Dolar

32,3167

Euro

35,0661

Altın

2.308,07

Bist

9.079,97

IŞİD'in modeli başarıya ulaşabilir mi?

Washington Post'ta 'The Islamic State's Model' başlığıyla yayınlanan ve El Kaide ile IŞİD arasındaki örgütlenme farklılığını değerlendiren metin Timetürk tarafından Türkçe'ye çevrildi.

10 Yıl Önce Güncellendi

2015-02-03 09:54:13

IŞİD'in modeli başarıya ulaşabilir mi?

TİMETURK | ÇEVİRİ HABER

"İslam Devleti" geride bıraktığımız aylar içerisinde elindeki bölgeleri genişletmek için ilginç bir yol benimsedi. "Vilayet Modeliyle" genişlemeye çalışan "İslam Devleti"; Cezayir Vilayeti, Libya, Berka, Trablus, Fizan Vilayetleri, Sina Vilayeti, Suudi Arabistan'da Harameyn Vilayeti, Yemen Vilayeti ve Horasan Vilayeti isimleri adı altında İslam coğrafyasının farklı noktalarında görünülürlüğünü daha da belirginleştirme çabası içerisine girdiği gözlemleniyor.

 IŞİD'in vilayet konsepti üzerinden yayıldığını deklare etmesi 2000'li yılların ortalarından itibaren El Kaide'nin ilan ettiği "Şubeleşme (Franchising)" sistemiyle ciddi benzerlik gösterdiği yerler olduğu gibi ciddi farklılıklar gösterdiği yerler de var. Bilindiği üzere El Kaide de Mağrip El Kaidesi, Arap Yarım adası El Kaidesi, Hint Yarım adası El Kaidesi gibi yapılarla şubeleşmeye gitmişti. 

 Genellikle bu şubeleşmenin aktörleri bölgesel savaşçıların yaşadıkları başarısızlıkları El Kaide'nin kendilerine sunacağı imkanlarla aşmak isteyen yapılardan oluşuyor. Bir bölgede İslami talepleri olan savaşçı grubun yürüttüğü savaşı lokal imkanlarla yürütmek yerine El Kaide'nin küresel ağına ve imkanlarına dayanarak yürütmek istemesi bu şubeleşmenin asıl sebebidir. Bu sistemin bazı durumlarda El Kaide'ye getirileri olduğu gibi bazı durumlarda da örgüt için ciddi handikap oluşturduğu da yadsınamaz bir gerçek. Zerkavi döneminin Tevhid ve Cihad Hareketi, Mısır İslami Cihad Hareketi ve Somali merkezli Eş Şebab Hareketi gibi franchising unsurlarının örgüt için ‘yük’ niteliği taşıdığı da zaman zaman dışarıya sızan örgüt içi yazışmalarda vurgulanan bir gerçek. Operasyonlar itibariyle belirgin sınırları olmayan ve bölgesel ilişkileri bilinmeyen yapılar bu şubeleşmenin olumsuz yüzünü teşkil etti. Örneğin Usame Bin Ladin döneminde El Kaide, Somali'deki Şebab Hareketi'nin katılma talebini net bir şekilde cevaplamamış ve hareket içerisindeki unsurların kendi içlerindeki mahalli sorunlarının ve klikleri arasındaki çatışmalarının giderilmesi gerektiğini belirtmiştir.

 Benzeri sorunlar, "İslam Devleti"nin vilayet modelinde de yaşanabilir mi?

El Kaide ve İslam Devleti'nin genişleme modeliyle ilgili kilit bir farklılık var. El Kaide, şubelerine şu misyonu yüklüyor: Mürted Arap rejimlerini destekleyen Batılı ülkelere saldırıları teşvik etmesi ve düzenlemesi. Ayrıca Arap rejimlerinin vurulabilecek her yerde vurulabilmesi. Ancak bu ikinci amaç sadece Yemen'de sonuç verdi denilebilir. İslam Devleti'nin de kendi bünyesine kattığı yapılardan beklediği yine Batılı güçlerin hedef alınması. Bu gün gibi açık ancak IŞİD'in asıl derdi bir gücün hedef alınmasından da öte öncelikli olarak kendi hilafetini inşa etmek üzerine kurulu.

