Dolar

32,5964

Euro

34,7991

Altın

2.494,24

Bist

9.462,20

Filistin meselesinde Lahey dönemeci

Sınırların çizilmesi, işgalin hukukiliğinin değerlendirilmesi ve sorunun niteliğinin belirlenmesi gibi görevler üstlenecek olan UCM'nin Filistin meselesinde oynayacağı rol azımsanmayacak kadar büyük.

10 Yıl Önce Güncellendi

2015-01-20 15:55:19

Filistin meselesinde Lahey dönemeci

"Zamanlama her şeydir" derler, ama yine de bazı karar ve duyuruların zamanlamasını anlamak mümkün değil. İşgal altındaki Filistin topraklarıyla ilgili ön soruşturma açma kararının son derece geç kalınmış bir adım olduğu ortada.

Fakat her şey bir yana, insanın aklına "Neden şimdi?" sorusu geliyor. Lahey'deki Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) savcısının 16 Ocak'ta işgal altındaki Filistin topraklarının durumuna ilişkin ön soruşturma başlatıldığını duyurması bilhassa merak uyandırıcı bir gelişme.

UCM, bir rejim değişikliği aracı olarak veya siyasetin gidişatını değiştirmek amacıyla değil, cezai dokunulmazlığa son vermek ve en ağır suçların baş sorumlularını adalet karşısına çıkarmak için kuruldu. Yani UCM her şeyden önce bir hesap sorma aracı.

Neden şimdi?

Fakat adalet olmadan barış olamayacağını kabul etmek de demokrasilerin şekillendirilmesi ve barış sürecine katkıda bulunulmasında önemli rol oynuyor. Şimdi Filistin'de sınırların çizilmesi, işgalin hukukiliğinin değerlendirilmesi ve sorunun niteliğinin belirlenmesi gibi görevler üstlenecek olan UCM'nin Filistin meselesinde oynayacağı rol de azımsanmayacak kadar büyük.

İşin ilginç yanı şu: Filistin Birlik Hükümeti'nin 1 Ocak'taki başvurusunun ardından ön soruşturma açılması kaçınılmazdı, bu doğru; ancak Filistin Yönetimi, 1 Nisan'a kadar resmi olarak UCM üyesi olamayacak. Duyurunun zamanlaması konusunda tartışma yaratan ve "Neden şimdi?" sorularının yükselmesine sebep olan da bu.

Bunun arkasındaki gerekçeyi asla bilemeyebiliriz, ama elbette varsayımda bulunabiliriz.

Kenya Devlet Başkanı Uhuru Muigai Kenyatta aleyhine açılan davanın düşmesi, Darfur ile ilgili soruşturmanın durdurulması ve Suriye'deki durumun gereken biçimde ele alınmaması gibi örneklerin ardından can alıcı bir manşetin şart olduğu son derece açık.
Ve işin doğrusu, Filistin meselesinden daha dikkat çekici ve tartışma yaratıcı bir manşet bulmak zor.

Ana sorunu tartışıp sonuca varmadan önce, meselenin arka planına ait bir hususu değerlendirmemiz gerekiyor.

UCM'ye üye olup olmama meselesi, uzun zamandır hararetle tartışılan bir konu. Meselenin siyasi bir araç olarak kullanıldığını düşünenler mevcut.

İsrail'e göre UCM'ye katılım, vahim sonuçlar doğurabilecek provokatif bir hareket. Bahsedilen vahim sonuçlar arasında vergi gelirlerinin dondurulması ve ABD fonlarının geri çekilmesi için lobi yapılması gibi tedbirler yer alıyor ki, şimdi bunlara bir de UCM'ye sağlanan finansmanın durdurulması için devletler nezdinde lobi yapılması eklendi.

İsrail'in UCM'ye saldırı hamlesi, bayağılıkta gelinen son nokta olması bir yana, ülkenin devam eden çatışmaya dair yapısal bir çözümü kabul etme isteğini daha da azaltıyor. Yine bu tavır gösteriyor ki, İsrail hükümetinin, her türlü barış sürecinin en önemli bileşenlerinden biri olan sorumluluk ilkesine katkıda bulunmaya hiç niyeti yok.

Barış süreci

Bu noktada ön soruşturma kapsamında işgal altındaki Filistin topraklarında Haziran 2014'ten bu yana kişiler tarafından işlenen suçların inceleneceğini unutmayalım. Yani İsrail hükümetinin yargılanması gibi bir durum yok. UCM savıcısı duruma bakıp çatışmanın tüm taraflarının tutumunu değerlendirecek.

