Dolar

32,5853

Euro

34,7947

Altın

2.507,22

Bist

9.693,46

Haçlı Seferleri'ni Arapların gözünden okumak

Amin Maalouf deyince çoğumuzun aklına 'Yüzüncü Ad', 'Afrikalı Leo', 'Doğunun Limanları' ya da 'Semerkant' gelir. Ancak Amin Maalouf'un yazın hikayesi bu kitapların hiçbirisiyle değil; Arapların gözünden Haçlı Seferleri'nin hikayesini derlediği 'Les Croisades Vues Par Les Arabes' kitabıyla başlamıştır.

10 Yıl Önce Güncellendi

2015-03-01 15:00:13

Haçlı Seferleri'ni Arapların gözünden okumak

TİMETÜRK | HABER MERKEZİ

Editör Masası

Amin Maalouf, Lübnan asıllı bir Fransız bir yazar ve Fransızca yazıyor. Eğer bu kadarını söylemememiş olsaydık ve 'Arapların Gözünden Haçlı Seferleri' kitabını okumuş olsaydınız belki de 'Fransız' bir yazar olduğuna da 'Fransızca' yazdığına da inanmayabilirdiniz. Çünkü Haçlı Seferleri'ne doğulu bir Hristiyan olarak bakmanın avantajlarını kullanan Maalouf, müsteşriklerin pek çoğunun saplandığı bataklıklara saplanmadan yazabiliyor ki bir Batılı yazar için bu büyük bir kazanımdır.  

'Haçlı Seferleri', esasen hepimizin hikayesini farklı kaynaklardan okuduğu, ilköğretim yıllarından itibaren 'renksiz' bir anlatımla tarih derslerinde öğretilen ve hiç değilse Ridley Scott'ın 'Kingdom of Heaven' (Cennetin Krallığı) filminde bir bölümünü sinema üzerinden gözlemlediğimiz bir savaş dönemini ifade ediyor. Vücutlarını üzerine haç işlenmiş kıyafetlerle örttükleri için Haçlı olarak isimlendirilen ve  doğuya doğru büyük bir istilaya girişen Batı halklarının gözünden 'Haçlı Seferleri'ni okuyacak pek çok eserden söz edebiliriz. Kelly Devries'in 'Dünya Savaş Tarihi' derlemesinin 'Haçlı Seferleri' bölümünü okuduğunuzda ya da Thomas Asbridge'in 'Haçlı Seferleri' kitabını incelediğinizde batılı gözün mezkur savaşı nasıl değerlendirdiğini görebilmeniz mümkündür. Hakeza Harold Lamb'in aynı isimli kitabını edindiğinizde de Hristiyan fanatizminin hangi motivasyonla Doğu'ya karşı bir istilaya kalkıştığını rahatlıkla anlayabilirsiniz. Ancak 'Haçlı Seferleri'ni ya da doğuyu hedef alan herhangi bir savaşı incelemek istediğinizde önünüze bir Doğulu tarafından yazılmış çok fazla eser çıkmaz ki Amin Maalouf'un incelemesi en çok bu yönüyle anlamlı ve değerli.

Bu nedenle 'Arapların Gözünden Haçlı Seferleri'ni okumaya başlamadan önce kısa bir zihinsel hazırlık çalışması gerekiyor ki yazar kitabın hemen giriş kısmında okuyucuyu daha sonra yaşanacak 'tuhaf' olaylara hazırlıyor; çünkü kitap bilinen 'Haçlı Seferi' paradigmalarının oldukça dışında bir gerçeklilikle kurgulanmış. Tümüyle ilk kaynağa dayanan tarih anlatılarını ve eserlerini konu edinen kitap, kahramanlıkla gerçek(çi)lik arasında ince bir çizgide gidip geliyor ki hem dönemin kahramanca direnişlerini hem de bugün bile açıklanamayan ihtiraslarını ve ihanetlerini rahatlıkla öğrenebiliyorsunuz. Tarih anlatılarında bu çizgiyi tutturmak oldukça zor ancak başta da söylediğimiz gibi Amin Maalouf, Hristiyan olması yönüyle işgalcileri anlayabiliyorken Arap olması yönüyle de toprakları istila edilenlerin ruh halini rahatlıkla çözümleyebiliyor.

