Dolar

32,5004

Euro

34,9432

Altın

2.433,76

Bist

9.794,17

Suudi Arabistan-Türkiye ilişkilerinde yeni bir süreç

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın geçtiğimiz hafta Suudi Arabistan’da Kral Selman’ı ziyaret etmesi, uzun zamandır ciddi sorunlar yaşadığımız Türkiye-Suudi ilişkilerinde yeni bir sayfanın açılabileceği ihtimalini güçlendirdi.

10 Yıl Önce Güncellendi

2015-03-10 09:26:22

Suudi Arabistan-Türkiye ilişkilerinde yeni bir süreç

TİMETURK | OSMAN ATALAY | @atalay_osman


Kral Abdullah döneminde özellikle Mısır’da yaşanan darbe sürecinde Müslüman Kardeşler üyelerine yönelik siyaset yasağı ve idam cezaları, Türkiye-Suudi yönetimi arasında ciddi bir görüş ayrılığı yaşamasına sebep oldu.

Arap devrimleri sürecinde Türkiye; Suud ve Körfez Birliği üye ülkelerine karşı, Katar ile birlikte halkların muhalefetine ve Müslüman Kardeşler Hareketi’ne yakın bir politik tutum sergileyerek, kendini iki ayrı cephenin karşısında buldu.

İran, Rusya, Çin, Irak, Suriye, Lübnan Hizbullah’ı ve son dakikada Yemen cephesi ile Ürdün, Mısır ve Birleşik Arap Emirlikleri gibi İsrail politikalarının kıskacında olan cephe, Türkiye’yi Arap devrimleri sürecinde bölgede yalnızlaştırarak, siyasi ve ekonomik anlamda köşeye sıkıştırmaya devam ediyor.

Suudi Arabistan’ın, Kral Abdullah döneminde Arap devrimlerine yaklaşımı olan, 'Müslüman Kardeşler’i kendi iktidarları için tehdit” algısı sonucunda Mısır, Ürdün, Suriye ve Birleşik Arap Emirlikleri’nde, Müslüman Kardeşler’in siyasi gelişiminin önünün kesilmesini önceleyen politikaların yanlışlığı ve hataları bugün çok daha iyi anlaşılmaktadır.

Ortadoğu’da bugün yaşanan etnik, dini ve mezhepsel kavganın ana iki damarı su yüzüne çıkmış bulunuyor. Biri yüzyıllardır bölgedeki küresel dış aktörlerin varlığı, diğeri ise İran ve Suudi Arabistan rekabetidir.

Suud, Yemen’de İran yanlısı iktidarın iş başına gelmesiyle kendisini daha da kuşatılmış hissetmektedir.

Irak, Suriye, Lübnan ve Yemen’de; İran’ın siyasi gücü karşısında, Suud kendisini yeni arayışlara girmek zorunda hissediyor.

İşte bu açıdan Suriye savaşı hem İran hem Suudi Arabistan hem de Türkiye açısından çok önemli bir sorun halindedir.

Suud, Arap devrimleri karşısında kendi iktidarının kaybolacağı vehmiyle hareket etti. İsrail ise çok ilginç bir okuma yaparak, “Eğer Arap devrimlerinin önünü almazsak, bölgede İslam imparatorluğunun önünü alamayız” ikazını yapmış ve ona göre politikalar belirlemiştir.

Mısır’da Müslüman Kardeşler’in hedef haline getirilip, apar topar iktidardan darbe ile uzaklaştırılması Suriye devriminin önünün kesilmesiydi.

Suriye’de devrim gerçekleşmiş olsaydı, İsrail hayatının en zor zamanlarını yaşayacaktı. Burnunun dibinde bir yandan Mısır diğer yandan Suriye ve Ürdün ile çevrili adeta açık hava hapishanesine dönecekti.

Suudi Arabistan dün Müslüman Kardeşler’i öncelikli tehdit olarak algılarken, bugün ise bölgede kendi çıkarları açısından İran’ı en büyük tehdit olarak algılıyor.

Suudi Arabistan ile Türkiye arasında tek problem Mısır’da askeri darbe ile cezalandırılan Müslüman Kardeşler’in özgür siyaset hakkının tanınması konusudur.

Riyad’ın Ankara ile işbirliği sadece Suriye’de akan kanın durmasıyla kalmayacak aynı zamanda Ortadoğu/Arap coğrafyasında yaşanan birçok problemin çözümü için de yeni bir şans olacaktır.

Kral Selman dönemi inşallah İslam dünyası için hayırlara vesile olur. Yüzyıllardır Batı dünyasının bölge halklarına yönelik sömürü politikalarının son bulacağı yeni bir ümmetçi uyanışa vesile olur.

Aksi takdirde 1618 ile 1648 yılları arasında Avrupa devletlerinin yaşadığı 30 yıl süren Protestan-Katolik savaşı gibi talihsiz bir felakete doğru gidiyoruz.

Haber Ara