 Bunun bir sonucu olarak daha açık bir ajandası ve modeli var. Bölgesel bir savaş, idari bir model oluşturma, hakimiyet ve nüfuz alanını genişletme. Bu El Kaide'nin dış yapılanmalarına dair politikalarından ciddi bir farklılık gösteriyor. El Kaide'nin modeli hakimiyet ve nüfuz alanından çok fiili mücadeleyi hedef alıyor. Her ne kadar El Kaide bu anlamda mücadeleyi bekliyor olsa da çoğu zaman bu şubelerin açık bir ajanda olmadan hükümet etme ya da emirlik kurma girişimleri El Kaide açısından ciddi sorunlar doğurdu. Ortada somut bir yol haritası olmadan emirlik ilan etme, istenilmeyen hedeflerle savaşa girme gibi durumlar şubelerin El Kaide'nin çizgisiyle farklılaştığı noktaları oluşturuyor. El Kaide'ye göre bazı ülkelerin güvenlik güçleri hedefken bazı ülkelerin güvenlik güçleri doğrudan hedef alınmıyor. (Çevirenin notu: Örneğin Cezayir El Kaidesi için güvenlik güçleri doğrudan hedefken Suudi Arabistan'daki El Kaide için güvenlik güçleri doğrudan hedef alınmamaktadır.)

 Öte yandan El Kaide ve IŞİD arasında potansiyel kitlelere dönük medya ve iletişim yaklaşımı noktasında da ciddi farklılıklar var. IŞİD, medya stratejisi açısından El Kaide'ye nazaran gözle görülür biçimde daha etkin ve aktif. Gerek düşmanlarına gerekse de potansiyel üyelerine dönük daha medya odaklı aktif bir propaganda çalışması var. El Kaide'nin ise medya açısından kendisini göstermesi ancak bir eylemin üstlenilmesinden ibaret görünüyor. Libya ve Sina'da IŞİD'in askeri kabiliyeti ve gücü Mezopotamya'ya göre zayıf ancak medya faaliyetleri açısından gözle görülür bir farkın olmadığı fazlasıyla aşikâr. Yemen ve Arap yarım adasında ise henüz görünür bir medya çalışması yok. Bunun bir stratejik bir hazırlık süreci olup olmadığını kestirmek şu aşamada çok güç. Bu bölgelerde gerçekleştirdikleri olası askeri ve stratejik hazırlık süreçlerini yine stratejik sebeplerle göstermek istememeleri de mümkün.

 Mesela Bağdadi'nin Kasım ayından vilayetler üzerinden  genişlediğini açıklamasının ardından medya seviyesinde vilayetlerin çoğunda ortak bir dil ve görüntü sağlandı. Cezayir özelinde IŞİD'in bölgedeki varlığına dair bazı hareketlilikler geçtiğimiz aylarda gözlemlendi. Ancak Cezayir'de çok güçlü olduğunu söylemek mümkün değildi. Cezayir vilayetinin lideri Halid Ebu Süleyman, 22 Aralık'ta Cezayir Ordusu tarafından öldürüldü. Kuzey bölgesinde konumlanan "Cihadiler" de o bölgede ciddi saldırılar düzenlediler ancak toprak hakimiyeti noktasında bir sonuç alamadılar. Fransız turist Herve Gourde’in başının kesilmesinden beri bölgede IŞİD'in ciddi bir faaliyeti söz konusu olmadı. Ancak bu eylem de IŞİD'e katılma açıklamasından önceydi.

 İlan edilen vilayetler içerisinde yer alan Suudi Arabistan ve Yemen'de ise İşid’in diğer vilayetlerine nazaran  askeri anlamda ‘dişe dokunur’ bir etkinliğinden bahsetmek mümkün görünmüyor.Suudi Arabistan hükümet yetkilileri  3 Kasım’da Ahsa bölgesinde Şiilere yapılan saldırıyı IŞİD'in gerçekleştirdiğini duyurdu ha keza  22 Kasım'da Riyad karayolunda Danimarkalı bir işadamının hareket halindeki aracının içerisinde IŞİD unsurları tarafından vurulduğu hükümet kaynaklarınca açıklandı. Suudi Arabistan'ın 2002-2006 yılları arasında krallık içerisinde fazlasıyla aktif olan El Kaide ile mücadele noktasında ciddi tecrübeleri var. IŞİD'in olası bir hamlesi için Suudi hükümetinin gerek askeri gerek stratejik ciddi bir hazırlığı olduğunu söylemek pekala mümkün.

