Dolar

32,5676

Euro

34,7173

Altın

2.487,06

Bist

9.524,59

Hz. Muhammed için yeni film ve diziye ihtiyaç var

İskender Pala’nın, Hazreti Muhammed’in hayatını anlattığı “Bülbülün Kırk Şarkısı” adlı kitabı Kapı Yayınları’ndan çıktı.

10 Yıl Önce Güncellendi

2015-02-01 15:33:39

Hz. Muhammed için yeni film ve diziye ihtiyaç var

 

Gülenay Börekçi'nin röportajı

Son Peygamber’in hayatını anlattığı “Bülbülün Kırk Şarkısı” adlı kitabı Kapı Yayınları’ndan çıkan İskender Pala’yla kitabını, Hz. Muhammed’i, Batı’da ürkütücü bir hızla yükselen İslamofobi’yi konuştuk...

 Listelerde ve kitapçılarda kitabın türü, “roman” olarak geçiyor ama yazar bunun yerine “siyer anlatısı” demeyi tercih ediyor. Röportajımızda onunla kitabının çıkışından hemen sonra gerçekleşen olayları; Hz. Muhammed karikatürleri yayınladığı için katledilen Charlie Hebdo çalışanlarını ve Batı’da yükselen İslamofobi’yi de konuştuk. Ama ilk sorum kitabının adına ilişkin oldu. Bülbül imgesinin Doğulular için önemini ve kitabında peygamberin çevresindeki 40 ayrı kişinin gözünden anlattığını biliyordum; gene de sordum. “40 sayısı hemen her medeniyette sembolik olarak olgunluğu ifade eder” diye cevap verdi. “İstedim ki bu kitabım eserlerim arasında en mükemmeli olarak anılsın; bir opus magnum, bir ustalık eseri, bir şah eser kabilinden... Hz. Muhammed’in mükemmelliğini 40 ayrı pencereden görelim istedim.”

■ Bu kitabı öncelikle kimler için yazdınız?

Bir röportajınızda Peygamber’in huzuruna boş gitmemek için de yazdığınızı söylüyorsunuz. “Bülbülün Kırk Şarkısı” iki ihtiyacın cevabıydı. Birincisi şahsi ihtiyaç, yani Peygamber’ime bir hediye sunabilmek, böylece onun ümmetinden kabul edilmenin yolunu aralamak; ikincisi de toplumsal ihtiyaç, yani insanlığın şu sancılı çağında örnek bir hayat göstermek. Sadece Müslümanlar değil, bütün insanlık onu örnek alarak güzel, iyi ve doğru bir ömür sürebilir. Türkiye, nüfus cüzdanındaki din hanesinde “İslam” yazan ama İslam’ı hiç bilmeyen, hatta bilinmesine mani olmaya çalışan insanlarla dolu. Bu kitabı onlar için de yazdım. Ateist veya inançlı, genç veya yaşlı, sağcı veya solcu... Hz. Peygamber’i bilen, az bilen veya hiç bilmeyen...

■ Hep dendiği gibi, İslam’ı öğrenmek için ilk başlanacak yer Kuran’dan önce Peygamber’in hayatı mıdır gerekten?

Hz. Peygamber için “Yaşayan Kuran” tanımı yapılmıştır. Onun hayatını öğrenen kişi Kuran-ı Kerim’in emrettiği bir hayatı öğrenmiş olur. Elbette bu, Kuran’ı öğrenme sorumluluğunu üzerimizden almaz; önce Kuran, sonra hadis gelir. Önemli olan, Hz. Peygamber’in ömrünü Kuran’a uygun yaşadığını bilmek ve onu örnek almaktır.

■ Peki tam olarak ne öğreniriz Hz. Muhammed’in hayatını okuduğumuzda?

İnsan olmayı, insaniyeti, insaniyetin hakikatini... Çalışkanlığı, dürüstlüğü, sözünde durmayı, ahlaklı olmayı, nezaketi, nezafeti, zamanı kullanmayı, profesyonelliği, mürüvveti, alicenaplığı, asaleti... İnsanlığın muhtaç olduğu bütün erdemleri... Onu Allah terbiye etti ve ne güzel terbiye etti. Buradaki terbiyeyi gelişim olarak anlayabilirsiniz. Hayatının her safhası Hak Teâlâ’nın kudret eliyle geçti. Melek değildi, ama günahtan, hatadan korundu. İçinde ayağını kaydıracak bir arzu duyduğunda ya uykusu geldi ya da yolundan döndürüldü. İnsandı ama insanlar arasında en değerlisiydi. Taşlar içinde yakut gibi. Gençliğinde Mekke’deki kabileler ona bakıp “Ah bizim kabilemizin çocuğu olsaydı!” diye hayıflanır, genç kızlar ona eş olma hayaliyle iç geçirirlerdi. Yani Peygamber olmadan evvel de seçilmiş bir kuldu. Yalanı yoktu, kötülüğü yoktu, yan bakmazdı, kendisini ilgilendirmeyen şeye kulak tutmaz, dedikodu etmezdi. İyilikseverdi. Çevresinde saygı uyandırırdı. Dürüsttü, adaletliydi. Peygamberlikle müjdelendiğinde halk zaten onu yönetici seçmeye hazır durumdaydı.

