Dolar

32,5244

Euro

34,9814

Altın

2.431,49

Bist

9.806,23

AK Parti'den Sezai Karakoç'a kadar herşeyi anlattı

Akrep ile yelkovan arasında yarım yüz yıllık bir mücadele: Saatçi Musa. Tek Parti günlerinden AK Parti günlerine uzanan siyasi ve entelektüel İslami serüvenin merkezinde bulunmuş bir isim Musa Çağıl. 60’lı yıllardan 80’li yıllara kadar pek çok siyasetçi ve aydının uğrak yeri olan Musa Amca’nın saatçi dükkanı tarihe tanıklık etti.

10 Yıl Önce Güncellendi

2015-03-10 14:55:49

AK Parti'den Sezai Karakoç'a kadar herşeyi anlattı

Saatçi Musa Amca ile Necip Fazıl’ın çıkardığı Büyük Doğu Dergisi’nden Milli Nizam Partisi’nin kuruluşuna, AK Parti’den Sezai Karakoç’a kadar can alıcı pek çok mevzuyu Diriliş Postası'na anlattı. 

- Tek Parti dönemindenbaşlayalım mı?

Ekmek karneyle, sümerbank mamulleri vesikalarla filan veriliyor. Allah demenin yasak olduğu bir dönem. Bu konuda cumhurbaşkanlığı genel sekreteri olan Kemal Gedeleş’in yayımladığı bir tamim bile var. Malatya’da yaşlı bir kadın çocuklara Kur’an öğretiyor diye polisler bu kadının evini bastılar, karakola götürdüler, bu korkuyla kadın bir hafta sonra vefat etti. Türkiye’nin her yerinde buna benzer pek çok olay yaşandı.

- Fikir hayatı açısından durum nasıldı?

1950’ye kadar günlük gazetemiz yoktu, iki üç tane mecmua vardı. Cüneyt Zapsu’nun dedesi Abdurrahim Zapsu Ehli Sünnet dergisini çıkarıyordu. Eşref Edip Sebilürreşat’ı çıkarıyordu ağır bir lisanla, yeni neslin anlaması mümkün değildi. Burada Tanzimat’tan beri gelen ‘din terakkiye mani mi, değil mi’ tartışmasının uzantısı vardı. Birtakım fıkıh tartışmaları da yapılırdı. Bir de Millet mecmuası var, Cemal Kutay’ın çıkardığı. Bu da daha ziyade siyasi mücadele yapan, yolsuzlukları afişe eden bir dergiydi. İlk kaliteli dergimiz 1945’de Necip Fazıl Kısakürek’in çıkardığı Büyük Doğu idi. Ondan daha sonra da Ömer Rıza Doğrul Selamet diye bir dergi çıkardı. Büyük Doğu’yu ilk gördüğümüzde çarpıldık. Üstadın düşünceleri fevkaladeydi. Kimsenin yazmaya cesaret edemediği konuları ele alıyordu. Mesela İnönü’nün büyük bir kulak resmi, ona izafeten ‘başımızda kulak istiyoruz’ diye bir kapak. Bundan dolayı mahkûm oldu. Her sayı, her kapak çok çarpıcıydı.

- Büyük Doğu’nun Anadolu’daki yansıması nasıldı? Malatya’da İstanbul ve Ankara’dan bağımsız  olarak nasıl bir atmosfer vardı?

Malatya ‘CHP’nin Kâbesi’ diye bilinirdi o zaman. Biz Büyük Doğu’yu gece 2’de tren garından alıp arkadaşlarla Malatya’da dağıtıyorduk. Yaşlıların dergiye intibak etmeleri mümkün değildi, ama biz gençler dergiden çok heyecan duyuyorduk. Dergi çevresinde bir fikir atmosferi oluştu. Sait Çekmegil, Fevzi Özer, İbrahim Akçadağ, Hamit Fendoğlu gibi arkadaşlarla Malatya Fikir Kulübünü kurduk. Burada toplanıyor, Büyük Doğu’yu okuyor, fikri tartışmalar yapıyorduk. Büyük Doğu damarımıza basan, bizi çok etkileyen, heyecanlarımızı diri tutan bir dergiydi.

- Saatçilik işine nasıl başladınız, Ankara’daki küçük dükkânınız  nasıl oldu da siyasi ve entelektüel bir merkeze dönüştü?

27 Mayıs ihtilali olduktan sonra 1960 affıyla çıktım. 1963 yılında İzmir Caddesi’nde 16 metrekarelik bir saatçi dükkânı açtım. Saatçilik baba mesleğim. 1963’den 80’li yılların ortalarına kadar devam etti bu iş. Dostlarımızın bereketiyle kendiliğinden dükkânımız bir sohbet mekânına dönüştü. Dükkâna gelenler mutlaka konuşup danışacağı fikir ve düşünce olarak kendisinden istifade edeceği birilerini bulurdu. Fethi Gemuhluoğlu’dan Osman Yüksel’e, Sezai Karakoç’tan Akif İnan’a, Nuri Pakdil’e kadar pek çok yazar çizer fikir adamının uğrak yeri olmuştu bizim fakirhane. Necip Fazıl da Ankara’ya geldiğinde mutlaka uğrardı bize. Öyle güzel sohbetler olurdu ki bazen on beş-yirmi kişi balık istifi doldururlardı o daracık mekânı. Dükkâna sığmayanlar karşıdaki pastaneye kümelenirlerdi. Semaverimiz devamlı kaynardı; gelenleri çaysız bırakmazdık. Sigara dumanından göz gözü görmez olurdu. Sezai Karakoç’un akşam sohbetleri çok verimli geçerdi. Fethi Gemuhluoğlu da çok geniş bir bakış açısına sahipti. Her türlü insanla rahat diyalog kurabiliyordu. Bu küçük saatçi dükkânı dönemin malum medyasına ‘gerici Milli Nizam Partisi iki merkezden idare olunuyor. Birincisi İstanbul’daki İskenderpaşa dergahı; ikincisi de Ankara’daki Saatçi Musa’nın dükkanı’ şekilde yansıyordu. Saatçi dükkanı siyaset ve bürokrasinin önde gelen isimlerinden Recai Kutan, Necmettin Erbakan, Abdullah Gül, Bahri Zengin, Temel Karamollaoğlu, Kahraman Emmioğlu, Fehim Adak, Cevat Ayhan, Muammer Dolmacı, Abdulkerim Doğru ve Özallar’ın da uğrak yeriydi.