 Yemen'de ise Arap Yarım adası El Kaidesi, bölgesel savaşın en başat aktörlerinden birisi haline geldi.Örgütün bu sıralar belki de kurulduğundan beri en güçlü ve en hareketli dönemini yaşamakta olduğunu söylemek abartılı olmaz.Bağdadi'nin Yemen vilayetini ilan etmesi ve sonrasında Yemen'deki silahlı grupların halifeye biat etmeden ‘hükümlerinin’ olmayacağı açıklamasına Yemen El Kaidesi kadılarından Haris en Nazari "Biz mücahid saflarının ayrılmasını reddediyoruz. Suriye ve Irak'taki sıkıntıların buraya ve diğer cephelere yansımasını arzu etmiyoruz." şeklinde cevap vermiş ve IŞİD bölgede El Kaide sempatizanı cihadi çevrelerin ciddi tepkisiyle karşılaşmıştı. Yemen'de IŞİD'in destekçileri olsa da bu yapıların henüz ciddi bir faaliyetinden bahsedemeyiz. Ancak Husi darbesinden sonra bölgedeki konjonktür değişebilir. Öte yandan Yemen El Kaidesi'ne IŞİD'in içeriden bir hamle yapması da mümkün. Yemen El Kaidesi'nin bölünüp bölünmeyeceği Yemen'deki sürecin anahtarı kabul edilebilir. An itibariyle vilayet modeli üzerinden ilan ettiği stratejinin nasıl işleyeceğini tam olarak ön görmek mümkün değil.

 Libya ve Sina'daki yapılar ise IŞİD'in genişleme modelinin asıl örneklerini teşkil ediyor. IŞİD'in Sina vilayetini ilan etmesinin ardından IŞİD'in Sina vilayetindeki kolu Ensar Beytül Makdis, Bağdadi'nin ilanını takip eden altı hafta boyunca Mısır Ordusu ve gaz hatlarına ciddi saldırılar düzenledi. 2 Ocak'ta Ensar Beytül Makdis uyuşturucu kaçakçılarının bölgedeki faaliyetlerini durdurmuş ve Refah bölgesinde Mısır Ordusu'nun evlerine zarar verdiği mağdurlara mali yardımlarda bulunmuştu. Sina' bölgesinde varlığını gitgide hissettirmeye başlayan Ensar Beytül Makdis'in halkla temas stratejisi IŞİD'in Irak ve Suriye'deki faaliyetleriyle benzerlikler gösteriyor.

 Yabancı savaşçıları bulunduğu bütün bölgelere çağırma stratejisi Sina vilayeti için de geçerli. Bağdadi'nin Kasım ayında yaptığı bir duyuruya göre "Bu vilayete en yakında olan şahıslara vilayete gitmelerini ve atadığımız valiye itaat etmelerini emrediyorum." ifadeleriyle ilginç bir strateji geliştirildi. IŞİD'in yarı resmi yayın organları olan Bettar Medya ile Alem Cephesi de aynı dönemde "Sina'ya gelin, Sina'ya devletimizi inşa etmeye gelin." çağrısını içeren bir video yayınladılar. 16 Ocak'ta IŞİD'in resmi neşidi ve Kur'an ayetleriyle "Sina Toprakları" isimli bir propaganda videosu yayınlandı ve bu videoda da ‘potansiyel’ savaşçılara Sina'ya gitme teşvikleri yer alıyor. Bölgedeki casusların infazlarını,Mısır için hayati önem arz eden Mısır-Ürdün gaz hattının hedef alındığı askeri faaliyetlerin gösterildiği videolarda son zamanlarda Sina eyaleti mensuplarının bölgedeki etkinliğinin hız kazandığının bir göstergesi. Yayınladıkları bir videoda da El Kaide'nin aksine savaşçıların özel hayatını, günlük işlerini ve kendi aralarındaki duygusal bağı gösteren bir yayın da yaptılar ki bu da saflarına katılması olası potansiyel savaşçılar için kendilerini bekleyen ortamın ne kadar da cazip olduğunu ortaya koyması açısından da oldukça önemli.