■ Müslüman dünya dışında farklı sorular soranlar da var, evlilikleri, savaşçılığı gibi. Onunla ilgili yanlış anlamaları düzelttiniz mi, yoksa tamamen başka bir pencereden mi baktınız?

Evliliklerine ilişkin değerlendirme yapanların pek çoğu yanlı davranıyor yahut anakronizme düşüyor.

■ Bu ne demek?

O zamanı bugünün değerleriyle yargılıyorlar. Savaşlarını gündeme getirenler de hata ediyor. 63 yıllık ömründe Hz. Peygamber’in savaşta geçen zamanı toplam dört aydır; sadece dört ay. Gerisi baba, koca, arkadaş, önder olarak rahmet ve sevgi peygamberinin hayatıdır. Oysa onun gazalarını ballandırarak anlatmayı marifet sayıyoruz. Mesela “Çağrı” filmini 10 kez, 20 kez seyrediyoruz. 70’lerin imkânlarına göre iyi ve başarılı bir filmdir ama son 40 yılda Hz. Peygamber’in savaşçı bir kişilikle anılmasına büyük katkı sağlamıştır ve artık gösterimden kaldırılmalıdır. Tabii yerine yeni filmler yapılmak şartıyla.

‘İSLAMİ GELENEKTE HİÇBİR PEYGAMBER ELEŞTİRİLMEZ’

■ “İslam’da Peygamber’e suret biçmek yoktur” diyorsunuz...

Şahsen İslam kaynaklarında Hz. Peygamber’in bir suretini ben görmedim. Minyatürlerde bile Hz. Muhammed suret olarak resmedilmemiştir. İslamî gelenekte diğer herhangi bir peygambere de suret çizilmez, bunun yerine başlarının çevresine nur haleleri yerleştirilir. O halde çekilecek filmde Peygamber görünmeyebilir. Hem güneşe doğrudan bakarsanız gözünüz kamaşır, daha net görebilmek için arada bir perdeye, belki bir film tabakasına ihtiyaç duyarsınız, onu hakikatiyle ancak böyle görürsünüz.

■ İslam’la ilgili olarak yaşadığımız hızlı kutuplaşma, keskinleşme bize ne yapıyor?

Bu bana biraz da insanlığımızdan uzaklaşma sorunu olarak görünüyor. İslam kelimesinin, “sulh içinde olmak” gibi bir anlamı da var. Buna rağmen bunca çatışma, kavga, çekişme ancak içeride İslam’ın hakikatinden uzaklaşmakla, dışarıda da nefret ve düşmanlıkla izah edilir.

■ Batı’da İslam düşmanlığıyla ilgili olarak Müslümanlara destek çıkanlar da var. Mesela saldırıyı kınamakla birlikte Charlie Hebdo’nun Müslümanlarla ilgili tutumunu eleştiren ve “Ben Charlie Hebdo değilim” diye yazanlar da oldu. Dolayısıyla tek sesli bir Batı algısı da yanlış değil mi?

Elbette yanlış. Birilerinin çıkıp şiddeti Müslümanlara mal etmemesi en tabii olandır, normaldir. Keşke her coğrafyada, içimizde ve dışımızda, yurtta barış, cihanda barış adına böylelerinin sayıları çoğalsa.

‘İçiniz temiz ise sözünüz de güzel olur’

■ Bir de şu 99 bin 999 kelime meselesi var. Kitabınızın yazılış sebebinde kelime sayısını 99 bin 999 olarak veriyorsunuz.

9 rakamı bölünebilen sayıların anasıdır ve tasavvuftaki kesreti ifade etmek bakımından çok anlamlıdır. Çünkü bütün katları hep çoklukla ortaya çıkar, yorumları çoklukla olur. İstedim ki bülbülün şarkılarını ilk kademede 99 bin 999 kişi dinlesin, sonraki aylar ve yıllar boyunca dokuzların sayısı artsın ve kesret, kitabın harflerince çoğalsın. Ve 9’ları takip eden yüz bininci, milyonuncu kelimeler hep onun güzel adına sâlat ve selam olsun...

■ Hiçbir kelimeyi abdestsiz yazmamış olmanız da bunun için miydi peki?

Doğru söylüyorsunuz; dünyaya iyi bir eser bırakmak istiyorsanız kendinizi de ona göre formatlamalısınız. Niyetiniz güzel olursa, neticesi de güzel olur. İçiniz temiz ise sözünüz de temiz olur. Abdest bu bakımdan size hiç durmadan kendinizi hatırlatma vesilesidir.