- Bu mekânlarda yeşeren bir anlayış şimdi iktidara geldi; bir anlamda yüz yıllık rüya gerçekleşti. Bu sizi heyecanlandırmıyor mu?


Sistemin yetiştirdiği ateist ve Marksist bir grup Müslümanları sindirmişti AK Parti iktidarında, yıllarca. Bir de Gülen tarikati. AK Parti’de çok yüz verdi onlara. Değerler inkıtaa uğradı. Şimdi düzeltmeye çalışıyorlar.

- Sizin gençliğinizde derin analizler yapılamasa bile toplumsal meselelere karşı büyük ilgi vardı. Şimdiki gençliği nasıl görüyorsunuz?

Dün söz dinleyecek adam vardı, o adamlara söz söyleyecek adam yoktu, bugün söz söyleyen adam çok fakat söz dinleyecek adam kalmadı. Şimdi aramıza eşyalar, koltuklar, çeşitli malzemeler ve televizyonlar, internetler girdi. Artık birbirimizin sözünü anlayamıyoruz çünkü zihnimizde, gönlümüzde karşılığı olmayan kelimelerle konuşuyoruz. Biz fikren yeterince beslenememiştik, nasıl bir toplumsal tavır koyacağımızı bilemiyorduk, doğru tepkileri gösteremiyorduk ama bunları bulmanın çabası içindeydik. Fikren beslenme imkânları yaygınlaştı ancak hassasiyetler azaldı.

- Bugün Müslümanları nerede görüyorsunuz?


Partileşme üzerine çok yoğunlaştılar. Bu iyi olmadı. Müslümanlar siyasi ve ekonomik güce kavuştu ama manevi, ahlaki istikametlerini kaybetmekle yüz yüze kaldılar. Mesela yoksul başarılı öğrencilere burs vermeleri için birtakım zenginlere gittim, trilyonluk adamlar ayda 100 milyon lirayı bile muntazaman yatırmadılar. Onun için biz neyi kaybettik bunu hatırlamamız lazım. Önceden daha fakir adam daha çok şey veriyor, daha fedakârca davranabiliyordu. Şimdi adam zengin oldu, o zenginliği korumanın peşinde. Bu Müslüman ahlakı değil, kapitalist dünyanın getirdiği bir ahlaktır. Bir de ahlakı, maneviyatı konuştuk ama ekmek, iş, özgürlük gibi halkın gerçek gündemine yeterince eğilemedik. Aydınımızın toplumsal meselelerin çözümüne ilişkin ciddi önerilerinin olmaması da çok acıdır.

Saatçi Musa’nıngözünden: Erbakan

Erbakan’ın milli sanayiye çok büyük katkısı olmuştur. Çünkü odalar birliği mücadelesinde bizdeki milli sanayii teşvik edip Anadolu aslanlarını uyandıran adamdır Erbakan. Eğer rahmetli Erbakan 28 Şubat’ta ciddi tavır koyup dosyayı önlerine fırlatsaydı tarihin yönünü değiştiren bir kahraman olurdu. Erbakan bu fırsatı kaçırmıştır.

Nuri Pakdil

Nuri Pakdil, çelik bir adamdır. Billur bir adamdır. O gün nasıl dik duruyorsa aynı şiddet, aynı hiddet, aynı kıvam kıyamda ve aynı bakışta devam ediyor. O, kıbleye bakarken mertçe, insanca duran bir adamdır. Yalnız yaşamayı seçti yıllarca. Bu doğru değil dedim ona, gençlerle görüşmen, konuşman lazım dedim, şükür görüşüyor şimdi.

Sezai Karakoç

Sezai zaten yalnız ve kendi tahtında oturan bir zat. Bir sürü mahrumiyete, sıkıntıya uğradı. Sezai zor adamdır yani. Zor kişidir. Türkiye’de dik duran ve safiyetini muhafaza edebilenlerden biri. Eserleriyle ortada.

Osman Yüksel Serdengeçti

Serdengeçti, tüm kitaplarını hapishaneye taşımıştı. Onların tamamını biz de okuduk. Osman Yüksel tam bir Anadolulu, fevkalade berrak, dosdoğru bir adamdı. Davayı en samimi yaşayan kim deseler Osman’dır derim. Osman Yüksel’in çıkardığı Serdengeçti dergileri muhteşemdi.

Haber Ara