkiye’nin AB üyeliğiyle ilgili bir soru üzerine, "Avrupa Birliği bizim 52 yıllık maceramız. Koş Allah koş ama bir türlü belli bir noktaya gelemedik" dedi.

AB üyeliğinin Türkiye'nin stratejik tercihi ve devlet politikası olduğunu ve Türkiye'nin AB'ye girmek istediğini ama AB’nin de adil davranması ve çifte standart uygulamaması gerektiğini dile getiren Çiçek, "Bazı ülkeler bazı başlıkları bloke ediyor, bazı ülkeler de bazı başlıkları bloke etmiş, şimdi müzakere edilecek başlık kalmamış. Şu an bazı müzakerelerin başlıklarının açılış kriterleri, bazılarının kapanış kriterleri yok. Biz neyi nasıl müzakere edeceğiz? Ortada ciddi büyük bir belirsizlik var. Dolayısıyla tablo ortadadır. Biz istiyoruz ama önümüzde ciddi engeller var. Tek taraflı aşk olmuyor. Onun için bizim samimi arzumuz bu engellerin ortadan kalkması, en azından 3 başlıkta müzakerelerin canlandırılması gerekiyor" diye konuştu.

Haber Ara