Coğrafi anlamda Batı'ya doğru kayıldıkça IŞİD'in operasyonları,faaliyetleri ve metodları daha sofistike bir hale, Irak ve Suriye'deki ana gövdesiyle daha da benzer bir hale geliyor. Bunun en somut örneği olan Libya'daki oluşum, IŞİD’in Irak ve Suriye'dekine dokusuna benzeme noktasında en uygun yapı gibi görünüyor.İşid’e katılmadan önceki ismiyle Meclis eş Şura'il Şebab'il İslam Derne başta olmak üzere bölgede askeri faaliyetler, davet çalışmaları ve siyasi faaliyetler yapan bir yapıydı. Bu yapı şu an Trablus, Derne, Bingazi ve Sirte'de oldukça güçlü. Doğuda Berka vilayeti, Batıda Trablus vilayeti güneyde ise Fizan vilayeti olarak üç ayrı vilayet oluşturmuş durumdalar. IŞİD Libya'daki Ensar'uş Şeria unsurlarını tıpkı Suriye’de ki Nusret Cephesi örneğinde olduğu gibi  kendi içerisinde eritti . Rutin cephe savaşı dışında pek çok gayri nizami saldırı da düzenleyen yapı bölgedeki askeri faaliyetlerini arttırıyor.Şöyle ki; 2 Tunuslu gazetecinin öldürülmesi,21 Mısırlı Hristiyanın kaçırılması ve Tripoli’deki Corinthia oteline saldırı düzenlemeleri bu etkinliğin en belirgin özelliklerinden.Bunun yanı sıra Suriye ve Irak'takine benzer bir şekilde davetçilerin araçlarla şehirlerde gezmesi, tütün satışının ve içiminin yasaklanması, esnafa namaz vakitlerinde satış yapmama uyarıları gibi ‘kültürel sembolizm’ olarak tanımlanabilecek benzeri faaliyetler de sözkonusu. 25 Kasım'da "Nübüvvet menheci üzerine Hilafet" başlıklı geniş bir forum düzenleyen yapı, halkla ilişkiler faaliyetleriyle de dikkat çekiyor. Çocuklara yönelik faaliyetler ve eğitim çalışmaları da Libya vilayetinin önemli çalışmalarından. Öte yandan sağlık alanında da halka ilaç dağıtan eczaneler açmaları ve sağlık taramaları yapmaları kendi alanlarında bir yenilik.Sıklıkla tartışılan yabancı savaşçılar sorunsalı da Libya için geçerli.Her ne kadar İŞİD'in bölgedeki varlığı Kasım ayının ortasına kadar resmi olarak mevcut olmasa da halihazırda ülkedeki kaotik ortam 2012 yılından itibaren barınma ve operasyonel faaliyetler için Libya’ya gelen İslami Mağrib El Kaidesindeki Cezayirli savaşçılar için bulunmaz bir nimetti. Libya dışından gelen yabancı savaşçıların Irak ve Suriye'deki kadar çok olmasa da Mağrip çevresinden bölgeye gelmeye başladığı kesin. Az sayıda Suudi Arabistanlı, Yemenli, Suriyeli ve Filistinli savaşçıların da varlığından bahsediliyor ancak bu konuda bir sayı vermek mümkün görünmüyor. Libya'da da en çok Tunuslu savaşçının olduğu tahmin ediliyor ki bu her iki ülkedeki kardeş Ensar'uş Şeria organizasyonlarının varlığı ve süreç içerisindeki ilişkileriyle izah edilebilir.