Anadolu Selçuklu Devleti'nin ikinci sultanı Kılıçarslan'la başlayan kitap, Memluk Sultanı Baybars'a kadar özetlenmesi çok zor ancak okuması da bir o kadar kolay bir devrin hikayesini anlatıyor. Henüz 17 yaşındayken Haçlı Seferleri ile yüzleşen Sultan Kılıçarslan, bir kez yendiği Haçlılar'ın ikinci gelişini önemsemez çünkü Haçlılar'dan daha önemli gördüğü bir düşmanla; dönemin Malatyası'nı elinde tutan Danışmend ile savaşmaktadır ve savaşın kendisine oldukça önemli bir evresindedir. Başkenti İznik'in düştüğünü öğrendikten sonra Haçlılara karşı Danışmend ile anlaşmak aklına gelir ancak bir daha İznik'i ele geçiremeyecektir. Kitabın bu kısmı önemli; çünkü Haçlıların çok kısa bir sürede nasıl doğu ordularını ezdiğini anlatan en iyi örneklerden birisi kitabın hemen başındaki bu bölüm. Haçlılar, sadece güçlü bir orduyla geldikleri için değil tarihin ilginç bir kavşağında doğuya saldırdıkları için kazanmaktadırlar. Müslüman toplumların ve devletlerin neredeyse tamamı birbirleriyle ölümüne bir mücadele vermekte ve hatta bazıları Haçlı Orduları'nı düşman saydıkları Müslüman güçlerden daha evla gömektedirler. Dolayısıyla Haçlı Seferleri'ne girişen Batılı kralların ya da Amin Maalouf'un deyişiyle 'Frenkler'in Anadolu Selçuklu Devleti'ni ve Selçuklu Devleti'ni her birisi güçlü bir orduya sahip atabeyliklerini nasıl alt ettiğini anlamakta zorlanıyorsanız sadece doğunun düşüşüyle ilgili bölümü okumanız sizi aydınlatmaya yetecektir.

Elbette tarihin bir dönemini anlatan bir eseri, tarihi bugüne taşıyarak ya da bugünün sorunlarıyla mukayese ederek okuyamayız. Ancak doğu toplumlarıyla batılı güçlerin sıcak çatışma dönemlerinde ne gibi sorunlar yaşadığını ve bu sorunların hangi evrede nasıl sonuçlara yol açtığını anlayabilmek için tarihi verilere ihtiyaç duyduğumuz da kesin. Şu durumda, 'Arapların Gözünden Haçlı Seferleri' sadece dünün hikayesi değil. Aynı zamanda bugünü anlamak için ihtiyaç duyduğumuz bir tarihsel veritabını işlevi görüyor. Aslında Amin Maalouf'un kitabı dönemi doğulu bir gözle okumak için artık tek kaynak değil ki Ebû Ya’la Hamza İbn Esad et-Tamîmî İbn Kalânisî'nin aynı dönemi anlattığı 'Şam Tarihine Zeyl' eseri de artık Türkçe okunabilir. Ancak Amin Maalouf'un kitapta en çok atıfta bulunduğu İbn Kalanisi'nin eseri ile 'Arapların Gözünden Haçlı Seferleri' kıyaslandığında da 'Şam Tarihine Zeyl'in doğal olarak doğulu bir göz olduğunu dile getirmek gerekiyor.

'Arapların Gözünden Haçlı Seferi' Amin Maalouf'un ilk kitabı ve Türkçe'de iki farklı tercümesi mevcut. Yapı Kredi Yayınları'ndan çıkan ve Ali Berktay tarafından çevrilen versiyonunu değerlendirebileceğiniz gibi sahaflardan ya da internetten edinebileceğiniz Mehmet Ali Kılıçbay çevirisinden de okuyabilirsiniz. Ancak Yapı Kredi Yayınları'nın yayınladığı son versiyonunun daha derli toplu olduğunu şimdiden bilmeniz faydanıza olabilir.

Kitap bittiğinde ister istemez Selahaddin Eyyubi'ye zaferi getirenin ve Kudüs'ü Fatımilere kaybettirenin ne olduğunu düşünürken bulacaksınız kendinizi ki belki kitap bunu düşünmenizi sağlamak için yazıldı. Ancak bütün kanaatlerin ötesinde Şiiler ve Sünnilerin birbirlerine karşı beslediği tarihsel şüphenin gölgesini açıkça fark edeceksiniz ki belki bugün de bu 'şüphe' ile yüzleşmek o dönemde olduğu gibi Müslümanlara zor geliyor.

Haber Ara