Barış sürecini gerekçe göstererek adalet ve sorumluluk arayışına girmemek temelden kusurlu bir tavır. Barış süreci uzun zaman önce sona ererken, övgüyle bahsedilen "iki devletli çözüm" yönünde hiçbir ilerleme kaydedilemedi. Filistin Yönetimi de bu yüzden devlet statüsü alabilmek için 29 Aralık 2014'te Birleşmiş Milletler nezdinde bir girişimde daha bulundu.

Filistin Yönetimi, bu tanınma girişiminin başarısız olması halinde Roma Statüsü'nü imzalayıp onaylamaktan başka seçeneği kalmayacağını açıkça ifade etmişti. Güvenlik Konseyi'ndeki oylamada karar tasarısı reddedilince de yeni bir yöne gidildi.

Uluslararası toplumda Filistin Yönetimi'nin UCM'ye katılımı yönündeki açıklamayı memnuniyetle karşılayanlar kadar kınayanlar da oldu. İsrail ve destekçileri de herhangi bir resmi soruşturma olmasını engellemek için UCM nezdinde lobi yapma niyetinde olduklarını açıkça gösterdi; iş artık devletlerin UCM'ye yönelik finansmanı kesmelerini istemeye kadar varmış durumda.

Bunu yapan da hem kendisini hem de ordusunu en üst düzey ve ahlâki açıdan en savunulabilir uluslararası standartların uygulayıcısı olarak gören bir devlet.

İşte 16 Ocak'taki duyurunun ardında yatan mantığı belki burada görebiliriz.

UCM savcısı, ön soruşturma açıldığını doğrulayarak, Filistin Yönetimi'nin 1 Nisan'da başlayacak resmi üyeliği öncesinde İsrail, ABD ve diğerlerinin yürüteceği kaçınılmaz lobi çalışmalarının önünü kesme yolunda kararlı bir adım atmış oldu.

İkinci ve belki de kasıt taşımayan bir husus da savcının bu duyuruyu yaparak çok tartışılacak bir noktaya, yani işgal altında toprakların Roma Statüsü uyarınca "devlet" olup olmadığı meselesine değindiği argümanı.

Hukuki açıdan son derece mühim olan bu noktanın ayrıntılarına girmek istemiyorum, zira bu makalenin konusu değil. Bununla birlikte, UCM'nin ilk kez sınırları net bir şekilde tanımlanmamış bir devlet üzerinde yargı yetkisini kullanmayı kabul etmiş olması çok önemli bir gelişme. Bu, UCM açısından oldukça zorlu bir karar olacak.

“Ön soruşturma açılması, olası sonuçları açısından muazzam düzeyde önemli. Bu noktada UCM, kendisini oldukça zorlu bir görev ve bu görev çerçevesinde de çok büyük bir sorumluluğun beklediği bilinciyle hareket etmeli.”

Geleceğe dair beklentiler

Savcının kararı, devlet olma durumu ile ilgili sorunun önüne geçmedi, ama belki de tartışmayı yumuşatarak bu konunun ileri bir tarihte görüşüleceğine dair teminat vermiş oldu.

Şimdi asıl soru, ilerleyen haftalarda ve aylarda neler olacağı. Uluslararası adaletin kaplumbağa gibi yavaş hareket ettiğini düşünecek olursak, çok fazla şey beklememek lazım. Şu anda sürecin başındayız. Savcı, bir soruşturma açmış değil; açılan sadece ön soruşturma, yani bir bulgu toplama süreci.

Bir zaman sonra soruşturma açılması muhtemel, ama bu en az bir yıl alabilir. Zira savcının soruşturmanın parametrelerine ve önce hangi alanlara odaklanılması gerektiğine karar vermesi gerekecek. İlk olarak, 2014 ortasındaki Koruyucu Hat Operasyonu'na ağırlık verilmesi muhtemelse de, sonraki safhalarda işgal, yerleşimler vs. meselelerin de ele alınması şart olacak.

Ön soruşturma açılması, olası sonuçları açısından muazzam düzeyde önemli. Makalenin başında da belirttiğim gibi, Filistin sorunu kadar tartışma yaratan konu az bulunur. Bu noktada UCM, kendisini oldukça zorlu bir görev ve bu görev çerçevesinde de çok büyük bir sorumluluğun beklediği bilinciyle hareket etmeli.

Tarihi bir an yaşadığımız ortada. UCM'nin bu zorlu göreve nasıl yaklaşacağını zaman gösterecek. Önümüzde son derece uzun bir yol var ve henüz yolun en başındayız.

Uluslararası ceza hukuku uzmanı ve Omnia Strategy LLP'nin ortağı Toby Cadman, Londra'daki Nine Bedford Row International Chambers'ta avukat ve Lahey Uluslararası Suç Bürosu üyesi olarak görev yapıyor.

Toby Cadman / AL JAZEERA


Haber Ara