Libya'da IŞİD'in yabancı savaşçı istihdam ettiğini doğrular mahiyetteki diğer unsurlar da Libya'nın medyada yayınladığı bazı ‘şehadet’ temalı videolar. Libya vilayeti de IŞİD'in merkezi gibi hayatını kaybeden yabancı savaşçılarla ilgili videolar yayınladı. Yayınlanan videolardan anlaşıldığı kadarıyla 6'sı Tunus’lu,2'si Mısır'lı,1 Suud'lu ve 1’de Sudan’lı olmak üzere toplam 10 yabancı savaşçının tamamı Bingazi'deki çatışmalarda hayatını kaybetti. Daha fazla savaşçıyı bölgeye çekmek için yayınlanan bir propaganda videosunda örgüt Trablus vilayetinde hayatını kaybeden Abdulhamid Kasımi isimli Suudi bir savaşçının ‘hilafet’ sancağını yükseltme uğruna memleketinden Libya’ya yaptığı ‘fedakârane' yolculuğu konu alıyor.

20 Ocak'ta yayınlanan bir diğer videoda ise Tuareg kabilesinden iki savaşçının konuştuğu görülüyor. Kuzey Mali'deki Azavad halkına seslenen savaşçılar Tuaregleri Libya'ya çağırarak "Kardeşlerimi İslam Devleti'ne hicrete ve Mü'minlerin emiri Bağdadi'ye biat etmeye çağırıyorum." ifadelerini kullanıyor. Suriyelilerden Bosnalılara, Kanadalılardan Fransızlara, EndonezyalıIardan Moldovalılara kadar IŞİD'in pek çok yabancı savaşçısından benzer videolar geldiği görülebilir. Bu strateji esasen IŞİD'in merkez medya stratejisinden kopuk değil. İdari anlamda alınacak daha çok yol olduğu açık ancak bu modelin başarıya ulaşma olasılığı oldukça yüksek. Çünkü Libya'da da aynı Irak ve Suriye'de olduğu gibi güçlü bir merkezi idare yok. Sina'daki yapının ise buna nispetle işi daha zor. Bir tarafta düzenli Mısır Ordusu diğer tarafta da düzenli İsrail Ordusu var. Üçüncü kapı ise kendilerinin cihadi meşruiyetini sorgulatacak HAMAS'ın kontrolündeki Gazze'ye açılıyor. Ancak Mısır Hükümeti askeri anlamda faaliyetlerine devam ederse Sina'nın kuzeyinde Ensar Beytül Makdis'e desteğin artması muhtemel.

Sina'da kendisine kısmen yer edinen IŞİD, ilanı üzerinden henüz 2 ay geçmişken  Libya'da da hatırı sayılır bir güç elde etti. Bu tablonun sonuç olarak nereye gideceğini ön görmekse şu aşamada mümkün değil.

 
Not: Washington Post gazetesinde  Aaaron Y.Zelin imzasıyla ve  "The Islamic State’s model" başlığıyla yayınlanan makale, TİMETÜRK Çeviri Merkezi tarafından Türkçe'ye aktarılmıştır. Metnin içerisinde Türkiye'deki yaygın kullanım şekliyle "IŞİD" olarak belirttiğimiz kısımların metnin aslındaki kullanımı "Islamic State (İslam Devleti)" şeklindedir. Ancak anlaşılabilir bir Türkçe metnin ortaya konulabilmesi için kelime bazlı bir çeviri yerine Türkiye'deki yaygın kullanıma göre tercüme esas alınmıştır. Makalenin esasen bir sempozyumda sunulmuş olmasından ötürü metinde atıfta bulunulan isimler makalenin Türkçe edisyonunda kullanılmamıştır. Metnin tamamı Timetürk'teki asıl kaynağa aktif link verilmeden kullanılamaz.

*Yazar hakkında: Dünyanın muhtelif bölgelerindeki "cihadi" yapılanmalarla ilgili araştırmalar yürüten Aaron Y.Zelin aynı zamanda Washington Instıtute bünyesinde akademik çalışmalar yapıyor. Son dönemde özellikle El Kaide ve bağlantılı yapılanmaların propaganda, medya ve örgütlenme çalışmalarına ağırlık veren Aaaron Y. Zelin, bu örgütlerin medya ağını yakından takip ederek video, fotoğraf ve metinleri online olarak yayınlıyor.

Haber Ara