Dolar

32,5004

Euro

34,6901

Altın

2.496,45

Bist

9.693,46

Filistinli yazardan Erdoğan'a ilginç mektup: Filistinliler için bir dakika sessizlik

Diriliş Postası'nın Filistinli yazarı Eymen Halid, gazetenin ilk sayısında Filistinlilerin büyük dertlerinden birisini anlattı. Türkiye halkının 'ensar' vasfı olduğunu söyleyen Halid'e göre Hükümet halka uyum sağlayabilse 'mesele' kalmayacak.

10 Yıl Önce Güncellendi

2015-03-01 01:58:43

Filistinli yazardan Erdoğan'a ilginç mektup: Filistinliler için bir dakika sessizlik

TİMETÜRK | HABER MERKEZİ

Diriliş Postası gazetesinin dünkü nüshası Filistinli yazar Eymen Halid tarafından yazılan oldukça ilginç bir mektuba yer verdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan'a seslenen Halid, "Eğer bizim için hiçbir şey yapamazsanız en azından bir dakikalık sessizlik eylemi yapın. Belki Arap ülkeleri sesimizi duyar." dedi. Diriliş Postası'nda yayınlanan yazıyı Timetürk internet ortamına aktardı.

İŞTE O YAZININ TAM METNİ:

Bu yazımı, Suriye'de kuşatma altındaki Yermük Kampı'nda kalan bir arkadaşımdan gelen acı bir haber üzerine yazıyorum. Allah'a yemin ederek şu haberi paylaşıyor: Filistinli bir kadının evinde yiyecek hiçbir şey kalmadığından çocukları açlık sebebiyle uyuyamamış. Çaresiz kalan kadıncağız çocuklarını sopayla dövmüş, ağlamaktan bitap düşen yavrucaklar sızıp kalmışlar! Kendisi de yorganını başına çekip ağlamaya başlamış.

"ÖMER BİN HATTAB'IN HİKAYESİNİ HATIRLAMANIZI İSTİRHAM EDERİM"

Ben o arkadaşıma haber gönderip, Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a bir mektup yazarak şöyle sesleneceğimi söyledim:

Açlıktan uyuyamayan çocuklarını içinde taş kaynattığı tencereyle oyalamaya çalışan kadına sırtında un taşıyan Ömer bin Hattab'ın hikayesini hatırlamanızı istirham ediyorum.

"GERÇİ DERİLERİMİZ DE PARA ETMİYOR AMA..."

Kuzey Kutbu'nda avcıların fokları ölene kadar dövdüklerini biliyorum. Bunu yaparken onların bir hedefi var: Derisini zenginlere satmak. Bu maksatla savunmasız hayvanları vahşice öldürüyorlar. Tek amaçları hayvan cildini yekpare şekilde sapasağlam ele geçirmek. Bu yüzden derinin yara almamasına büyük özen gösterirler. Bu olay, bir Filistinli olarak beni şöyle bir soru sormaya yöneltiyor: Derilerimiz zenginlerin işine yaramaya elverişli olmadığı halde dünya neden bize bu kadar dayak çekiyor? Hem de ölesiye... Bırakın da denize açılalım, gemilere dolulaşım. Bizi kendi akıbetimizle baş başa bırakın. Denizde boğulursak, biliriz ki hayatta kalmayı denedik, umudumuzun peşinden gittik. Şayet Avrupa kıyılarına ulaşabilirsek, en azından insani kanunların cari olduğu bu ülkelerde yaşama imkanı bulabiliriz, böylece çocuklarımızın yüzünde bir tebessüm görebiliriz.

Ne acıdır ki, Arap ve İslam ülkeleri başta olmak üzere dünyanın büyük çoğunluğunda bu temel hak ve kanunlar mevcut değil!

"TÜRKİYE HALKI YARDIM ELİNİ UZATMAYI BİR HALK KÜLTÜRÜ HALİNE GETİRMİŞ"

Olur ya, belki bu mealde bir mektubu, insanlığın sorunlarını önemseyen Türkiye Hükümeti'ne ulaştırabilirim. Nitekim, sadece Türklere ve Müslümanlara değil, bütün bir insanlığa ayrım yapmadan hizmet etmeyi kendine şiar edinmiş bir hükümet görüyoruz. Bu kanaatim, Türkiye caddelerinde dolaşırken daha da pekişiyor. Yüzlerce, hatta binlerce dernek ve hayır kurumu, havaalanlarında, kuruluşlarda, evlere varana kadar her yerde görebileceğiniz bağış kutuları... Daima bilinçli, ayrım yapmadan başkalarına yardım elini uzatan bir halk kültürü oluşmuş Türkiye'de. Başın dara düşse, herhangi bir kapıyı çal ve yardım iste, kesinlikle mahcup olmazsın. Mutlaka sana yardım eden birilerini bulursun.

