Dolar

32,3669

Euro

34,9585

Altın

2.324,59

Bist

9.079,97

Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş Fas'ta

Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş Fas'ta

10 Yıl Önce Güncellendi

2015-03-03 22:13:47

Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş Fas'ta
Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, dünyadaki mevcut sistemin ihtiyaçlara cevap vermediğini belirterek, "Önümüzdeki dönemde küresel krizlerin su, enerji, gıda krizleri gibi alanlarda devam edeceğini tahmin etmek zor değildir" dedi.

Türk Kültür Günleri etkinlikleri kapsamında beraberindeki üst düzey heyetle birlikte Fas'a gelen Kurtulmuş, temaslarının ikinci gününde "Medeniyet Tasavvuru" başlıklı bir konferans verdi.

Başkent Rabat'ta Milli Kütüphane salonundaki konferansa, Fas Kültür Bakanı Emin Sbihi, Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı (TİKA) Başkanı Serdar Çam, Yurtdışı Türkler ve Akrabağ Toplulukları Başkanı Kudret Bülbül ile Türk heyetindeki üst düzey yetkililer ve Rabat'taki yabancı misyon temsilcilerinin de aralarında bulunduğu kalabalık bir dinleyici grubu katıldı.

Toplantının açılış konuşmasını yapan Büyükelçi Öz, Fas ile Türkiye'nin tarihleri boyunca daima "dost" kaldıklarını belirterek, medeniyet perspektifi temalı konferansın Fas'ta düzenleniyor olmasının büyük anlam taşıdığını belirtti. Büyükelçi Öz, Türk Kültür Günleri vesilesiyle Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş'u Faslılar ile buluşturmaktan memnuniyet duyduklarını da ifade etti.

Daha sonra kürsüye gelen Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, aralarındaki coğrafi uzaklığa karşın Türkiye ile Fas'ın kardeş ülkeler olduğunu ve birçok bakımdan birbirine benzediğini belirterek, son iki yılda üç kez Fas'a geldiğini hatırlattı.

Konuşmasına, Akdeniz'deki İslam medeniyetinin tarihi köklerine atıfta bulunarak başlayan Kurtulmuş, Akdeniz'de Endülüs Emevi Devleti ile başlayan İslam Medeniyetinin, daha sonra Murabıtlar ve Muvahhidler eliyle devam ettiğini, Osmanlı Devleti'nin ortaya çıkışına kadar geçen bu sürede Müslümanların, Batı medeniyeti ile bu ilk karşılaşmalarında barış ve adalet esaslı bir ilişki kurmaya çalıştıklarını, ancak Katolik Kilisesi ve müttefikleri kralların, Müslümanların yerli halkla kurduğu barış ve adalet esaslı bu ilişkiyi yıktığını söyledi.

- Osmanlı, Akdeniz'i "barış gölüne" çevirdi

Osmanlı Devleti'nin Barbaros Hayrettin ve kardeşleri aracılığıyla Cezayir, Tunus, Trablusgarp (bugünkü Libya) ve Fas yöneticileriyle ittifak yaparak Akdeniz'i bir barış gölüne çevirebildiğini, bu sayede Kapitalizm ve Emperyalizmin 200 yıl geciktiğini ifade eden Kurtulmuş şöyle devam etti:

"Akdeniz'de önü kesilen 'tekasür/yığmacı' kapitalist zihniyet ise ancak 17. Yüzyılın sonlarında kuzeyde Hollanda, Belçika topraklarında örgütlenebilmiş ve sömürgeci emperyalist dönem bu tarihten sonra insanlığın başına bela olmuştur. Fas ve Anadolu halkının kardeşliğini pekiştiren bir diğer olay da 1578 yılında Fas topraklarına çıkan Portekiz ordusunun Sultan Abdülmelik komutasındaki Fas askerleri ve Osmanlı'nın gönderdiği Anadolu askerlerince denize dökülmesidir. Bu tarihi olay Portekiz devletinin yıkılmasına yol açmıştır."

- Mevcut dünya sistemi kaosa doğru sürükleniyor

Konuşmasında, Ortadoğu ve Kuzey Afrika coğrafyasında tanık olunan değişim sürecine değinen Kurtulmuş, İslam coğrafyasında barajların yıkıldığını, yağmacılık, adaletsizlik, haysiyetsizlik ve yoksulluklara yol açan hakim rejimlere yönelik öfke ve nefretin eski sistemlerin yıkılmasına yol açtığını belirterek, "Ümit ederiz ki dönüşüm süreçlerinin yaşandığı ülkeler bu süreçleri olumsuz yönde etkileyecek bütün bu unsurları geride bırakmayı başarabilirler. Bu meyanda, adil ve demokratik sistemlerin kurulabilmesi için dinamik ve etkin genç ve yeni orta sınıfların varlığı büyük bir potansiyeli barındırmaktadır. Genç kitleler, ülkelerinin yeni yapısı için fedakarlık yapmaya hazırdırlar ve bunun karşılığını da devletten özgürlük ve adalet olarak beklemektedirler" dedi.

Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, bugün bölgede yaşanan kriz ve kaosların aslında sistematik bir krizler döneminin devamı olduğunu vurguladı. Kurtulmuş, ilk krizin, Birinci Dünya Savaşı öncesi emperyalist ülkelerin paylaşım politikaları neticesinde ortaya çıktığını belirterek uzun yıllar barış içinde yaşayan Osmanlı coğrafyasının, Osmanlı Devleti'nin kuruluş ilkelerinden uzaklaşması ve iktisadi olarak kendini modern dünyaya uyarlayıp revize edememesi sonucu derin bir kaosa doğru sürüklendiğini söyledi.

17. Yüzyılda başlayan ve 19. Yüzyıla kadar hızlanarak devam eden bu süreçte, Batı'da hızla yükselen kapitalizm, sömürge ülkelerin yeraltı ve yerüstü kaynaklarının Avrupa'ya taşınması, sanayi devriminin hızla yaygınlaşması, köylü nüfusun hızla şehirlere akarak büyük toplumsal ve sosyolojik değişimlere yol açmasının özellikle Avrupa merkezli yeni bir dünya düzenini zorunlu kıldığını kaydeden Kurtulmuş, şöyle devam etti:

"İmparatorluklar bu yeni düzenin önündeki en büyük engeldi. Bu büyük değişim, ulus devletlere dayalı yeni bir dünya sistemini dayatmaktaydı. Birinci Dünya Savaşı imparatorlukların tasfiyesi ve ulus devletlerin yükselmesiyle neticelenmiştir."

- Yeni krizler kapıda

Yeni statükonun, yeni dünya düzeninin ise ancak 20 yıl sürebildiğini, dağılan imparatorlukların bakiyesi ulus devletlerin, yeni bir paylaşım için tekrar savaşı Avrupa'ya taşıdığını söyleyen Kurtulmuş, İkinci Dünya Savaşı'nın neredeyse tüm Avrupa'nın yıkımına yol açtığını, 1945'ten sonra kurulan yeni dünya düzeninin de iki kutuplu bir denge düzeni olduğunu belirtti.

Kurtulmuş, kapitalizmle yönetilen ve yeni dünya gücü olarak ortaya çıkan ABD'nin önderliğindeki Batı Blok'u, diğer tarafta SSCB'nin etrafında kümelenen Sosyalist Blok, 1950'lerden sonra ise üçüncü bir yol arayışına giren Bağlantısızlar Bloku halinde şekillenen düzenin üzerine oturduğu temel paradigmanın kapitalizmin ve dolayısıyla emperyalizmin bir daha krize girmemesi ve yeni bir savaşa yol açmaması olduğunu, bu paradigmanın da BM, IMF/Dünya Bankası ve NATO gibi kurumlar aracılığıyla yeni dünya sistemi haline getirildiğini ifade etti.

1970'lerdeki petrol kriziyle başlayan sürecin, 1980'lerde Batı Avrupa'da yeni liberal dalga ile devam ettiğini, 1990'larda Doğu Avrupa'nın krizi şeklinde baş gösterdiğini, 2008 küresel finansal krizini, Euro Bölgesi ekonomik krizinin takip ettiğini söyleyen Kurtulmuş, "Önümüzdeki dönemde küresel krizlerin su, enerji, gıda krizleri gibi alanlarda devam edeceğini tahmin etmek zor değildir" diye konuştu.

- "Müzakere ve rıza" esaslı barış

Küresel ve kapsamlı krizlerden çıkış yolunun "müzakere ve rıza"ya bağlanmış yeni toplumsal akitler çerçevesinde toplumların örgütlenmesi ve küresel ölçekte adil bir dünya sisteminin kurulması ile mümkün olabileceğini söyleyen Kurtulmuş, şöyle devam etti:

"Yeni bir pax'a (dengelere dayalı barış) ihtiyacımız var. Bu pax savaşlarla, fetihlerle, iktisadi ve siyasi dayatma ve tehditlerle kurulamaz. Bu pax, ancak halkların ve devletlerin 'gönüllü birlikteliği' üzerinde yükselebilir. Dünyanın bugün içinde bulunduğu kaotik hal, halkların ve devletlerin müzakere ve rızaya dayanmayan, dolayısıyla meşruiyeti olmayan bir dünya sistemine zorlanmasından kaynaklanmaktadır.