‘Onlar hakaret etse bile biz edemeyiz’

■ Peygamberi karanlık bir figür olarak gösterenleri görünce ne hissediyorsunuz?

Her Müslüman gibi benim de içim titriyor, üzülüyorum. Ona hakaret edildiğinde kendime hakaret edilmiş gibi hissediyorum. Lakin elden ne gelir? Eskilerin “mukabele bilmisil” dedikleri aynıyla karşılık verme babında hem geri kalmışız, hem de dinimiz insanların kutsallarına hakaret etmeye cevaz vermiyor. Onlar hakaret eder ama biz edemeyiz. Onlar karikatür çizer, biz çizemeyiz. Birilerinin vicdansızlığı size vicdanı unutturacak şeyler yapma hakkı vermez. Bunun yerine Hz. Peygamber’in yolunu dünyaya hakikatiyle gösterebilir, karikatürü çizilemeyecek kadar saygıdeğer biri olduğunu anlatabiliriz. Müslümanların yapması gereken şey olumsuzluklara olumsuz cevaplar yetiştirmek yerine olumlu ve güzel olanı anlamak, anlatmak, dillendirmek, göstermek, tanıtmak, kısaca yaşamak olmalıdır.

‘Charlie Hebdo saldırısı İslam’ı eleştirenlerin zihnine bir paslı çivi daha çaktı’

■ Charlie Hebdo saldırısında katillerin Müslüman olmaları İslam’a kısa ve uzun dönemde nasıl zarar verecek?

Bu işi yapanlar, İslamiyet’i şiddet ve terörle örtüştürmeye çalışanların zihinlerine bir paslı çivi daha çaktılar. İslam’ın yükselen değer olmasına tahammül gösteremeyenler için bulunmaz fırsat. İzlerini silmek için Fransa’da, İngiltere’de, Amerika’da kim bilir kaç tane “Bülbülün Kırk Şarkısı” yazmak gerekecek. Ama şimdilik tam tersine oyuna gelip İslam düşmanlarının eline fırsatlar veriyoruz. Önüne geçemezsek dünyadaki İslam algısı olumsuzlanacak, hassasiyetler kaybolacak. Müslümanlar şuurlu olmalı, tezgâha gelmemeli.

‘Küçücük bir kurgu bile okurda yanlış sorular doğurabilir’

■ “Bülbülün Kırk Şarkısı”, sözgelişi Salman Rushdie’nin yanlı ve negatif bir yorumla yazdığı kitabından çok farklı. Ama tabii Tariq Ramadan’ın yazdığı biyografi gibi örnekler de var. Sizin romanınızın önceki çalışmalardan ne açılardan farklı olduğunu sorsam...

Öncelikle ben kitabıma “roman” demiyorum. Romanda kurgu yaparsınız; oysa Hz. Peygamber’in hayatı her bakımdan berrak ve bilinir durumdadır. Dolayısıyla küçücük bir kurgu, hikâyenin akışında ufacık bir değişiklik bile okuyucunun zihninde yanlış soru işaretleri doğurabilir. Ben bunun yerine çeşitli üslup sıçramaları, özü zedelemeyecek türden tasvirler ve hikâyeciklerle akıcılığı sağlamaya çalıştım. Böylece “Bülbülün Kırk Şarkısı” daha edebi değeri olan, daha akılda kalıcı bir siyer kitabı haline geldi.

‘Gerçek Hıristiyan İslam’a düşman değil destek olur’

■ Batı’nın İslam’a küçümsemeyle bakmasının altında yatan nedir sizce?

Batılılar İslam’a hakaret etti diye İslam’ın iclalinden bir şey eksilmez. Allah’ın hesabı bütün hesapların üstündedir. Bugün aleyhte görünen şeyler gün gelir lehe çevrilir. Şimdilik dünyada Hıristiyan nüfus 2 milyar, Müslüman nüfus 1.6 milyar civarında. 35 milyon Yahudi ve 2 milyar kadar da diğer Uzakdoğu inançlarından insan ve ateist var. Hıristiyan ve Yahudiler için İslam’ın yükselişini mutlaka durdurmak gerektiği ortada. Bu elbette “İslamofobi”. Hakiki bir Hıristiyan’ın, söz gelimi kendini bilen bir rahibin İslam’a düşmanlığı değil, semavi din oluşu ve Allah inancı yönünden ancak desteği söz konusu olabilir. Mamafih dünyada İslam düşmanlığını bir coğrafya üzerinden yürüten ve bunu bir savaşa dönüştüren liderler de yok değil... Hemen güneyimizde yakın bir yerlere bakarak bunu görebilirsiniz de.

Habertürk

Haber Ara