Dolar

32,5566

Euro

34,8383

Altın

2.433,81

Bist

9.722,09

Postkolonyal yaklaşımlar

Sömürgecilik sonrası döneme vurgu yapan Postkolonyalizm aynı zamanda bir edebiyat kuramı ve eleştirel yaklaşımdır.

10 Yıl Önce Güncellendi

2015-02-18 10:54:23

Postkolonyal yaklaşımlar


Sömürgecilik şüphesiz kapitalist anlayışın devamıdır. Zira Kapitalist düşüncede “sonsuz sermaye birikimi ve sınırsız kar” anlayışının hâkim olduğu ve artık “sermaye için doğru olan devletler içinde doğrudur” anlayışının egemen olduğu bir uluslararası sistemden bahsetmek mümkündür.

Dolayısı ile farklı coğrafyaların sahip olduğu hammadde ve Pazar kaynağı, kapitalizmin duayeni olan batılıların iştahını kabartmıştır.

Özellikle güçlü olan ülkelerin zayıf olan ülkeleri siyasi, ekonomik ve kültürel anlamda hâkimiyeti altına aldığı bu sistemde, gücün merkeze alınması söz konusudur. Haklının değil güçlünün egemen olduğu bu anlayış, sömürgeciliğin ve emperyalizmin lokomotifi olmuştur.

Sömürgecilik ilk olarak 15.yüzyılın sonlarına doğru İspanyol ve Portekiz krallıkları tarafından düzenlenen deniz yolculukları ile başlamış ve Afrika’nın batı kıyılarından güneye doğru ilerlemiştir.

Batı tarihinin kara sayfalarını oluşturan ve köle ticareti ile başlayan Afrika sömürgesi “Afrika’ya hücum” sloganı ile uzun yıllar sürdürülmüştür.

Yine batılıların ürettiği bir kavram olan “Ortadoğu” da jeopolitik ve jeostratejik konumu sebebiyle büyük devletlerin birinci hedefi olmuştur. Batı için Ortadoğu’yu kendi etki alanları içerisinde tutabilmek aynı zamanda petrol ve hammaddeyi de elinde tutmak anlamına gelmektedir.

Nitekim Ortadoğu’nun sınırları da bu amaca istinaden İngiltere’nin menfaatleri doğrultusunda oluşturulmuştur.

20.yüzyılın son çeyreğine kadar batının; dünyanın geri kalanının hemen hemen tamamını sömürge haline getirdiğini ifade etmek hiçte abartı olmayacaktır.

Buradan hareketle postkolonyalistler'e göre; batı bugünkü ihtişamını sömürgelere borçludur. Ayrıca Kolonyalizm sadece milli bir eşitsizlik olmakla kalmamış aynı zamanda ırksal eşitsizliği de beraberinde getirmiştir. Yani diğer bir anlamıyla ırkçılığın bir yansımasıdır.

Yüzyılın başında İngiltere’nin yerini Amerika almıştır ve sömürgeciliği modern bir söylem geliştirerek “küreselleşme” kavramına taşımıştır.

İkinci dünya savaşı sonrası oluşan bağımsızlık hareketleri elbette egemen güçleri, yani sömürgecileri rahatsız etmiştir.

Bağımsızlığın ülkelerin ekonomik ve siyasi gücüne kavuşması ve sömürgeden kurtulması anlamına geldiğini bilen batılı sömürgeciler bu kez farklı bir yol izleyerek “küresellik” adı altında egemenliklerini devam ettirme çabası gütmüşlerdir.
Keza bu gün bağımsızlığını elde eden, fiili olarak sömürgeden kurtulan ülkelerde, sömürgenin bir şekilde devam ettiği bir vakıadır.

Avrupa’nın büyük sömürge güçleri Britanya, Fransa, İspanya, Avustralya, Kanada gibi ülkelerin sömürülerini irdeleyen Postkolonyal bu gün uluslararası ilişkiler teorisi açısından yeni sömürgeciliği ve onun ekonomik temellerini, yapılacak analizlerin merkezine almaktadır.

Velhâsıl-ı kelam Sömürgecilik sonrası dönemi irdeleyen Postklonyalizm, Türkiye’de pek fazla gündeme gelmemekte, konuşulmamaktadır. Oysa konu son zamanlarda dünyamızda yaşananları anlayabilmek, yorumlayabilmek için son derece önemli bir alandır.

Konu ile ilgili olarak Üsküdar Üniversitesinde bir sempozyum gerçekleşecek okurlarımıza katılmalarını tavsiye ederim
Üsküdar Üniversitesi Siyaset bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü öğretim Üyesi olan dostum Merve Kavakçı İslam konu ile ilgili akademik çalışmalar yapmaktadır. Aynı zamanda Üniversite bünyesinde kurulan “Postkolonyal Çalışmalar ve Araştırma Merkezi” müdürü olan Doç.Dr Merve Kavakçı İslam’ın Öncülüğünde 19 Şubat sabahı 09:00 gibi başlayıp tüm gün devam edecek olan önemli bir sempozyum düzenlenmiştir.

Üsküdar bağlarbaşı'nda bulunanan Üsküdar Üniversitesi Yerleşkesinde gerçekleşecek Sempozyumda önemli katılımcılar ve konular dikkat çekmektedir.

Bu önemli adım sonrası konuya yaklaşımların akademik ve siyasi anlamda öenm kazanacağı kanaatindeyim.

AYŞE MÜZEYYEN TAŞÇI

Haber Ara