"Ötekinin olmadığı, insanların ve halkların eşitliği ve kardeşliği inancı, bu coğrafyanın gönül erlerinin, Horasan erenlerinin bizlere mirasıdır. Bu nedenle, coğrafyamızı ortaklaştırmaya gönüllerimizi ortaklaştırarak başlamalıyız. İsteriz ve dileriz ki bu pax, tüm coğrafyaların ortaklaştırılmasının ilk adımı olsun" diyen Kurtulmuş, "Yeni bir dünya Pax'ının kurulması öncelikle eşitlik ve adalete dayalı demokratik bir yönetimi kendi ülkelerimizde, kendi halklarımızın hayatında tesis etmekten geçer" diye konuştu.

- Mevcut düzenin sunacak çözümü kalmadı

"İnsanı ve hayatı parçalayan, tahakkümcü, sömürücü gayri insani bu küresel düzeni ortaya çıkaran değerlerin insanlığa sunacak bir çözümü kalmamıştır" diyen Kurtulmuş, yerleşik iktisadi kurumların yerini ikame edecek kurumların inşasında yeni bir beşeri sermaye tanımının gerekli olduğunu, vefa, diğerkâmlık, yardımlaşma gibi temel ahlaki değerlerin fertlerin karar alma sürecinde etkin olmasını gerektirdiğini söyledi.

Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, iktisadi modernleşme tecrübesinin tek tipleştirme politikaları neticesinde insan-tabiat ve insan-insan ilişkisi karşılıklılık ve ortaklıktan çıkarak bir tür çıkar eksenine oturtulduğuna dikkat çekerek, "Bu tecrübe dolayısıyla, insan fıtratında var olmayan biçimde iktisadi hayat, diğer bütün alanları hapsetmiştir. Bu durum insanın gündelik hayatında ahlaki değerlerden uzaklaşmasına neden olmakta ve insan metalaşmaktadır. Bu çerçevede bizim temel itirazımız, insanın, piyasanın ve siyasanın esiri yapılması ve metalaştırılmasına yol açan bu hakim zihniyetedir. Çünkü tüm kainat insanın emrine amade kılınmış ve insanın sorumluluğuna emanet edilmiştir. İnsanın sorumluluğu ise eşyanın esiri olmak değil, 'ahsen-i takvim' üzere olmaktır" ifadelerini kullandı.

Kurtulmuş, İslam medeniyetinin tarihsel birikimi ve insanlığın geçirdiği tecrübenin, içinden geçmekte olduğu kriz ve kaoslar döneminde sorunların çözümünde, üzerinde ittifak sağlanacak ilkelere bizleri zorunlu kıldığını söyleyerek, şöyle devam etti: "Bu çerçevede İslam medeniyetinin en temel kavramlarından biri olan maruf, bizlere hayatın her alanını ihata eden geniş bir bakış açısı sunmaktadır. Maruf sadece Müslümanları ilgilendiren bir kavram değildir, vicdan ve irfan sahibi herkesin kabul edebileceği evrensel ortak doğrular anlamınadır.

- Firavunu devriren yeni firavunlar

Yeni dönemde, sadece mevcut oligarşik yapıların dağıtılmasının yetmeyeceğini, kurulacak yeni yapının yeni oligarşiler üretmesinin de engellenmesi gerektiğini söyleyen Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, "Toplumun diğer fertlerinin aleyhine ya da onları dışlayarak örgütlenmiş her türlü yapı, yeni oligarşiler demektir. Bunun önlenebilmesi için, toplumun tüm kesimlerini ve toplumsal faaliyetleri özgürleştirecek yeni toplumsal sözleşmeye ihtiyaç vardır" dedi.

"Bizim inancımız, insanın ve toplumun ifsadını üç örnek üzerinden anlatır. Siyasi oligarşi, firavunluktur. Ekonomik oligarşi, karunluktur. İdeolojik ve dini oligarşi, belamlıktır. Yıkılan oligarşilerin yerine eğer yeni oligarşiler inşa edilecekse, yapılanın sadece ve sadece firavunu deviren yeni firavunlar, karunlar, belamlar olmasından öte bir anlamı olmayacaktır" ifadelerini kullanan Kurtulmuş, "Oligarşinin önlenmesinin tek yolu ise toplumun/pazarın tam anlamı ile özgürleşmesinden geçmektedir. Çünkü bizim özgürlük anlayışımız 'insanların yaratılıştaki eşitliği' prensibi üzerine oturmaktadır" diye konuştu.

Kurtulmuş konuşmasını, "Son olarak bir kez daha vurgu yapmak isterim ki bizler, siyasa ya da piyasayı değil insanı öncelemeliyiz, gücü değil hakkı üstün tutmalıyız ve Marufun egemenliğini tesis etmeliyiz" sözleriyle tamamladı.

Kurtulmuş, konferansın ardından TİKA tarafından organize edilen Osmanlı Kaftanları ve Osmanlı Fermanları sergisinin açılışına katıldı.

VİDEO HABER

İsrail'in Gazze'de bir vahşeti daha görüntülendi!

Haber Ara