Kuşkusuz, Türkiye'nin bu yapısına Suriye meselesi karşısındaki tutumu sebebiyle vakıf oldum, aynen diğer birçok ülkenin durumuna bu süreçte vakıf oluşum gibi. Filistin meselesi bağlamında ülkelerin siyasi tutumlarına da muttali oldum. Ne var ki, Suriye'de bir ömür geçiren Filistinliler sorunu karşısında Türkiye'nin tutumunda bir farklılık var. Sanki Suriyeli Filistinliler meselesi ayrı bir kategori gibi algılanıyor. Biz de diğer bütün insanlar gibi insanız. Biz marjinal bir grup değiliz. Nüfusumuz 700 bine ulaştı. Komşu ülkeler bir kısmımızın göç etmesine izin verdi, ama sonra kapılarını kapadı. Yitik bir nesil olduk, birbirimizden haberimiz yok. Yüzlerce aile çocuklarıyla ilgili durmadan hiçbir bilgi alamıyor. Savaş bizi darmadağın etti. Çadır arkadaşları, deniz ve tekne arkadaşları, çöl arkadaşları, diaspora arkadaşları olduk, dünyanın dört bir yanına dağıldık. Gözlerimiz bize merhamet edecek birilerini arıyor. Bize uzanacak bir yardım ve şefkat eli bekliyoruz.

Ben, ailemle birlikte, berbat bir yolculuktan sonra Türkiye'ye gelebildim. Yol boyunca varil bombalarının parçaladığı bedenler gördük. Türkiye'ye ulaştığımızda, herkesin bizi kucaklamaya ve bize bir şeyler takdim etmeye istekli olduğunu gördük. Buradaki insanlar bir başka. Onlarla karşılaştığımda Medine-i Münevvere halkını hatırladım. Resulullah (s) ve ashabını ne büyük bir coşkuyla karşılamışlardı... Kur'an'ın onlar hakkında inen şu ayetini hatırlardım.

"... Bir de, onlar (gelmeden) önce kendilerine yurdu hazırlayan ve imanı (yerleştiren ) kimselere... Onlar kendilerine sığınan muhacirleri severler, diğerlerine verilenlerden dolayı içlerinde bir hasislik duymazlar; dahası kendileri çok muhtaç halde bulunsalar da, başkalarını kendilerine tercih ederler..." ( Haşr, 59 / 9 )

Bu ayet-i kerimede büyük manalar saklıdır. Mesela, muhacirleri sevenlerle onlara yardım edenler arasında fark olduğunu anlıyoruz ayetten. Tam bu noktada, Türkiye Hükümeti'ne şu çağrıyı yapmak istiyorum: İşte böyle ensar ruhlu bir halkınız var. Ben sizden, halkınızın bize davrandığı gibi davranmanızı istiyorum.

"PASAPORTUMUZ OLMADIĞI İÇİN..."

Filistinliler Avrupa'ya ulaştıklarında pasaport alabiliyorlar. Filistinlinin hayatı neden adına pasaport denilen bir belgeye bağlı olsun? Vallahi yorulduk. Bütün bir hayatımızı pasaport denen bir belgeyi elde edebilmek için harcıyoruz. Ben de Türkiye'ye, diğer 2 milyon Suriyeli gibi Suriye'de geldim. Ancak Türkiye'de mer'i mevzuat benim sıkıntımı arttırıyor. Suriye'de doğan ve orada eğitim gören, ama üniversite eğitimlerini yarıda bırakarak ülkeyi terk etmek zorunda kalan çocuklarım, Türkiye'de yüksek öğrenimlerini tamamlama imkanı bulamıyor. Çünkü onlar Filistinli! Türkiye mevzuatı, Suriye pasaportu olmayan Suriyeli Filistinlilere, diğer Suriyelilere tanınan eğitim imkanlarından yararlanma fırsatı vermiyor.

Sayın Cumhurbaşkanı, Allah'a yemin olsun ki biz de yorulduk, evlatlarımız da çok yoruldu. Filistin meselesinin hassasiyetini biliyoruz. Ancak, Suriyeli Filistinliler olarak sorunlarımız var ve muhatap bulamıyoruz. Şu an Türkiye'de yaşıyoruz. Çocuklarımızın yüzünü güldürecek, daha bir iyi bir gelecek için eğitim almalarını sağlayacak, yüksek öğrenimlerini diğer Suriyeliler gibi Türkiye'de rahatça tamamlayabilmelerine imkan verecek bir düzenleme yaptırarak bize bir lütufta bulunamaz mısınız?

Pasaport yüzünden babamı 20 yıldır görmedim. 33 yıldır hiç görmediğim kardeşlerim var. Sebep: Pasaportum yok! Benim gibi 100 binden fazla Filistinlinin pasaportu yok. Bir zamanlar Yemen'den pasaport alabilenlerimiz olmuştu. Ama üzerine "Filistinlilere mahsus" ibaresi yazıldığı için hiçbir devlet bunu geçerli kabul etmedi.

"BEN DE ÇOCUĞUMU KAÇAKLARLA BİRLİKTE BİR TEKNEYE Mİ BİNDİRMELİYİM?"

Sayın Cumhurbaşkanı; 7 yaşında bir kızım var. Onu kaçaklarla birlikte bir tekneye bindirip Avrupa'ya mı göndereyim? Onlardan mı merhamet dileneyim? Yoksa, acılarımızı duyunca hüzünlenen halkınız gibi hükümetiniz de bizim meselemize eğilecek mi?

Siyasi ilişkiler gereği herhangi bir şey yapamayacaksanız, hiç olmazsa hükümetinizden Filistinliler için bir dakikalık sessizlik eylemi yapmasını talep ediyorum. Kim bilir, belki böylece Arap ülkeleri başta olmak üzere dünya, çektiğimiz eziyetin büyüklüğünü anlar da denizlerde ölmemize artık bir dur der.

Haber Ara